Arama


Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
5 Kasım 2015       Mesaj #1
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
ARMACILIK a. Armaları tanımayı ve incelemeyi amaçlayan bilim dalı. (Bk. an- sikl. böl.) Armacılık sanatı, resim yada ar- macılık sanatına uygun olarak tüm öbür grafik ya da plastik sanatlar yoluyla arma yapımı. || Armacılık bilimi, armaların oluşturulmasında, tanımlanmasında ve benzerlerinin yapımında uyulması gereken kuralları içeren bilgi.
—ANSİKL. Armalar oluşturulurken özel kurallara uyulur. Avrupa armacılık sistemini, kendisinden önceki ya da sonraki, sivil ya da askeri, tüm öbür amblem sistemlerinden ayıran da, aslında az olan bu kuralların varlığıdır (iki gruba bölünen yedi minenin* kullanılması: metaller ve renkler; aynı gruptan iki minenin yan yana (ra da üst üste getirilmemesi). Renkli yapılmaları zorunlu amblemler olan armalar, kesin bir düzene ve katı ilkelere göre betimlenir; bunlar aynı zamanda armalar biliminin ilkeleridir. Armalar, biçimi değişebilen, genellikle dışı süslemeli bir kalkandan oluşur; ama yalnızca kalkana indirgenmiş yalın armalar enderdir. Kalkan, bir insanın gövdesi üstüne yerleştirilmiş olarak düşünülür; sağ el, karşıdan bakanın soluna, sol ise sağına gelir. Kalkan dokuz noktaya ayrılır. Zemin, kalkanda figürlerin (belgeler, döşeme eşyası, bölümler) yer aldığı yüzeydir. Zeminde hiçbir figür bulunmayabilir, bir tek mine tüm kalkanı doldurabilir; böyle olunca kalkana düz denir. Bir simge olan ya da öyle kabul edilen her eşya üsluplaştırılır; perspektif ve orantı yanlışları sık görülür ve doğal kabul edilir.
Batı’da armaların XII. yy.'da onaya çıkışı, savaşçılarda donanımın gelişmesiyle ilintilidir: zırhlı başlığın ve zırhlı gömleğin değişmesiyle savaşta ve cirit oyununda tanınmaz duruma gelen şövalye, giderek kalkanının büyük yüzeyine figürler —hayvanlar, bitkiler, geometrik biçimler— çizdirmeyi âdet edindi; bunlar göğüs göğüse savaşın ortasında şövalyenin tanınmasına yarıyordu. Aynı savaşçı her zaman aynı figürleri ve aynı renkleri kullandığı zaman armadan söz edilebilir. Önceleri bireysel olan ve yalnızca şövalyelere ait bulunan armalar giderek kalıtsal hale geldi. Sonra, XIII. yy.’ın başında arma kullanımı yaygınlaştı; kadınlar, din adamları, “burjuvalar"la zanaatçılar, köylüler de arma kullanmaya başladılar. Nihayet, kısa bir süre sonra, sivil ve dinsel topluluklarla kurumlar da arma kullanımını benimsediler. Bu bakımdan, arma kullanma hakkının yalnızca soylularda bulunduğu yolundaki hiçbir tarihsel gerçeğe dayanmayan çok yaygın bir yanlışı düzelt mek yerinde olur. Hiçbir dönemde, hiç bir ülkede, arma taşımak tek bir toplumsal sınıfa özgü olmadı. XVIII. yy.'ın sonuna dek herkes, her zaman ve her yerde bir arma benimseyerek onu dilediği gibi kullanabildi. Bir tek koşul vardı: başkasının armasını gaspetmemek.
Hem mülkiyet, hem dekoratif süsleme belirtileri olan armalar, XIII. yy.'dan XIX. yy.’a dek pek çok eşyada, anıtta ve belgede yer aldı; böylece armalar bu nesnelerin bir tür nüfus kütüğü oluyordu. Gerçekten de, armaların incelenmesi, nesneleri mekâna ve zamana yerleştirmek, ortaklarını ve zilyetlerini ortaya çıkarmak, tarihçelerini ve değîşimlerini dile getirmek için bugün genellikle elimizdeki tek araçtır. Armacılığın en değerli katkısı tarih belirleme konusunda görülür, çünkü bir kimsenin kalkan taşımasının tarihleri genellikle yaşam ve ölüm tarihlerinden daha dar zaman dilimleri içindedir. Pek çok önemli kişinin armalarıyla süslenmiş bir eşya ya da bir anıt sözkonusu olunca, her birinin doğum, evlenme, hükümdarlığa başlama ve ölüm tarihlerinden kalkıp sonuç çıkartıcı bir tarih belirleyerek büyük bir kesinliğe varılabilir. Böylece sanat tarihçileri, kamusal koleksiyon yöneticileri, sanat yapıtlarının tarihlerini, yerlerini ve kimin olduklarını belirlemek için armaların incelenmesinden yararlanırlar.
