TEZKİRE a. (ar. tezkire). Esk.
1. TEZKERE.
2. Aynı şehirdeki resmi kişi ya da kuruluşların birbirleriyle yaptıkları yazışma; Tezkirei cevabiye (cevap yazısı).
3. Bir şey için izin alındığını gösteren resmi kâğıt: Esnaf tezkiresi (patent). Mürur tezkiresi (pasaport, geçiş belgesi). Gümrük tezkiresi (bir malın gümrük vergisini gösteren belge).
—Ed. Divan edebiyatında şairlerin yaşam öykülerini derleyen, onlarla ilgili değerlendirmelerde bulunan, şiirlerinden örnekler veren yapıt. (Bk. ansıkl. böl.)
—Kur. tar Tezkirei evvel, Osmanlılar’da Divanı hümayunda hizmet gören birinci tez- kirecilere verilen ad. (Bunlar, yazı işleriyle uğraşır ve ayakta hizmet görürlerdi. Büyük tezkireci de denilen tezkirei evvel bulunmadığı zamanlarda görevini reisülküttap yerine getirirdi.) || Tezkirei hususiye, mabeyn başkâtibinin hazırladığı padişahın buyrultularını (iradei seniye) bildiren tezkire. (Sadaret makamından mabeyne yazılan ve elçilerle yapılan görüşmelerle ilgili tezkireler de aynı adla anılırdı. Sadrazam, bu tezkireleri mabeyn başkâtibine yazardı.) || Tezkirei maruza, padişaha sadrazam tarafından sunulan tezkire. (Tezkirei maruzayı padişaha mabeyn başkâtibi okur, padişahın sözlü buyruğunu aldıktan sonra derkenar olarak sadrazama iletirdi. Tanzimat'tan (1839) önce tezkirei maruza- ya telhis ya da takriri âli denirdi.) || Tezkirei Osmaniye, Osmanlılar'da nüfus kâğıdı. (ilk tezkirei Osmaniye 1863 nüfus sayımının ardından verildi. Çizgili bir kâğıttı, üzerinde sahibinin, babası ve anasının adları; görünüşü, ikamet ettiği yer, mahalle ve sokak adı, ev numarası, doğum tarihi yazılıydı.) || Tezkirei samiye, sadrazamlık makamından sadrazamın imzasıyla yazılan resmi yazı. || Tezkirei sani, tezkireci- lik görevi ikiye ayrıldıktan sonra tezkirei evvelden sonra gelen tezkireciye verilen ad.
—ANSİKL. Ed. İran edebiyatında şairlerle ilgili tezkirelerin (tezkire-i şuara, tezkiret üş -şuara) bazıları türk tezkirecilerini türlü yönlerden etkilemiş, yapıtlarının düzenlenmesinde, şairlerin değerlendirilmesinde bu örneklerden yararlanılmıştır. İran edebiyatındaki başlıca tezkireler şunlardır: Tezkiret üş-şuara (Devletşah [1431 ? -1495 ?]), ona zeyl olarak yazılan Tuhfei Sami (1550, Sam Mirza), Heft iklim (1594, Emin Ahmet Razi), Tezkirei Nasrabadi (1672, Mirza Muhammet Tahir Nasrabadi), Ateş- kede (yaklş. 1728, Lutf Ali Bey [Azer]), Mecma ül-fusaha (Rıza Kuli Han [1800 -1871]). Ali Şir Nevai'nin Çağatayca Meca- lis ün nefais’inde (1491) çağatay şairleriyle ilgili bilgiler yer alır. OsmanlI ülkesinde yazılmış ilk tezkire Sehi Bey'in Heşt behişfidir (1538). Tezkire geleneğinin son ürünü ise Fatin tezkiresi diye bilinen Hatimet ül-eşar’du (1852). Bazı tezkireler yazarlarının adıyla anılır: Latifi tezkiresi (1546). Bazen şairlerin ayrıldığı gruplar cennet bahçelerine (Heşt behişt [Sekiz cennet]), benzetilir; gül bahçesi (Gütşen -i şuara [1563], Ahdi), bahçe (Bahçei safaenduz [Safa veren bahçe, 1835], Esat) benzetmelerine başvurulur. Tezkirecinin özenli ve yerinde seçmeler yaptığı kitabın adıyla belirtilmeye çalışılır: Zübdet ül-eşar ([Şiirlerin özü, 1620], Kafzade Faizi), Nuhbet ül-âsâr ([Eserlerin özü, 1782], Saffet). Son tezkirenin de adı, yapıtın bu niteliğini belirtecek niteliktedir: Hatimet ül-eşar (Şiirlerin sonu). Tezkirelerde şairlerin sıralanışı genellikle arap abecesine göredir. Yapıtlar ayrıca padişah, devlet adamları bilginler, o tarihte ölmüş olanlar gibi tabakalara ayrılır. Âşık Çelebi tezkiresinde ise (Meşair üş-şuara (1566)) daha öncekilerden farklı olmak üzere ebcet sırası gözetildiği belirtilmiştir. Tezkirelerde bazen ele alınan kişilerle ilk elden ayrıntılı bilgilere yer verilir (Meşair üş-şuara). Bazen verilen bilgiler sadece ölüm tarihinden ibarettir (Zübdet üş-şuara). Bazı tezkireler birbirine zeyl biçiminde bir öncekinin bıraktığı yerden başlanarak düzenlenmiştir: Safayj tezkiresi (1719) - Salim tezkiresi (1721) - Âdâbı zürefa (Ramiz) vd. Bazı tezkireler oldukça sade anlatımla yazılmıştır (Latifi tezkiresi); bazı tezkirelerde ise süslü, sanatlı nesir yolu izlenmiştir (Kınalızade Hasarı Çelebi tezkiresi [1585], Salim tezkiresi). Manzum bir tezkire de vardır (Güf- ti’nin şairleri taşlayan Teşrifat Cış-şuara'sı [XVII. yy.]). Tezkireler yer yer kalıplaşmış yargılar sıralamalarına karşın divan şiirinin kendi döneminde nasıl değerlendirildiği ni göstermesi, şairlerle ilgili özgün bilgiler aktarması ve divan şairlerinin geniş bir dökümünü vermesi dolayısıyla önem taşır.
Kaynak: Büyük Larousse