Benito Amilcare Andrea Mussolini
MUSSOLİNİ (Benito)
İtalyan devlet adamı
(Dovia di Predappio, Romagna, 1883 - Giulino di Mezzegra, Como, 1945)
Sosyalist bir demircinin oğluydu. Önce öğretmenlik yaptı, sonra İsviçre'ye geçerek (1902) orada duvarcı olarak çalıştı ve askerlik hizmetini yapmamak için İtalya'ya dönmedi. Siyasi mültecilerle ilişki kurdu, grevler düzenledi; Kautsky, Nietzsche ve Blanqui’yi okuyarak siyasi kültürünü tamamladı. İsviçre'den sınır dışı edildi, bir af yasasından yararlanarak İtalya’ya döndü (1905) ve askerlik hizmetini yaptı (1905 -06). Sonra, o sıralarda Avusturya'nın eyaleti olan, ama halkının çoğunluğu italyanlar'dan oluşan Trentino’ya giderek orada gazetecilik yapmaya başladı. Avusturya polisinin de onu sınır dışı etmesi üzerine faaliyetini Romagna (1909-1912) ve Forli’de sürdürdü.

Rachele Guidi’yle nişanlandı (1915’te evlendiler), sosyalist gazete La lotta di classe’nin yönetmeni oldu; Georges Sorel ve onun Reflexions sur la violence (Şiddet üstüne düşünceler) adlı kitabını keşfetti ve Libya savaşı'na (1911-12) karşı kampanya yürüttü. Düzenlediği bir grev yüzünden hapis cezasına çarptırıldı ve hapishanede özyaşamöyküsünü yazdı. 1912’de günlük sosyalist gazete Avanti'y'ı yönetmesi için Milano'ya çağırıldı.
1914’te Mussolini, önce İtalya'nın tarafsız kalması için mücadele etti, ama ekimden sonra savaşa katılmayı destekleyen yazılar yazmaya başladı, bu yüzden sosyalist liderlerle arası açıldı ve Avanti'rim yönetiminden alındı. Bunun üzerine, özellikle Fransızlar’ın mali desteğiyle il Popolo d’italia adlı gazeteyi kurdu. Fransa’nın paralı hizmetinde olmakla suçlanarak sosyalist partiden atıldı. 1915’te er olarak silah altına alınıp cepheye gönderildi ve ağır bir yara aldı. 1917'de çürüğe çıkarıldı, yeniden gazetesinin başına geçti ve yurtseverliği yücelten yazılar yazdı. 23 mart 1919'da, yandaşlarını özellikle eski muhariplerden ve savaş sonrasında umduğunu bulamayan kişilerden toplayan Savaş Fascioları'nı kurdu. Programında, Gabriele D'Annunzio'dan aktarma cümlelerle bazı cumhuriyetçi görüşleri demagojik bir sosyalizm ve aşırı bir milliyetçilikle birleştiriyordu.
Kasım 1919 seçimlerinde, Milano’dan aday olan Mussolini, ağır bir yenilgiye uğradı. Bunun üzerine, Fasciolar, özellikle aşırı solu ve sosyalistleri hedef alan bir şiddet eylemine başvurmayı kararlaştırdılar. Kasım 1921'de, sendikal örgüte sahip gerçek bir siyasal parti oluşturdular ve hükümet istikrarsızlığını kendi çıkarlarına kullanmaya başladılar. 1921 seçimlerinde Milano'dan milletvekili seçilen Mussolini, çok geçmeden, iktidarın kendisine verilmesini ister oldu; partisi, 1922’de, üye sayısını iki katına (720 000) çıkardı. Ağustos 1922’de, aşırı sol tarafından çıkarılan bir grevi kırdı ve Roma üzerine bir yürüyüş düzenledi (28 ekim). Kral Vittorio Emanuele III bu güç gösterisini onaylayarak hükümetin yönetimini Mussolini'ye bıraktı, Meclis de 25 kasım 1922’de, kendisine tam yetki verdi. Mussolini hemen (1923) yeni bir seçim kanunu çıkarttı ve böylece nisan 1924 seçimlerinde Meclis te faşist bir çoğunluk elde etti.
Parlamentoda şiddet hareketlerini ve seçim hilelerini açıkça eleştiren (30 mayıs) sosyalist Matteotti, 10 haziranda öldürüldü. Mussolini, bu cinayeti örtbas etti ve muhaliflerin Parlamentodan çekilmeleri üzerine, faşist olmayan sendikalarla siyasi partileri yasaklayarak liderleri hakkında kovuşturma açtırdı. Her türlü muhalefeti böylece ortadan kaldırdıktan sonra, 3 ocak 1925’te bütün diktatörlük yetkilerini aldı ve krallığın güvencesine bağlı meşruti liberal devletin yerine faşist bir devlet kurdu.
iktidar, Mussolini'yi giderek değiştirdi; çok geçmeden Duçe tek başına hareket etmeye başladı, her alanda başına buyruk müdahalelerde bulundu, kendini tam anlamıyla putlaştıran bir örgüt kurdu.
