SIR, -m a. (ar. sırı).
1. Gizli tutulması, bilenin açıklamaması gereken şey; giz: Bu olay aramızda sır olarak kalsın. Bir arkadaşına sırrını açmak.
2. Bir şeyin, en gizli, en gizemli, en derinde kalan kısmı; giz: Doğanın henüz çözülemeyen sırları. 3. Bir şeyin gizli yönü, gizem, esrar: Sürekli kapalı tutulan bir odanın sırrını aramak, çözmek.
4. Bir alanda bilinmesi çok güç olan, yalnızca o konunun uzmanlarınca bilinen yön: Şiirin, modern tiyatronun sırları.
5. Bir şeyi başarmak için elde edilmesi gereken, gizli, az bilinen ya da güç yol: Genç kalışınızın sırrı nedir? Mutluluğun, uzun bir beraberliğin sim.
6. Sır kâtibi, bir kimsenin gizli yazılarını yazan ya da bütün gizli işlerini bilen kimse (esk.) || Sır küpü, birçok sırrı bilmesine karşın bunları hiç kimseye söylemeyen kimse. || Sır tutmak, sır saklamak, gizli kalması gerekli bir şeyi açığa vurmaktan ya da başkasına söylemekten kaçınmak: Sana bir sır vereceğim ama kimseye söylemeyeceksin. || Sırra kadem basmak, ortalıkta görünmez olmak.
—Esk. Sırr-ı icad, yaradılışın gizli nedeni. || Sırr-ıHüda, Tanrı sırrı, gizi: "Bir sırr-ı Hû- dadır ki gönül açar kitabı I Bir nokta-i mev- humeye kor muhtasar eyler" (Namık Kemal, XIX. yy.). || Sırr-ı dehan, ağzın sırrı: "Düşma cana dillere sırrı-ı dehanın taş edip" (Nedim, XVIII. yy.).
—Ask. Askeri sır, ilgili ve yetkili personel dışındakilerin bilmemesi gereken gizli askeri bilgiler. (Bk. ansikl. böl.)
—Bors. Meslek sırrını kötüye kullanma, görevleri ya da meslekleri gereği olarak bir şirketin işleri hakkında özel bilgilere sahip olan ve henüz kamuya mal olmamış bu bilgilerden yararlanarak borsada kârlı işlemler gerçekleştiren kimselerin işledikleri suç. (Bu gibi kimseler, hapis ya da para cezasına çarptırılırlar.)
—Folk. Sır olma, ansızın ortadan kaybolup uzun süre görünmeme. (Halk öykülerinde sık rastlanan bir motiftir. Ermiş kişi ya da Hızır, öykü kahramanına yardımcı olduktan sonra ansızın ortadan kaybolur. Kimi öykülerde ermiş kişinin ya da Hızır' ın yardımıyla, kahramanın sır olarak zor durumlardan kurtulduğu da olur.)
—Huk. Devlet sırrı, devletin güvenliğiyle iç ve dış siyasal çıkarları açısından gizli kalması gereken bilgi. || Meslek sırrı, bir meslek ve sanatın yapılması dolayısıyla öğrenilen bilgi. (Bk. ansikl. böl.)
—Kur. tar. Sır kâtibi, Osmanlılar'da padişah ile Babıâli arasındaki bazı özel yazışmaları taşıyan görevliye verilen ad. (Bk. ansikl, böl.)
—Tasav. insan gönlünde bulunan ve başkalarınca bilinemeyen tanrısal gerçek. (Bk. ansikl. böl.) || Sır etmek, daha çok bektaşi ve mevlevi tekkelerinde duyulması istenilmeyen bir düşünce ya da olayı saklamak. || Sır olmak, ölmek, || Sırr-ı istiva, mevlevilerde bazı taçların kenarına takılan siyah şerit. (Bu şerit, külahı seyfi ya da kılıcı taç denilen taçlara takılır ve taçları tanrısal coşkuyla cezbeye kapılanlar giyerlerdi.) || Sırr-ı kader, insanlarca bilinemeyen Tanrı yazgısı. || Sırr-ı rububiyet, evrenin her yanında var olan ve insanlar tarafından bilinip çözülemeyen tanrısal sır. || Sırr-ı tecelliyat, Tanrı’nın evrendeki ve insan gönlündeki tecellileri ile ilgili sırlar. (Sufilere göre, gönül gözü açık olanlar, evrendeki her varlıkta ve kendi ruh dünyalarında Tanrı varlığının işaretlerini sezerler.) || Sırrus-sır, yalnız Tanrı'nın bileceği gerçeklerin özü.
—ANSİKL Ask. Gelecek bir savaşta uygulanması beklenen plan ve programlar, güdecekleri amaçlar, kullanılacak çeşitli türdeki silah, araç ve gereçler, taktik sistem ve gelişmelerle bunların performans ve etki alanları hakkındaki bilgi ve sayılar, meydana çıkacak yeni silahlara karşı alınacak çeşitli karşı önlemler için geliştirilen stratejik ve taktik kavramlar, dokümanlar, fotoğraflar, haritalar vb. askeri kayıtlar ve evraklar. askeri sır sayılır.
Girişilmek zorunda kalınacak bir savaşı kazanmak için gerekli her tür savaş araç ve gereçleriyle bunların sayılarının ve bulunduruldukları yerlerle etki alanlarına ait bilgilerin sızdırılmaya meydan verilmeden saklı tutulması, başarı için büyük önem taşır, özellikle hizmete konarak baskın etkisi yaratabilecek yeni silahların nitelik ve niceliklerinin saklılığı ön koşul kabul edilir. Yalnız yakın komşu devletlere karşı değil, bütün dünya devletlerine karşı gizli tutulması gereken askeri sırlar hiçbir yabancı devlete, dost ya da müttefik bile olsa, sızdırılamaz. Askeri sırları açıklayan ya da sızdıranlar Türk ceza kanunu’nun 137. ve Askeri ceza kanunu'nun 55,, 56. maddeleriyle cezalandırılır.
—Huk. Bir kimse, resmi mevki ve sıfatı veya meslek ve sanatı gereği, başkasına ait bir sır öğrenir ve haklı bir neden olmadan bunu açıklarsa, üç aya kadar hapis ve ayrıca ağır para cezasıyla cezalandırılır (Türk cez. k. md. 198).
—Kur tar. ilk zamanlar, telhis denilen özel yazışmalar, sır kâtibi durumundaki babüs- saade ağası tarafından padişah ile BabIâli arasında getirilip götürülürdü. Bu işi 1703'ten sonra Arzhane’de, "sır kâtibi" adı verilen görevliler yapmaya başladılar. Önemli bir görev olduğundan, bilgili ve güvenilir kişiler sır kâtipliğine atanırlardı. Tanzimat'ın ilanından (1839) başlayarak sır kâtipliği görevini mabeyn başkâtipleri üstlendiler.
—Tasav. Tasavvuf, bir anlamıyla tanrısal sırları kavrayabilme çabasıdır. Sufilere göre, asıl gerçekler görünürlerin ötesindeki sırlardır; bu sırlara da salik ancak kendisini Tanrı yoluna adayarak ulaşır. İnsanda ruh sevgi alanı, kalp marifet (tanrısal bilgi) alanı, sır da müşahade (aşkın gerçekleri sezme) alanıdır Mevlevilikte sırrın bir de biçimsel alanı vardır. Örneğin, dedenin içinde bulunduğu hücrenin anahtarı kilidin üzerinde, koridora açılan pencerenin perdesi de açıksa hücreye girilebilir; kilit üzerinde anahtar yoksa ve perde de kapalıysa bu duruma mevlevilikte "sır" denir, hücreden içeriye girilmezdi.
SIR a. Pişmiş topraktan eşyanın ya da yapı gereçlerinin üzerine çekilen, saydam ya da donuk, renkli ya da renksiz, koruyucu camsı tabaka. (Bk. ansikl. böl.)
—Camc. Aynaların kalaylanmasında kullanılan kalay amalgamı. || Ayna yapmak üzere düz cam yüzeyine kaplanan metal katmanı.
—Seram. Sır altı tekniği, bisküvi halindeki seramiklerin özel seramik boyalarıyla bezendikten sonra, üzerlerine sır çekilerek fırınlanması yoluyla gerçekleştirilen süsleme tekniği. (Bu teknikte desenler koyu renkle yapılır, firuze ya da yeşil sırla kaplanır. XV.-XVI. yy. osmanlı çini ve seramikleri bu teknikle hazırlanmıştır.) || Sır üstü tekniği - PERDAH. || Mat sır, parıltısı, yansıması olmayan donuk yüzeyli sır. || Renkli sır tekniği, sır içine renk veren oksitlerin katılmasıyla elde edilen sırlı boyalarla gerçekleştirilen süsleme tekniği. (Bu teknikte motiflerin dış çizgileri sırsız siyah boya ile [tahrir boyası] belirlendikten sonra, içi bu renkli sır boyalarıyla doldurulur, üzerine sır çekilmeden fırınlanır. Siyah çizgiler renkli sırların birbirine karışmasını önler. Bölmeli ya da mineli teknik de denilen bu yöntem, XV. yy.’da erken osmanlı çini ve seramiklerinde uygulanmıştır.) || Şeffaf sır, parlak, saydam sır.
—ANSİKL. Seram. Sırların bileşimi, kapladıkları hamurun doğasına ve elde edilmek istenen görünüme göre değişir. Sırlar hamurun camlaşabilme derecesine yakın bir ısıda eriyebilmeli ve pişme genleşme katsayısına yakın bir katsayıya sahip olmalıdır. Genellikle feldspat ağırlıklı sırlara, istenen erime derecesine göre değişen bir oranda kuvars ve başka elemanlar da (potas, tebeşir, kaolin, vb.) katılabilir. Bazı sırların kurşunlu yapısı (yumuşak porselenler) çok yüksek ısıya dayanmaz. Sırlar renksiz ya da oksitler sayesinde renkli olabilir: örneğin kobalt oksidiyle mavi elde edilir. Süsleme, sır altı olarak, pişmemiş toprağa uygulanabilir; bu durumda süsleme, sırla aynı zamanda yüksek ateşte pişer, bu da renk paletini sınırlar; ya da daha önce pişmiş sır üstüne camlaşabilir renklerle uygulanabilir ve kullanılan renklere göre daha alçak ateşte bir ya da birkaç pişirimle sabitleştirilebilir. Sırlama daldırma, serpme ya da püskürtme yoluyla olur.
Kaynak: Büyük Larousse