5 II. MAHMUD DÖNEMİ ISLAHAT HAREKETLERİ
II. Mahmut döneminde de önemli ıslahatlar askeri alanda gerçekleştirilmiştir. Nizam ı Cedid askeri ocağı yerine bu dönemde SEKBAN I CEDİD açıldı. Alemdar Mustafa Paşa öldürülünce bu ocak da kaldırılmış yerine EŞKİNCİ adıyla bir ocak kurulmuştur .Yeniçeriler bu ocaktan da kuşkulanmış ve sonunda ayaklanmışlar fakat bu sefer ayaklanmada başarılı olamamışlar sonucunda Yeniçeri ocağı kaldırılmıştır. Bu olaya Osmanlı tarihinde VAKAYI HAYRİYE 1826 yani hayırlı olay adı verilmiştir. Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra yerine ASAKİR İ MANSUREYİ MUHAMMEDİYE adıyla yeni bir askeri örgüt kurulmuştur.
Askeri ıslahatlar yanında yönetsel düzenlemeler de gerçekleştirilmiştir. Bunlardan olmak üzere DİVAN sistemi kaldırılmış BAKANLAR KURULU sistemi getirilmiştir. BAŞVEKİL ve BAKANLAR hükümeti oluşturmuştur. İller merkeze bağlanmıştır.
Yine bu dönemin hemen başında Alemdar Mustafa Paşa'nın da baskısıyla SENED İ İTTİFAK ilan edildi bu Türk anayasacı gelişim tarihi için önemli bir nirengi noktasını oluşturacaktır.
DAR I ŞURAYI BAB I ALİ adıyla memurların yargılanacağı bir kurum oluşturulmuştur.
MÜSADERE usulü kaldırılmıştır.
Din ve vicdan özgürlüğü alanında ileri adımlar atılmıştır.
Askeri amaçlı da olsa ilk defa nüfus sayımı yapıldı.
Posta ve karantina servisleri kuruldu.
Kılık kıyafet alanında değişiklikler yapıldı memurlara fes giyme zorunluluğu getirildi. Devlet dairelerinde padişah portreleri asıldı. İlk defa sultan ülke gezisine çıktı yani halk ilk defa kendi gözleriyle sultanını gördü.
Eğitim alanında da çok büyük değişiklikler meydana geldi. Medreselerin yanında yeni okullar açıldı. İlköğretim zorunlu hale getirildi. Yüksek öğretime öğrenci yetiştirmek amacıyla RÜŞTİYE (Ortaokul) açıldı. Yine devlet memuru yetiştirmek amacıyla MEKTEB İ MAARİF İ ADLİYE kuruldu. MEKTEB İ HARBİYE (Harbokulu), MEKTEB İ TIBBİYE (Tık Fakültesi), MIZIKAYI HÜMAYUN (Bando Okulu) gibi yüksek okullar açıldı. Bu dönemde ilk defa Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
Yine bu dönemde TAKVİM İ VEKAYI adıyla bir gazete çıkarıldı.
6 ABDÜLMECİD DÖNEMİ ISLAHAT HAREKETLERİ
Abdülmecit döneminde de ıslahat hareketleri devam etmiş ve bu dönem de anayasa tarihimiz açısından önemli bir gelişme gerçekleşmiş ve tarihe TANZİMAT I HAYRİYYE (1839) diye geçen Tanzimat Fermanı ilan edilmiştir. Bu ferman ile can mal ırz ve namus güvenlik altına giriyor, Vergi adaleti isteniyor, Askerlik bir esasa bağlanıyor, Mahkemeler yeniden düzenleniyordu. Bu ferman ile padişah cana ve mala el koyma hakkından vazgeçiyordu. Bu nedenle Anayasal devletin doğuşu açısından önemli bir adımı oluşturur.
Abdülmecit döneminde yine anayasacı gelişim tarihimizin bir başka belgesi olan ISLAHAT FERMANI (1856) da ilan edilmiştir. Bu belgede din ve mezhep özgürlüğü güvence altına alınıyor, Hıristiyan ve Musevilere kaba davranılması yasaklanıyor, Gayri Müslimlerin de devlet memuru olmaları sağlanıyordu. Yine bu fermanla; İşkence dayak ve angaryanın kaldırılması,Vergilerin adalet içinde alınması, askerlik için nakdi bedelin kabul edilmesi, Hıristiyanların il meclislerine üye olması, yabancı uyrukluların mal sahibi olabilmesi, herkesin şirket ve ticari nitelikte kurumlar kurabilmesi sağlanmıştır.
I. MEŞRUTİYET
Tanzimat ve Islahat fermanları devleti kurtarmada başarılı olamadılar. Ancak bu fermanların etkisinde meşruti sistemi amaçlayan yeni bir nesil yetişebilmiştir. Nitekim bu nesil örgütlü bir yapıya da bürünebilmiştir.
1865 tarihinde kurulan “GENÇ OSMANLILAR” cemiyetinin en önemli siyasi isteği ülkeye meşruti sistemi getirmekti. Genç Osmanlıların çalışmaları sonucunda 1876 tarihinde “Kanun i Esasi “ ilan edilerek meşruti sistem kuruldu. Kanun i Esasi ulusal bir ihtilal sonucu ilan edilmemiş olmakla beraber tüm halkın siyasi haklar yönünden eşitliği, devlet yönetimine katılması ve denetlemesi, parlamenter bir sistem esası gibi çağdaş yönetim ilkelerine kavuşmasını sağlamıştır.
Tüm bu olumlu yönlerine rağmen saltanat kuvvetli bir şekilde varlığını sürdürüyordu. Sağlam bir toplumsal temeli olmayan ve siyasal parti ve kadrolara dayanmayan I. Meşrutiyet dönemi 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı bahane edilerek II. Abdülhamit tarafından anayasanın askıya alınmasıyla sona ermiştir.
II. MEŞRUTİYET
Osmanlı Rus savaşı bahane edilerek I Meşrutiyet ortadan kaldırılırken II. Abdülhamit’le birlikte “Demir Yumruk” yönetimi yani mutlakıyet yönetimi iktidar şansını yakalamış ve uzunca bir süre devlet bu şekilde yönetilmiştir. II. Abdülhamit'le birlikte OSMANLICILIK yerine İSLAMCILIK politikası iktidara gelmiş ve uygulanmıştır.
Devletin demir yumruk yönetimine karşın küçülmesi bu süreçte engellenememiştir. İslamcılık politikasına karşın devletin İslam halkla dolu toprakları birer birer bu süreçte elden çıkmıştır. Fas, Tunus, Cezayir ve en sonunda Mısır bu süreçte elden çıkmış bu elden çıkışta buraların Müslüman halkları İslamcılık politikasına rağmen Osmanlı Devletine sıkı sıkıya bağlılık göstermemişlerdir.
Devlet dış politikada böyle bir süreç yaşarken ekonomik durum da hiç iyi değildir. 1856 dan itibaren alınan dış borçlar ödenemediği için devletin maliyesine el konmuş ve alacaklılar kendi alacaklarını tahsil etmek için “DUYUN U UMUMİYE” idaresinin kurulmasını sağlamışlardır.1881 de kurulan bu kuruluşla devlet iflas ettiğini dünyaya ilan etmiştir.
Osmanlı Devleti’nin içerden dışardan hem siyasal hem de ekonomik olarak çöküntüye doğru gidişi mutlakıyete karşı olan muhalefetin örgütlenmesine ve güçlenmesine neden olmuştur. I. Meşrutiyet döneminde olmayan siyasal örgütler ortaya çıkmaya başlamıştır. 1889 tarihinde gizli bir cemiyet olarak kurulan “İTTİHAD I TERAKKİ” cemiyeti bu alandaki en önemli örgüt olacaktır. Örgütlenme sadece sivil bir inisiyatif olarak kalmamış özellikle genç subaylar aracılığıyla ordu içinde de örgütlenme gerçekleştirilmiştir.
Dünya siyasi ortamından da yararlanarak İTTİHAT ve TERAKKİ cemiyeti 1908 yazında harekete geçmiştir. Manastırda başlatılan ayaklanmanın ardından 23 Temmuz 1908’de II: MEŞRUTİYET ilan edilerek yeni bir sürece geçilmiştir. Bu gelişmeler karşısında padişah gücü olmadığını gördüğünden geri adım atacak ve meşrutiyeti istemeden de olsa kabul edecektir.
31 MART OLAYI
Meşrutiyet bir avuç aydının çabasıyla kurulmuştu. Bu sebeple içinde bulunulan durumdan yaralanan gerici çevreler halkı ayaklanmaya kışkırttılar. Gerici SERBESTİ gazetesi başyazarı HASAN FEHMİ’NİN öldürülmesi bu kışkırtmaların ayaklanma aşamasına gelmesini hızlandırdı.
Bu süreçte etkili olan İTTİHADI MUHAMMEDİ derneğine göre devlet “tanrının yeryüzündeki vekili ve gölgesi olan padişah tarafından mutlakıyetçi bir sistemle ve şeriat kurallarına göre” yönetilmeliydi.
Bu gelişmeler sonucunda 13 nisan 1909’da harekete geçen isyancılar kısa süre içinde İstanbul’da denetimi ele geçirdiler. II. Abdülhamit isyanı durdurmak için bazı girişimlerde bulunduysa da içten içe isyancılara sempati duymaktan da kendini alamıyordu. Osmanlı Devleti’nin Almanya’ya doğru kaymasından çekinen İngiltere’de bu gerici isyanı desteklemiştir.
Ancak bu süreçte Meşrutiyet artık 1876'daki kadar güçsüz değildi. Osmanlı Ordusunun büyük bir bölümü Meşrutiyet düşüncesine gönülden bağlıydı. Nitekim Selanik’te bulunan 3 Ordu bir kısım başka birliklerle birlikte “HAREKET ORDUSU” adıyla İstanbul üzerine yürüdü ve gerici isyan bastırıldı. Bu ordunun kurmay başkanlığını adı henüz yeni yeni duyulmaya başlayan Mustafa Kemal yapmıştır. 26 Nisana kadar isyan tam olarak bastırıldı. İsyanın bastırılmasından sonra isyanı bastırmakta tereddüt gösteren II. Abdülhamit Şeyhülislam fetvasıyla tahttan indirildi. Onun yerine 5. MEHMET REŞAD tahta oturtuldu. Artık ipler bu süreçten itibaren İttihat ve Terakki Cemiyetinin eline geçecektir.
I. VE II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ DÜŞÜNCE AKIMLARI
OSMANLICILIK
Fransız Devriminin ortaya koyduğu ulusçuluk düşüncesi Osmanlı Devletini özellikle Balkanlardaki Hıristiyan halkını etkilemiştir. Bunlar ayaklanarak bağımsızlıklarını elde etmeye başlamışlardı.
Tanzimat döneminin genç kuşağı devletin kurtuluşunu meşruti bir sistemin kurulması ve bütün halkın “OSMANLICILIK” düşüncesi etrafında birleştirilmesiyle mümkün olduğu görüşündeydiler. Bu görüşe göre devlet “DEVLET İ ALİYE Yİ OSMANİYE”dir. Devlet toprakları da “MEMALİK İ MAHRUSAYI OSMANİ”dir.
1865 tarihinde kurulan GENÇ OSMANLILAR cemiyeti içinde yetişen Mustafa Fazıl Paşa, Ali Suavi, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi şair ve düşünürler OSMANLICILIK düşüncesinin siyasal temellerini oluşturdular. “Eşitlik ,hürriyet, adalet bireyin doğal hakları, vatan sevgisi, fikirleri birleştirici ideoloji unsuru, meşrutiyette hükümet şekli” olarak kabul ediliyordu.
Genç Osmanlılar sistemli ve devamlı bir çalışma gösterememiş olmalarına rağmen Türkiye’de düşünceye dayanan politikayı eleştirmenin başlamasını getirmişlerdir. Her şeyin din yönünden açıklanmaya çalışıldığı bir toplumda yeni bakış açılarıyla başlı başına dev bir yol açmışlardı. Halktan gelen örgütlenmeyi ilk kez onlar başlattılar. I. Meşrutiyet hiç kuşkusuz onların eseri oldu.
Bu tarihe kadar kullanılan vatan ve millet kelimeleri de anlamlarını değiştirmeye başladı. Genç Osmanlılar, Osmanlı topraklarını sınırlayan tüm alanları vatan olarak kabul etmiş, bunu İttihat ve Terakki bütün Türklerin oturdukları toprak parçası olarak değiştirmiş Mustafa Kemal ise bugün anladığımız VATAN anlayışına dönüştürmüştür..
Yine millet kelimesi başlangıçta dinsel cemaat anlamında kullanılırken Osmanlıcılar ülkede yaşayan tüm insanlar kapsayan bir Osmanlı Milleti için kullanmaya çalışmışlar, İttihatçılar ise bütün dünyadaki Türkleri kapsayan bir etnik terim olarak milleti yorumlamışlardır. Mustafa Kemal ise Milleti
Vatandaki insanların bütünü olarak tanımlamıştır. Yani Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir” söylemindeki yapısına kavuşturmuştur.
İSLAMCILIK
Avrupa’da gelişen Pan Germanizm ve Pan Slavizm’den de esinlenen II: ABDÜLHAMİD devlet içindeki İslam unsurlarının dağılmasını engellemek için Cemalettin i Afgani’nin düşüncelerinin de etkisiyle İslamcılığı bir sistem olarak kabul etmiştir.
İslamcılık politikası, İslamlaşmak, ıslama yeniden dönmek demekti, bunlara göre devletin çökmesinin nedeni İslam’dan ayrılıştır. İslam’a dönüşle birlikte devlet yeniden eski güç ve ihtişamına kavuşacaktır.
İslamcıların programına baktığımızda ise şunlar karşımıza çıkmaktadır.
1 Büyük İslam birliği. Bunlara göre cemiyetlerin temeli dindir dinle millet birdir. İslam'la tanışan bütün inananlar aynı devlet çatısı altında birleşmelidir. Bu birleşme ise Halife yi ruyi zemin etrafında onun önderliğinde gerçekleşmelidir.
2 İslam ilerlemeye engel değildir. Kuran incelenirse bütün gerçekler ortaya çıkacaktır. Din geriliğin kaynağı değildir. İslam terakkiye engel olsaydı tarihteki büyük medeniyetler kurulamazdı.
3 Çağdaşlaşma Derecesi, İslamcılara göre çağdaşlaşmanın bir derecesi bir sınırı vardır. Batıdan yalnız ilim ve hikmet alınmalı onun dışında herhangi birey alınmamalıdır. Giysi ve kıyafet değiştirilmemeli eğitim ve öğretim de eski esaslardan pek fedakarlık edilmemelidir.
4 Kadın meselesi, İslamcılara göre kadınlar erkeklerden kaçmalı ve ayrıca mutlaka örtünmelidirler. Kadın eğitimi büyük ölçüde kısıtlıdır. Kadınlara ilköğretim ve belki de Ortaöğretim uygundur fazlasına analık ve kadınlık vazifeleri dolayısıyla uygun değildir. Kadınların dışarıda çalışmaları da yine aynı nedenlerle uygun görülmemektedir.
5 Çok eşlilik meselesi, İslamcılara göre çok kadınla evlilik doğal bir ihtiyaçtır ve yararlıdır. Nüfus artışına katkıda bulunur ve eşi hasta olan insanların fuhuş yapmalarını önler.
6 Boşanma, İslamcılara göre boşanmanın erkeğin hakkı olması da doğaldır. Erkek evi geçindiren kazancı sağlayan akıllı bir ev reisi olarak bu hakkı elinde bulundurmalıdır. Ancak bu hakkı çok da kötüye kullanmamalıdır.
7 Kanunlar, İslamcılara göre bütün kanunlar Kurandan çıkarılmalıdır. Bütün Kanunlar Allah'ın kanunu olmalıdır. İnsani kanunlara ihtiyaç yoktur.
8 Eğitim, İslamcılara göre batılı tarzda okullar eğitim için bir çare değildir. Medreseler ıslah edilmeli ve daha da şeriatın etkisi altına alınmalıdır.
İslamcıların programıyla ilgili olarak daha çok şey söylenebilir ancak biz önemli bulduğumuz yukarıdaki düşünceleri örnek olarak sıraladık. İslamcılar da bütün düşünce sahipleri gibi homojen bir yapı oluşturmuyorlardı. Bundan dolayı ILIMLI ve RADİKAL olarak iki anayola ayrılmışlardır. Ilımlılar batıyla ilişkiler konusunda biraz daha cesaretliydiler.
TÜRKÇÜLÜK (PAN TURANİZM)
19 yüzyılda yapılan çalışmalar sonucunda Türklerin Selçuklular ve Osmanlılardan çok önce Orta Asya’ya kadar uzanan bir tarihleri olduğunu ortaya koymuştur. Türkçülük fikirleri ilk defa Avrupa’ya giden öğrenciler arasında ve doğudan özellikle Rus baskısından kaçan düşünürler tarafından Türkiye’ye getirilmiştir. Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyinzade Ali gibi düşünürler bu fikrin altyapısını oluşturmuşlardır.Bu düşüncenin programını ise şöyle özetleyebiliriz:
1 Büyük Türk Birliği, Dilleri, adetleri, ırkları hatta çoğunun dinleri bile bir olan dünyadaki tüm Türklerin bir siyasal birlik etrafında toplanmaları. Etrafında toplanılacak olan devlet ise Türklerin tek ve tam bağımsız devleti olan Osmanlı Devletidir. Osmanlı Padişahları bu süreçte yeniden TÜRK BUDUNUN HAKANI olarak karşımıza gelecektir.
2 Türk Kültürü ve tarihi, Türkün binlerce yıllık tarihi ortaya çıkarılmalı ve dünya uygarlığına katkıları belirtilmelidir. Osmanlı ve Selçuklu tarihiyle sınırlı bir tarih anlayışına karşın en eski devirlerden itibaren Türkün tarihinin yeniden yazılması ve Türkün çocuklarına bunun öğretilmesi. Yine kültür alanında otlaklardan ve yaylalardan söz eden halk edebiyatı ve şiiri olmalı. Türkün tarihi kişiliğini ortaya getirecek konular romanlara ve öykülere aktarılmalıdır.
3 Türk Dili, Türkçülere göre milletin kalbi dildir Bundan dolayı mutlaka dildeki Arapça ve Farsça kelime deyimler dilden çıkarılmalı, konuşma dili en tatlı İstanbul Türkçe’si haline getirilmeli, öztürkçe'si olan kelimeler kullanılmalı, kuzey Türklerinin sözlüklerinden de yaralanılarak yeni kelimeler türetilmeli, insan isimlerinde Arapça ve Farsça isimler yerine Türkçe isimler kullanılmalıdır.
4 Çağdaşlaşma, Türkçüler de çağdaşlaşmayı sınırlamaktadır. Ilımlı İslamcıların görüşüne benzer olarak Türkçüler de Batıdan sadece bilim almayı onun dışında herhangi birey almamayı savunmuşlardır.
5 Milli İktisat, Türkçülere göre ayakta kalabilmenin tek yolu kuvvetli ve kendine yeten bir ekonomiye sahip olmak gerekmektedir. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun ulusal bir ekonomi oluşturulmalıdır. Bunun için Türkler kendi zenginlerini yetiştirmelidir. Yabancıların etkisini kırmak için gerekli her türlü girişimi devlet yapmalıdır. Bunlardan olmak üzere Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır. Gümrük duvarları yükseltilmelidir. Ekonomi serbest değil devletçi bir modelde olmalıdır.
6 Milli Edebiyat, Halk diline mutlaka inilmelidir. Halkın sorunlarını ve gerçeklerini yansıtan bir edebiyat oluşturulmalıdır.