TEMİZ sıf. (ar. temyiz den).
1. Sağlık gereklerine uygun olan, kirli, lekeli, tozlu olmayan, genellikle de yıkanmış, temizlenmiş bir şey için kullanılır: Yerden aldığın şeyi yıkamadan kullanma, temiz olmayabilir. Temiz bir gömlek giymek. Ellerin temiz mi?
2. Düzenli olarak temizlenen, bakımlı bir yer için kullanılır: Temiz bir lokanta.
3. Bedeni, giysileri kirli olmayan bir kimse için kullanılır: Temiz bir çocuk.
4. Çevresini, nesneleri bakımlı tutan, işlerini özenle yapmaya önem veren, titiz, düzenli kimse için kullanılır: Çok temiz bir ev kadını.
5. özenle yapılmış bir şey için kullanılır: Temiz bir inşaat. Temiz bir çalışma.
6. Ahlaksal bakımdan dürüst, namuslu bir kimse için kullanılır: Dalavere nedir bilmeyen temiz bir insandır. Temiz bir genç
7. Ahlaksal açıdan dürüst, yasal bir şey için kullanılır: Temiz bir iş. Alınteriyle kazanılmış temiz bir para.
8. Biçimi iyice belirgin, pürüzsüz, net bir şey için kullanılır: Temiz bir el yazısı. Temiz bir sesi var. Görüntü temiz.
9. Az kullanılmış ya da hiç kullanılmamış, özürsüz bir şey için kullanılır: Satılık temiz otomobil
10. Temiz pak, tertemiz, çok temiz: O gün temiz pak giyinmişti. || Temiz para, bütün kesintiler yapıldıktan sonra ele geçen para. || Temiz raporu, hastalık buğulanmadığını belirten rapor. || Temiz temiz, temiz bir biçimde, temiz olarak.
—Savunm. Patlamadan sonra çok düşük bir radyoaktif kirlenmeye neden olan nükleer silah için kullanılır. (Bu sonuç kaynaşma tepkimeleri, parçalanma tepkimelerine göre daha baskın olduğunda elde edilir.)
♦be.
1. Düzenli, tertipli, kirletmeden, dağıtmadan: Evi temiz tutun. Temiz çalışmak.
2. Tüm kesintilerden sonra. Eline temiz beş on milyon lira geçer.
3. Bir tutarın, bir ağırlığın kesin, tam olduğunu belirtir: Bu temiz bir milyon eder. Temiz iki kilo gelir.
4. Bir temiz, bir eylemi (alay yollu) pekiştirmek için kullanılır; adamakıllı, iyice çok: Ona bir temiz dayak atmışlar.
5. Temiz giyinmek, karşısındakiler üzerinde olumlu izlenimler uyandıracak biçimde giyinmek. || Temiz çıkmak, hastalıkla ilgili bir bulguya rastlanmamak. || Bir şeyi temiz tutmak, onu yıpratmadan kullanmak, temizliğine özen göstermek.
♦ a.
1. Temiz olan şey.
2. Temize çekilmiş olan şey.
3. Arg. Poker.
4. Temiz çevirmek, poker oynamak (arg.). || Temize çekmek, bir yazının karalamasını silintisiz olarak temiz bir kâğıda geçirmek. || Temize çıkmak, suçlu olduğu sanılan bir kimsenin suçsuz olduğu anlaşılmak. || (Bir kimseyi) temize çıkarmak, suçsuz olduğunu kanıtlayarak aklanmasını sağlamak. || Temize havale etmek, sürünüp duran bir işi bitirmek; bir yiyeceği yiyerek geriye hiçbir şey bırakmamak; bir kimseyi öldürmek (arg).
—Biyol. Solunum organında karbondiok- sidi atıp oksijen yüklenerek organlara giden kan.
Kaynak: Büyük Larousse