Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
13 Mart 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
DOĞAL AFETLER VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

Ülkemiz deprem, sel ve erozyon gibi doğa olaylarının sıkça meydana geldiği bir coğrafyada bulunmaktadır. Özellikle son yıllarda yaşanan depremlerin insan ve yerleşim yerleri üzerindeki yıkıcı etkileri kamuoyunun dikkatini doğal afetlere çekmiştir. Gerçekte kamuoyunun bu ilgisinden önce ülkemizde bu konuya ilişkin akademik çalışmaların uzun süredir yapıldığı ve bilimsel yazıda "afet yönetimi" olarak tanımlanan alanın son yıllarda giderek artan bir ilgi odağı haline geldiği görülmektedir.

Doğal afet, Kentbilim Terimleri Sözlüğünde, "yerel toplulukların genel yaşamını etkileyen, aksatan, bozan deprem (yer sarsıntısı), yangın, su baskını, erozyon (toprak kayması), çığ ve kaya düşmesi gibi doğa olayları" olarak tanımlanmaktadır. Tanıma göre bir doğa olayının doğal afet sayılabilmesi için yerel toplulukların yaşamını etkilemesi, aksatması ve bozması gerekmektedir. Bu olumsuz etkiler bütünüyle önlenemese de sınırlanabilmektedir.

Doğa olaylarının olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi, yıkım olayı öncesi bir takım önlemlerin alınması ile olasıdır. Bu önlemlerin başında kentleşmenin gelişimine ve yerleşim düzenine doğal afet riskini göz önünde bulunduracak biçimde bir yön vermek gelmektedir. Başka bir deyişle, kentleşme politikası, doğal afetin olumsuz etkilerini en aza indirecek bir kararlar ve izlenceler bütünü olarak görülebilir. Bu yazının konusunu, kentleşme politikasının doğal afetlerin olumsuz etkisini azaltan bu işlevinin, günümüze kadar meydana gelen doğal afetlerde yaşanan sorunlara bakarak ne ölçüde çözüm olacağının tartışılması oluşturmaktadır. Bunun için önce doğal afetlerle ilgili yönetim yapısı ve yönetsel sorunlar incelenmekte, daha sonra ise kentleşme ile doğal afetler arasındaki ilişki ortaya konarak, kentleşme politikasının doğal afetlerin olumsuz etkilerinin azaltılmasındaki rolü tartışılmaktadır.

Doğal Afetlerin Olumsuz Etkilerinin Azaltılması: Doğal afetler doğa olayları sonucu meydana gelmektedir. Doğa olaylarının olması, örneğin depremin meydana gelmesi, önlenemez. Ancak bu olaylar sonucu olan olumsuz etkilerin olabildiğince azaltılması sağlanabilir. Alınacak önlemleri yıkım olayı öncesi yıkım olayı sonrası alınacak önlemler olmak üzere ayırabiliriz.

Yıkım olayı sonrası o yerin Mülki İdare Amiri tarafından;
a) Haberleşme, ulaşım ve trafik güvenliğinin sağlanması,
b) Can kaybının en aza indirilmesi (kurtarma),
c) Emniyet ve asayişi sağlama,
d) Ölü ve yaralıların yıkıntı altından çıkarılması,
e) Tıbbî ilk yardım, hasta ve yaralıların hastaneye nakli,
f) Ölenlerin gömülme işlemlerinin yürütülmesi,
g) Yangınların söndürülmesi,
h) Acil ve geçici barınmanın sağlanması,
i) Hastalıkları önleyecek sağlık koşullarının sağlanması,
j) Evsiz, barksız kalan insanların yiyecek, giyecek, ısınma ve barınma ihtiyacının karşılanması,
k) Elektrik, su ve kanalizasyon düzenlerinin işler duruma getirilmesi, karantina önlemlerinin alınması,
l) Yıkıntı kaldırma ve temizlemenin yapılması,
m) Zararların saptanmasını kapsayan önlemleri alırlar.

Yıkım olayı öncesi alınması gereken önlemler ise, yıkım ile oluşacak olası zararları olabildiğince azaltmayı amaçlar. Bu amaçlar, politika oluşturmanın yanı sıra, bilimsel ve teknik çalışmaların yapılmasını içerir. Bu kapsamda, planlama, dayanıklı yapı yapma, önceden haber alma-uyarma, ilk yardım ve kurtarma hizmetleriyle ilgili planlama ve örgütlenme çalışmaları doğal afetin yaratacağı olumsuz etkileri en aza indirebilecek çalışmalar olarak sayılabilir.

Yıkım olayı öncesi alınması gereken önlemler, örgütlenme ve yönetim ile kentleşme politikası olmak üzere iki başlık altında ele alınabilir.

