KANITLAMAK g. f.
1. Bir şeyi (bir kimseye) kanıtlamak, onun gerçek olduğunu kanıtla göstermek; ispat etmek: Olay anında başka yerde olduğunu kanıtladı. Suçsuzluğunu kanıtlamak. Masum olduğunu kanıtlayabilir misiniz?
2. Bir duyguyu (bir kimseye) kanıtlamak, ona göstermek; onun somut göstergesi olmak, ispat etmek: Size duyduğum sevgiyi nasıl kanıtlayabilirim? Bu davranışı sizi sevdiğini kanıtlamıyor mu?
3. Bir şeyi (bir kimseye) kanıtlamak, bir şey sözkonusuysa, bir şeyi belirtmek, açığa vurmak, göstermek, ispat etmek: Bu başarısızlık, her şeyin o denli kolay olmadığını kanıtlıyor.
♦ kanıtlanmak edilg. f. Kanıtlamak eylemine konu olmak; ispat edilmek.
♦ kanıtlandırmak ettirg. f. Bir açıklamayı, bir konuşmayı, vb. yeterli sayıda kanıtla doğrulamak, pekiştirmek: Açıklamanızı kanıtlandırınız, yoksa sizi dinleyenleri ikna edemezsiniz.
♦ kanıtlandırılmak edilg. f. Kanıtlarla sağlamlaştırılmak, pekiştirilmek: Güçlü biçimde kanıtlandırılmış bir konuşma.
Kaynak: Büyük Larousse