1982 Anayasası 1961 anayasasına göre daha “katı” bir niteliktedir.
Bütün anayasalarda olduğu gibi 82 anayasasında da geçici hükümler vardır.Normal yönetime geçiş için bir süreç öngörülmüştür.83 halkoylamasıyla direk sivil hayata geçilmemiştir.Bunun için tedricen (yavaş yavaş) bir geçiş uygun görülmüştür.Ve böylece bir müddet daha sivil hayat denetlenmiştir. 1980-1983 arasında doğrudan doğruya askeri yönetim 1983’ten sonra ise metinlerin öngördüğü süreyle bir geçiş süreci yaşanmıştır.M.G.K. başkanı Kenan Evren’in Cumhurrbaşkanı olmasıyla sivil hayat denetim altında tutulabilecekti.
1982 anayasası Otorite –hürriyet dengesinde otoritenin ağırlığını arttırmıştır.
61’e tepki olarak otoriteyi arttırmak için kişi özgürlükleri alabildiğine artırılmıştır.1961 anayasası 11.maddesinde kişi hak ve hürriyetlerinin güvence altına alındığı görülür.1971’de bu madde değişmiş olsa bile yine de sınırlayıcı bir formül içermesi zordur.Fakat 1982 anayasası 13.maddesi son fıkrasında tüm hak ve hürriyetleri sınırlayıcı bir maddedir.
1982 anayasası devlet yapısı içinde yürütme organını güçlendirmiştir.
Yürütmede Cumhurbaşkanının yetkileri oldukça güçlendirildi. Ayrıca başbakanın yetkileri de 61’e göre oldukça güçlendirildi.
1982 Anayasası 1961 Anayasasına Oranla Daha Az katılmacı bir demokrasi modelini benimsemiştir.
1982 Anayasası katılmacı demokrasi anlayışını benimsemiş ve belli ölçüde depolitizasyonu amaçlamıştır.Bu amaç anayasanın çeşitli hükümlerine yansımıştır.Bunlar:
a) Siyasi Partilerin teşkilatlanması üzerine yasaklar
b) Siyasi partilerin tüzel kişilerle olan ilişkileri üzerine yasaklar.
c) Siyasi amaçlı direnişler üzerine yasaklar.
d) Dernekler üzerine yasaklar.
e) Dernek gösteri yürüyüş ve toplantıları üzerine yasaklar
f) Kamu kurumları üzerine yasaklar
e) Son olarak da TBMM seçim dönemi 5 yıla çıkmış ve en fazla bir ara seçim yapılabileceği esası konmuştur.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasi partilerle işbirliğinde bulunmalarını ve siyasi faaliyete girmelerini yasaklayan bu hükümlerin hemen tümü 1995’teki anayasa değişikliği ile kaldırılmıştır.
1982 anayasasının değişik 68 maddesindeki yasaklar daha detaylı incelenirse siyasal parti faaliyetleri açısından şu sınırlamaları getirdiği anlaşılır:
aa) Devletin ülkesi ve milleti ile bütünlüğü
bb) Cumhuriyet İlkesi:Bu ilke monarşik partileri yasaklamaktadır.
cc) Demokratik Devlet Düzeni:AY.madde 68’de yer alan insan hakları millet egemenliği ve demokratik devlet ilkeleri insan haklarına dayanan hürriyetçi çok partili demokrasiyi reddeden ve diktacı partileri yasaklamaktadır.
dd) laiklik ee)Sınıf veya Zümre diktatörlüğünün yasaklanması
1982 anayasası siyasal partilere devlet yardımından bahsetmemiştir.
1-1982 Anayasasının temel haklar konusundaki yaklaşımı:
1961 anayasasının “insan haklarına dayalı” deyiminin yerine 1982 anayasası “insan haklarına saygılı” deyimini kullanmıştır.Bu iki deyim arasında bir anlatım farkı ötesinde temel bir anlam ve yaklaşım farkı olduğunu savunmak güçtür.
2-Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması:
1982 Anayasasının temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması konusunda kabul ettiği temel kural bazı noktalardan 1961 anayasasının benimsediği sisteme benzemekte,bazı noktalardan ise ondan ayrılmaktadır.Benzer unsurlar sınırlamanın “Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması” ve “kanunla” yapılmasıdır.1961 anayasası genel olarak her temel hak ve hürriyetin hangi sebeplerle sınırlanabileceğini o hürriyetle ilgili maddede belirtilmiş fakat bunun yanında 11.maddenin 2.fıkrasında “kanun; kamu yararı, genel ahlak, kamu düzeni ,sosyal adalet ve milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz”hükmüne yer vermiştir.
