Arama

Tarım (Ziraat) Nedir? - Tek Mesaj #7

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Nisan 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
KARŞILAŞTIRMALI TARIM

Karşılaştırmalı tarım, her duruma uyabilen, verimli bir tarımsal gelişmenin koşullarını keşfetmek için uygulanır.
Bu öğreti, 1878 yılında, Paris'te Ulusal karım enstitüsü’nde bir kürsü kurulmasıyla başladı. E. Risler, H. Hitier, C. Vezin tarafından art arda temsil edildi. Tüm kıtalara ilişkin somut tarımsal durumları eleştiren çalışmalarıyla, dünyadaki açlık ve çağdaş tarım jeopolitikası ile bir toplum kesimini ilgilendiren araştırmaların siahibi Renö Dumont ile doruğa ulaştı.
Bu geleneği izleyen son dönemde karşılaştırmalı tarım, tarım sistemlerinin tarihi evrimine ve coğrafi farklılaşmasına dayanarak kendi öz kavramlarını ve kuramsal gelişmeleri belirlemektedir. Günümüzde karşılaştırmalı tarım, çeşitli ülkelrde iktisat ya da ziraat fakültelerinde okutulmaktadır.

—Bitki patol. Tarım koruma ilaçları sırasıyla mantarlara, böceklere ve yabancı otlara karşı mücadele bakımından kategorilere ayrılır: mantar ilaçları (fungisit), haşere ilaçları (ensektisit) ve yabancı ot ilaçları (herbislt).
Bordo bulamacı (göztaşı ya da bakır sülfat) bağ mildiyusuna karşı XIX. yy.'ın sonundan beri kullanılmaktaysa da, sentetik ilaçların büyük kısmı İkinci Dünya savaşı'ndan sonra bulunmuş ve kullanılmaya başlanmıştır. Sanayileşmiş ülkelerde tarım koruma ilaçlarının tüketimi büyük ölçüde artmış, örneğin yalnız Fransa'da, 1973'ten 1982'ye kâdar üç kattan fazla artmış ve etkin madde olarak .yılda 77 (XX) t'a ulaşmıştır. Bu yoğun kullanı-, mın çevre ve insan sağlığı için zararlı so-' nuçları baştan öngörülmemiş ve sınırlanmamış. ancak, DDT'nin zehirli etkisi anlaşıldıktan sonra 70’li yıllardan başlanarak bu maddelerin kullanımı ve pazar- lanması kurallara bağlanmıştır. (Türkiye'de 1973'te 30 000 t, 1982'de 40 0001 ve 1991'de 30 000 t.) Bu moleküllerin büyük ölçüde kalıcılığı, seçici olmamaları ve beslenme zircirleri boyunca birikme yetenekleri bazı bölgelerde yararlı türlerin yok olmasına, ekosistemlerde dengesizliğe ve bu ürünlere dayanıklı yeni döllerin (böcek, mantar vb.) ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu maddelerin uzun zamandır kullanıldığı tarım alanlarında yabani ot ilaçlarına gittikçe daha dayanıklı yabani otların yayılmakta olduğu görülmektedir. Örneğin organoklorlu bazı tarım koruma ilaçlarının özellikle teratojen ve karsinojen etkileri ortaya çıktığından beri, besin maddelerinin ve yeraltı su tabakalarının kirlenmesi insan sağlığı için göz ardı edilmeyecek bir tehlike doğurmaktadır. Bu tehlikeleri bir ölçüde ortadan kaldırmak için araştırıcılar daha seçici ve özellikle hızla biyolojik olarak bozunabilen yeni tarım koruma ilaçları üzerinde incelemeler yapmaktadır. Bütünleyici mücadele ve biyolojik mücadele tekniklerinin gelişmesi de tarım koruma ilaçlarının kullanımını büyük ölçüde kısıtlayabilecektir.

