YALNIZLAR YAŞLANIR SADECE
Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene kimse yardım etmez. Kepazeyizdir resmen, bildiğimiz şey hiçbir zaman bilgimizin dışına taşamaz.Bilgimizce ufkumuz geniştir bir yerde , öğrene öğrene yaşlanırız, bilgilerimizde ihtiyarlar tabi ama içimizde hep bir uhde kalır, akıp giden zamana dur demek ! Başlangıçta sahibi olduğumuz o enerji bu isteği yerine getirecek kadar güç versede bize, hayata bakış açımız olan o Deli Dumrul' su halimiz elinde sonunda yenilecektir tutuştuğu bilek güreşi yarışında ! Sen ne kadar başkaldırırsan kaldır, hayat öyle gariban gariban dolaşmaya benzemez yada çobancılık oynamaya onunla hep iç içe olman gerekir onunla sevişmen !
Yeri geldiğinde kendi yaralarını kendi sarmasını bilmeli insan, avutabilmeli yani .Bazen sarmaşıkları öyle bir uzun oluyor ki, öyle ayak atmaya yer bulamıyoruz ki yolunda hayatın, onun meyvesi olan portreler öyle anlamlar yüklüyor ki ara sıra bizlere, yeri geliyor bakakaldığımızda resimlere biz sandığımızı görüyoruz bir başkasına benzeterek yada bir başkasının yerine geçmek için hatıralarımızı yeniden derliyoruz istediğimiz gibi, hayal ederken bizi görenler deli dese de sırıtıyoruz bizi mesut ve bahtiyar eden o his karşısında nedense kıskanıyoruz anıları unutmaya çalışıp da bir türlü unutamadığımız anıları, bu resimde nerden çıktı şimdi diyoruz alaycı ve kendimizi avutan bir kahkaha atıyoruz, değil ki hiçbir zaman bakışları ele vermesin insanı kahbe , *** bir gözyaşı akıverir gözlerimizden sahipsiz ve gerçeği kabul eden bir damla nedense bizim inkar ettiğimiz. Bir uğultu, Bir ses , tutup yapraklarını kopardığımız çiçekler geçmişimize dair her ne varsa o yürüdüğümüz yolda portreler halinde çıkar karşımıza hayalini unuttuğumuz resimler!
En acısı söyleyemediklerimiz içimizde bir kıymık olmuştur o kıymığı kalbimizden içimizden çıkarıp atmak ve bize verdiği acıyı hasarı görmezlikten gelmek yolumuza bir savaşçı gibi devam etmek duygusuz bir şekilde, önünüze çıkacak ilk ejderha yada canımızı almaya geldiğini sandığımız bir gölge ile hayatımızın savaşına girişmek.Yorgunluğumuz, ayağımıza bir gülle ile bağlıdır zincirle. İçimizi küfleten şu kıymıkla o son savaşımıza girmek öleceğimizi bile bile son bir kez silkelemek yaratıcılığını hayallerimizin, yarattığımız dünyada bir deprem yaratmak tutunamayan ne varsa yada bizi çekemeyen tek bir zelzelede savurup atmak.
Yalnızca güçlülerle yaşamak kendine yardım etmeyi bilmiyorsan yalnızca güçlülerle yaşıyorsun demektir oysa yarattığımız her fırtına deprem yada kıyametimsi bir gün başkalarına zarar veren, dünyamızı birbirine katar ve bize tutunmak isteyenler tutunamazlar. Yardım etmek isteyenlerde.O bakakaldığımız resimler onlara tutunan dallardan bir bir kopar ve toprağa karışırlar onlarda birer isimleri kazılı taş ararlar kendilerine baş uçlarında duracak ve biz güçlülerle baş başa kalırız sonra kendi kendimize yardım edemeyiz.Elimizi tutan olmaz çünkü kendi kendimize yarattığımız o şehirde hiç kimseye bir rol vermeyiz hep kendimizdir başrolde olan kimseye yol vermeyiz hayata dair aradığımız şey erdem değil yalnızlık olmuştur her zaman kimse tanımadığı için bizi sana layık görülen tek şey yazgın tarafından ki boyun eğmelisin, eğeceksin bir yerde ; Bakman için durman gereken bir açı, gözlerinin yağmur bulutlarının gürlediği ve beyninin hiçbir zaman anlam veremeyeceğin o karmaşasına sürüklendiğin an, kulakların da bir bebek sesi duyarsın çocukluğundan kalma gitgide görünmez olur her şey gösterir dünya sana gerçek yüzünü ve yine ağlarsın sen artık başladığın noktaya gelmişsindir bir çocuk ve bir ihtiyar işte o zaman anlarsın . Küçükken sana masal anlatan o insana sana bir varmış derken ve sana hayatı hep yalan yanlış öğretirken neden sorgulayamadığını anlarsın neden sana bir yokmuş diyemediğini hep senden gizlemek istediğini.
Yazan: Gökhan ALBAYRAK