MÜNASEBET, -tl a. (ar. münâsebet).
1. Topluluklar ya da bireyler arasında karşılıklı bağ; ilişki, alaka: Onunla münasebeti çoktan kesti. İki ülke arasındaki dostluk münasebetleri.
2. iki ya da daha çok şey arasındaki bağ, yakınlık, ilgi, alaka: iki olay arasında hiçbir münasebet kumlamıyor.
3. Neden, sebep: Bunu hangi münasebetle söyledin?
4. Cinsel ilişki.
5. Münasebet almamak, uygun düşmemek: Sen konuş, benim konuşmam münasebet almaz. || Münasebet kurmak - İLİŞKİ KURMAK j| Münasebet düşürmek, getirmek, sırasını bulmak, yakalamak. || Münasebeti kesmek, ilişkiyi sürdürmemek: O günden sonra onlarla münasebeti kestik. || Münasebetiyle, bir şey nedeniyle, bir şeyden dolayı, bir şey dolayısıyla: Tadilat münasebetiyle mağazamız kapalıdır. || Münasebette bulunmak, ilişkisi olmak; ilişki kurmak; cinsel ilişkide bulunmak.
—Esk. mat. Bağıntı.
Kaynak: Büyük Larousse