KANIKMAK gçz. f. Esk.
1. Göz söz konusuysa, kızarmak; kanlanmak: "Kanıkmış idi ağlamaktan gözüm
/ Bulamış idi kanlı yaşa gözüm"
(Süheyl ü Nevbahar, XIV. yy.).
2. Bir kimse sözkonusuysa, kan dökmeye susamak, kana susamak: "İki leşker yine bindi savaşa
/ Kanıktı her biri kendi savaşa"
(Işkname, XIV. yy.).
3. Bir şeye kanıkmak,
doymak, kanmak.
Kaynak: Büyük Larousse