Armacılık araştırmalarının bu arkeolojik yanı, aynı zamanda armaların incelenmesinden yola çıkarak aile ya da derebeylik yapılarının araştırılması, “geleneksel” armacılık diyebileceğimiz bir daldır. Geleneksel armacılık her şeyden önce, armaları taşıyanların kimliklerine dayanır. Ama armalar, özellikle eski çağlar sözkonusu olunca, arma taşıyanların kişiliğini de yansıtabilir. Günümüzde de "yeni” armacılık böyle bir araştırmaya yönelmiştir. Yeni armacılıkta, örneğin, bir ailenin ya da bir kişinin armasını oluşturan figürlerin ve renklerin seçiminde ağır basan nedenler araştırılır. Belirleyici öğeyle belirtilen nesne arasındaki ilişki çeşitli düzeylerde yer alabilir; ama bunu incelemek, armaları yapanların ya da seçenlerin inançları, özlemleri, duyarlığı, kültürü ve simgesel yöntemleri konusunda tarihçiye her zaman yararlı bilgiler sağlar. Bugün armacılık konusundaki çalışmalarla şu ya da bu çağda, şu ya da bu hayali kişi (roman kahramanı, dinsel ya da mitolojik kişi, kişileştirilmiş alegori) niçin ve nasıl şu ya da bu armayı aldı ve armalar nasıl anlaşıldı, nasıl değiştirildi, nasıl taklit edildi, gibi sorulara yanıt bulunmaya uğraşılır. Ayrıca, armacılık, bireysel durumların ötesinde, istatistik yöntemlerine dayandırılmıştır. Bundan amaç, bir bölgenin, bir çağın, bir toplumsal sınıfın armalarında yer alan figürlerin ve renklerin sıklığına ilişkin göstergeleri ortaya çıkarmaktı. Böylece elde edilen sonuçlar yorumlanarak moda, rağbet ve beğeni olguları değerlendirilir ve bu yoldan ortak duyarlığı ve ruhsal durumu inceleme olanağı sağlanır. Örneğin, Avrupa armalarında renklerin sıklığının incelenmesi, ortaçağ toplumlarında, her alanda tercih edilen renk olan kırmızının yerini, 1500 ile 1650 arasında nasıl yavaş yavaş mavinin aldığını ortaya koymuştur. Mavi, bugün de Batılılar’ın çoğunluğunun tercih ettiği renktir. Aynı biçimde figürlerin sıklığının incelenmesi, arma çerçevesini çok aşan birçok simgesel âdetin ortaya çıkarılmasını sağladı. Bu konuda örnekler verelim: XII. ve XIII. yy.'da Avrupa'da kartalla aslan arasındaki siyasal karşıtlık; Ortaçağ' ın büyük bölümünde hayvanların kralı rolünü aslanın değil de, ayının oynaması; XV. ve XVI. yy.'larda dragonla ejderlerin yaygınlaşması; XVII. ve XVIII. yy.’larda bazı arma figürlerinin seçiminde "züppeliğe” kaçılması (tazı, leopar, zambak).
Hem antropoloji, hem de göstergebi- lim açısından, yeni armacılık, armayı göstergeler dizgesi olarak ele alır. Toplumsal kurallar bütünü olarak armalar, gerçekten de insanı bir topluluğun, topluluğu da bir toplumun içine yerleştirir. Böylece arma, başka amblem sistemleriyle, örneğin Ko- lomböncesi uygarlıkların, ortaçağ Japon- yası’nın, memlûk boylarının ve birçok Afrika ya da Okyanusya topluluklarının sistemleriyle benzerlik gösterir. Bu değişik sistemler üzerinde yapılan karşılaştırmalı incelemelerle, anlatımdaki ayrılıkların ötesinde, bazı temaların, bazı mitlerin, tüm çağlarda ve tüm uygarlıklarda ortak olan bazı amblem yapılarının sürekliliği araştırılır.

Kaynak: MsXLabs.org & Büyük L.
🌘 🚀