SOYMAK g. f.
1. Bir sebzeyi, bir meyveyi soymak, kabuğunu çıkartarak ya da yenilmeyen, gereksiz, çürük yerlerini atarak ayıklamak: Elma soymak. Patatesleri iyi soymamışsın.
2. Bir şeyin kabuğunu, üstündeki zarı, derisini vb. soymak, onu çıkarmak: Ağacın kabuğunu soymak.
3. Bir kimseyi, üstündeki bir giysiyi soymak, bir kimsenin üzerindeki giysilerin bir kısmını ya da tümünü çıkarmak: Hastayı soyup hemen yatağa yatırdılar. Yıkamak için çocuğu soymak.
4. Bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri soymak, o kimsenin üzerinde, yanında; bir şeyin içinde; bir yerde bulunan değerli şeyleri çalmak; bir soygunu gerçekleştirmek: Sizi soyan kişiyi tanıyabilir misiniz? Biz tatildeyken evi soymuşlar. Banka soymak.
5. Bir kimseyi soymak, bir satıcıdan söz ederken, alıcıya bir malı çok yüksek fiyatla satmak: Bu .ilçenin esnafı, yabancıları işbirliği halinde soyuyor.
6. Bir kimseyi bakışlarıyla soymak, ona saygısızca, onu çırılçıplak düşlediğini hissettirerek bakmak.
7. Bir kimseyi ya da bir yeri soyup soğana çevirmek, onu ya da orayı hiçbir şey bırak- mamacasına adamakıllı soymak.
—Denize. Arma soymak, bir geminin, donanımlarını sabit ya da müteharrik (selviçe) armalarını çıkarmak. || Bir direği, bir sereni soymak, bir direk ya da serendeki bütün donanımları sökmek. || Façuna soymak, yenilemek için, bir halat ya da arma üzerindeki aşınmış façunayı sökmek. || Irgatı, bocurgatı soymak, onarmak ya da yenilemek için, bir ırgat ya da bocurgatın donanımlarını (örneğin zincir baklaları vb.) sökmek.
—inş. ve Taşoc. İstenen biçime yaKin pır biçim vermek için bir taş blokunu kabaca yontmak.
—Bir taşı, yüzeylerinde bulunan yabancı gereçlerden arındırmak.
—Orm. san. Kaplama levhası ya da kontrplaklık yaprak elde etmek amacıyla tomruğu döndürerek rulo açar gibi ince yaprak haline getirmek.
♦
soydurmak ettirg. f.
1. Bir sebzeyi, meyveyi, bir şeyin üzerindeki zan, kabuğu vb. soydurmak, bir şeyin kabuğunu, zarını vb. çıkarttırmak: Cezalılara patates soydurmak.
2. Bir kimsenin üstündeki giysileri soydurmak, onun üstündeki giysileri çıkarttırmak: Üstündekileri soydurup çocuğu masaya yatırttı.
3. Bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri soydurmak, bir kimseye bir şeye, bir yere yönelik bir soygunu gerçekleştirmek, soyulmalarına olanak sağlamak.
4. Bir kimseyi soydurmak, bir şeyin çok yüksek fiyatla satılmasına göz yumarak, alıcının zarar etmesine yol açmak: Yöneticiler umursamazlıklarıyla halkı çarşıda pazarda soyduruyorlar.
♦
soyulmak edilg. f.
1. Üzerindeki kabuk, zar vb. çıkarılmak: Kabuğu soyulan elmaları dilimlemek.
2. Üzerindeki giysiler çıkarılmak.
3. Bir kimsenin üzerinde yanında, bir yerde bulunan para, değerli eşya vb. çalınmak; soyguna uğramak. Çok yüksek fiyatla mal satılmak: Turistler insafsızca soyuluyor.
4. Deri, boya vb. sözkonusuysa, pul pul kabarıp dökülmek.
—Dağc. ve Yerbil. Bir kayaçtan söz edildiğinde, parçalara ayrılmak, özel düzlemlere (tabakalanma düzlemi, şist düzlemi) uygun olarak parçalanmak.
♦
soyunmak dönş. f.
1. Üzerindeki giysilerin tümünü ya da bir bölümünü çıkarmak: Soyunmadan sakın yatağa girme. Soyunup suya atladı.
2. Bir şeye, bir işe bir şey yapmaya soyunmak, bir alanda etkinlik göstermeye başlamak, bir işe girişmek, kendini o alanda göstermeyi istemek: Politikaya, politikacılığa soyunmak. 3. Soyunup dökünmek, üstündekileri çıkarıp ev içindeki daha rahat kılığına girmek: işten dönünce soyunup dökünürdü.
—Kur. tar. OsmanlI sarayında Enderun hizmetinde çalışanlardan hastalananlara üniforması yerine gecelik kavuk, uzun kürk ve cüppe giyme izni. (Enderun çalışanlarından sağlığı bozulanlar, koğuş subayına başvurarak soyunuk gezme izni isterlerdi. Soyunuk gezme izni alanlar başlarındaki sırmalı takkeyi, sırtlarındaki dolama'yı çıkarıp gecelik kavuk, uzun kürk ve cüppe giyerler, ancak bu kılıkta sadece koğuşta gezebilirler, dışarı çıkamazlardı.)
—Tasav. Mevlevilikte tarikata girmek. || Çileye soyunmak, tarikatlarda çile çekmek .amacıyla hücreye ya da çilehaneye kapanmak.
Kaynak: Büyük Larousse