IZMAR a. (ar. ızmâr). Esk.
1.
Bir şeyi gönülde gizleme, saklama: ' ‘Asrın çirkin günahlarına karşı dişlerini mecburiyet-i ızmâr ile gıcırdatıyor"
(Cenap Şahabettin).
2. Izmar-ı gayz,
kin besleme, kin tutma.
—Ed. Izmâr kabl ez-zikr
(adı anmadan önce zamir kullanma), metinde bir addan önce onun yerini tutan zamire de birlikte yer verme. ("Sen de mi giryende-i firkatsin ey ebr-i bahar Ya nazire-saz-ı eşk-i çeşm-i giryanım mısın
[Sen de mi ayrılıktan gözyaşı dökmektesin ey bahar bulutu; ya da ağlayan gözümün yaşına nazire mi oluşturuyorsun] [Tahir Olgun]. Bu örnekte "sen” zamiri kullanılmış, arkasından onunla ilişkili “ebri bahar” tamlaması gelmiştir Vezin zorunluluğuyla başvurulan bu anlatım yolunun izlenmemesi öğütlenirdi.)
Kaynak: Büyük Larousse