LOĞUSA a. (yun. /ehusa'dan). Kad. doğ.
1. Yeni doğum yapmış kadın.
2.
Loğusa humması
—Folk.
Loğusa mevlidi, doğumdan sonraki kırk gün içinde okutulan mevlit. (Dinsel yönden zorunlu olmamakla birlikte yaygın bir uygulamadır. Bazı yörelerde mevlide çağnlanlann çocuğa ya da loğusaya armağan getirmeleri gelenektendir.) ||
Loğusa şekeri, karanfil, tarçın vb. baharat, şekerci boyası ve şekerle yapılan; kırmızı renkli ve baklava biçimli şeker. (Loğusa şerbeti yapmak için kullanılır.) ||
Loğusa şerbeti, loğusa şekerini suyla kanştırarak yapılan ve loğusayı kutlamaya gelenlere ikram edilen şerbet. (Bk.
ansikİ. böl.) ||
Loğusa yatağı, loğusa için evde hazırlanan süslü yatak. (Bk.
ansikl. böl.)
—Psik.
Loğusa psikozu, doğumu izleyen haftalarda ortaya çıkan akut psikoz hali.
—ANSİKL Folk. Anadolu folklorunda loğusalık önem verilen geçiş dönemlerinden biridir. İnanışa göre özellikle doğumdan sonraki kırk gün ana ve çocuk birçok zararlı etkiye açıktır. "Loğusanın mezan kırk gün açık kalır" sözü bununla ilgilidir. Bu nedenle çeşitli uygulamalara başvurularak anne ve çocuğun bu etkilerden korunmalarını sağlamak gerekir. İlk akla gelen kötü etki, “nazar" ya da “göz" değmesidir. Bunu önlemek için loğusaya ve çocuğa nazarlık takılır, ev tütsülenir, kırklanır ya da loğusaya kurşun dökülür. Nazarın en kötü etkilerinden birinin loğusanın sütünün kaçması olduğuna inanılır. Loğusayı görmeye gelenleri uğurlarken annenin "güle güle" demesinin sütün kaçmasına neden olacağı da yaygın inanışlardandır. Herhangi bir sebeple annenin sütü kaçarsa "sütüm çayıra gitti, gelecek" yorumunda bulunur. Bunun kökeninde sütü bir canlı gibi düşünüp etkilemeye çalışma inanışı yatar. Bİazı yörelerde loğusanın sütünün kaçması halinde başvurulan uygulamalardan biri de; "Mehmet" adlı kişilerin yaşadığı yedi evden un toplayıp bununla bir pide yaparak soğanla birlikte bir çobana vermektir. Çoban bunlan akşama değin yaninda taşıdıktan sonra "size süt getirdim" diye loğusaya verir. Böylece loğusanın sütünün gürleşeceğine inanılır.
Loğusalıkta özenle üzerinde durulan konulardan biri de kırk gün süreyle anne ve çocuğun evden dışan çıkarılmamasıdır Bunun yanı sıra aynı günlerde doğum yapmış iki kadının karşılaşmamasına da özen gösterilir. Karşılaşırlarsa kırklarının kanşacağına loğusaların kötü etkiler altında kalıp hastalanacağına ve çocuklardan birinin aydaş olacağına inanılır.
Loğusalık döneminde anne ve çocuk için en büyük tehlike, albastıdır. Al karısının neden olduğu albastıyı önlemek için yörelere göre çok çeşitli uygulamalara başvurulur. (ALBASTI, AL'KARISI.) Buna karşı en yaygın uygulama loğusanın üzerinde al renk bulundurmaktır. Alınan önlemler yeterli olmazsa al'ocağına başvurulur. Loğusa şerbetinin ve loğusa şekerinin kırmızı renkli olması, loğusanın başına kırmızı kurdele takılması da bu inanışla ilgilidir. Doğumdan kırk gün sonra düzenlenen kırk'hamamı, loğusalık döneminin sonu olarak kabul edilir.
• Loğusa şerbeti, doğum sonrasında göz aydınına gelen konuklara ikram edilir. Akraba ve tanıdıklann evlerine sürahi içinde gönderilir. Çocuk erkek olmuşsa sürahinin boğazına, kız olmuşsa kapağın üzerine kırmızı gaz boyaması tülbent bağlanır. Sürahiyi taşıyanlara gittikleri evden bahşiş verilir Bu gelenek günümüzde; akraba ve tanıdıklara göndermeden çok konuklara ikram etme biçiminde yaşamaktadır. Şekerli ve baharatlı olduğundan sütünün çoğalması için anneye de bundan sık sık içirilir.
• Loğusa yatağı, doğumdan sonra belli bir süre dinlenmesi gereken loğusanın yatacağı yatak özenle süslenir, işlemeli yatak örtüleri, çarşaflar ve yastıklarla bezenen yatağın başucuna işlemeli bir kap içinde Kurar) asılır. Bazı yörelerde onun altında da üzerine şiş saplanmış soğan bulundurulur. Bu, albastıyı önlemek içindir. Loğusa kırk günün sonunda bu soğanı kapının eşiğinde ezer, böylece eve gelebilecek kötülük ve zararların önlendiğine inanılır Onuncu gün genellikle loğusa yatağından kalkar, ama yatağı toplanmaz; loğusa, kutlamaya gelenleri burada kabul eder.
Kaynak: Büyük Larousse