Arama

Serdar Yıldırım - Tek Mesaj #5

Kılıç Bey - avatarı
Kılıç Bey
Kayıtlı Üye
30 Eylül 2015       Mesaj #5
Kılıç Bey - avatarı
Kayıtlı Üye

BALSIZ ARI İLE EŞEK ARILARI


Bal arısının biri, bal yapma yeteneğinden yoksunmuş. Ne kadar uğraşsa da bal yapamıyormuş. Kovandaki arılardan onunla ilgilenen yokmuş. Herkes kendi işine bakıyormuş. Ama o, bütün gözleri üstünde hissediyor ve arıların acıyarak baktıklarını sanıyormuş. Bu duruma daha fazla dayanamayacağını düşünen balsız arı, arı kolonisini terk ederek, uzaklardaki dağa gitmiş. Oralarda bulduğu boş bir kovana girerek, kapıyı içerden sürgülemiş. Dünya ile ilişkisini keserek, inzivaya çekilmiş.

Aradan üç-dört saat geçmiş ki, on tane eşek arısı kovanın yanına gelmiş. Eşek arıları, bal arısı arıyormuş. Onlar bal arılarının ezeli düşmanıymış.

Eşek arıları kovan kapısının içerden kilitli olduğunu görünce kenardaki küçük deliklerden bakmışlar. Kovanda bir tane bal arısı varmış ve dönüp duruyormuş. Eşek arısı korkusu, balsız arıya derdini unutturmuş çünkü eşek arılarının ne niyetle buraya geldikleri, konuşmalarından belli oluyormuş. Balsız arı korkadursun, eşek arıları, hep birlikte yüklenip sürgüyü kırarak, içeri girmişler.

Eşek arısı sormuş:
" Sen neden buradasın? "

Balsız arı sonun başlangıcındaymış. Sesi çıkmamış. Hem sesi çıksa ne olacakmış? Ne diyecekmiş ki?

Bir diğer eşek arısı:
" Ben bunu anladım. Bu bir suç işledi veya bal arılarına karşı geldi. Bunu buraya hapsettiler. Bir söz vardır, düşmanımın düşmanı dostumdur, diye. Bu arı, bal arılarının düşmanıysa bizim dostumuzdur. Salıverelim gitsin. "

Bir sonraki eşek arısı:
" Doğru, salıverelim gitsin. Her gittiği yerde bizim büyük gücümüzü, kuvvetimizi, kudretimizi anlatsın. Bizim kendimize inancımız tamdır ve ancak kendimize inanırız. "

Balsız arı suyu sıkılmış limon gibiymiş ama yine de konuşmuş:
" Ben bal yapamıyorum. Bal yapanların arasından kaçtım. Kendimi buraya hapsettim. Ben balsız arıyım. "

Bir diğer eşek arısı ikinci kez konuşmuş:
" Doğru. Balsız bir arı bal arısı değildir ve bizim dostumuzdur. Haydi, yoluna git balsız arı. "

Eşek arıları, balsız arıyı orada bırakıp uçup gitmişler. Eşek arıları gidince balsız arı hemen orayı terk etmiş. Eski kovana geri dönmüş. Kovandaki arılar yine kendi alemindeymiş, onunla ilgilenen olmamış. O da madem bal yapamıyorum bari bir işe yarayayım diyerek, kovanın bir köşesinde yavru arılara hayat dersi vermeye başlamış.
SON

KELOĞLAN İLE ULUDAĞ


Bundan yıllar önce Anadolu'da bir Keloğlan yaşarmış. Bu Keloğlan anasıyla birlikte karınca misali geçinir giderlermiş. Keloğlan çalışmayı sevmezmiş ama anasının zorlamasıyla iş bulup çalıştığı ve üç beş kuruş kazandığı olurmuş.

Keloğlan bir gün bir gezginden duydukları karşısında neredeyse büyük dilini yutacakmış. Gezginin anlattığına göre, Uludağ'da yaşayan kocamış bir ihtiyar varmış ve bu ihtiyar 54 milyon yaşındaymış.