1- Örgütlenme ve Yönetim:

a) Doğal afete uğrayabilecek bölgeleri saptamak, buralarda yapılacak yapıların teknik koşullarını belirlemek, bunların uygulanmasını sağlamak.
b) Afete uğrayabilecek bölgelerde, afetlerden en az can ve mal kaybıyla kurtulmayı sağlayacak önlemleri ve esasları belirleyip uygulanmasını sağlamak.
c) Olası afet yerlerini saptamak ve bu afetlerin önlenmesi için gereken önlemleri almak.
d) Afet olduğunda, ivedi yardım uygulamasını ve eşgüdümünü sağlamak.
e) Afete uğramış bölgelerde, en kısa zamanda, yerleşme ve barınmayı sağlayıcı kısa ve uzun süreli önlemleri alıp uygulamak ve uygulatmak; ayrıca, bu bölgelere götürülmesi uygun görülen hizmetler için gerekenleri yapmak ve bu konuda kamu kuruluşlarının eşgüdüm ve işbirliği sağlamak.
f) Afete uğramış ve uğrayabilecek bütün yerlerin imar ve yerleşme işlerinin hazırlık, uygulama, yönetim ve denetim işlerini yapmak ve yaptırmak.

2- Kentleşme Politikası:

Kentleşmenin yönünün belirlenmesi nüfusun deprem riski daha az olan yerlere yönlendirilmesi, bölge ve kent planlarının doğal afet riskine göre hazırlanmasının sağlanması ve yapı denetimi gibi bir çok yolla doğal afetin olumsuz etkilerinin önceden azaltılmasını sağlayabilir. Bu bağlamda, kentleşme politikası çerçevesinde alınan önlemler şöyle sıralanabilir:

Kent planları, yerleşim yerinin üzerinde olduğu toprağın jeolojik özellikleri göz önünde bulundurularak hazırlanmaktadır. Kent ve kasabanın gelişme doğrultusu ve alçak ve yüksek yapı düzenleri toprağın bu özellikleri çerçevesinde belirlenmektedir. Böylece, özellikle yer sarsıntısının olduğu yerlerde olası olaylardan en az zarar görecek bir yerleşme yapısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak, bunun günümüze kadar ülkemizde tam olarak uygulandığını ileri sürmek güçtür. Bunun nedeni, planı yalnızca kent ölçeğinde ele alan "imar planlaması" yaklaşımının benimsenmesi, buna karşın doğrudan mekânsal dokuyu etkileyen yoğunluğu artırıcı potansiyelleri göz önünde bulunduran "mekânsal planlama" yaklaşımının yeğlenmemesi olarak görülmektedir. Bu yaklaşımın sonucu olarak, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Gölcük ve Yalova gibi çekicilikleri öne çıkan kentlerin, ekonomik yoğunlaşma ve bunun özendirici etkisiyle oluşan nüfus baskısının yaşandığı mekânlar olmasının önüne geçilememiştir.

Bu yerleşimlerin ekonomik ve sosyal potansiyeli, deprem riskinin önüne geçmiş, planlamada ise bu durum göz ardı edilerek, bölgenin başta jeolojik, ekonomik ve sosyal özelliklerini göz önünde tutan bütüncül bir planlama yaklaşımı yaşama geçirilememiştir.

Afet riski olan yerlerde yapı ve konut yapımının sınırlanması, yıkım olayı olmadan alınan önemli bir önlemdir. Dayanıklı yapılar yapılmasının sağlanması, doğal yıkım olaylarının önceden kestirilmesine yarayan en son teknik gelişmelerin izlenmesi ve olası afetlerde alınacak önlemler için bir izlence hazırlanması gibi önlemler ile doğal afetlerin olumsuz etkileri en aza indirilmeye çalışılmaktadır.

Sonuç olarak: Jeolojik yapısı gereği ülkemizin özellikle deprem nedeniyle doğal afet riski yüksek olmasına karşın, olası olumsuzlukları azaltıcı önlemlerin yeterince alınmadığı görülmektedir.

İlk olarak, doğal afetlerle ilgili yönetsel karmaşaya son verilerek, yetkinin merkezde tek elde toplanması ve merkez ile taşrada görev paylaşımının açıklığa kavuşturulması gerekli görülmektedir.

İkinci olarak, kent ve bölge planları doğal afet riskine göre hazırlanabilir. Bunun için bazı teknik bilgilere ve çalışmalara sahip olunması gerektiği kuşkusuzdur. Ülkemizde henüz, jeolojik çalışmalar yapılarak mikro-bölgeleme belgelerinin elde edilmesi, kentsel kusurlar araştırmaları ve kentsel risklerin belirlenmesi çalışmaları akademik çevrelerde bile fazlaca bilinmemektedir.

Üçüncü ve son bir önemli nokta da, doğal afetlerle ilgili bilimsel ve teknik gelişmelerin sürekli izlenmesidir.


SİLENTİUM EST AURUM