Arama

Gezegenler - Tek Mesaj #16

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
27 Mart 2016       Mesaj #16
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Bütün gök cisimlerini içerisine alan uçsuz, bucaksız uzay boşluğuna, Evren (KAİNAT) denir. Dünyamızın da içinde yer aldığı Güneş Sistemi, Samanyolu Galaksisi içinde, Samanyolu da büyük uzay boşluğu olan Evren çerisinde yer alır.

Güneş Sisteminin oluşumu hakkında bugüne kadar bir çok teori ortaya atılmışsa da bunlardan NEBULA ve BIG-BENG teorileri taraftar toplamıştır. Bu teorilerin öngörüşü, gezegenlerin Güneşten kopan parçalar olduğudur. Uzay boşluğu içinde sayısız ve çeşitli gök cisimleri bulunmaktadır.

Yıldız

Çevresine ısı ve ışık yayan gökcisimleridir.
Örnek: Güneş

Gezegen
Çevresine ısı ve ışık yaymayan, ancak kendisine yayıldızlardan aldığı ışığı yansıtan gökcisimleridir.
Örnek: Merkür, Mars, Dünya gibi.

Uydu
Gezegenlerin çevresinde dönen, gezegenlerden daha küçük, kendilerine yakın yıldızlardan aldıkları ışığı yansıtan gökcisimleridir.
Örnek: Ay

Meteor (Asteoidler)

Eski gezegenlerden veya kuyruklu yıldızlardan koparçalardır. Gökcisimlerinin çekim alanlarına girdiklerinde çarparak yok olurlar. Dünya, Atmosfer ile çevrili olduğundan yere fazla meteor düşmez. Ay, yüzeyine ise; atmosferi olmadığından çok fazla sayıda meteor düşmektedir.
A.B.D.de Arizona, ülkemizde ise Doğu Beyazıt çevresinde büyük meteor çukurları vardır . Plütonon "KATl" olduğu halde uzaklığı bakımından dış gezegenler grubunda yer alır. Gezegenlerin, Güneşten uzaklaştıkça, Güneş etrafındaki dönme süreleri artar.
Örnek:
Dünya günüyle Merkürün Güneş etrafındaki dönme süresi 88 gün, Dünyanın 365 gün 6 saat, Jüpiter 11 yıl 312 gün (11 x 365), Plüton 249 yıldır.

Güneş
Güneş, Güneş Sisteminin merkezini oluşturur. Yapısının büyük bölümünü
Hidrojen ve Helyum gazları oluşturur.
Çapı: 1.4 milyon km
Sıcaklığı: Tahmini 5750°C
Dünyaya uzaklığı: 150 milyon km (ortalama) Güneş ışınları yeryüzüne 820" (8 dakika 20 saniyede) ulaşır.
Dünyanın ve Güneş Sistemine bağlı gezegenlerin asıl enerji kaynağı Güneştir.