Keloğlan kendi etrafında şöyle bir döndükten sonra:

" Aboov! Sen ne diyorsun gezginim! Hiç o kadar yaşında insan olur muymuş? 54 yaşında deseydin inanırdım da öyle milyon yaşa falan benim aklım ermez. Peki, sen inanıyor musun ihtiyarın o kadar yaşadığına? "

Bunun üzerine gezgin:
" Tabi inanıyorum. İnanmasam sana söyler miyim? Kendisini yıllardır tanıyorum. Ben çocukken ihtiyardı, 30 yaşına girdim yine ihtiyar. Babam, dedem zamanında da ihtiyarmış. Dedemin dedesi de onu tanırmış ve o zamanda ihtiyarmış. En aşağı hesaba vursan 200 yıl çıkar. 200 yaş da az değil hani. "

Keloğlan:
" Onun orası öyle, 200 yaşında olabilir ama 54 milyon bana inanılmaz geldi. Hiç inanmadım. "

Gezgin:
" Seni tanırım Keloğlan, inanmadım dersin ama araştırma yapmaktan geri durmazsın. Ya doğruysa değil mi? Sen meraklı köylüsün. Uludağ'a gidersin. İhtiyarı bulursun. Onunla konuşursun. "

Gezgin, Keloğlan'ı iyi tanıyormuş. Ertesi sabah anasında izin alan Keloğlan, Uludağ'a doğru yola çıkmış. Keloğlan yolda sormuş, soruşturmuş, yeni insanlarla tanışmış, konuyu araştırmış. Gezginin anlattıklarıyla insanların anlattıkları birebir örtüşüyormuş. Uludağ'da milyonlarca yıldır yaşayan bir ihtiyar varmış ve Keloğlan onunla bir an önce tanışmak için sabırsızlanıyormuş.

Sonunda Keloğlan çok yaş yaşamış, dişleri dökülmüş, iki büklüm ihtiyarı bulmuş. Onunla koyu bir sohbete dalmış. Keloğlan sormuş:

" Dedem, ben geldiğimde selam dedim, sen kafanı kaldırıp beni gördün ve hoşgeldin Keloğlan, selam evladım, dedin. Benim adımı nerden biliyordun ki? Sanıyorum beni ilk kez görüyorsun."

" Bak bu doğru Keloğlan. Seni ilk kez görüyordum ama adını biliyordum. Benimle görüşmeye gelenlerden bazıları Keloğlan deyip başından geçmiş bir olayı anlattılar. Aslanım, sen çok meşhurmuşsun. Gezgine de söyledim, şu Keloğlan'ı kap getir diye. Kendi gelmedi ama seni gönderdi. Benim için seni tanımak zor olmadı. "

" Dedem, şu üç günlük dünyada derler, dünya sence de üç günlük müdür? "

" Dünya üç günlük değildir. Beş günlük de değildir. Yaşadığı günlerin pek çoğunu değerlendirmiş, zamanını boşa geçirmemiş bilgili, kültürlü bir insan şu üç günlük dünyada deyimini kullanmaz. "

" Dedem, bir de bu dünyaya yalan dünya diyorlar. "
" Olur mu Keloğlan? Dünya yalan olur mu? Tabi ki bu dünya gerçektir. "

İki büklüm ihtiyar aniden doğruluvermiş:
" Bak ben Uludağ'ım. 54 milyon yaşındayım. "

Keloğlan:
" Nee?! Sen Uludağ mısın? "

" Tabi ya ne sandın? Uludağ'ın bir de insansal karşılığı olmalı. Dünya çapında bir dağ derdini anlatabilmeli. Bak Keloğlan, insanlar bir fikir ve düşünce sistemine bağlı kalmamalı. Diğer fikir ve düşüncelere saygı duymalı. Eleştiri kabul etmeli. "

" Dedem Uludağ, seni üzdüysem beni affet. Nice zamandır bu sorular kafama takılıyordu. Soran öğrenir, sormayan ne öğrenmiş, derler. Ben de geldim, seninle tanıştım, memnun oldum. Misafirin iyisi erken kalkandır. İzin istiyorum. "

" İzin senindir Keloğlan. Ama çok erken kalktın. "
" Dedem, bu kadarı yeterli. Konuştuklarımızı anlatmama izin çıkar mı? "

" Çıkar. Ben sözlerimin arkasındayım. "

Keloğlan düze indikten sonra köyünde ve diğer köy ve kasabalarda Uludağ'la konuştuklarını anlatmış. Herkes, Keloğlan'ın anlattıklarını ilgiyle dinlemiş. Bir kişi bile karşı çıkan olmamış. Doğru söze ne denir? Demek ki doğru söyleyen dokuz köyden kovulmuyormuş.
SON
Son düzenleyen Safi; 23 Mart 2018 00:22