ŞİŞ sıf. Şişmiş olan: Sof ayağım çok şiş, ayakkabı ayağıma olmuyor Şiş karınlı, çelimsiz bir çocuk.
♦ a. Şişmiş olan yer: Ayağındaki şişi doktora gösterecek.
—Kad. doğ. Seroza-kan şişliği, doğum sırasında kolayca biçim değiştirebilen ve deri ile aponevroz arasında, serozada kanın toplanmasına bağlı şiş. (Hiçbir anlamı olmayan fizyolojik bir olaydır.)
—'Yet. Atlarda travmadan, sürtünmeden ya da doğuştan olan, yumuşak ya da sert, çeşitli çıkıntılara verilen ad.
ŞİŞ a.
1. Metalden yapılmış, bir ucu sivri, silah olarak da kullanabilen ince uzun çubuk: Şişle adam yaralamak.
2. Örgü örmeye yarayan, iki ucu sivri ya da bir ucu top biçimde metalden, tahtadan ya da plastikten bir çift uzun çubuk; bu çubuklardan her biri. (Geniş ve açık bir halka oluşturan yuvarlak şişler de vardır): Bu örgü için üç numara şiş kullanmalısınız. Şişim kırıldı.
3. Kebap yapmak, kızartmak üzere üzerine et geçirilen ve ateşin üstünde yavaş yavaş döndürülen metal ya da ağaçtan çubuk: Etleri şişe geçirmek.
4. Şişkebap.
5. Tavuk, piliç, vb. şiş, şişe geçirilerek pişirilmiş tavuk, piliç vb.
—Mutf. Şiş çevirme düzeneği, bir yay ya da ağırlık yardımıyla saat ibresi yönünde dönen bir mekanizmayı ya da bir elektrik motorunun yardımıyla kızartma şişini çeviren düzenek. || Şiş kebap -ŞİŞKEBAP. || Şiş köfte - ŞİŞKÖFTE.
—Nalbantl. Ocak şişi, yanarak topaklaşan kömür parçalarını birbirinden ayırmakta kullanılan sivri uçlu, uzun demir çubuk.
—Tekst. Epengle ya da fitilli kadifelerin üretiminde kullanılan yuvarlak ya da yassı demir çubuk.
—Tüt. Tütün şişi, tütün yaprağı keskin bir aletle sapından koparıldığı zaman yaprak sapına yapışık kalan sap parçası.
Kaynak: Büyük Larousse