GÜNEŞ SİSTEMİ

Alm. Sonnensystem (m), Fr. Systeme (m) solaire, İng. Solar system. Güneş ve uyduları ile birlikte gezegenler, kuyruklu yıldızlar ve meteor akımları da dâhil olmak üzere, onun etrâfında dönen gök cisimleri.
Kâinattaki büyük astreoit denen gezegenlerin ve daha küçük gezegenlerin muntazam tertibi, düzenli hareketleri ve gerçek bir güneş sistemini teşkil etmesi, bunların tesâdüfen ortaya çıkmadığının açık bir delilidir. Burada diğer bir faktör de, en yakın yıldızın bu sistemin en dıştaki gezegeni olan Plutondan 6000 misli daha uzak olmasıdır. Güneş sisteminin elemanlarının müşterek bir orijine sâhip olduğu görülmektedir. Güneş sisteminin orijini ile ilgili teoriler iki genel tiptedir: 1. Düzenli bir değişme sûretiyle ortaya çıkış; 2. Âni bir patlama ile meydana geliş.
Birinci tipe örnek Laplasın 1796da ortaya attığı teoridir. Bu teoride; “Büyük, disk şekilli soğuk bir gaz kütlesinin en uzak gezegenin yörüngesinden ötesine uzanarak yavaş yavaş dönmüş ve kendi kısımlarının karşılıklı çekim etkisi ile büzülmüş ve aynı açılar momentumu korumak için dönme hızı artmıştır. Sonuçta iç çekimin yenildiği bir hıza ulaşıp parçalanarak gezegenler ortaya çıkmış ve yoğunlaşmıştır.” iddiası öne sürülmektedir. Güneş sisteminde bulunan açı momentumun kendine has dağılım gösterdiği görülür. Bu teori reddedilmiştir. Güneşin yüzde birinden küçük kütledeki gezegenlerin güneşin yüzde doksan sekiz açı momentumuna sâhib olduğu bulunmuştur. Mevcut ikinci teorilere de bâzı îtirazlar olmuştur.Modern teorilerde yine büyük soğuk gaz kütlesinin gaz bulutlarına bölündüğü ve büzülmelerle bunların yoğunlaşıp ısındığı ileri sürülmektedir.
Henüz mevcut teorilerden hiçbirisi genel bir kabul görmemiştir. Güneş sisteminde güneş merkezde yer alır. Gezegenler onun çekim kuvvetiyle çeşitli genişlikte elipsler çizerek etrâfında dönerler. Güneş sisteminin bir üyesi olan gezegenlerin uyduları ise (Ay gibi), hem uydusu oldukları gezegen etrâfında, hem de gezegeniyle birlikte Güneş etrâfında dönerler.
Minik gezegen astreoitler ise, Mars ve Jüpiter arasında değişik yörüngelerde bulunurlar. Güneş sisteminin değişken üyeleri olan kuyruklu yıldızlar (bunlardan Halley Kuyruklu Yıldızı 76 senede bir yeryüzüne yakın bir noktadan geçer).
Güneş sistemi, galaksimiz Samanyolunun içinde bulunmaktadır. Sistemin yaklaşık yeri galaksinin merkezinden 30.000 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır. Samanyolu galaksisi büyüklüğünün 100.000 ışık yılı ve bir ışık yılının 9,6 trilyon kilometre olduğu göz önüne alınırsa, güneş sistemini, galaksimiz içinde gerekirse bir futbol sâhası içinde bir mm2lik bir nokta olarak düşünebiliriz (Bkz. Galaksi). Fakat kendi ölçülerinde güneş sistemi çok geniştir (Işıkyılı, ışığın bir yılda gittiği yol olup, 365x24x60x60x300.000= 9.460.800.000.000 km).
En uzakta bulunan donmuş buz gezegeni Pluton, Güneşten yaklaşık 6 milyar km uzaklıkta
bulunmaktadır. Bir fikir verme açısından, bu mesâfeyi saatte 50 bin kilometre hız yapan bir uzay aracının 14 yılda alabileceğini söyleyebiliriz.
Güneş Sistemi'ndeki bazı gök cisimleriyle ilgili uzaklıklar:
  • Dünya-Güneş arasındaki uzaklık: 1.00 ± 0.02 AU
  • Dünya-Ay arasındaki uzaklık: 0.0026 ± 0.0001 AU
  • Mars-Güneş arasındaki uzaklık: 1.52 ± 0.14 AU
  • Jüpiter-Güneş arasındaki uzaklık: 5.20 ± 0.05 AU
  • Plüton-Güneş arasındaki uzaklık: 39.5 ± 9.8 AU
Astronomik birim ile ilgili bazı dönüştürmeler:
  • 1 AU = 149.597.870.691 ± 30 m.
  • 1 AU = 149.597.870,691 ± 0.030 km.
  • 1 AU ≈ 92.955.807 mil
  • 1 AU ≈ 8,317 ışık dakikası (Güneş'ten yayılan ışığın Dünya'ya ulaşma süresi.)
  • 1 AU ≈ 499 ışık saniyesi
  • 1 ışık saniyesi ≈ 0,002 AU
  • 1 ışık dakikası ≈ 0,120 AU
  • 1 ışık saati ≈ 7,214 AU
  • 1 ışık günü ≈ 173 AU
  • 1 ışık yılı ≈ 63.241 AU
  • 1 parsek (pc) ≈ 206.265 AU
Güneş sisteminde Merkür, Venüs, Dünyâ, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluton isimli gezegenler vardır. Merkür ve Venüs gezegenleri, dünyâ yörüngesinin sınırladığı uzay alanı içinde dönerler ve bu sebepten iç gezegenler diye isimlendirilirler. Dünyâya göre Güneşten daha uzakta bulunan Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluton, dış gezegenler adı ile anılır. İç gezegenler ve Mars, Dünyâ gibi ağır ve soğuk maddelerden teşekkül ettiği için Dünyâya benzerler. Diğerleri ise esas olarak değişik yapıya sâhiptir. Görülen kısımların çoğunluğu hafif gazlardan meydana gelen atmosferden müteşekkildir. Çok daha büyük olup, dünyâdan daha az yoğundurlar.
Jüpiter, Güneş sistemi gezegenlerinin hepsini berâberce içine alabilecek kadar büyüktür. Merkezi sıcak olan bu gezegenlerin dış yüzeyleri çok soğuktur. Bu sebeple, Dünyâ gibi, Güneşten gelen ışığı yansıtarak görülürler. Bu gezegenleri aynı zamanda 2000 kadar “küçük gezegenler” astreoit veya “planetoit”lerden ayırt etmek için “büyük gezegenler” diye de isimlendirilirler.

