Arama

Türk Ailesi Antropolojisi - Tek Mesaj #16

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
7 Aralık 2006       Mesaj #16
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Çevre Sorunları ve Kırsal Kesim Kadını

insanın doğa ile ilişkisinin, uyumu ya da dengeyi amaçla- yan bir ilişki olarak kavramlaştınlması gereklidir. Çevre sözcüğü, kendisi ile uyum içinde yaşanılmasını çağrıştırır. Bu bağlamda kadının rolü ne olabilir? Bu sorunun yanıtı- nın alınması için Dalaman, Dalyan, Sarıgerme'de bir ekip araştırması yapılmıştır.* Yöredeki dilde "Çevre" sözü var, fakat çok köklü değil. Bu konuda biraz daha uğraş vermek, biraz daha eğitim ve kamuoyu gerekli. Çevre koruması, ama nasıl? Potansiyel güç var, fakat bunu kinetik güce çe- virmek gerek. Çevre sorunlarına getirilecek çözümler, kuş- kusuz mevcut yerleşik çıkar düzeniyle çelişmektedir. Bu gerçeği de gözönüne alarak çevredeki kadınlarla derinle- * Adı geçen araştırma, UNESCO adına Prof. Dr. Nilgûn Çelebi, Prof. Dr. Mah- mut Tezcan, Prof. Dr. ihsan Sezai tarafıdan gerçekleştirilmiştir. Raporun adı, "Akdenizin Korunmasında Kadının Rolü." 224 Türk Ailtii Antropolojisi meşine görüşmeler yapılmıştır. Kadınlar, eğitimli ve eğitil- memiş olarak iki kategoride ele alınmıştır. Eğitimli kadınlar, sorulara çok bilinçli yanıtlar verdi- ler. Sorunları biliyorlar ve çözümlerinin de farkındaydılar. Eğitimsiz kadınlar, daha sorunlu mekanlardaki sorun- lar üzerinde yoğunlaşırken, çalışan ve eğitimli kadınlar, coğrafi alanı daha geniş algıladıklarını belli ettiler. Sözgeli- mi, eğitimsiz ev kadınları, çevreyi, evleri ve köylerinin içi ile sınırlarken, eğitim arttıkça ve çalışma değişkeni araya girdikçe çevre genişledi. Kanala, göle, Akdeniz'e kadar uzandı. Erkekler, eğitim düzeyleri ne olursa olsun, hep mekânı daha geniş algılıyorlardı. Görüşleri Akdeniz'e ka- dar uzanıyordu. Okullarımızda çevre eğitimi yapılmakta- dır. Böylece gelecekte kadınların çevre algısı kuşkusuz da- ha geniş olacaktır. Ama şimdiki kadınlar açısından ise yapılacak şey, onların "çevre" kavramının sınırlarını geliş- tirecek, yaygınlaşmasını sağlayacak yayınlar yapmaktır. Kadınlar, gürültü kirlenmesine karşı duyarlılar, ama tepki- leri henüz potansiyel tepki durumunda. Eğitimsiz köylü kadınlar, çevre sorunları ile ilgili gönüllü bir kuruluşta gö- rev alabileceklerini belirttiler. Yalnız onların biraz cesaretlendirilmeye gereksinimle- ri var. Bu durumda hemen bir dernek için örgütlenip bi- linçli bir çevre sorunları çözüm önerileri üretebilecek ka- pasitededirler. Yalnız, derneğin, kadınların çözüm önerileri- ni dinlemeyi kendine amaç edinmelidir. Derneğin kurucu ve yöneticilerinin arasında yerli önder kadınların yer alma- sı gerekir. Yöre dışından oraya gelip yerleşmiş kadınların dernek yönetiminde başarılı olamadıkları görülmüştür. Çünkü bu yabancı yerden gelmiş yönetici kadınlara yerli- ler tepki göstermiştir. Halkın kolaylıkla benimseyebileceği bir önder, ancak yerli kadınlardan olabilir.