—Tar.
Eski Yunan'da tarım yasaları. Eski Yunan'da gerçek anlamda tarım yasaları bulunmamakla birlikte tarım sorunu çok erken ortaya çıktı ve sitelerin çoğunda son Sâo Paulo (Brezilya) eyaletinde derece çetin mücadeleler yarattı: toprak- kahve ağacı işletmesi ların az oluşu ve kötü dağılımı yüzünden Yunanlılar’ın kolonilere yerleşmelerinde büyük ölçüde rol oynadı. Gerçek toprak mülkiyeti uzun süre soylu ailelere özgü bir ayrıcalık olarak kaldı, çünkü gayrimenkul mülkiyetinin temliki olanaksızdı. Toprak elde etmek için zenginlerle yoksullar arasında meydana gelen bu mücadelelerden Atina da kurtulamadı. I.Û. VII. yy.'da tarım sorunu ivedi olarak gündeme geldi. İki tarafın hakem yaptığı Solon, hazırladığı yasaları onlara kabul ettirmeyi başardı (I.Ö. 594). Solon hem ipotek yükümlülüklerim (sesakhtheia) kaldırarak toprağı, hem borçları bağışlayarak ve borç için hapsedilmeyi kesinlikle kaldırarak insanları kurtardı. Peisistratos, mali yardımlarla küçük toprak mülkiyetinin gelişmesini sağladı.
Daha sonra, yunan sitelerinde aristokratlarla demokratlar arasında meydana gelen mücadeleler mülklerin durumlarında köklü değişikliklere neden oldu; Atina'da kente buğday sağlama sorunu, ticaretin geliştirilmesiyle ve kentle Pire arasında bir erzak ulaştırma tekeli kurulmasıyla çözüme bağlandı. İ.Û. III. ve II, yy.'larda, mülkiyetin aşırı ölçüde birikmesi mera hayvancılığının gelişmesine ve ekeneklerin azalmasına yol açtı: kıtlık yeniden büyük yıkımlara yol açtı. Roma egemenliği döneminde Yunanistan'da nüfusun azalması, büyük mülklerin çoğalması yüzünden çok sayıda çiftçinin yok olması sonucunda meydana geldi.

