Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Nisan 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
1924 Anayasası
1. 1924 Anayasası, kurtuluş savaşını yürüten Birinci Meclis tarafından değil, İkinci Meclis tarafından yapılmıştır.
2. 1924 Anayasası katı bir anayasadır.
3. İlk şekline göre devletin resmî dini var idi; o da İslam diniydi. Bu hüküm 1928’de Anayasada çıkarılmış yerine lâiklik ilkesi 1937 yılında konulmuştur.
4. CHP’nin “altı umde”si, veya Atatürkçülüğün ilkeleri olarak bilinen ilkeler 1937 yılında Anayasaya dahil edilmiştir.
5. 1924 Anayasası göre Cumhurbaşkanının görev süresi, yedi yıl değil, TBMM’nin secim devresi (yani 4 yıl) kadardır. Ancak seçilen Cumhurbaşkanı tekrar seçilebilir.
6. 1924 Anayasası, bir karma hükûmet sistemi benimsemiştir ki buna “kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı sistemi” ismi verilmektedir.
7. 1924 Anayasası olağanüstü mahkeme kurulmasını yasaklamamış ve “kanunî hâkim ilkesi”ni tam olarak kabul etmemiştir.
8. 1924 Anayasası, temel hak ve hürriyetler alanında tabiî hak doktrininden esinlenmiştir.
9. Cumhuriyet döneminde çok partili hayata 1946 yılında Demokrat Partinin kurulmasıyla geçilmiştir.
10. 1924 Anayasası, “çoğulcu” değil, “çoğunlukçu demokrasi anlayışı”na sahiptir.
11. 1924 Anayasasının dili 1945 yılında öz Türkçeleştirildi, ama 1952 yılında eski metin tekrar yürürlüğe konuldu.
12. Cumhuriyet döneminde iktidar değişimi 1950 seçimleriyle olmuştur. 13. 1924 Anayasasına, 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle son verilmiştir.
  • Karma hükümet sistemi benimsenmiştir. Karma hükümet sistemi, meclis hükümet sistemi ile parlamenter hükümet sistemine geçiş arasındaki süreçtir.
  • Cumhuriyetin ilanı ile birlikte kabine sistemi oluşmuştur.
  • Anayasa sertliği söz konusudur: Anayasanın değişikliği konusuna ilişkin prosedür ayrıntılı işlenmiş ve bazı şartlara bağlanmıştır. Kanunların anayasaya aykırı olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Fakat 1961 anayasasına kadar geçen sürede kanunların anayasaya uygunluğuna ilişkin bir yargısal denetim mekanizması mevcut olmadığından, anayasa ihlali sıkça görülmüştür.
  • Laiklik: Öncelikle 1928 yılında “Devletin dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkartılmış ve 1937 yılında da 6 Atatürk ilkesi anayasaya alınmıştır.
  • Kamu Hürriyetleri: Tabii Hak ilkesi kabul görmüştür. Bu ilke ile hürriyetin tanımı yapılmış ve sınırı çizilmiştir. Denetim mekanizmansın yokluğu dolayısıyla meclis tarafında sıkça çıkarılmıştır.
  • Çoğunlukçu demokrasi anlayışına sahiptir.
  • 1946 yılından itibaren çok partili siyasi hayat kabul edilmiştir.
  • 1946 yılından itibaren tek dereceli seçim sistemi benimsenmiştir.
  • Parlamenter sistemin ayırıcı özelliği; yürütme organın, yasama organından kaynaklanması ve ona karşı sorumlu olması.
  • Önce 1924 Anayasasının resmî adının “Anayasa” değil, “Teşkilât-ı Esasiye Kanunu” olduğunu hatırlatalım. 1924 Anayasası ikinci dönem TBMM tarafından üçte iki çoğunlukla 20 Nisan 1340 (1924) günü kabul edildi.
Anayasanın Üstünlüğü.
Öncelikle belirtelim ki, 1924 Anayasası, 1876 Kanun-u Esasîsini ve 1921 Anayasasını açıkça yürürlükten kaldırıyordu (m. 104 ). Böylece 1921 Anayasası döneminde yaşanan “ikili anayasal düzen” son buluyordu. “Anayasanın üstünlüğü ilkesi” 1924 Anayasasının 103’üncü maddesinde açıkça ilân edilmiştir. Ancak bu dönemde kanunların Anayasası uygunluğunu denetleyecek bir Anayasa Mahkemesi yoktur. Yargıtay ve Danıştay da kanunların Anayasaya uygunluğunu denetleme yetkisini kendilerinde görmemiştir. Bu nedenle, 1924 Anayasası döneminde anayasanın üstünlüğü ilkesinin pratikte büyük ölçüde etkisiz kaldığı söylenebilir.

Anayasanın Katılığı.
1924 Anayasası “katı” bir anayasadır. 1924 Anayasasının 102’nci maddesine göre, Anayasa değişikliği teklifi, TBMM üye tamsayısının en az üçte biri tarafından verilmeli ve Meclis üye tamsayısının en az üçte ikisi tarafından kabul edilmelidir. Anayasa değişikliği sürecinde Cumhurbaşkanına tanınan bir yetki (onay, veto vs.) yoktur. Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğuna ilişkin Anayasanın birinci maddesinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez (m. 102 /son).

Hükümleri.
1924 Anayasası 6 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde “genel hükümler” (madde 1-8); ikinci bölümde “yasama” (madde 9-30), üçüncü bölümde “yürütme” (madde 31-52); dördüncü bölümde “yargı” (madde 53-67), beşinci bölümde “temel hak ve hürriyetler” (madde 68-88); altıncı bölümde ise “değişik konular” düzenlenmiştir.

Genel Hükümler.

Anayasanın “genel hükümler (ahkam-ı umumiye)” başlıklı birinci faslında şu hususlar hükme bağlanmıştır:
Devlet Şekli.
1924 Anayasasının 1’inci maddesine göre, “Türkiye Devleti bir Cumhûriyettir”. Keza devlet şeklinin cumhuriyet olduğu hükmünün değiştirilmesi 102’nci maddeyle yasaklanmıştır.
Din/Lâiklik.
1924 Anayasasının ilk şekline göre, “Türkiye Devletinin dini, Din-i İslamdır” (m. 2 ). Bu hüküm Anayasadan 1928 yılında çıkarılmış; yerine 1937 yılında “lâiklik ilkesi” konulmuştur.
Egemenlik .
1924 Anayasasının 3’üncü maddesine göre, “hâkimiyet bilâ kayd-ü-şart milletindir”. Yani 1924 Anayasasında da millî egemenlik ilkesi kabul edilmiştir.
“Altı Umde”.
Cumhuriyet Halk Partisinin “altı umde”si (Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, lâiklik ve inkılâpçılık) 1937 yılında yapılan bir Anayasa değişikliğiyle 1924 Anayasasının 2’nci maddesine ilâve edilmiştir.
Yasama Organı. Kuruluşu.
Yasama yetkisini TBMM kullanmaktadır. TBMM tek meclisli bir parlâmentodur. TBMM millet tarafından seçilen mebuslardan oluşur (m.9). Mebus (milletvekili) sayısı Anayasada belirtilmemiştir. Mebus seçilebilmek için otuz yaşını bitirmiş olmak gerekir (m.10). Seçme hakkına sahip olmak için baştan 18 yaşını doldurmuş olmak yeterli iken, bu sınır 1934’te 22’ye yükseltilmiştir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1934 yılında tanınmıştır (m.10). Seçimler dört yılda bir yapılır (m.13). Mebuslar, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığına sahiptir (m.17).
Kanun Yapma.
Kanun yapma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir (m.26). Meclisçe kabul edilen kanunların Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekir. Ancak Cumhurbaşkanının mutlak veya zorlaştırıcı bir veto yetkisi yoktur. Cumhurbaşkanına sadece geciktirici bir veto yetkisi tanınmıştır. Cumhurbaşkanı 10 gün içinde kanunu ya onaylamalıdır, ya da “bir daha müzakere edilmek üzere” Meclise iade etmelidir. Meclise bu şekilde iade edilen bir kanun, meclis tarafından tekrar kabul edilirse, Cumhurbaşkanı onu ilân etmek zorundadır (m.35). Burada ekleyelim ki, 1924 Anayasası kanunları “tefsir etme (yorumlama)” yetkisini de TBMM’ne vermiştir. Buna hukukun genel teorisinde “yasama yorumu” denir.