Aşağıdaki tabloda gezegenlerin Güneşten uzaklığı ve Güneşin etrâfındaki dönme süresi görülmektedir:
Gezegen Güneşten Uzaklığı Güneşin Etrâfında
(Milyon km) Dönme Süresi
1. Merkür ................ 57.85 .......................................... 88 gün
2. Venüs .............. 108.10 .................................. 224 gün 3/4
3. Dünyâ .............. 149.50 .................................. 365 gün 1/4
4. Mars ................ 227.72 ........................................ 687 gün
5. Jüpiter ................ 777.6 ................................ 11 yıl 86 gün
6. Satürn .............. 1425.6 ................................ 29 yıl 46 gün
7. Uranüs .............. 2868.1 .................................. 84 yıl 1 gün
8. Neptün .............. 4494.1 .............................. 164 yıl 79 gün
9. Plüton ................ 5900 ............................ 248 yıl 317 gün
Güneş, gezegenler, uydular, asteroitler ve göktaşlarının bir araya gelmesiyle meydana gelen Güneş sistemi, hem kendi ekseni etrâfında dönmekte, hem de içinde bulunduğu samanyoluyla birlikte hareket hâlinde bulunmaktadır. Tabiî bu arada bizzat Samanyolu galaksisi de ihtivâ ettiği milyarlarca yıldızla birlikte kendi ekseni etrâfında ilk dönüşünü yaparken bütün hâlinde de belli bir yörüngede hareket hâlinde bulunmaktadır. Kâinâtın en küçük parçası atomda görülen hareket, güneş sisteminden en büyük galaksilere kadar, uzayın her zerresinde var olan fevkalâde nizâmı dile getirmektedir. Gerek kâinâtın en küçüğü olan atomda, gerekse en büyüğü olan gökcisimlerinde fevkalâde nizam ve intizamın bulunuşu, bunların tesâdüfen teşekkül edemeyeceğini göstermekte, bir Yaratıcısının olacağını akıl sâhiplerine bildirmektedir.
Gezegen Çapı (km) Ortalama
Yoğunluğu g/cm3
Merkür .................. 4.880 .......................... 5,4
Venüs ................ 12.100 .......................... 5,2
Dünyâ ................ 12.760 .......................... 5,5
Mars .................... 6.800 .......................... 3,9
Jüpiter .............. 143.800 .......................... 1,3
Satürn .............. 120.000 .......................... 0,7
Uranüs ................ 52.300 .......................... 1,2
Neptün ................ 49.500 .......................... 1,7

güneş sistemi

İçinde yaşadığımız Evreni tanıma çabamız, binlerce yıldan bu yana sürüyor. Günümüzde, en modern teleskoplar sayesinde, Evrenin en uzak köşelerini, milyarlarca ışık yılı ötedeki gökadaları görebiliyoruz. Oysa, Evrende küçücük bir nokta gibi kalan, içinde yaşadığımız Güneş Sistemimiz hâlâ gizemlerle dolu.

Uzay Çağının başlangıcından bu yana yapılan çalışmaların büyük bölümü, Güneş Sistemini keşfetmek içindi. Bugün, gerek bu çalışmalara gerekse çevremizdeki başka olası gezegen sistemlerine bakarak Güneş Sistemimizin oluşum öyküsünü anlatabiliyoruz.

Güneş Sisteminin bir bulutsudan oluştuğu düşüncesini, aynı zamanda bir fizikçi de olan Prusyalı filozof, Immanuel Kant ortaya attı. Kant, ilkel Evrenin ince bir gazla dolu olduğunu canlandırdı düşüncesinde. Başlangıçta homojen dağılmış bu gazda, doğal olarak zamanla bir takım kararsızlıklar ortaya çıkmalıydı. Bu kütleçekimsel kararsızlıklar, kütlelerin birbirini çekmesine, dolayısıyla da gazın belli bölgelerde topaklaşmaya başlamasına yol açacaktı. Peki, bu topaklar neden disk biçimini alıyordu?

Kant, bunu da çözdü. Başlangıçta çok yavaş dönmekte olan gaz topakları, sıkıştıkça hızlanıyordu. Bu, çok temel bir fizik ilkesine, "Momentumun Korunumu İlkesi" ne dayanır. Bu ilke, genellikle bir buz patencisi örneğiyle açıklanır: Kolları açık, kendi çevresinde dönen buz patencisi, kollarını kapadığında hızlanır.

Benzer olarak, kütleçekiminin etkisiyle sıkışmaya başlayan gazlar da giderek hızlanır. Dönmenin etkisi gaz topağının incelerek bir disk biçimini almasını sağlar. İşte, bu disklerden birisi Güneş Sistemimizi oluşturmuştur.

Kantın bu düşüncesi, daha sonra birçok gökbilimci tarafından kabul gördü; ancak, herhangi bir yıldızın çevresinde böyle bir oluşum gözlenemediği için, 1980lere değin bu düşünce, bir varsayım olarak kaldı, kanıtlanamadı. Sonra, gökbilimciler, T Boğa türü yıldızların, yaklaşık üçte birinin, normalin çok üzerinde kızılötesi ışınım yaydığını keşfettiler.

Yıldızın etrafındaki toz bulutu, yıldızın yaydığı kısa dalgaboylu ışınımı soğuruyor; sonra daha uzun dalga boyunda, yani kızılötesi ve radyo dalga boylarında ışınım yayıyordu.

Birkaç yıl sonra, gökbilimciler bazı yıldız oluşum bölgelerine radyo teleskoplarla baktıklarında yıldızların etrafındaki karanlık, toz içeren diskleri doğrudan görebildiler. Hubble Uzay Teleskopunun keskin gözleriyle yapılan gözlemlerde, 1600 ışık yılı uzaklıktaki Orion Bulutsusundaki yıldız oluşum bölgeleri incelendi. Böylece, genç yıldızların etrafındaki gaz ve toz diskleri ilk kez görünür dalgaboyunda görüntülenmiş oldu.
Son düzenleyen Safi; 29 Mart 2016 20:00
SİLENTİUM EST AURUM