Arama


Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
25 Mart 2016       Mesaj #3
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
3. 2.2.2. Hükümlünün ücret karşılığında çalıştırılmasına karar verilebilir
Bir meslek veya sanatı olan hükümlünün, deneme süresi içerisinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına karar verilebilir ( m. 51/4,b ).
Hükümlü, hakimin takdirine katkıda bulunabilir. Hakim, kararını vermeden önce, iş ve iş yerleri veya iş sahipleri hakkında bilgi alabilir. Burada özen gösterilecek husus, iş yerinin, iş yerinde çalışanların hükümlü bakımından kriminojen bir ortam oluşturmamasıdır. O nedenle, seçimde, kamu kurumlarının öncelikli olduğu düşünülebilir.

3.2.2.3. Küçük hükümlünün bir eğitim kurumuna devamına karar verilebilir
Onsekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek ve sanat edinmeleri sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine karar verilebilir ( m. 51/4, c ).
Hükümlünün barınma imkanı bulunan bir eğitim kurumuna devamın gerektiğini hakim takdir edecektir. Hakim, böyle bir karar verirken, hükümlü küçüğün ailesi ve çevresi ile ilişkilerini göz önüne almalıdır. Yatılılığın, eğer hükümlü için kriminojen bir ortam oluşturmuyorsa, aileden uzakta olmanın kötü etkileri önlenmelidir.

3.3. Hükümlünün, denetim süresince, rehber gözetiminde bulundurulmasına karar verilmesi
Kanun, denetim süresi içinde, hükümlünün, kendisine rehberlik edecek bir kimsenin gözetimi altında bulundurulmasına, bu maksatla bir kişinin görevlendirilmesine karar verilebileceğini öngörmüştür ( m. 51/6 ).
Hükümlü ile rehber arasında bir vesayet ilişkisi yoktur. Hükümlü, hak ve fiil ehliyetine sahiptir.
Kanun, hükümlüye rehberlik edecek " uzman " kişiden söz etmektedir. Öyleyse, rehber, eğitimli herhangi bir kişi değil; suç, suçun nedenleri ve suçlunun ıslahı konusunda eğitim almış, sosyal hizmet uzmanlığı konusunda bilgi sahibi bir kişi olmalıdır.
Rehberin görevlerini, Kanun, " kötü alışkanlıklarından kurtulmasını ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunmak ", hükümlünün "eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya nezdinde çalıştığı kişilerle görüşerek istişarelerde bulunmak", Hükümlünün " davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişmeler hakkında üç aylık sürelerle rapor düzenleyerek hakime vermek " olarak saptamıştır.

3.4. Denetim süresinde, hükümlü, bir yükümlülük altına konulmayabilir
Mahkeme, hükümlünün, "kişiliğini", "sosyal durumu" gözeterek, denetim süresini, kendisine bir yükümlülük yükletilmeden veya uzman kişi gözetimine konulmadan geçirmesine karar verebilir ( m. 51/6 ).
Gerçekten, hükümlü suça hiçbir eğilimi yokken, sadece rastlantı sonucu suç işlemişse; dengeli bir kişiliğe sahipse; bir meslek veya sanatı varsa; bulunduğu çevrede sevilen sayılan bir insansa artık bu kimseye bir yükümlülük yüklenmemeli, rehber gözetimine konulmamalıdır, çünkü cezalandırma onur kırıcı olmayı gerektirmez. Örneğin, sırf rastlantı sonucu suç işleyen saygın bir kişinin, rehber gözetimine tabi kılınması, herhalde cezanın onur kırıcı olmasıdır.
Kanun önünde eşitlik, ayırımcılık yasağından ötürü, hakim, bu hükmü uygularken, kararında gerekçe göstermek zorundadır.

3.5. Erteleme kararının düşmesi
Erteleme kararı , deneme süresi içinde kasıtlı bir suçun işlenmesi veya hükümlünün yükümlülüklerine uymaması halinde düşer. Düşme kararını mahkeme verir ( 51/7 ).

3.5.1. Kasıtlı bir suç işlenmesi halinde
Denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde erteleme kararı düşer. Hükümlü, ertelemeden yararlanmak istiyorsa, bu süre içerisinde, ister hürriyeti bağlayıcı bir ceza, isterse adli para cezasını gerektirsin, kasıtlı bir suç işlememek zorundadır. Bu demektir ki, denetim süresi içinde işlenen taksirli suçlar, erteleme kararını düşürmez.
Kanun kasıtlı bir suçun işlenmesinden söz ettiğinden, madem suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz, erteleme kararının düşmesi için, deneme süresi içerisinde, sadece kovuşturma başlatılmış olması, dava açılmış olması yetmez, ayrıca hüküm verilmiş ve hükmün kesinleşmiş olması gerekir. Ülkemizin fiili gerçekliği göz önüne alındığında, deneme süresi içinde suç işleyen birçok kimse hakkında verilen cezasının ertelenmesi kararının düşmesi mümkün olmaz.
Deneme süresi içinde kasıtlı bir suç da işlenmiş olsa,eğer suç önödeme/ uzlaşma kapsamında olan suçlardansa, önödeme/ uzlaşma ile suç ortadan kalkacağına, yani suç idarî bir suça dönüşmüş olacağına göre (m. 57), artık ortada Ceza hukuku anlamında, yani kriminel anlamında bir suç mevcut olmayacağından, doğal olarak erteleme kararı da düşmeyecektir.
Bilinçli taksiri özenle düzenleyen ve suçu ağırlaştıran bir neden sayan kanun koyucunun, nerdeyse kast kadar kınanır olan bu hali, cezanın ertelenmesinde göz önüne almaması, bizce bir çelişkidir, çünkü Kanun, 50/4. maddesinde bilinçli taksir halinde işlenen suçları, diğer taksirli suçlardan ayrı tutmuş; bunun adli para cezasına çevrilmesini yasaklamıştır. Her nedense, Kanun koyucu, sistem fikrini sevmemektedir.

