KABZA a. (ar. kabza).
1. Bir silahın, elle kavramaya, tutmaya, kullanmaya yarayan bölümü: Tabancanın kabzası Kılıcın kabzası. Kabzayla birinin kafasına vurmak.
2. Esk. Avuç, pençe.
3. Esk. Bir avuç dolusu; bir tutam.
—Balıkç. Olta kamışının sapına takılan ve kamışı eğik olarak toprağa saplamaya yarayan sivri demir uç.
—Esk. sil. Okçulukta, yayın ortasında sol elin avuç içiyle tutulan yerine verilen ad. (Bk. anslkl. böl.) || Kabza alma, ok atıp kemankeş olmak isteyenlerin, ustalaştıktan sonra, hocalarından okçuluk izni almaları yerine kullanılan deyim. (Bk. anslkl. böl.) ]j Kabza aşırması ya da kabza siperi, kılıç kabzalarında, eli düşman silahından korumak için sapın üstüne köprü biçiminde yapılmış parça. || Kabza boğazı, okçulukta yayın sal ve kabzasının birleştiği yere verilen ad. (Tir geçimi de denir.) || Kabza sargısı, yayın kabzası, atıcının eline küçük geldiğinde, bu sakıncayı ortadan kaldırmak üzere kabzaya gereken kalınlıkta sarılan muşambaya verilen ad.
—Sil. Kılıç, hançer vb. kesici silahlarda, elle kavranan bölüm. (Tabana hareket kazandıran kabza, metalden olabileceği gibi, ahşap, deri, bağa kaplıları da vardır; değişik biçimlerde örnekleri bulunmaktadır.) || Kabza başı, kabzanın tepelik bölümüne verilen ad. || Kabza yolu, kabzanın bitiminden başlayarak yatağan tabanının iki yanında yer alan, süs öğesi ve destek parçası. || Kabza zıhı, ahşap, deri, bağa gibi kolay yıpranabilen gereçlerle kaplanan kabzayı güçlendirmek için, birleşme yerlerine geçirilen süs öğesi metal parça. || Kılıç kabzası, bir kılıcın topuz, siper ve sapından oluşan bütün.
—ANSİKL. Esk. sil. Yayın, elin ve parmakların büyüklüğüne göre değişen tutuş biçimleri vardı. Avuç içi büyük, parmakları uzun olanlar yayın ortasını avuçla parmaklar arasında, küçük olanlar da parmak uçlarına yakın bir yerden tutarlar, normal olanlar ise parmaklarını ilk boğumun ortasına yerleştirirlerdi. Bunun yanı sıra, yayın tutuluşu mevsimlere göre de değişirdi. Kabzaya bu ölçüde önem verilmesinin nedeni, tutuşun atışı etkilemesinden ileri geliyordu. Atışta önemli olan yayın güçlü tutulması, atış sırasında sallanmamasıydı.
• Kabza alma'nın koşulları vardı. Kemankeş olmak isteyen önce usta bir hocadan okçuluğu öğrenirdi; buna da çeşitli törenlerle başlanırdı. Öğrenci okçulukla ilgili bilgilerini ve hünerini (okunu dokuz yüz keze kondurmak) geliştirdikten sonra ustası tarafından kabza verilirdi. Kabza alacak kişi, üstadı ve attığı okların hedefe isabet ettiğine tanıklık edecek ayak' ve hava şahitleriyle birlikte "şeyhülmeydan” denilen deneyimli bir kemankeşin yönettiği törene katılır, önce ok meydanında hünerini gösterirdi. Bundan sonra kendisine tanıkların ve üstadının hÖzurunda kabza verilir, kemankeşliği onaylanırdı.
Kaynak: Büyük Larousse