Arama

Nefis Nedir? - Tek Mesaj #2

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
29 Aralık 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
NEFİS sıf, (ar. nefis). Bir şeyin, bir kimsenin çok güzel, çok hoş, çok çekici olduğunu vurgulamak için kullanılır: Nefis bir yemek. Nefis bir manzara. Nefis bir kadın. Nefis bir yolculuk.

NEFİS, -fsl a. (ar. nefs).
1. Bir kimsenin öz varlığı; benliği: Yalnızca nefsini düşünmek.
2. insanın fizyolojik gereksinimlerinin tümü ya da her biri: Nefsine hâkim olsan bu kadar şişmantamazsm.
3. Nefis mücadelesi, insanın kendi nefsinin isteklerini engelleme çabası. || Nefsine düşkün, bencil. || Nefsine uymak, bedensel isteklerinin doğrultusunda davranmak. || Bir şey yapmayı nefsine yedirememek, onu kendisi için onur kırıcı, incitici saymak: Onlardan iş istemeyi de nefsine ye diremiyordu. || Nefsini kırmak, bedensel isteklerini engellemek; gururunu yenmek. || Nefsini köreltmek, nefisini aldatmak, bedensel isteklerinden herhangi birini, gereğini üstünkörü yerine getirerek dindirmek. || Nefs-i müdafaa, varlığını korumak için yapılan mücadele.

—Esk.
1. Ruh, can, hayat.
2. Asıl, maya, öz.
3. Bir şeyin kendisi, merkezi.
4. Dölsuyu, meni.
5. Nefsi nefsine, herkes kendini düşünerek, herkes kendisi için. || Nefsin ibramiyle, bedenin sürekli zorlanmasıyla. II Nefs-perest, kendini düşünen, bencil. || Nefs-i hayvani, canlılardaki anlayış ve hareket kuvvetleri. || Nefs-i İstanbul, İstanbul'un içi. || Nefs-i mütefekkir, ruh ve bedenden ibaret benlik, ego. || Nefs-i nefis, kıymetli ve aziz ruh, tatlı ve değerli hayat. || Nefs-i rahmani, Tanrı’ ya düşkün kişi. || Nefs-i tayıka, et ve beden, ihtiras.

—Esk. dilbilg. Nefs-i mütekellim, birinci şahıs. || Nefs-i mütekellim vahde, birinci tekil şahıs. || Nefs-i mütekellim mal-gayr, birinci şahsın ikil ve çoğulu.

—İsi. fels. Nefsi kül, Allah'ın tahtı, evrensel ruh, tanrısal yargıların yer aldığı yazıtlar.

—Tasav. Varlığın manevi yönü. (Bk. ansikl. böl) || Nefs-i emmare, insanları kötülüğe iten nefis. || Nefs-i kudsiye, erdemlerle olgunluk kazanmış kutsal nefis. || Nefs-i tev- vame, kötülük sonrası insanın içine rahatsızlık, huzursuzluk veren nefis. || Nefs-i merziye, Tanrı hoşnutluğuna liyakat kazanmış nefis. || Nefs-i mutmaine, manevi doyuma, dinginliğe ulaşmış nefis. || Nefs -i raziye, Tanrı'dan gelen her şeyden hoşnut olan nefis.

—ANSİKL. Tasavvufta insanın eğitilmemiş, her türlü kötülükleri işlemeye yatkın ruhsal yönüne "nefsi emmare" denir. Kuran' da Yusuf peygamberin "Ben, nefsimi temize çıkaramam; çünkü, nefis kötülüğü emreder (emmaret ün-bi’s-sû)" (XII, 53) diyerek nefs-i emmareden kaygı duyduğu bildirilir. Bu nedenle sufiler, bu tür nefsi, bütün kötülüklerin kaynağı sayarlar. Tasavvufta “nefsi emmare”ye karşı savaşım vermek (mücahede) temel görevlerden sayılır. Hz. Muhammet, sufilerin büyük önem verdikleri bir hadisinde "Küçük savaştan (düşmana karşı verilen savaş) büyük savaşa döndük" diyerek nefisle savaşmanın önemini ve zorluğunu dile getirir.
Sufi inancına göre riyazet, ibadet, zikir gibi çabalarla iyileştirilemeyen nefis, nefis aşamalarının en aşağısı olan "nefsi emmare"de kalır Bunun bir derece yukarısı “nefs-i lewame”dir. Bu, az da olsa eğitilmiş ve duyarlı kılınmış olan bir ahlaksal bilinçtir. Kuran'da, yemin edilerek bu nefsin önemi vurgulanır (LXXV, 2). Dinsel ve tasavvufi uygulamalarla gittikçe gelişen, arınan ve olgunlaşan nefis, Tanrı’dan gelen her şeyi hoşnutlukla karşılayan "nefsi raziye" ve en sonunda Tanrı'nın sevgi ve hoşnutluğunu kazanan "nefsi merziye'' aşamasına ulaşır; böylece manevi doyumu kazanmış, "nefsi mutmaine" durumuna gelmiş olur. Kuran’da bu durum şöyle açıklanır: “Ey nefsi mutmaine, dön Rabbine, sen O'ndan hoşnut (râdiye), O senden hoşnut (merziye) olarak! Benim kullarım arasına katıl ve cennete gir!"

Kaynak: Büyük Larousse