NEDENSELLİK a. Fels.
1. Nedeni sonuca bağlayan bağ. (Esk. eşanl. İLLİYET) [Bk. ansikl. böl ]
2. Yapısal nedensellik, öğelerinin birbirlerine oranla yerini ve işlevini belirleyen bir yapının bu öğeleri arasındaki karşılıklı ilişkilerin tümü. (Bk. ansikl. böl.) || Nedensellik ilkesi, her olan şeyin bir nedeni bulunduğunu, aynı nedenlerin aynı koşullar içinde hep aynı sonuçları doğurduğunu belirten ilke.
—ANSİKL. Aristoteles'ten günümüze kadar batı felsefesi, nedensellik kavramını sürekli olarak derinleştirdi ve bunu yaparken bazen nedenselliğin şeylerin kendisinde bulunduğunu, bazen de şeyler arasında “neden-sonuç" tipinde bir ilişki algılayan anlayışgücünde (anlıkta) yer aldığını ileri sürdü. Bu arada nedenselliğin bir sanı ve temelsiz bir şey olduğunu düşü nen filozoflar da çıktı (Berkeley, Hume Stuart Mili). Nitekim Kant'ta nedensellik, bir yasa niteliği taşır ve fenomenler arasındaki ilişkiyi düzenleyen anlayışgücü- nün bir ilkesidir: “Bütün değişiklikler, nedenle sonucu birbirine bağlayan yasaya göre olur" (Salt aklın eleştirisi [Kritik der Reinen Vernunft], 1,1,2).
Hegel ve marxçılarla birlikte, günümüz de yapısal nedensellik adı verilen nedensellik kavramı ortaya çıktı. Hegeloiler karşılıklılık kavramına ışık tuttular. Engels, Doğanın diyalektiği'nde (Dialektik der Natur) şöyle der: "Hareket halindeki maddeyi gözlemlediğimizde, gözümüze ilk çarpan şey, bireysel cisimlerin bireysel hareketleri arasındaki karşılıklı bağlılıktır, bunların birbirlerini karşılıklı olarak koşullan dırmalarıdır" (Parça no. 3). Engels ayrıca, bizim yalnızca bir hareketin başka bir hareketin nedeni olabileceğini gözlemle mekle kalmadığımızı, aynı zamanda kendimizin de bir harekete neden olabileceğimizi söyler. Ve şunu ekler: "Nedensellik tasarımı, bir hareketin başka bir hareketin nedeni olduğu fikri, ancak insan etkinliği sayesinde oluşur [...]. insan etkinli ği, nedenselliğin mihenk taşıdır" (ay. ypt.).
Günümüzde de çeşitli biçimler altında varlığını sürdüren (Lukâcs, Althusser), bu düşünce akımından ayrı olarak Nietzsche, bu tür bir araştırmayı sert bir biçimde yargılar ve batı düşüncesinin bu akılcı eğili mini açıkça suçlar. Nietzsche’ye göre, olaylar arasında bazı nedensellik ilişkilerinin varlığına inanmamız, tam anlamıyla bir yanılsamadır: algının bize verdiği tek şey, bir ardardalık ilişkisidir. Bu yanlış inanç, iradi eylemlerimizin kötü bir yoru mundan kaynaklanır: "Neden denilen şey hakkında bizim hiç, ama hiç bir deneyimimiz yoktur; ruhbilimsel bakımdan, bizde bu kavramın bütün kaynağı, örneğin kolumuzu oynattığımız zaman bunun nedeninin biz kendimiz olduğumuz konusunda taşıdığımız öznel kanıdır... Oysa bu bir yanılgıdır. Biz, kendimizi bu edimden ayırıp, onun yaratıcısıymış gibi görürüz ve her yerde de aynı şemayı kullanırız -yani her olan şeye, bir yaratıcı bulmaya çalışırız. Peki, ne demektir bu? Biz, bir kuvvet, gerilim, direnç duygusunu, bir edimin zaten başlangıcı olan bir kassal izlenimi, bir neden olarak yanlış bir biçimde yorumlarız; ya da eylemin istekten sonra geldiğine bakıp, şunu ya da bunu yapmak iradesi'ni yanlış olarak neden diye alırız." (Wille zur Macht [Güçlülük istenci].)
Bu görüşün yararlı yanı, zihinleri, bir kategori olarak nedensellik üzerinde yeniden düşünmeye zorlamasındadır. imdi, felsefe her ne kadar Aristoteles'le birlikte, doğayı bir töz olarak düşünmeye başladıysa da, çağdaş fiziğin buluşları, şeylerin en son gerçekliği olarak anlaşılan bir töz fikrine son verdi. Atom ya da ilkel parçacık olarak düşünülen cisimcik, nitelik taşıyan bir töz değil, “çokboyutlu bir mekân içinde bir diferansiyel denklemle simgelendirilmiş bir denklemler sisteminin ifadesidir. Ona hiçbir nitelik doğrudan doğruya atfedilemez" (VVerner Heisenberg). Sonuç: nedensellik, “gizli yapıların, salt biçimlerin" (Erwin Schrödinger) ifadesidir.
İnsan bilimleri alanında da (dilbilim, toplumsal antropoloji, psikanaliz, vb.) bazı okullar, yapısal tipte bir nedensellik öne sürdüler. Michel Serres, bu konuda bir model önerdi: "Mekân içinde, birçok yolla birbirine bağlanmış birçok noktadan oluşan ağ biçiminde bir diyagram düşünelim. Noktalar ya da doruklar, onları birbirine bağlayan yolların kesiştiği yerler; yollar da, noktalar arasındaki bağlantılardır. Bir noktadan bir başkasına gitmek için bütün yollar kullanılabilir... Burada, çok girişli ve çok bağlantılı bir usavurma sözko- nusudur." (Hermös ou la communication [Hermes ya da iletişim].) Anlaşılacağı gibi, bu yapısal modelde bir “neden” öğesi ile bir "sonuç" öğesi ayrımı yapılamaz.
Önemli olan alandır ve herhangi bir öğe değişikliği, yapı modelinin tümüyle yenilenmesine yol açar.
Demek ki, nedensellik, fizik ve toplum bilimlerinin işe karışmasıyla köklü bir değişikliğe uğramıştır. Gerçekten de, nedensellik, biri matematiksel, öteki fiziksel nitelikte olan olasılık ve alan kavramlarına bağlandı. Nedensellik, günümüzde, bir yapının maddi karşılığı olan bir alanda meydana gelen bir değişikliği belirleyen zorunlu istatistiksel çıkarımların tümü olarak anlaşılabilir.
Kaynak: Büyük Larousse