Arama

Yemek Nedir? - Tek Mesaj #20

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Mart 2016       Mesaj #20
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YEMEK g. f.
1. Bir yiyeceği yemek, İÇ- MEK'e karşıt olarak, onu çiğneyip yutmak, bu biçimde tüketmek: Ekmek, et, meyve yemek. Bir tabak dolusu fasulye yedi. Çocuklar dondurma yiyorlar. Kuş gelip elimden yem yedi.
2. Bir şeyi yemek, onu (yutmadan) ağzına götürmek, ısırmak, kemirmek, çiğnemek: Tırnaklarını yemek. Kalemin ucunu yemek.
3. Bir kimseyi, bedeninin bir bölümünü yemek, böceklerden söz ederken bir kimsenin bedeninin bir yerini ısırmak, sokmak: Sivrisinekler bacaklarımı yedi.
4. Bir şeyi, bir maddeyi yemek, bir böcekten söz ederken, kemirmek, delik deşik etmek: Güve bütün yünlüleri yemiş.
5. Bir şeyi yemek, bir şeyden söz ederken, bir başka şeyi aşındırmak, çürütmek, kemirmek: Pas demiri yer. Kuyunun kenarı ipi yemiş.
6.Bir kimseyi, bedenini yemek, batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak.
7. Bir şey (gereç, madde) yemek, bir şeyden söz ederken, yapımında kullanılmak, harcanmak; bir taşıttan söz ederken, çalışması için gerekli olan maddeyi tüketmek: Bu elbise çok kumaş yer. Yüz kilometre başına on beş litre benzin yiyen araba.
8. Bir şey (olumsuz, kötü) yemek, hoş olmayan, bir olayla, bir eylemden söz ederken, onunla karşılaşmak, ona uğramak; kötü bir şeye hedef olmak: Buraya gelirken müthiş bir yağmur yedik. Arkamdan küfür yemek istemem. Dayak, tokat yemek. Bıçak, kurşun yemek.
9. Ceza, hapis vb. yemek, yasal yoldan cezalandırılmak: Bu suçtan en az on yıl yer.
10. Haram, rüşvet vb. yemek, hakkı olmayan ya da kendisine yasak edilmiş bir şeyi almak, kabul etmek.
11. Parafsın/), mal(ını), servetini) vb. yemek, harcamak, savurganlık etmek, tüketmek: Ömrü boyunca çalışmayıp miras yedi. Hazır para yemek, insan bu eğlence yerinde çok para yiyor. Bütün varlığını bir yılda yedi, tüketti.
12. Bir kimsenin parasını yemek, kendi yararına başkasına para harcatmak; o kimseye alacağını ödememek: Akrabaları adamın yüzüne gülüp parasını yediler. O adam benim yüz bin liramı yedi.
13. Bir kimseyi yemek, bir kişiden söz ederken, o kimsenin gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek: Kim derdi ki o çelimsiz oğlan bunca yıllık köyün ağasını yiyecek.
14. Bir kimseyi yemek, bir duygudan, bir düşünceden, bir istekten vb. söz ederken, o kimseyi sürekli üzmek, tedirgin etmek, içten içe kemirmek, tüm varlığını ele geçirerek gücünü tüketmek: Çaresizlik kadını yiyordu. Para hırsı adamı yiyor.
15. Bir kimsenin zamanını vb. yemek, bir şeyden (soyut) söz ederken, o kimseyi meşgul etmek, zamanını, ömrünü vb. tüketmek, almak: Bu iş bütün günümü yedi. Politika onun ömrünü yedi.
16. Bir kimseyi gözleriyle yemek, ona cinsel istek duyarak bakmak.
17. Birbirini yemek, onunla geçinememek, kavga etmek: Bu evde herkes birbirini yiyor.
18. Tkz. Bir kimseyi yemek, korkulacak bir yanı olmak (olumsuz anlamda kullanılır): Gelsenize, sizi yiyecek değiliz! Ondan neden korkuyorsun, adam yemiyor ya!
19. Tkz. Bir kimseyi yemek, onu harcamak, hakkını yemek: Bu sefer de yedin beni.
20. Arg. inanmak, kanmak, yutmak: Polis bunu yemez.
21. Yediği naneye bak, yapılan bir işin uygunsuz ve yersiz olduğunu belirtmek için söylenen çıkışma sözü. || Yediği önünde, yemediği ardında, bir kimsenin bolluk içinde yaşadığını belirtmek için söylenir. || Yeme de yanında yat, bir yemeğin çok lezzetli, çok hoş olduğunu anlatmak için kullanılır. j| Yiyip bitirmek, tüketmek: Payıma düşeni aynı gün yiyip bitirdim; sürekli tedirgin etmek, sağlığını bozacak kadar üzmek: Onun bu vurdumduymazlığı yiyip bitiriyordu annesini.

—Besi. Az yemek, bir ölçüde süreklilik kazanan besin tüketimi yetersizliği. (Bedensel düşkünlük yaratır hastalıklarda ve ölüm oranında artışa neden olur.)

—Denize. Denizleri yiyememek, bir gemiden söz ederken, dalga ve fırtınaya karşı ilerleyememek.
—Oy. Sayı yemek, bazı oyunlarda olum suz puan almak.

♦ gçz. f.
1. Karın doyurmak, beslenmek, tat almak amacıyla yiyecekleri tüketmek, yemek yemek: Sağlıklı olmak için ölçülü yemek gerekir. Sıkıntıdan bütün gün gidip gelip yedim.
2. Ye kürküm ye, kişiye gösterilen saygının onun kişiliğine değil, giyim kuşamının düzgünlüğüne ya da mevkisine olduğunu vurgulamak için söylenir. || Yemeden içmeden, kötü davranışlardan söz ederken, vakit geçirmeden anlamında kullanılır: Sen tut burada konuşulanları yemeden içmeden onlara aktar. || Yiyip içmek, karnını doyurmak.

yedirmek ettirg. f.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı yedirmek, onlara yiyecek vermek, yemelerini sağlamak.
2. Bir kimseyi yedirmek, kendi başına yiyecek durumda olmayan bir kimseyi, yiyecekleri ağzına götürerek beslemek: Bir bebeği, felçli bir hastayı yedirmek.
3. Bir şeyi (madde) bir şeye yedirmek, o maddeyi bir yüzeye yayıp emilmesini ya da başka bir maddeyle iyice karışmasını sağlamak: Kremi tenine yedirmek. Yağı hamura yedirmek.
4. Bir şeyi bir şeye yedirmek, bir fazlalı ğı herhangi bir biçimde kullanarak belli olmayacak duruma sokmak: Elbisedeki potluğu dikişe yedirmek.
5. Kendine, nefsine, onuruna vb. yedirmek, yakıştırmak, yaraştırmak (olumsuz anlamda kullanılır): Bana o tonda konuşmasını kendime yediremedim. Böyle bir hakareti onurunuza nasıl yedirebiliyorsunuz?
6. Bir kimseye (rüşvet) yedirmek, bir iş yaptırmak, bir çıkar elde etmek amacıyla ona almaya hakkı olmadığı halde para vermek; rüşvet vermek.
7. Yedirip içirmek, besleyip büyütmek.

—Grav. Oforttan söz ederken, kazınacak planşı asitle etkimek.

—Res. Renkleri, çevre çizgilerini yedirmek, bunları herhangi bir kesintiye meydan vermeden, derece derece resmin bütünüyle kaynaştırmak.

—Ferz. Yedirerek dikmek, bir dikiş, bir pens sözkonusuysa, bunları yavaş yavaş azaltmak ya da genişletmek.

yedirilmek edilg. f. Yedirmek eylemine konu olmak: Masajla yedirilmesi gereken bir krem.

yenmek edilg. f.
1. Yemek eylemi yapılmak, ya da yiyecek olarak tüketilmek: Bizim evde akşam yemeği hep bu saatte yenir. Soğuk yenen bir yemek. Bu ağacın meyvesi yenmez. Böreklerin hepsi yendi.
2. Aşınmak, kemirilmek: Pantolonun dizleri yenmiş.
3. Yenene içiline bakılmamak, düşünmeden bir şeyi bol bol harcamak. || Yenenle yanana dağ dayanmaz, tüketimin çokluğunu, büyüklüğünü vurgulamak için söylenir.

yenilmek edilg. f.
1. Yemek eylemine konu olmak.
2. Yenilir yutulur gibi değil, sözkonusu bir yiyecekse, yenmeyecek nitelikte; bir kimseyse, öyle kolay kolay baş edilemeyecek bir yapıda; söz ise, çok kırıcı, çok ağır olduğunu anlatmak için kullanılır.

Ad:  yemek3.jpg
Gösterim: 297
Boyut:  19.7 KB

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM