Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Nisan 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Cumhuriyetin İlanı ve 1924 Anayasası
İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Ağustos 1923’te Lozan Antlaşmasını imzalamış ve daha sonra ülkenin bağımsızlığı çalışmalarını sonuçlandırmıştır.
1921 Anayasasının getirdiği ulusal egemenlik ilkesi ve sonraları alınan bir kararla 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilan edileceğine işaretti.Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edildi ancak cumhuriyetin ilanı yeni bir anayasa ile değil 1921 Anayasasında yapılan birtakım düzenlemelerle olmuştur.Bu düzenlemeler şöyledir.
“Anayasa değişikliğinin en temel ve belirleyici niteliği “Türkiye Devleti’nin hükümet rejimi Cumhuriyet’tir” ibaresidir.
“Türkiye Devleti’nin cumhurbaşkanı TBMM tarafından ve TBMM üyeleri arasından, bir seçim dönemi için seçilir. Tekrar seçilmeye cevaz verilmiştir.”
“Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nun kuruluş ve göreve başlayış şeklini de düzenleyen bu anayasa değişikliklerine göre, başbakan, cumhurbaşkanı tarafından ve TBMM üyeleri içinden seçilir. Bakanlar kurulu cumhurbaşkanı tarafından meclisin onayına sunularak göreve başlar.”
Bu yapılan anayasa değişiklikleri ile meclis hükümeti sisteminden parlamenter sisteme geçiş sürecinde çok önemli mesafe katedilmiştir ve parlamenter sisteme geçiş süreci 1961 Anayasası ile tamamlanmıştır.
İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçilmesinden sonra, yeni bir anayasanın oluşturulması gereği ortaya çıkmıştır.1876 Kanun-i Esasi ve 1921 Teşkilat-ı Esasiye o günkü ihtiyaçlara cevap veremeyince yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulmuş ve cumhuriyetin ilk anayasası olan 20 Nisan 1924 Anayasası yürürlüğe girmiştir.
Bu anayasanın temel özellikleri 1921 Anayasası döneminde yaşanan “anayasal ikililik” süreci 1924 Anayasasının kabulü ile sona erdirilmiştir.
1924 Anayasası sert bir anayasaydı. Meclis üye tam sayısının en az üçte biri anayasada değişiklik önerisinde bulunabiliyor, üye tam sayısının en az üçte ikisinin ise değişiklik yönünde oy kullanması gerekiyordu. Anayasanın birinci maddesinde yer alan ve devlet biçiminin cumhuriyet olduğuna ilişkin ilkede değişiklik yapılamıyor, değişiklik yapılması bile önerilemiyordu. Ayrıca anayasanın üstünlüğü esas kabul edilerek kanunların anayasaya aykırı olamayacağı ilkesi kabul ediliyordu.
1924 anayasasında anayasanın üstünlüğü ilkesi vurgulanmış ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu, Türk milletini ancak TBMM’nin temsil ettiği ve millet adına egemenlik hakkını yalnız onun kullanacağı belirtilmiştir. Saltanat ve hilafet yerine TBMM gösterilmiştir. 1924 anayasası yargı yetkisinin ulus adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı düzenlemiştir. Ayrıca cumhurbaşkanına bir çok yetki verilmiştir. Örneğin; cumhurbaşkanının devletin başı olması, gerekli durumlarda meclise ve bakanlar kuruluna başkanlık etmesi, karşı imza ilkesi ve meclis tarafından kabul edilen yasaların yeniden görüşülmesi için meclise geri gönderilmesi.
1924 anayasasının meclis hükümeti ve parlamenter rejim arasında karma bir sistem kurduğu söylenebilir. 1924 anayasasının meclis hükümetini andıran yönleri Türk milletini ancak TBMM temsil eder ve millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Yasama yetkisi ve yürütme gücü TBMM’de belirir ve onda toplanır maddesiyle meclis hükümeti her zaman denetleyebileceği ve düşürebileceği halde hükümetin meclisi feshetme yetkisi yoktur. Parlamenter sistemi andıran yönleri ise meclis yasama yetkisini kendi kullandığı halde yürütme yetkisini ancak cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanabilir. Buna göre yürütme yetkisi teorik olarak mecliste bulunmakla beraber meclisin yürütme işlemlerini bizzat yapması söz konusu değildir. Bu sistemi anayasacılar kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı sistemi olarak adlandırmaktadır.
1924 anayasasının 1921 anayasasından farkı, 1924 anayasasında kısa da olsa yargı ve haklar bölümleri vardır. Örneğin; yargıç bağımsızlığı, yargıç güvencesi, yargılamanın açıklığı, savunma hakkı gibi. 1924 anayasasında idari bölümün ve yerel yönetimle ilgili hükümler çok kısaltılarak çeşitli hükümlere atılmış ve 1921’den farklı olarak vilayet işlerinin yetki genişliği ve görev ayrımı esasına göre yürütüleceği belirtilmiştir.
1921 anayasasında başbakan ve bakanların bu sıfatları kazanmaları meclisin onay vermesine bağlıydı. 1924 anayasasında ise farklı bir düzenlemeye gidilmiş ve başbakan ve bakanların cumhurbaşkanının atamasıyla göreve başlayacakları ve sıfatlarını kazanacakları hükmü yer almıştır.
1924 anayasası yedi defa değişikliğe uğramıştır. 1924 anayasasının getirdiği en önemli yeniliklerden biri laiklik ilkesidir. 10 Nisan 1928 yılında “Devletin dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkarılmıştır. 1937 yılında yapılan ikinci bir değişiklik ile de laiklik ilkesi anayasaya dahil edilmiştir. 1931 yılındaki değişiklik bütçenin mali yıl başlamadan en az üç ay önce TBMM’ye verilmesi zorunluluğunu getirmiştir. 1934 yılındaki değişiklik ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. 1937 yılındaki değişiklik ile CHP’nin altı ilkesi anayasaya geçirilerek anayasa hükmü şekline getirilmiştir. 1945’de Osmanlıca kelimeleri yeni Türkçe’ye çeviren anayasa ikinci değişiklikle yeniden eski Osmanlıca’ya döndürülmüştür.

Tüm bu değişikliklere rağmen başka bir anayasaya gereksinim duyulmasının sebebi 1924 anayasasının aslında demokratik bir ruha sahip olmakla beraber demokratik geleneklerin henüz sağlam bir şekilde yerleşmemiş olduğu bir ülkede çok partili hayatın aksamadan işlemesini sağlayacak hukuki güvencelerden yoksun olmasıydı. Ayrıca kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyecek bağımsız bir yargı mekanizmasının varlığına sahip bir anayasa değildi. 27 Mayıs 1960 müdahalesi ile iktidara geçen Milli Birlik Komitesi kabul ettiği 1 sayılı kanunla 1924 anayasasının bir çok hükümlerini değiştiren geçici bir anayasa düzeni kurmuştur. Bu anayasaya göre Milli Birlik Komitesi TBMM’nin yetkilerine sahiptir. Komite yasama yetkisini bizzat, yürütme yetkisini de kendi seçtiği bakanlar eliyle kullanacaktır. Bakanları devlet tayin etmektedir. M.B.K. bakanları denetleme ve istediği takdirde azletme yetkisine sahiptir. Geçici anayasanın meydana getirdiği devlet başkanlığı makamı cumhurbaşkanı, başbakan, başkomutan ve M.B.K. başkanlığı yetkilerini kendisinde birleştirmiştir.
Yetki ve ayrıcalıklarla donatılan M.B.K. kamu kanaatinin en iyi şekilde temsil edileceği bir kurulun anayasayı hazırlaması gerektiği fikrinde birleşmiş ve siyasal parti temsilcileri yargı organları üyeleri, üniversite üyeleri, barolar, sendikalar, ticaret odalar ve basın üyelerinden oluşan bir temsilciler birliği oluşturmuştur. Bu meclis içinde ayrıca seçimle iş başına gelen ve M.B.K. tarafından atanan üyeler de mevcuttur. M.B.K. ve temsilciler meclisinden oluşan kurucu meclis hazırlamış olduğu anayasayı 9 Temmuz 1961’de halk oyuna sundu. Anayasa tasarısının kabulü ve Ekim 1961 seçimleri neticesinde toplanan TBMM böylece 25 Ekim 1961’de geçici anayasal sürece ve dolayısıyla M.B.K. iktidarına son verdi.
SİLENTİUM EST AURUM