SITMA a.
1. Dişi anofellerin sokmasıyla bulaşan ptasmodium cinsinden kan asalaklarından ileri gelen hastalık. (Eşanl MA LARYA.)
2. Sıtma görmemiş, gür ve kalın ses için kullanılır.I Sıtma tutmak, sıtma nöbeti başlamak; herhangi bir nedenle titremeye başlamak
—Biyokim Sıtma pigmenti, HEMOZOİN’in eşanlamlısı
—ANSİKL. Çok eskiden beri bilinen bu hastalığın alyuvarlara yerleşen bir kan asalağından ileri geldiği 1880'de, Laveran tarafından bir sıtmalının alyuvarlarında bulunan sıtma mikrobundan anlaşıldı. Asalağın kan emici dişi anofellerle bulaştığı 1895'te Ross tarafından saptandı.
Hepsi ptasmodium cinsinden olan dört tür asalak sıtma yapar: Ptasmodium falciparum (öldürücü olabilen tek tür budur), P malariae, P. vivax, P. ovale
Dünyanın en büyük yerleşik bulaşıcı hastalığı olan sıtma, özellikle tropiklerarası bölgelerde yaygındır Hastalıkla karşı karşıya bulunan insan sayısı bir milyar sekiz yüz milyon olarak tahmin edilmektedir Bu dağılım, hastalığın bulaşması için gerekli olan anofellerin varlığına bağlıdır: anofelin 400 kadar türü vardır; bunların 60 tanesi doğal aracı, bunun da 20 kadarı önemli aracıdır (sıtma nadiren kan nakli ile ya da kirli bir şırınga ile bulaşabilir); Afrika dört plasmodium türünün bulunduğu tek anakaradır, bur,a karşılık P. falciparum ile P vivax özellikle Asya'da ve Latin Amerika'da bulunur.
Hastalığın kökünü kazımak için yürütülen geniş çaplı kampanyalara rağmen, sıtma yılda bir milyondan çok çocuk öldürmektedir. Bu koşullar altında, sıtmadan farklılığa bağlı genetik bir lokusun genotipleri arasındaki seçmeli her değer farkı, sıtmalı toplum üyelerinin genetik evriminde üyelerin ortalama seçmeli değerini büyütmeye doğru bir eğilim yaratacaktır.
Sıtma aralıklı gelen ateşlerle (nöbet) belirir (klasik olarak özel ritim şöyledir: P. fal- clparum, P vivax, P. ovale için 24 saat ateşsiz ara ile iki ya da üç günde bir gelen sıtma; P. malariae için dört günde bir gelen sıtma), ayrıca anemi, dalak büyüklüğü, bazen ağır genel durum bozuklukları ortaya çıkar. Sıtmanın, P. falciparum ile ilk bulaşmasından (kötü bir sonuca varabileceğinden ötürü acil durum olarak kabul edilir) başka daha birçok klinik şekli vardır: alyuvar dışı devresinde asalağın dokularda sürekli kalmasıyla açıklanabi len şizogonik yeniden canlanma sıtması, hastalığın yerleşik olduğu bölgelerde iyi bir tedavi görmemiş kişilerde rastlanan içorgan sıtması, hemoglobinürili sarılıklı sıtma gibi.
Sıtmaya kesin teşhis boyalı kanın (kalın damla) mikroskopta muayenesi ve bazı olgularda dolaylı immünofluoresans gibi sero-immünolojik muayenelerin yapısı ile konur. Klasik tedavinin (kinin, sentetik sıtma ilaçları) yanı sıra, bu tedaviye asalağın direnç kazanmasından ötürü, farmakoloji araştırmaları, meflokin ya da Çin yavşanı (Artemisia annua) özütü gibi yeni ilaçlar kullanmaya yönelmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün 1992'de düzenlediği ve 102
devletin katıldığı toplantıda, başta Afrika, Latin Amerika ve G. Asya ülkeleri olmak üzere yüzden fazla ülkede yaşamakta olan, dünya nüfusunun % 40'ının (2,2 milyar kişi) sıtma tehdidi altında olduğu saptandı, 1993-2000 dönemi için yeni bir strateji benimsenmesi ve sıtma savaşının hızlandırılması kararlaştırıldı. KolombiyalI ve İspanyol bilim adamlarının bulduğu bir aşının 1993 başlarında açıklanan olumlu sonuçları, bu mücadelede yeni umutlar uyandırdı.
Kaynak: Büyük Larousse