SÖNÜK sıf.
1. Sönmüş, söndürülmüş ya da hızı, parlaklığı azalmış, azaltılmış olan ateş ya da ışık için kullanılır: Ocak sönük, tekrar yakamam. Işıklar çok sönüktü, kimseyi görmedik. Sönük bir alev. Sönük bir ışıkta çalışmak.
2. Sönerek, söndürülerek şişkinliğini yitirmiş şey için kullanılır: Sönük lastikler.
3. Çalışması, başarısı ya da özellikleriyle kendini gösteremeyen kimse için kullanılır; silik; Sönük bir yönetici
4. Canlı, hareketli olmayan, çekiciliği bulunmayan: Sönük bir kent. Sönük bir anlatım.
♦ be.
1. Silik, cansız: Onun görkemi karşısında seninki çok sönük kaldı.
2. Sönük geçmek, bir dönemden, bir toplantıdan vb. söz ederken, hiçbir canlılığı, değeri olmamak.
Kaynak: Büyük Larousse