1982 anayasasının 13.maddesindeki düzenleme bu tartışmaya kesin olarak son verme amacını güder görünmektedir.Görülüyor ki maddenin son fıkrası genel sınırlama sebeplerinin temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerli olduğunu ifade eder. Böylece 1982 anayasası 1961 anayasasının hürriyetlerin sınırlandırılması konusunda kabul ettiği “kademeli sistem” den uzaklaşmıştır. Bunun sonucu olarak her temel hak ve hürriyet kendisine özgü niteliğine ve özelliklerine bakılmaksızın 13.maddede gösterilen sebeplerden biri veya birkaçı ile sınırlandırılabilecektir. 1961 ve 1982 anayasalarının hürriyetlerin sınırlanması konusunda en önemli farkı aslında kanunla sınırlama sebeplerinin arttırılmış veya görülebileceği gibi hakkın özü kriterinin yerine “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kriterine geçilmiş olmasından çok doğrudan doğruya Anayasadan kaynaklanan bu tür sınırlamaların 1961 anayasası ile kıyaslanamayacak kadar çok olmasıdır.
1982 anayasası hakkın özü kavramına yer vermeyerek onun yerine “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kriterini kabul etmişti.Getirilen bu kıstas 1961 anayasasının kabul ettiği öze dokunmama kıstasından daha belirgin,uygulanması daha kolay olan bir kıstastır
1961 anayasasının 124.maddesinin yorumundan çıkan duruma oranla hürriyetlerin korunması açısından 3 üstünlüğü vardır.Biri ölçülülük ilkesinin açıkça benimsenmiş olmasıdır. Buna göre savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” durdurulabilir.İkincisi bu tedbirlerin “milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri ihlal etmemesi şartıdır.Bu yükümlülüklerden kasıt Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli insan hakları sözleşmeleridir.Üçüncüsü savaş seferberlik ve sıkıyönetim durumları ile olağanüstü hallerde dahi hiçbir şekilde durdurulamayacak ve ihlal edilemeyecek bazı temel hak ve hürriyetlerden oluşan bir çekirdek alan yaratmaktadır. Bu 3 güvence;olağanüstü durumlarda da hayli etkin bir anayasaya uygunluk denetimi yapma imkanını tanımaktadır
2-Devletin Ekonomik Hayata Müdahalesinin Ölçüsü:
1961 anayasasında devletin ekonomik ve sosyal hayata müdahalesinin ilkelerini belirleyen genel bir hüküm yer almıştı. 82 anayasası devletin ekonomik hayata müdahalesiyle
ilgili böyle genel bir hükme yer vermemiş olmasıyla birlikte devlet müdahalesine ilişkin hükümler anayasanın çeşitli maddelerine serpiştirilmiş bulunmaktaydı.
61 anayasası planlamanın araçları arasında ekonomik kalkınma hedefi kadar sosyal devlet anlayışının gereği olan sosyal önceliklere de ağırlık vermiştir. Buna karşılık 82 anayasasının daha çok milli tasarrufu ve üretimi arttırmak,fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde denge sağlamak,yatırım ve istihdamı geliştirmek gibi salt ekonomik amaçları vurguladığı görülmektedir.Diğer bir deyimle 1982 anayasasının planlama anlayışı liberal bir ekonomik politika ile daha kolay bağdaşabilecek niteliktedir.
Türkiye’de 1924 ve 1961 Anayasalarında Kuvvetler Ayrılığı: Türkiye’de 1924 anayasasının kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı,1961 anayasasının ise “yumuşak kuvvetler ayrılığı” sistemini kabul ettiği,bu açıdan iki anayasa arasında önemli fark olduğu görüşü yaygındır. Fakat aslen,her iki halde de yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu tarafından kullanılmaktadır.Her iki anayasada da yürütme organının mahfuz bir düzenleme yetkisi yoktur.Her iki anayasa idari işlemlerin mutlaka kanuna dayanması zorunluluğunu ve kanun olmayan yerde idarenin de olamayacağı ilkesini kabul etmiştir.Her iki anayasa yasama işlemlerine ,yürütme işlemlerinden daha üstün bir hukuki güç tanımıştır.
1982 Anayasasında Kuvvetler Ayrılığı: dikkati çeken fark 61’de yürütmenin sadece bir “görev” olarak nitelendirilmiş olmasına karşılık 82 anayasasının yürütmeyi bir yetki ve görev olarak nitelendirmesidir. 1982 anayasasına göre Cumhurbaşkanı’nın yasamaya ilişkin yetkileri arasında TBMM’yi gerektiğinde toplantıya çağırmak, kanunları tekrar görüşülmek üzere meclise iade etmek,kanunları yayınlamak,anayasa değişikliklerini halkoyuna sunmak hakimleri seçmektir. anayasa yürütme ile ilgili alanlarda da Cumhurbaşkanına bazı atama işlerini yapmak,belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak gibi birtakım yetkiler vermiştir.
Yürütme Fonksiyonunun Niteliği: 1924 anayasası tüzüklerden,1961 anayasası tüzük ve yönetmeliklerden açıkça söz etmiştir.1961 anayasasında 1488 sayılı kanunla yapılan değişiklik yürütmenin düzenleyici işlemlerine KHK’leri (kanun hükmünde kararnameler) de eklemiştir.1982 anayasası her üç düzenleyici işlem türüne de yer vermiştir.Görülüyor ki cumhuriyetin bütün anayasalarında yürütme organına düzenleyici işlemler yapma yetkisi doğrudan doğruya anayasadan doğmuştur.
1961 ve 1982 Anayasaları birbirine benzer
12 Eylül 1980 harekatı sonucunda Danışma Meclisi’nce hazırlanıp Milli Güvenlik Konseyi’nce son şekli verilen Anayasa 2709 sayılı ve 18 Ekim 1982 tarihli kanun olarak 20 Ekim 1982 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış bulunmaktadır. 1961 ve 1982 Anayasaları’nın birbirine benzeyen yönlerini sıralamak gerekirse, ikisi de olağanüstü olayların ardından gelen olağanüstü dönemlerin ürünüdürler: 1961 Anayasası 27 Mayıs’ın; 1982 Anayasası 12 Eylül’ün. Yapılış tarzları da birbirine benzer, her ikisi de seçimden çıkmamış bir mecliste yapılıp halkoylamasına sunulmuştur. Üçüncü benzerlik sistematik açıdandır. Her ikisinin de düzenleniş yapısı, ‘Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Haklar ve Ödevler, Devletin Temel Kuruluşu, Geçici Hükümler ve Son Hükümler’ biçimindeki kısım sıralanışıyla birbirinin aynıdır. 12 Eylül hareketinin amaçları, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı tarafından düzenlenen 16 Eylül 1980 tarihli basın toplantısında şöyle özetlenmiştir:
1.Milli Birliği korumak,
2.Anarşi ve terörü önleyerek can ve mal güvenliğini tesis etmek,
3.Devlet otoritesini hakim kılmak ve korumak,
4.Toplumsal barışı, milli anlayışı ve beraberliği sağlamak,
5.Toplumsal adalete, ferdi hak ve hürriyete ve insan haklarına dayalı laik cumhuriyet rejimini işlerli kılmak,
6.Ve nihayet makul bir sürede yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra sivil iradeyi yeniden tesis etmek.
1982 Anayasası’nın en belirgin niteliği ve yeniliği Atatürkçülüğe verdiği yer olmuştur. Atatürkçülük her türlü düşüncenin üstünde bir yol gösterici temel ilke olarak Anayasa’da yer almaktadır. Anayasanın meşruluğu, Atatürk’e bağlılık, ulusal varlığın korunması ve yüceltilmesi, doğal haklar, ulus iradesinin üstünlüğü, gerçek anlamına uygun bir güçler ayrılığı, laiklik ile anayasaya bağlılık ve bekçilik 1982 Anayasası’nın Başlangıç’ından çıkartılabilecek ilkelerdir.15 1982 Anayasası’nın yasama konusunda getirdiği en büyük yenilik ise 1961 Anayasası’nda Millet Meclisi ile Cumhuriyet Senatosu’ndan oluşan yasama organını ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ adı altında milletçe genel oy ile her beş yılda bir seçilen 550 milletvekilinden kurulu tek meclisten oluşturmasıdır. 1961 Anayasası’ndan farklı bir yenilik olarak 1982 Anayasası’nın ‘Genel Esaslar’ başlıklı birinci kısmında Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı ve Atatürk milliyetçiliğine bağlılık esasları yer almaktadır. Anayasanın ‘Temel Haklar ve Ödevler’ başlıklı ikinci kısmında 1961 Anayasası’ndan farklı bir yaklaşım içeren ‘Temel Haklar ve Hürriyetler kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder’ hükmü de temel hak ve özgürlüklerin niteliğini belirten 12.maddede belirtilmiştir.
Ayrıca, ‘Cumhuriyetin Temel Organları’ başlıklı üçüncü kısmın Yasama başlıklı birinci bölümünde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin göreve başlarken yaptığı ant içmeyi düzenleyen 81.madde, 1961 Anayasası’nın 77.maddesine göre, genişletilerek, Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlılık ile Anayasa’ya sadakatten ayrılmamak gibi esaslar eklenmiş bulunulmaktadır.
1982 Anayasası, devletin başı olan ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanının Anayasa’nın uygulanmasını ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeteceğini hükme bağlamakta ve Cumhurbaşkanının 104.maddede yer alan görev ve yetkilerini 1961 Anayasası’nın 97.maddesine göre genişleterek ve bir araya getirerek, yasama, yürütme ve yargı ile ilgili yetkilerini aynı maddede ayrı ayrı düzenlemektedir. Anayasa’nın yürütme alanında da getirdiği yeniliklerden söz etmek gerekirse; 108. maddede “Devlet Denetleme Kurulu’nun, İdarenin hukuka uygunluğunun düzenli ve verimli biçimde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacı ile Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulduğu ve Cumhurbaşkanının isteği üzerine, Silahlı Kuvvetler ve Yargı Organları dışında, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında her türlü inceleme, araştırma ve denetleme yapabileceği ve bu denetlemelerin meslek kuruluşları ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara da teşmil edebileceği” ifade edilmektedir.
Ayrıca, Anayasa’nın yürütme alanında getirdiği bir başka yenilik, 119.maddede tabii afet ve ağır ekonomik bunalım nedeni ile ilanı öngörülen ‘Olağanüstü Hal’ ile yetinmeyerek, 120.maddede şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması nedenleri ile de ‘Olağanüstü Hal’ ilanına olanak tanıması ve böylelikle sık sık sıkıyönetime başvurulmasını önlemesidir.1982 Anayasası’nın kamuoyunda belki de en çok konuşulan yeniliklerinden birisi de, ‘YÖK’ olarak kısaltılmış Yüksek Öğretim Kurulu’nu bir Anayasa Kurumu olarak siyasal hayatımıza katan 130 ve 131.madde hükümlerinde yer almaktadır.
Burada 1982 Anayasası kendisini öncekilerden ayıran en belirgin değişiklikleri ile ele alınmaya çalışılmıştır. Yakın geçmişe bakıldığında 1982 Anayasası ile ilgili kamuoyunda pek çok tartışmaların yapıldığı görülmektedir. En temel eleştiri 1961 Anayasası’nın kişiye, 1982 Anayasası’nın ise devlete öncelik tanıdığına ilişkin gelişmiştir.
1961 ve 1982 Anayasalarının Karşılaştırılması
Her iki Anayasa da askerî müdahaleler sonucu hazırlanmıştır.
• Her iki Anayasa da, bir kısmı askerî müdahaleyi yapan bir kuruldan (Millî Birlik Kurulu ve Millî Güvenlik Konseyi), diğer kısmı ise sivillerden (Temsilciler Meclisi ve Danışma Meclisi) oluşan Kurucu Meclisler tarafından yapılmıştır.
• Her iki Anayasanın hazırlanmasında da Kurucu Meclisin sivil kanadı (Temsilciler Meclisi ve Danışma Meclisi) seçimle oluşmamıştır.
• Her iki durumda da, Kurucu Meclis tarafından hazırlanan Anayasa, halk oyuna sunulmak suretiyle kesinleşmiştir.
Farkları ise:
•1961 Temsilciler Meclisi, 1982 Danışma Meclisine oranla daha temsili niteliktedir.
•Temsilciler Meclisinde kapatılan Demokrat Parti dışındaki iki parti (CHP ve CKMP) Anayasanın hazırlanmasına katılmışlardır. Oysa 1982 Anayasasının hazırlanmasına hiçbir siyasal parti katılmamıştır. Zira, Danışma Meclisine üye olmanın bir koşulu 11 Eylül 1980 tarihinde herhangi bir siyasî partinin üyesi olmamaktır.
•1961 Anayasasında halkoylamasına sunulan metnin kabul edilmemesi durumunda ne yapılacağı belirtilmişti. Bu durumda yeni Temsilciler Meclisi seçilecek, Anayasa hazırlama çalışmalarına tekrar başlanacaktı. 1982 Anayasasının hazırlanması sisteminde ise, halkoylamasına sunulan Anayasanın reddi halinde ne olacağı belirtilmemiştir. Bu nedenle tasarı reddedildiğinde askerî idarenin bir süre daha sürme düşüncesinin akla geldiğine işaret edilmiştir.
•1961 halkoylamasında Demokrat Parti dışında siyasal partiler kamuoyu oluşturulmasında aktif rol oynamışlardır. Oysa 1982 Anayasasının oylanmasında siyasal partilerin bir rolü olmamıştır.