1929'da, Kilise’nin desteğini elde etmeye çalıştı, Laterano antlaşmalarıyla devletle Papalık'ı uzlaştırdı ve böylece katolik dünyasını kendine bağladı. 1928’de, tek liste ve tek parti sistemini kurdu. Bu sayede her türlü iç muhalefeti ortadan kaldırıyor, ilk fırsatta bazı dış maceralara atılmak olanağını elde ediyordu (bunun ilk aşaması Etyopya oldu). Bundan sonra, Versailles antlaşmasından hoşnut olmayan milletlerin sözcülüğünü üstlenerek, sınırları yeniden gözden geçirecek devletleri yönlendirmek hevesine kapıldı.
Böylece, 1933 -1935 arasında, batı demokrasileriyle yakınlaşmaya çalıştı, 7 haziran 1933’te Dörtlü pakt (İtalya, Fransa, Büyük Britanya, Almanya) önerisini ortaya attıysa da, bu pakt onaylanmadı. Dollfuss’un nazilerce öldürülmesi (temmuz 1934) üzerine Mussolini, Brenner'e doğru harekete geçti ve nisan 1935'te Londra ve Paris’le birlikte, alman ilerlemesini engellemek amacıyla Stresa cephesini kurdu (ocak 1935'te Pierre Laval ile bir fransız-italyan anlaşması imzaladı). Fakat, Etyopya'ya saldırı (ekim 1935), Stresa politikasına son verdi. Fransa’yı da kendi safına çeken İngiltere’nin düşmanca tutumu ve Milletler cemiyeti' nin uyguladığı iktisadi yaptırımlar yüzünden zor durumda kalan Mussolini, 5 mayıs 1936'da bu sömürge savaşına son vermek zorunda kaldı.
Gerek bu zafer, gerek ispanya'ya yaptıkları ortaklaşa müdahale, Mussolini ile Hitler'i birbirine yaklaştırdı ve 1 kasım 1936'da Roma-Berlin mihveri kuruldu. Bu, siyasi ve askeri bir anlaşmadan çok, iki rejim arasında gittikçe artan bir yakınlaşmanın başlangıcıydı. Hitler’in kişiliğinin etkisi altında kalan Duçe, her ne pahasına olursa olsun onun hatırını kırmamak he- vesindeydi. Bu nedenle, Avusturya’yı (11 mart 1938’de Almanya tarafından ilhak edildi) ve Çekoslovakya’yı (eylül 1938) feda etti.
Özellikle de, ülke içinde ırkçı bir politika uygulamaya girişti (ırkçı yasalar, Yahudiler'e zulmedilmesi). Nihayet, Hitler'in ilhaklarına bir karşılık olmak üzere Arnavutluk’u işgal etti ve böylece her türlü insiyatifi Hitler'e kaptırmış olduğunu gösterdi. ikinci Dünya savaşı başında, İtalya’ nin askeri bakımdan henüz hazır olmadığı düşüncesiyle, başlangıçta tarafsız bir tavır takındıysa da, 10 haziran 1940’ta, çevresindekilerin büyük bir bölümünün muhalefetine rağmen, Almanya’nın safında savaşa girdi, Fransa’ya karşı giriştiği saldırı, (10-24 haziran 1940) başarılı olmadı; Yunanistan’a açtığı savaşsa, 28 ekim 1940’tan sonra bir felakete dönüştü. Duçe ağır kayıplara uğradı: Afrika’daki sömürgeler elden çıktı, 240 000 İtalyan askeri Doğu cephesi’nde savaşmak zorunda kaldı ve yüz binlerce İtalyan işçisi Almanya'ya gönderildi. Bu felaketler büyüdükçe, faşist hükümet içinde bile Duçe' nin inatçılığına tepkiler başladı. Gerçekte, Duçe de ayrı bir barış yapmayı düşlüyor, ama bunu Hitler’e açmaya cesaret edemiyordu. Birtakım komplolar düzenlendi ve 24-25 temmuz 1943 gecesi bir araya gelen parti liderleri (Ciano, Grandi, De Bono, vb.), Duçe’den yetkilerini krala devretmesini istediler. Kral, ertesi gün Duçe'yi tutuklattırdı ve yerine Badoglio’yu atadı.
Abruzzi’de göz altına alınan Mussolini, Skorzeny'nin alman paraşütçülerince kurtarıldı (12 eylül 1943) ve Hitler’in buyruğuyla Salo’da (Kuzey İtalya) "İtalyan Sosyal Cumhuriyeti” adıyla kurulan bir kukla devletin başına geçti. Mussolini, temmuz 1943’te kendisini deviren faşist liderleri ve bu arada damadı Ciano'yu idam ettirdi (ocak 1944). Hitler ordularının bozgunu sırasında, bir alman konvoyuyla İsviçre'ye kaçmak istedi. Ama, Como gölü yakınındaki Dongo’da İtalyan partizanlarca tutuklandı ve ertesi gün albay Valerio’nun emriyle metresi Clara Petacci'yle birlikte kurşuna dizildi (28 nisan 1945).