Yürütme Organı.
1924 Anayasasına göre, yürütme organı ikili yapıdadır. Bir tarafta Cumhurbaşkanı, diğer tarafta ise “İcra Vekilleri Heyeti ” vardır.
a) Cumhurbaşkanı.- 1924 Anayasasının 31’inci maddesine göre, Cumhurbaşkanı (Reisicumhûr) Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim devresi (yani kural olarak 4 yıl) için seçilir. Seçilen Cumhurbaşkanı tekrar seçilebilir. Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı sayıda ve semboliktir. Anayasanın 39’uncu maddesine göre, Cumhurbaşkanının ısdar edeceği bütün kararların Başbakan ve ilgili bakan tarafından imza edilmesi gerekir. Yani 1924 Anayasası karşı-imza kuralını mutlak olarak kabul etmektedir. Cumhurbaşkanının siyasal sorumluluğu yoktur. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı sadece “hıyanet-i vataniye halinde Büyük Millet Meclisine karşı mesuldür” (m.41). Cumhurbaşkanının ısdar edeceği diğer işlemlerden doğabilecek sorumluluk başbakan ve ilgili bakana aittir (m.41).
b) İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu).- 1924 Anayasasının 44’üncü maddesine göre, Başvekil (Başbakan), Cumhurbaşkanı tarafından ve Meclis üyeleri arasından tâyin olunur. Diğer vekiller (bakanlar) Başvekil tarafından, Meclis üyeleri arasından seçilerek hepsi Cumhurbaşkanı tasdiki ile Meclise arzolunur. Hükûmet bir hafta içinde programını Meclise sunmak ve güvenoyu (itimat) istemek zorundadır. Vekiller, Başvekilin başkanlığında İcra Vekilleri Heyetini oluşturmaktadır (m.45). 1924 Anayasasının 46’ncı maddesinde, İcra Vekilleri Heyetinin, Hükûmetin genel siyasetinden müştereken sorumlu olduğu (kolektif sorumluluk) ve keza vekillerin de kendi salâhiyeti dairesindeki icrâattan münferiden sorumlu oldukları (bireysel sorumluluk) öngörülmüştür. Özetle, 1924 Anayasası sisteminde, yürütme organının, gerek Cumhurbaşkanı, gerek Bakanlar Kurulu kanadı parlâmenter sistemin genel ilkelerine uygun olarak düzenlenmiştir.
Hükümet Sistemi:
Kuvvetler Birliği ve Görevler Ayrılığı Sistemi - 1924 Anayasası, meclis hükümeti ile parlâmenter sistem arasında karma bir hükümet sistemi kurmuştur. Gerçekten de 1924 Anayasasında her iki hükümet sistemini çağrıştıran özellikler vardır:
1. 1924 Anayasasında bulunan meclis hükümeti sistemine benzeyen yönler şunlardır:
(a) 1924 Anayasasına göre, TBMM milletin yegâne ve hakîkî temsilcisi olup Millet nâmına hâkimiyet hakkını kullanır (b) Anayasasına göre ise, yasama ve yürütme kuvvetleri Büyük Millet Meclisinde belirir ve toplanır (c) 1924 Anayasasına göre, Meclis, Hükümeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir (m.7/2). Buna karşılık hükümetin meclisi feshetme yetkisi yoktur.
2. Ne var ki, 1924 Anayasasının bazı yönleri de parlâmenter sistemin özelliklerine benzemektedir: (a) Bir kere TBMM, yasama yetkisini kendi kullanabileceği halde (m.6), yürütme yetkisini ancak kendi seçeceği bir Cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği İcra Vekilleri Heyeti (=bakanlar kurulu) eliyle kullanabilir (m.7). Yani, TBMM yürütme yetkisine teorik olarak sahip olmakla birlikte, yürütme fonksiyonunu bizzat yerine getiremez. (b) 1924 Anayasasının benimsediği hükümetin kurulması usûlü tamamıyla parlâmenter hükümet sistemi modeline uygundur. Yukarıda gördüğümüz gibi, 1924 Anayasasının 44’üncü maddesine göre, Başbakan Cumhurbaşkanı; diğer bakanlar da Başbakan tarafından seçilmektedir. Bu şekilde seçilen Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı tarafından “tasdik” edilmekte ve Meclisin güvenine sunulmaktadır. (c) Nihayet, parlâmenter hükümet sisteminin temel ilkelerinden biri olan “hükümetin kolektif sorumluluğu” ilkesi, 1924 Anayasasının 46’ncı maddesinde açıkça kabul edilmiştir.