3.5.2. Hükümlünün yükümlülüklerini yerine getirmemesi

Hakimin uyarısına rağmen, hükümlünün kendisine yüklenen yükümlülüklere uymakta ısrar etmesi halinde erteleme kararı düşer (m. 51/7 ). Kanun, erteleme kararı verecek merci olarak "mahkeme" makamını gösterilmişken, hükümlünün erteleme kararında kendisine getirilen yükümlülüklere uyup uymadığı hususunu " hakimin uyarısına rağmen " hükmü ile tespit mercii olarak "hakimi" kabul etmiş bulunmaktadır. Ayrıca, Kanun, 51/6. maddesi hükmünde, "... rapor düzenleyerek hakime verir " demektedir. Bu demektir ki, denetim süresince hükümlüye yükletilen yükümlülüklerin denetim mercii mahkeme değil, hakimdir.
Gerek denetim süresi içinde hükümlünün kasıtlı bir suç işlemesi, gerekse yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, Kanun " ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir" demekte ve karar verecek mercii ismen belirtmemektedir. Kanun hükmü, bütünü içinde ele aldığında, öyle sanıyoruz ki, ertelenen cezanın tamamen veya kısmen infaz kurumunda çektirilmesine, hakim değil, mahkeme karar verecektir.
Burada, hakimin kim olduğu kuşkuya yer vermektedir. Gerçekten, madde hükmünde sözü edilen hakim, erteleme kararını veren mahkemenin başkanı olan hakim midir; yoksa, bir kararın yerine getirilmesi söz konusu olduğundan, bu hakim infaz hakimi midir ? Bu husus belirsizdir. Ancak, 51. madde hükmü tüm olarak göz önüne alındığında, maddenin mantığından, uyarıda bulunacak hakimin, erteleme kararı veren mahkemenin hakimi olduğu sonucu çıkmaktadır. Toplu mahkemelerde, hakim, herhalde mahkemenin başkanı olan hakimdir.

3. 6. Ertelemenin hüküm ve neticesi
Denetim süresinin kasıtlı bir suç işlenmeden veya varsa yükümlülüklere uyularak geçirilmesi halinde "ceza infaz edilmiş sayılır " ( m. 51/8 ). Kanunda cezanın infaz edilmiş sayılması ile birlikte mahkumiyetin de kendiliğinden ortadan kalkacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Mükerrirlere özgü bir düzenlemenin, gerek Ceza Kanununda ( m .58 ), gerekse Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun göz önüne alındığında ( m. 107- 108 ), ertelenen cezanın infaz edilmiş sayılması ile birlikte mahkumiyetin kendiliğinden ortadan kalkmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu demektir ki, erteleme, “ hapis cezasına mahkum edilen kişinin “ mahkumiyetini ortadan kaldırmamaktadır.
Öte yandan, Kanun, "hapis cezasının ertelenmesini" düzenlediğinden ve “kişinin cezasının ertelenmesinden” söz ettiğinden ( m. 51/1 ); “ hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak “ kabul etmesine rağmen ( m. 53/1 ), açıkça fer’i ceza olarak kabul etmediği “belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” güvenlik tedbirinin, cezanın ertelenmesinde mantıksal olarak yerinin olmaması gerekmektedir.
Ancak, Kanun, kendi koyduğu sisteme 53/ 3 ve 4. madde hükmünde sadık kalmamış, dolayısıyla güvenlik tedbirinin, " Hapis cezasının ertelenmesi " kurumunun konusu olabileceğini kabul etmiştir ( m. 53/5, 58 ). Bu, kuralın istisnası kılınan haller dışında, cezanın ertelenmesi kararına rağmen, ceza mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak güvenlik tedbirlerinin; hem denetleme süresi içerisinde, hem de, suç işlenmeden veya yükümlülüklere uyularak geçirilse bile, denetleme süresi sona erdikten sonra, eğer hala mümkünse, hüküm ve neticelerini meydana getirmesi demektir. Kuşkusuz, güvenlik tedbirleri incelenirken, konu üzerine tekrar dönülecektir. Burada, sadece, hapis cezasına mahkum edilen kişinin mahkumiyetinin, hapis cezasının ertelenmesi ile birlikte, kendiliğinden ortadan kalkmadığına işaret etmek istiyoruz.Öyleyse, ertelemede, cezanın infaz edilmiş sayılması ile ceza mahkumiyeti ortadan kalkmış olmaz; dolayısıyla Kanun, 765 s. Kanundan farklı olarak, "memnu hakların geri verilmesi" veya benzeri müesseseye yer vermemiş olduğundan, kişinin hükümlülük, yani sabıkalılık sıfatı ömrü boyunca devam eder. Gerçekten, Kanunun “ …hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezası ertelenebilir “ hükmü, bizi doğrulamaktadır, çünkü kanun, hükmünde, açıkça hapis cezasına mahkum edilen kişiden ve o kişinin cezasının ertelenmesinden söz etmektedir. Bu, bir kere suç işlemiş olan kimsenin, ömrü boyunca hükümlü , yani sabıkalı olmaktan; sabıkalı olmanın hüküm ve neticelerinden kendisini kurtaramaması demektir.