Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Aralık 2015       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ORMAN a.
1. Ağaçlarla örtülü geniş alan; bu alanı kaplayan büyük ağaçların tümü. (Bk. ansikl. böl.)
2. Bir tamlayanla, ormanla ilgili olanı belirtir: Orman bekçisi. Orman memuru.
3. Orman gibi, saç, sakal, kaş vb'nin çok gür olduğunu belirtmek için kullanılır. || Orman kanunu, yasal olmayan kaba güç. || Orman kibarı, "ayı" anlamında alay yollu söylenir. || Orman taşlamak, bir kimsenin bir konuyla ilgili düşüncesini öğrenmek için dolaylı yollara başvurmak.

—Antik. Kutsal orman, Yunanlılarda ve Romalılarda kurban törenlerinin yapıldığı, herkesin girmesine izin verilmeyen, genellikle bir tanrıya adanmış orman (Kutsal orman [lat. lucus] bir anlamda, hemen hemen her yerde rastlanan ağaç kültünün bir uzantısıdır. Klasik çağda, bir tapınakla eşdeğerde tutulan bu ormanlarda tannsal gücün maddesel olmayan varlığının yer aldığına inanılırdı.)

—Mutf. Orman kebabı, koyun etiyle yapılan sebzeli bir tencere kebabı. (Etler soğanla birlikte yağda kavrulduktan sonra içine bezelye, küçük doğranmış patates, havuç, domates salça, kekik, su ve tuz ilave edilerek pişirilir)

—Ormanc. Omnan evi, orman koruma memurunun konutu. || Orman mühendisi, meslek edinmek üzere ormancılık eğiitimi gönmüş mühendis (Türkiye'de orman mühendisleri ormancılık fakültelerinde dört yıl eğitim görerek yetişir) || Orman rejimi, devlet ve kamu ormanlarının yönetim kurallarının tümü. (Bu kurallar orman yasası ile düzenlenir ve orman memurları tarafından uygulanır) || Orman varlığı, bir orman kütlesinin gelir yaratmasını sağlayan öğelerin tümü. (Şunlardan oluşur: 1. temel değerler, yani arazi, humus, çotuklar, toprağa gömülü tohumlar ve ormanın işletilmesini kolaylaştırmak için yapılan işlerin [yollar, vb.] değeri; 2. yüzeyden, yani topraktan çıkan bütün ağaçların değeri.) || Orman yasası, ormancılık konusunda hakları ve yükümlülükleri saptanan yasa. || Bakir orman ya da balta girmemiş orman, çoğunlukla ağaçlardan oluşan insan eli değmemiş orman. || ikincil orman, insan eli değmiş orman. (Bu terim daha çok tropikal ormanlar için kullanılır. Buralarda yeni ağaç topluluğu çoğu zaman tür bakımından eski ağaçlardan farklıdır. Günümüzde bakir orman yok gibidir Buna karşılık erişilemediği ya da içine zor girildiği için henüz işlenmemiş ormanlar vardır) || Sık orman, nemli tropikal bölgelerde görülen ve pek çok bitki türünden, birçok bitki örtüsü katından oluşan orman.

—Tar Orman kentleri, Kara Orman çevresinde, Schvvaben’in alman sınırı içindeki dört Ren kentine (Laufenburg, Rheinfelden, Sâckingen ve VValdshut) eskiden verilen ad. (Bu kentlerin ilk ikisi İsviçre, ötekiler Baden kenti durumuna geldiler.)

—ANSİKL. Ormanı oluşturan ağaç türleri son derece çeşitlidir, çünkü karşılıklı olarak etkileşen birtakım etmenlerin ürünüdür: enlem, iklim, toprak, toprak altı, fauna, insanların eylemi.
Ağaç toprakta ancak bol miktarda su bulunursa gelişebilir ama orman, nem bulunduğu halde çok soğuk, çok rüzgârlı ya da tuzlu olan bölgelerde yetişmez.
Toprağın (ve yağışlar dışında göze görünmeyen su yoğuşma mekanizması sayesinde önemli ölçüde kaynak sağlayabilen atmosferin) su bakımından zenginliği, az ya da çok sürekli bölgeler oluşturarak, yeryüzünü bazı enlemlerde kuşatan büyük orman örtülerinin yerleşmesini sağlar; bu bölgeler insan müdahelesi olmasaydı daha da yaygın olabilirdi.
"Yağmur” ya da “gölge” ormanı da denen sık ekvatoral omnan (pluviisilve ya da "rainforest") ağaçların çeşitliliği ile belirgindir; ayrıca ağaçlar dağınıktır ve hiçbir zaman homojen bir topluluk meydana getirmez. Bitki örtüsünün güçlülüğü de dikkate değer ölçüdedir; bu ormanın başlıca özelliği bir kısım ağaçlann tepelerinin 50 m yüksekliğe ulaşması ve bunun alt katındaki ağaçların (20-25 m) sürekli yapraklı olmasıdır; aynı zamanda sarmaşık ağının sıklığı da belirgindir. Işık yokluğu büyümeyi engellediğinden bodur ağaçlar az gelişmiştir. Ekvatoral orman her zaman yeşildir; çeşitli türlerin bitkisel hayatı, orta enlemlerde olduğu gibi mevsimlik bir ritmi izlemez: iki komşu ağaç yapraklarını birlikte dökmez. Ekvatoral ormanlar yılda en az 1 500 mm yağış ister ve kurak dönem yılda üç ayı geçmemelidir. Kuraklığın daha uzun sürdüğü bölgelerde orman ağaçlarının doğası değişmeye başlar: bitki bolluğu azalır ve bütün ağaçlar kurak mevsimde yapraklarını döker (bölgenin az ya da çok nemliliğine göre yaprak döken kurak ormanlar). Mangrov daha çok kıyılarda, tuzlu denizkulaklarında ve bataklarda yetişen tropikal bir ormandır.
Akdeniz ormanı (durisilve), kış soğuğuna ve yaz kuraklığına dayanabilen küçük cılız ağaçlardan oluşur; orman altında yetişen ödüyse genellikle kurakçıl odunsu bitkilerdir. Bu bölgenin en nemli kısımlarında orman, yaprakları dökülen meşe (tüylü meşe) ile daimi yapraklı meşe (pırnal, mantar meşesi) karışımından oluşur; daha az nemli kısımlardaysa pırnalın yanı sıra halep çamı ve mazı görülür.
Ilıman orman (estisilve) öriüsü kesintisizdir, ama ışığın girmesine izin verir; bu nedenle orman altı bitkileri büyük bir gelişme gösterir (ağaççıklar, çalılar, otsu bitkiler). Bazı ağaç türleri çok geniş alanları kaplar ve tek başına bitki topluluğunun çoğunluğunu oluşturur. Bu flora bileşiminin türdeşliği ılıman orman işletmeciliğinin ekonomik koşullarını büyük ölçüde kolaylaştırır. Gürgen kışları hafif yazları nemli geçen ve sıcaklığı çok yüksek olmayan bölgelerde egemendir; ılıman bölgenin geri kalan bölümü, çeşitli türlerin değişik ölçülerde uyum sağladığı meşe ağacıyla kaplıdır.
Ilıman bölgelerin dağlannda yaprak döken ormanların yerini yavaş yavaş kozalaklı hepyeşil ormanlar (conisilve) alır.
Daha yüksek enlemlerde conisilverıin alt sınırının düştüğü görülür ve bu ormanlar Avrupa’nın ve Amerika'nın kuzeyinde uçsuz bucaksız düzlükleri kaplayarak son bulur.
Enlem yükseldikçe bu orman gittikçe seyrekleşir: ağaçların sıklığı azalır, boyları küçülür (tayga).
Ormanlar kendilerinden beklenen temel işleve göre çeşitlere ayrılır: amacı odun ve ikincil ürünler (mantar, reçine, la- teks, zamk, tanen) ya da yardımcı işler (otlatma, av) sağlamak olan üretim orman- lan; amacı özellikle dağlık bölgelerde toprağı erozyondan korumak ve su rejimini düzenlemek olan koruma ormanlan; kent halkına dinlenme ve eğlenme yerleri sağlamak olan (kent çevresi ormanları) dinlenme ormanları. Üretim ormanlan baltalık orman ya da koru ormanı olarak işletilir. Bazı ormanlar milli park ya da doğal, turistik ya da artistik rezerv olarak ayrılır.
Türkiye'de ormanlar ülkenin % 25'ini kaplar. Bunun üçte ikisini yayvan yapraklı ağaçlar, üçte birini reçineli ağaçlar oluşturur. Türkiye’de ormanların hemen hemen tamamı kamuya aittir ve Tarım orman ve köyişleri bakanlığı'na bağlı Orman genel müdürlüğü’nce işletilir.

—Çevrebil. Bir ormanın net verimi, yani biyokütlece büyümesi, brüt verimine göre (fotosentez toplamı) nispeten düşüktür, çünkü önemli ölçüde solunum giderleri sözkonusudur. Bu olgu, özellikle ekvator ormanları için çarpıcıdır; çünkü buralarda 2,5 t/ha’lık bir odun artışı için (net verim) yıllık 120 t/ha'lık brüt verim yaratıldığı hesaplanmıştır.
Ormanlar aynı zamanda, besin zincirlerinin karmaşıklığı sayesinde çok farklılaşmış büyük ölçüde bir hayvansal yaşamın dayanağıdır. Önemli ölçüde buharlaşma kaynağı olduğundan dünyanın birçok bölgesinde yağışları düzenler; üstelik, atmosferimizdeki oksijen-karbondioksit dengesinin korunmasında (KARBON çevrimi) onsuz olmaz bir öğedir. Toprakların erozyona karşı esas koruyucu örtüsü olan ormanlar, önemli miktarda su tutma kapasitesinden dolayı bazı arazilerin su baskınına uğramasını önler. Hava kirlenmesine karşı da esaslı süzgeç işlevi görür ve atmosferi temizler.
Bu doğal koruma işlevlerinin yanı sıra, ormanın önemli bir ekonomik işlevi olduğu gibi (odun üretimi) gelişmiş ülkelerde dinlendirici ve eğlendirici bir işlevi de vardır denebilir.
Biyosfer dengesinin korunması için gerekli işlevine ve çok büyük yüzölçümüne rağmen ormanlar günümüzde, tarım alanlarını artırmak ya da konutlara arsa sağlamak için düşüncesizce tarla açmak, kâğıt hamuru üretmek, yapacak ve yakacak odun elde etmek amacıyla durmadan tahrip edildiği gibi yangınlarla ve örneğin flüordan kaynaklanan bazı sınai kirlenmelerle de tehdit edilmektedir.

—Huk. Orman ve ormancılık, bir ülkenin iktisadi yaşımında önemli bir yer tutar. Bu nedenle orman alanları her zaman özel bir statüye sahip olmuştur. Türkiye’de orman hukuku alanındaki ilk düzenleme, 1870 tarihinde yürürlüğe giren “Orman ni- zamnamesi”dir. Günümüze kadar bu alanda çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bugün orman hukukunu düzenleyen temel yasa 31 ağustos 1956 tarih ve 6831 sayılı Orman kanunu'dur. Anayasa' nın 169. ve 170. maddelerinde de orman ve ormancılıkla ilgili ilkeler yer alır.
Anaya- sa'nın orman ve ormancılık konusunda benimsediği başlıca ilkeler şunlardır:
1. devlet ormanlarının mülkiyeti devroluna- maz, bu ormanlar devletçe işletilir ve yönetilir;
2. ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme izin verilemez;
3.devlet orman köylüsünün korunması ve kalkınması için önlemler alır;
4. kural olarak orman alanlarının sınırlarında daraltma yapılamaz, ancak orman niteliğini kaybetmiş yerlerle şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler bu yasağın dışında kalır. 6831 sayılı Orman k.'na göre, doğal olarak yetişen ya da emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları, yerleriyle birlikte, orman sayılır (md. 1). Yasa orman sayılmayacak yerleri de ayrıntılı olarak sıralamıştır (md. 1).

Yine aynı yasaya göre ormanlar mülkiyet ve yönetim bakımından üç gruba ayrılır:
1. devlet ormanları;
2. kamu kurumlarına ait ormanlar;
3. özel ormanlar.

Orman yasası, nitelikleri bakımından da ormanları üç gruba ayırmıştır:
1. koruma ormanları;
2. ulusal parklar;
3. üretim ormanları (md. 4). Devlet ormanlarına ve devlet ormanı sayılan yerlere ait her çeşit işler Orman genel müdürlüğü’nce yapılır. Devletten başkasına ait olan bütün ormanlar da Orman genel müdürlüğü’nün denetimine bağlıdır (md. 5). Tüm orman alanlarının sınırlarının belirlenmesi orman kadastro komisyonlarınca yapılır. Ormanlann içinde ya da yakınında ateş ve yangın belirtisi görenler buna orman idaresine, en yakın muhtarlığa, jandarmaya ya da mülkiye amirlerine bildirmek zorundadırlar. Orman içindeki yollarda orman idaresince belirlenmiş konaklama yerlerinden başka yerlerde gecelemek ve konak yerlerinde yaylak, kışlak ve otlaklarda orman idaresince hazırlanmış ocak yerlerinden başka yerlerde ateş yakmak yasaktır (md. 76). Orman memurları, orman suçlarına ilişkin kanıtları bir tutanakla saptamak ve gerektiğinde suç işleyenleri yakalamak yetkisine sahiptirler. Orman suçlarına ait davalar mahkemelerce acele işlerden sayılır. Bu davalar, sulh ceza mahkemelerinde görülür.

—ikonogr. Ortaçağ sonlarında yapılan tezhiplerde orman manzaralarına rastlanır (TrĞs Riches Heures du duc de Berry, Chantilly; Gaston Phöbus'ün Livre de chasse'ı, Bibliothöque nationale, Paris). Orman manzaraları XVII. yy. flaman resim sanatında özellikle boldur: L. Van Uden (Budapeşte), J. d’Arthois (Brüksel, Viyana), C. Huysmans (Louvre), Lucas Achtschellinck (Dresden), Vadder (Münih, Brüksel), Van Coninxloo (Viyana, Strasbourg). Bu konuyu işleyenler arasında, Poussin (ilkbahar, Louvre), Hobbema (Berlin, Edinburgh, Londra), Ruysdael (Louvre, Brüksel), daha sonra Gainsborough (Londra) da sayılabilir. XIX. yy. re- samları arasında orman daha çok alman romantikleri (G. D. Friedrich), Courbet (Londra, Louvre), P Huet (Louvre), Barbizon ressamları (Rousseau, Duprö vb.), Chintreuil, Harpignies (Lille) ve gravürcü Bresdin’i esinlemiştir. XX. yy.’da Max Ernst'in düşsel orman tasvirleri özellikle kayda değer (Büyük orman, 1927, Basel müzesi; la Foresta inbalsamata, 1933, Ho- uston; Son orman, 1960-1969, Art moderne ulusal müzesi, Paris vb.).

Kaynak: Büyük Larousse