Özetle, 1924 Anayasasının kurduğu hükümet sistemi, bazı yönleriyle meclis hükümeti sistemine, diğer bazı yönleriyle de parlâmenter sisteme benzemektedir. Bu nedenle, 1924 Anayasasının bir “karma sistem” kurduğu söylenmektedir. Bu sisteme de “kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı sistemi” ismi verilmektedir. Gerçekten de yukarıda görüldüğü gibi, yasama ve yürütme kuvvetleri teorik olarak birleşmiştir ve bunlar Mecliste toplanmıştır (m.5). Ancak, Meclis sahip olduğu yürütme kuvvetini bizzat değil; Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu marifetiyle kullanabilmektedir. Yani yürütme görevi veya fonksiyonu meclise değil, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna aittir. Özetle, kuvvetler bir, ama görevler veya fonksiyonlar ayrıdır.
Yargı Organı.
1924 Anayasasının 8’inci maddesine göre, yargı yetkisi, millet nâmına, usûlü ve kanunu dairesinde bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır. Yargı “kuvve-i kazaiyye (yargı kuvveti)” başlıklı dördüncü fasılda düzenlenmiştir (m.53-67). Bu faslın 61 ilâ 67’nci maddeleri “Divan-Âli (Yüce Divan)”ye ilişkindir. Divan-Âli, görevlerinden dolayı bakanları, Şura-yı Devlet (Danıştay) ve Temyiz Mahkemesi (Yargıtay) üyelerini yargılamak üzere kurulmuştu. 11 üye Yargıtay ve 10 üye ise Danıştay tarafından kendi üyeleri arasında seçiliyordu. 1924 Anayasası yüksek mahkemeleri düzenlememiştir. Şura-yı Devlet (Danıştay), yargı bölümünde değil, yürütme bölümünde düzenlenmiştir (m.51). Keza nizamnamelerin (tüzüklerin) kanunlara aykırılığını denetlemek görevi Şura-yı Devlete değil, Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir (m52/3). 1924 Anayasası, kanunların Anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevli bir Anayasa Mahkemesi kurmamıştır. Dahası 1924 Anayasası, kanunların yorumlanması yetkisini mahkemelere değil, yasama organına vermiştir (m.26). (Buna “yasama yorumu” denir).
1924 Anayasası hakimlerin bağımsızlığı ilkesini tanımıştır (m.54). Ancak bunu sağlamak için gerekli güvenceleri öngörmemiştir. Keza 1924 Anayasası Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu benzeri bir bağımsız kurul da yoktur. Anayasa, yargılamanın aleniliği ilkesini tanımıştır (m.58).
1924 Anayasasında yargı ile ilgili bazı önemli eksiklikler vardır. 1924 Anayasası, olağanüstü mahkeme kurulmasını yasaklamamaktadır. Yani “kanunî hâkim ilkesi” veya “doğal yargıç ilkesi” denen ilke Anayasada kabul edilmemiştir. Doğal yargıç ilkesi, kişilerin suç işledikleri tarihte mevcut olan normal mahkemeler tarafından yargılanmalarını, suçtan sonra sırf o kişileri yargılamak için özel mahkemeler kurulmamasını öngören bir ilkedir. Uygulamada da olaydan sonra kurulan İstiklal Mahkemeleriyle bu ilke ihlâl edilmiştir. Bu bakımdan 1924 Anayasası, kanunî hâkim ilkesini eksiksiz kabul eden 1876 Kanun-u Esasîsinden (m.89) çok daha geridir. Burada ayrıca belirtelim ki 1924 Anayasasında yargıya ilişkin getirilen sınırlı sayıdaki güvence de kanun koyucu karşısında etkili değildir; çünkü, 1924 Anayasası getirdiği güvencelerin ancak “kanun dairesinde” geçerli olduğunu hüküm altına almıştır (örneğin 8, 53, 55, 56).
Temel Hak ve Hürriyetler .
