KALAYLAMAK
1. Oksitlenmesini önlemek için metalik bir parçanın, özellikle bakır kapların üzerini eritilmiş kalay tabakasıyla kaplamak.
2. Bir şeyi kalaylamak, onun kusur ve eksiklerini saklamak için dış yüzeyini aldatıcı bir biçimde süslemek; O arabayı boyayıp kalaylamaya gerek yok, nasılsa satılır.
3. Bir kimseyi kalaylamak, ona küfretmek; onu ağır bir dille azarlamak, paylamak.
—Metalürj. Bir metal parçayı yükseltgen- meden korumak amacıyla bir kalay kat manıyla kaplamak.
♦
kalaylanmak edilg. f. Kalaylamak eylemi yapılmak ya da kalaylamak eylemine konu olmak: Bakır kapların tümü kalaylandı.
♦
kalaylatmak ettirg. f. Bakır bir kabı kalaylatmak, onların kalaylanmasını sağlamak: Tencereleri kalaylatmak.
Kaynak: Büyük Larousse