Kadının Kestiği Hayvanın Eti Yenmez mi?


Toplumumuzda kadın ile ilgili geleneksel değer yargılan, onun erkekten daha alt konumda bir varlık olduğunu gös- termeye yöneliktir. Özellikle kırsal kesimde bu yargıların oldukça yaygın oluşu dikkatimizi çekmektedir, işte bu ko- nudaki örneklerden birisi de, kadının kestiği hayvanın eti- nin yenilemeyeceği inancıdır. Ülkemizin çeşitli bölgelerin- de bu inanç oldukça yaygındır. Fakat konu, kadınlar yönünden bir toplumsal sorun oluşturmadığı için üzerinde durulmamış ve dikkati çekmemiştir. Küçüklüğümden anımsıyorum. Ankara'nın bir semtin- de oturuyorduk, ufak bir bahçemiz vardı. "Tavuk" vs. bes- liyorduk. Bazen tavuk kesmek gerektiğinde babam işe git- miş olduğundan, annem eline bir bıçakla birlikte tavuğu alıp sokağa çıkar ve yoldan geçen bir erkeğe "kardeş sana zahmet şu tavuğu keser misin?" derdi. Artık sanayileşen 226 Türk Ailesi Antropolojisi kentlerimizde evde tavuk beslemek olanaksızdır ve kadı- nın da böyle bir sorununun kalmadığı söylenebilir. Fakat kırsal kesimledeki kadın, sık sık bir hayvan kesmek zorun- da kalabilmektedir. Özellikle kadınlar günlük yaşamda ta- vuk, hindi gibi kümes hayvanları, koyun, keçi gibi küçük baş hayvanların kesilmesi durumuyla karşılaşabilmektedir. Ankara'nın gidebildiğim bazı köylerinde kadınlarla konuşurken, onların bir hayvan keserlerse etinin yenilip yenilmeyeceğini sorduğumda onlardan hep şu yanıtı alı- yordum: "Kadın keser mi evladım? Erkekler dururken ka- dının kesmesi günahtır. Kadın keserse eti yenmez." Karslı bir erkek köylü, görüşmemizde kadının kestiği etin yenmeyeceğini belirtmiştir. Neden olarak da kadının âdet görmesini göstermiştir. Aynı köylü, zaruret hallerinde kadının kestiği etin yenebileceğini ifade etmiştir. Örneğin dağ başında bir koyun, keçi ölüyor ya da yaralanmıştır, öl- mek üzeredir. Bu durumda kadın bacağının arasına odun koyarak kesebiliyormuş. Eğer kadın, koyunu kestirecek bir erkek bulamamışsa orada bulunan bir erkek çocuğu ya- nına alıp kendi kolundan erkek çocuğu tutturarak kesebil- mektedir. Erkek çocuğun sünnetli olması gerektiğini belirten köylü, sünnetli yoksa, sünnetsiz bir çocuğun kadının ko- lundan tutarak kesebileceğini söylemiştir. Ankara'nın "Yakacık" köyünden bir" köylü ise hayvanı kesecek bir erkek bulunmadığı zaman kadının besmele çe- kerek kesebileceğini belirtmiştir. Elazığ'ın Işıktepe (Kıçan) ve Yenibahçe (Geri) köyle- rinde erkek varken kadının hayvan kesemeyeceği geleneği vardır. Zaruret halinde ise kadın sünnetli bir erkek çocuğu bulup onun elinden tutarak kesebilmektedir. Oysaki erkek varken kadının hayvan kesmesi günah sayılmaktadır. Işık- tepe köyünde yaşlı bir kadınla görüşürken, genç kadınla- rın hayvan kesmesinin haram sayıldığını öğrendik. Aynı Kadının Kestiği Hayvanın Eti Yenmez mi? 227 kadın, kendisi gibi 60-65 yaşlarındaki yaşlı kadınların ke- sebileceğini belirtmiştir. Çünkü yaşlı kadınlar besmele çekmeyi unutmaz ve âdet görme onlarda