1924 Anayasası, “Türklerin Hukuk-u Ammesi (Türklerin Kamu Hakları)” başlığı taşıyan beşinci faslında düzenlemiştir (m.68-88). 1924 Anayasası, temel hak ve hürriyetlerin felsefî kökeni ve sınırları konusunda 18’inci yüzyıl filozoflarının geliştirdikleri tabiî hak doktrinini benimsemiştir. 1924 Anayasasında şu temel hak ve hürriyetler ve ilkeler kabul edilmiştir: Eşitlik ilkesi (m.69), kişi dokunulmazlığı, kişi güvenliği (m.72), işkence ve eziyet yasağı (m.73), mülkiyet hakkı (m.74), din hürriyeti (m.75), konut dokunulmazlığı (m.76), basın hürriyeti (m.77), seyahat hürriyeti (m.78), sözleşme (akit) hürriyeti, çalışma hürriyeti, mülk edinme ve tasarrufta bulunma hürriyeti, toplanma hürriyeti, dernek (cemiyet) kurma hürriyeti, şirket kurma hürriyeti (m.70, 79), eğitim hürriyeti (m.80), haberleşmenin gizliliği esası (m.81), dilekçe hakkı (m.82), vicdan hürriyeti, düşünce hürriyeti, söz hürriyeti (m.72). Dikkat edilirse tüm bu hak ve hürriyetler “negatif statü hakları” niteliğindedir. 1924 Anayasa koyucusu, sosyal ve ekonomik haklar akımına yabancı kalmıştır. 1924 Anayasası, sosyal devlet anlayışından uzak, klasik, liberal bireyci bir felsefeye sahiptir. Anayasada bazı siyasal haklar da tanınmıştı. Mebus seçme ve seçilme hakkı (m.10, 11), vatandaşlık hakkı (m.88), devlet memuriyetine girebilme hakkı (m.92), Türkiye Büyük Millet Meclisine başvurabilme hakkı (m.82) gibi. Temel hak ve hürriyetlere ilişkin şunu özellikle belirtelim ki, 1924 Anayasası, tanıdığı temel hak ve hürriyetler için yargısal güvenceler getirmemiştir
1924 Anayasasının Demokrasi Anlayışı.
1924 Anayasası, “çoğulcu” değil, “çoğunlukçu demokrasi” anlayışına sahipti. Çoğunlukçu demokrasi anlayışına göre, çoğunluğun yönetme hakkı mutlaktır; bu hak azınlık hakları vb. nedenlerle sınırlandırılmamalıdır. Bunu, Anayasanın hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir (m.3) ve TBMM milletin tek ve gerçek temsilcisi olup millet namına hakimiyeti hakkını kullanır (m.4) diyen hükümlerinden anlıyoruz. Bu hükümler doğrultusunda Meclisin iradesinin sınırsız olduğunu ve Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran parti veya grup istediğini yapmakta serbest olduğunu söyleyebiliriz. 1924 Anayasasında tanınan hak ve hürriyetlerin yargısal güvencelerinin olmaması, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasının ölçütlerinin gösterilmemiş bulunması, keza bu dönemde bir Anayasa Mahkemesinin kurulmamış ve yargı bağımsızlığının tam anlamıyla sağlanamamış olması gibi hususlar da çoğunlukçu demokrasi anlayışının pekişmesine, azınlık haklarının korunamamasına yol açmıştır.
“1945 Anayasası ”.
20 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, 1945 yılında, dönemin öz Türkçecilik akımına uyularak, 10 Ocak 1945 tarih ve 4695 sayılı Kanunla (Resmî Gazete, 15 Ocak 1945, Sayı 5905), “mana ve kavramda bir değişiklik yapılmaksızın Türkçeleştirilmiştir. İşte 1924 Anayasasının 1945’te öz Türkçeleştirilen bu metnine “1945 Anayasası” ismini verebiliriz. Demokrat Parti iktidarı döneminde ise, 1952 yılında, 24 Aralık 1952 tarih ve 5997 sayılı Kanunla (Resmî Gazete, 31 Aralık 1952, Sayı 8297), 1945’te Türkçeleştirilen metin yürürlükten kaldırılarak, 24 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilât-ı Esasîye Kanunu tekrar yürürlüğe konmuştur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM