Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
4 Şubat 2016       Mesaj #11
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ZAMAN ÖLÇME ALETLERİ
Ad:  ZAMAN ALET3.jpg
Gösterim: 1897
Boyut:  30.5 KB Ad:  SAAT1.jpg
Gösterim: 2004
Boyut:  32.7 KB

İnsanlar eski çağlardan beri zaman ölçme zorunlusunu duymuşlardır. Araştırmalar, tari­hin eski dönemlerinde zaman ölçmek için ilginç yöntemlerden yararlanıldığını göstermektedir. Örneğin kimi ülkelerde konuş­macılara tanınan konuşma süre­sinin, su saati ile belirlendiği anlaşılmaktadır. Su saati alt ucu delikli bir cam huniydi. Huninin içindeki su delikten dışarıya damla damla akıyordu. Konuşma süresi, suyun boşalmasıyla sona erdiğinden her konuşmaya ayrı süre boyunca konuşma hakkı ta­nınmış oluyordu. Daha sonraları bu sistem ge­liştirildi. Huninin altındaki de­liklerden akan su, içinde bir okun yüzdüğü ve kenarları dere­celere bölünmüş bir kapta top­lanıyordu. Okun gösterdiği dere­ceye bakarak zaman ölçülü­yordu. Bu aygıtla en küçük za­man birimlerini ölçmek müm­kündü:

Kum saati, yağ saati, Güneş saati: Günümüzde artık süs eşyası ya da oyuncak görevi gören kum saatinden, eski çağlarda daha çok gemicilikte yararlanılıyor­du. Kum saati, iki cam yuvarın uç uca birleştirilmesiyle meyda­na getirilir. Yuvarlar, daracık bir boruyla, birbirlerine bağlıdır. Yuvarlardan birinin içinde ince kum vardır. Saat ters çevrilince kum borudan, aşağıdaki yuvara doğru akar. Üst yuvardaki kumun aşağıdaki yuvara akarak boşalma süresi hep aynıdır.
Ortaçağ’da yaygın olarak kullanılan yağ saatleri, daha önce­leri de bazı bölgelerde kullanıl­mıştır. Bu saat belirli bir sürede yağ yakan bir lambaydı. Lamba yanarken harcanan yağ mik­tarına göre zaman ölçülüyordu. Öte yandan, yanan bir mumun Üzerine işaretler çizerek de za­man ölçümü yapılıyordu. Eski Ve Ortaçağ’larda kullanılan tüm sistemler sadece zaman aralık­larını ölçmeye yaramış, fakat günleri göstermemiştir. Mısırlı­lar, Asurlular, Bâbilliler ise za­manı ölçmek için, Güneş’in durumuna göre dikilitaşların etra­fında meydana gelen gölgeyi iz­lerlerdi. Bu yöntem geliştiri­lerek Güneş saati yapılmıştır. Güneş saati, bir çubuğun derece­lenmiş tam ya da yarım bir dai­renin üzerine düşen gölgesi iz­lenerek kullanılır. Özellikle hol güneşli, ülkelerde büyük bir yaygınlığa kavuşan Güneş saat­leri birkaç yüzyıl öncesine dek büyük yapıların cephelerine de yerleştirilirdi- Taşınabilir. Güneş saatleri da yapılmıştır. Tabii ki bu tür saatler geceleri ya de ka­palı havalarda kullanılamazlar.
Öte yandan, zaman ölçümü günün süresine göre ölçülür; günün süresi ise mevsimlere göre uzayıp kısalır.
Ad:  SAAT3.jpg
Gösterim: 1871
Boyut:  13.2 KB


İlk saatler: Saat yapımı konusunda yüzyıllar boyunca herhan­gi bir ilerleme görülmemiş, za­man ölçümü yukarıda değindi­ğimiz, kum, yağ ve Güneş saat­leri aracılığıyla yapılmıştır. Bu konudaki ilk gelişmeler İslam ülkelerinde gerçekleşmiştir. Ni­tekim dokuzuncu yüzyılın baş­larında Abbasi. Halifesi Harunreşit’in Frank imparatoru Şarlman’a (Charlemagne) hediye et­tiği çalar saat, Avrupa’da görül­memiş bir, ilgi-uyandırmıştı. Bu saatin nasıl bir düzene sahip olduğu iyi bilinmemekle beraber, bir ağırlık aracılığıyla hareket ettiği ve bronz, bir çanak içine düşen metal yuvarların çı­kardığı seslerle saatleri haber verdiği bilinmektedir.
On dördüncü, yüzyılda Avrupa’da çan kulelerine ve kalelere anıt­sal denilebilecek saatler takıl­mıştı. Basit bir mekanizmaya sahip olan, bu saatler, bir mer­daneye sarılmış ipin ucuna asılı bil” ağırlıkla çalışıyorlardı. Yer­çekimi ile aşağıya çekilen, ağır­lık ip aracılığıyla, dişlilere, bağ­lı merdaneyi döndürüyordu. Diş­lilerin hareketi, ise akrebi çalış­tırıyordu.
On beşinci, yüzyılın ortalarında Avrupa saraylarında çalar saat kullanılmaya haşlandı. Bugün sabahları uyanabilme kolaylığı; sağlayan çalar saatlerin öncü­süydü bu çalar saatler Çok geç­meden saatçilik alanında büyük bir aşama gerçekleştirilerek’ taşı­nabilir saatler yapıldı. Nürnberg kentinde yapıldıkları ve yumurta biçiminde oldukları için “Nürn­berg yumurtaları” olarak ad­landırılan bu süslü saatler, çok pahalı metallerden yapılmıştı. Boyunda ya da cepte taşınıyor­lardı Ne var ki bu saatler za­manı hatasız olarak göstermiyorlardı. Gerçektende gerek taşınabilir saatlerin, gerek ağırlık asılı saatlerin dakikaları gösteren bir yelkovanı yoktu. Sadece saatleri gösteriyorlardı. Kurulunca hızlı çalışıyorlar sonra gitgide yavaşlıyorlardı. Bu tür basit saatlerin üretimi bile kar­maşık ve oldukça uzmanlık is­teyen bir işti. Bu nedenle saatçilik mesleği babadan oğla geçen bir niteliğe büründü. On beşinci yüzyılın ikinci yarısında İtalya, Fransız ve Hollandalı saatçi ustaları İsviçre’nin Cenev­re kentinde saatçilik endüstri­sinin temelini attılar. Saatçilik, İsviçre’de; zamanla daha gelişti ve bu ülke, dünyanın en kaliteli saatlerini üreten ülke olarak kazandı.
Ad:  SAAT2.png
Gösterim: 1854
Boyut:  26.5 KB

Sarkaç ve denge çarkı: On altıncı yüzyılda Galileo Galilei ve Huygens gibi bilim adam­larının sarkaç konusunda yap­tıkları çalışmalar sonucunda sa­atlerin hareketini düzenli kılmak mümkün olmuştur. Bu teknik bugün çok basit gibi görünür. Oysa o zamanlar, sarkacın dö­nemsel hareketlerini dişlilerin dönüşü ile uyumlu kılan düze­neği bulmak hiç de kolay, ol­mamıştır.
Saatin çalışma mekanizması kı­naca şöyledir: Dişli çark bir yandan yayın veya ağırlığın çekimi tarafından dönmeye, bir yandan da çapanın etkisiyle durmaya zorlanır.
Çapa sarkaca bağlı olup, ana çarkın bir dişini, sadece sarkaç en büyük salınımı yaptığı za­man serbest bırakır. Böylece çark aman içinde düzenli küçük harekeler yapar.
Taşınabilir saatler de aynı mekanizmaya çalışırlar. Fakat bun­larda hareket denge çarkı aracılığıyla düzenlenir. Tabii bu mekanizmada da iki yöndeki hareket arasında geçen zaman aralığı; belirlenen ölçü birimine eşit Olacak şekilde, ayarlanmıştır.
Günler yirmi dört saate ayrılırken, her saat altmış dakikaya, her dakika da altmış saniyeye bölünmüştür. Bu sınıflandırma­nın doğaya uygun olmadığını hemen belirtmek gerekir. Gerçekten de günlerin yirmi dört yerine yirmi saate, saatlerin alt­mış yerine yüz dakikaya bölünmesinde herhangi bir engel yok­tur. Bu bir uzlaşma sorunudur; nitekim Dünya’daki ülkelerin tümü bu bölünmeyi benimseme yoluna gitmişlerdir. Aynı uzlaşma uzunluk, ağırlık gibi ölçü birimlerinde de geçerlidir.

Ad:  SAAT6.jpg
Gösterim: 1764
Boyut:  54.4 KB Ad:  SAAT4.jpg
Gösterim: 1892
Boyut:  29.6 KB

Elektrikli saatler, elektronik sa­atler, atom saatleri: Daha sonra­ki yüzyıllarda makineli saatler, duyarlı aletlerin gelişmesiyle ve metallerin işlenmesinde uygula­nan yeni yöntemlerle daha ku­sursuz ve karmaşık bir yapıya ulaşmıştır. Bu saatleri, dakikaları ve saniyeleri gösteren ak­rep, yelkovan ve saniye gösteri­cisi vardır, Her üç: göstergenin hareketi bir dişli çarklar sistem­inin uyumlu hareketleriyle sağlanır. Mekanik elektrikli saatler arasında, ağırlık veya yay (zemberek) yerine elektrik mo­toruyla çalışanlar da vardır. Yayla çalışan saatlerin çoğunda kur­ma kolu kaldırılmıştır; bu saat­ler kendi kendine kurulur hale getirilmiştir. Kendiliğinden ku­rulan saatlerde içi gaz doldurul- , muş metal bir silindir vardır. Ufak bir sıcaklık değişmesinde genleşen ya da daralan bu gaz, kurma yayına bağlı pistonu harekete geçirir. Otomatik kur­malı diğer bir sistemde ise saa­tin içinde bulunan bir çember, saati takan kişinin en ufak kol hareketiyle dönerek saatin kendi kendine kurulmasını sağlar. Mekanik saatlerin yerini artık yavaş yavaş ekonomik ve daha duyarlı olan elektronik saatler almaya başlamıştır. Elektronik saatler, frekans metre (frekansı ölçen aygıt) gibi elektronik denetim aygıtlarından türemiştir. Bu saatler bütünüyle elektronik bileşenlerden oluşur; hiçbir hareketli mekanik parçaları yok­tur. Zaman ölçme düzenliliği saat içindeki bir kuvars kristaliyle elde edilir. Bu kristal elek­triksel olarak uyarılınca sani­yede milyonları bulan tit­reşimler yapar. Elektronik bir devre bu titreşimleri toplar. Toplanan titreşim belirli bir miktara ulaşınca, kuvars, sani­ye, dakika ve saati belirleyen sayıları küçük bir ekran üzerine yansıtır.
Zamanı en doğru şekilde atom saati gösterir. Atom saatinde bazı atomların yüksek frekanslı titreşimlerinden yararlanılır. Bir atom saati yılda saniyenin binde onu kadar hata yapar. Tabii ki günlük yaşamda böylesine du­yarlı bir saate gereksinme duyul­maz. Ama bazı laboratuar de­neyleri için bu denli kesinlik gerekir.

Ad:  ATOM SAATİ.jpg
Gösterim: 1661
Boyut:  19.0 KB Ad:  SAAT5.jpg
Gösterim: 1521
Boyut:  16.0 KB


Saat ayarı: Zaman ölçümünde farklı sistemlere göre yapılan ölçmeler farklı sonuçlar ortaya koyacağı için karışıklıklar ya­ratır. Bu nedenle bütün Dünya ülkeleri için geçerli olacak ölç­me sistemlerine göre ayar ya­pılmaktadır. Uluslar arası saat bürosu, birim olarak alınan gök günlüğü zamanına göre yerel saat ayarlamaları yapar. Bir baş­ka saat ayan ise Greenwich or­talama saat ayandır. Bu sistemle Greenwich gözlemevinin üzerin­den geçen meridyen başlangıç meridyeni kabul edilir ve Dünya 24 saat meridyenine (saat dili­mi) bölünür.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 17 Nisan 2016 21:40