görülmez düşün- cesi egemen olmaktadır. Genç kadınların acıma duygusu çok olduğu için bes- mele çekmeyi unutabilirlermiş. Çorum, Nevşehir, Afyon gibi illerin köylüleriyle görüştüğümde aynı inancın yaygın- lığına tanık oldum. Karadeniz bölgesinin bazı yörelerinde ise böyle bir geleneğin yaygın olmadığı söylenebilir. O halde şimdiye değin açıklamalarımızda kadının kes- tiği hayvanın etinin yenilemeyeceği inancının dinsel kay- naklı olduğu görülmektedir. Çünkü onun kestiği etin yen- meyeceği "günah", "haram" gibi dinsel ifadelerle açıklan- maktadır. Bu nedenle çeşitli fıkıh kitaplarında konunun nasıl yer aldığını öğrenmek istedik. Dürer-Molla Hüsrev- sayfa 278, zebayih bahsinde ka- dının, sünnetsizin ve dilsizin besmele ile hayvan kesmesi- nin caiz olduğu belirtilmektedir. Sadece puta tapan, mecu- si (ateşe tapan) ve mürtedin (Müslüman olup sonradan dinden çıkan) kestiği hayvanın etinin yenilemeyeceği ifade edilmektedir. Hatta, Hıristiyan ve Musevilerin bile kestiği hayvanın eti yenir. Yeter ki bir kimse bir dine mensup olsun. Yalnız- ca bunların kurban kesmeleri mekruhtur (Dürer- sayfa 271, c. 1). Ibni Abildin -Reddül Muhtar- s. 259'da kadının kestiği etin helal olduğu bildirilmektedir. Yine eski bir eserde, ke- senin ehli zekât olması ve besmele çekmesi koşulu arandı- ğı bildirilmektedir. Aynı eserde kesenin erkek olmasının, sünnetli olmasının şart olmadığı belirtilmektedir (Mehmet Zihni- Nemetül islam, s. 120, vd). Yine Ebdürül Muhtar- Alaaddin Haskefi'de, sayfa 366, c. 2'de kadının, çocuğun, delinin hayvan kesmelerinin caiz olduğu belirtilmektedir. Önemli olan, bu kimselerin Müs- 228 Türk Ailesi Antropolojisi lüman olmalarıdır. Besmele çeken ve kesme işini güzel bir biçimde yapan, buna aklı eren kimse (yani hayvanın canı- nı acıtmadan, ona eziyet çektirmeden kesme) kadın ya da çocuk olsun kesebilir. O halde çeşitli fıkıh kitaplarındaki açıklamalardan an- laşıldığına göre dinsel olarak kadının bir hayvanı kestiğin- de etinin yenilmeyeceğine değin bir hüküm yoktur. Tam tersine, kadının kestiği etin yenilebileceği belirtilmektedir. Kesme işleminin bir erkek işi olduğu, kadının yumu- şak, güçsüz bir yaratık olduğu için bu işlemi yapamayacağı inancı da yaygın olmakla birlikte, konuya yanlış olarak dinsel bir nitelik verilmiştir. Basit ve ilkel toplumlarda işbölümü, cinsiyet ayrımına göre bir kesinlik göstermektedir. Yani, biyolojik etmen, iş- bölümünün belirlenmesinde rol oynamaktadır. Belirli işle- ri kadın, belirli işleri erkek yapar, işte hayvan kesme ve hayvan öldürme işi de erkeklerin yapacağı iş olarak nite- lenmiştir. Bu nedenle örneğin avcılık, bir erkek işidir. Ka- dınlar avcılık yapmaz. Toplumumuz da ilkel toplum olma- makla birlikte, öteden beri avcılık yapmak ve hayvan kesmek gibi görevleri erkeğin işi saymıştır. Çünkü, kan akıtmanın erkek işi olduğu inancı yaygındır, işte böyle cinsiyete dayanan bir iş bölümüne, toplumumuzda dinsel bir nitelik verildiği görülmektedir.