Roma'da tarım yasaları. Bu yasalar, roma halkının malı olup yalnızca vatandaşların sahip bulunduğu ager publicus adı verilen bir toprak kesimi için geçerliydı.
Sözkonusu yasaların amacı, hakkı olmadığı halde toprağı kendi yasal mülkü sayan insanların gasp eylemlerine son vermekti. Bu tür gasplar, İtalya topraklarının büyük bir bölümünün çok az sayıda elde toplanmasına yol açtı. Gelenek, İ.Ö. 486’dan başlayarak pek çok tarım yasasından ya da tarım yasa tasarısından söz eder (ro- gatio, konsül Spurius Cassius'un önerisi). Bunlar arasında onaylananların en eskisi, İ.Ö. 368'de kabul edilen Licinius Stolo'nun kidir (lex Licinia) denebilir; fakat bu yasanın yalnızca pleblere kamu topraklannı işleme hakkı verdiği sanılmaktadır I.Û. III. yy. başlarında yürürlüğe giren bir yasa, posessıeyu (mülkiyet) gerçekten sınırlandırmış gözükmektedir teni bir yasa II. Pön savaşandan sonraki yıllarda yürürlüğe girdi; bu yasa 500 jugerum'dan (yaklaşık 125 ha) fazla toprağa sahip olmayı ve otlamak üzere ager" publicus'a çok fazla sayıda hayvan göndermeyi yasakladı; fazlaya elkona- cak ve “çok düşük fiyattan" yoksullara dağıtılacaktı. Bu yasa "mal sahiplerinin" pasif direnişi yüzünden uygulanamadı. I.Û. 140 yılında konsül C. Laelius yasa tasarısını daha sunmadan geri çekti.
Kentteki gerginlikten ve orduya gerekli askerin bulunamamasından korkan pleb tribunusu Tiberius Gracchus yeni bir yasa önerdi; possess/o'nun adam başına 500, ayrıca çocuk başına 250 iugerum ile sınır- landınlması; buna karşılık bu topraklar üzerinde tam mülkiyetin garanti edilmesi. Fazlalıklar satılamayacak ve başkalarına akta- rılamayacak paylar biçiminde yoksul vatandaşlara dağıtılacaktı. Başka bir tribünüsün karşı çıkmasına rağmen, öneri onaylandı ve lax Sempronia olarak yasalaştı (LÛ. 133). Hasımlarınca kışkırtılan bir ayaklanmada Tiberius'un öldürülmesi yasanın yürürlüğe girmesine engel olamadı, lû 129'dan başlayarak görevleri kısıtlanmasına ve hukuki yetkileri elinden alınmasına rağmen, toprak paylarının tanzimi ve dağılımı için kurulan tanm triumvirası çeşitli üleştirmelerde bulundu. Tiberius'un erkek kardeşi ve I.Û. 123'te pleb tribunusu dan Calus, kardeşi- ninkini genel çizgileriyle yineleyen, ama büyük kolonilerin kurulmasına da danak sağlayan (denizötesinde ilk kaz, Kartaca'da) yeni bir yasayı oya sundu. Sempronia yasaları Caius'un ölümünden sonra yürürlükten kaldırıldı, fakat tarım yasası zaman zaman değişikliğe uğrayarak yürürlükte kalmışa benzer. 91 (Livius Drusus) ve 63'te (Servilius Rufus) aynı cinsten yeni girişimlerde bulunuldu, fakat sonuca ulaşılamadı. Ama başka çeşit tanm yasalan kabul edildiyse de bunlar, değişik bir nitelik kazandı. Bu yasalar askerlere hizmet sürelerini tamamladıktan sonra toprak verilmesini öngörüyordu. IÛ. 103'ten sonra Appuieia adlı bir yasa, Marius'un eski askerlerine Afrika'da toprak dağıtılmasını sağladı. Sulla' nın topraklara eltoyması İtalya'da özellikle şimdiye kadar dokunulmamış dan Campania ve Etruria'da çok sayıda kdoni kurulmasına (yirmi kadar) olanak verdi, lû. 59’da, Sezar bir yasa onaylattı (lex Julia agraria), bu yasa F’ompeius'un eski askerlerini ve üç erkek evlat sahibi yoksul vatandaşları toprak sahibi yapıyordu. Bunun üzerine, 20 yıl süreyle satılamayan ve ipotek edilemeyen, 10'ar jugerum'luk (yaklaşık 2,5 ha) 50 000 kadar toprak dağıtıldı (özellikle Campania' da), lû. 47’de Seâır’ın, LÛ. 43’te ve I.Û. 36' da Octavianus’un eski askerlerine de Actium zaferinden sonra yeni dağıtım yapıldı. Sulla'dan sonra, artık toplumsal ve ekonomik bir sorunu çözmek sözkonusu dmadı, askerleri ödüllendirmek ve iktidar mücadelesinde kendine taraftar bulmak amacı güdüldü. Buna rağmen alınan önlemler İtalya’nın, imparatorluğun ilk iki yüzyılı boyunca ayakta kalacak küçük ve orta boy mülklerle örülmesi olanağını sağladı.

—Tarım. Her insan topluluğu beslenmek için temel bitkisel ve hayvansal maddeleri toplamak, yenebilecek besin haline dönüştürmek, bunların çürüyüp bozulmasına karşı mücadele etmek, zamanda (mevsimler) ve mekânda (tüm topluluk yaranna) sürekliliğini ve dağılımını sağlamak, pişirilip kotarılacak şekilde kullanmak gibi işleri yerine getirmek zorundadır Tarım-besin sanayisi, geleneksel çiftçilik çerçevesinde kendine kadar ve ev ihtiyaçları için yaplan üretimi ve üretilen yiyecek maddelerinin işlenmesini giderek üstlenmesi sonucunda ortaya çıkmış ve ekonomik büyümenin genel kurallarına uyarak gelişmiştir. Bu sana yinin başlıca özelliği, bünyesinde yer alan maddelerin ve etkinliklerin son derece çeşitliliğidir.

Ürünlerin çeşitliliği. Süt, et, su ürünleri, meyve ve sebze, yağ bitkileri, tahıllar, şeker, içkiler, tropikal ürünler (çay, kahve, kakao) hep besin sanayisinin konusudur. Her besin türü, hammadde sağlama, işleme ve pazarlama bakımından özgül birtakım güçlükler yaratır. Yalnız dev firmalar birçok değişik alana birden el atabilecek güçtedir.

Teknolojik çeşitlilik. İşlenen biyolojik maddelerin çeşitliliğinin (bileşim ve karmaşıklık derecesi), tüketicilerin istem ve alışkanlıklarındaki farklılığın ve etki parametrelerinin (fiziksel, biyokimyasal, mikrobiyolojik) pek çok olmasının bir sonucudur Belirli konularda yıllanmış deneylerden (şarap) ya da el becerisinden (eti parçalara ayırma) "düğmeye bas çalışsın" tipinde tamamen otomatik ve sürekli çalışan fabrikaya (süt, şeker proteinli besinler vb.) doğru giden yola bakıldığında, besin bilim ve teknolojisinin tüm tarihi izlenebilir.

işletmelerin çeşitliliği. Bu çeşitlilik, işletmenin büyüklüğünü olduğu kadar hukuki statüsünü, yani sermayenin kaynağını da kapsar. Besin maddeleri üretiminde esnafın (fı- nncı, kasap) yanı başında, çokuluslü dev şirketler (Unilever Nestle), sanayi ve finans grupları (İTT), özel ulusal aile firmaları, tarım ve tüketici kooperatifleri ile dağıtım şirketleri de boy gösterir.

Ekonomik davranışlann çeşitliliği. Tarım alanlarının çok yakınında bulunan firmalar ara malları mümkün olan en düşük maliyetle sağlama kapasitelerini artırır (büyük işletmeler; satın alma politikası) ve ellerindeki tarım mallarını en yüksek düzeyde değerlendirmeye yönelirler (pazarların çeşitlendirilmesi, belli malların üretiminde ihtisaslaşma). Yiyecek malları satan firmalar tüketicileri elden geldiğince çok alışverişe yöneltmek amacıyla, pazarlama tekniklerini aşırı ölçüde kullanırlar (satış yerlerinin çoğaltılması, ürünlerin farklılaştırılması, marka, yenilik, reklam). Bu arada bazı firmalar (özellikle süt sanayisi), üst baştan (yani üreticilerden) ve alt uçtan (yani tüketicilerden) gelen baskılara göğüs germek zorunda kalırlar.
Bununla binikte tarım-besin sanayisinin rolü oldukça önemlidir. Her ülkede bu sanayi kolunun sanayi sektörleri arasında birinci sırada yer alacak derecede bir ağırlığı vardır. Ûte yandan insanların en fazla gereksinim duyduğu malların üretimiyle uğraştığı için konjonktürdeki değişikliklerden de pek etkilenmez. Kütle etkisi ve nispi eylemsizliği ile de milli ekonomide büyümenin düzenlenmesi bakımından düzenleyici bir rol oynar.
Bundan başka, tarım-besin sanayisinin beslenmedeki işlevi özellikle bunalım dönemlerinde yaşamsal önem kazanır. Halkı besleme politikasının ilk hedefi toplumun tümüne uygun bir fiyatla yeterli miktarda besin sağlamaktır. Yabancı egemenliğinin etkilerinden kaçınmak ve besin maddelerinin ani olarak kıtlaşmasından ya da bollaşmasından doğabilecek sosyal çalkantıları önlemek, ancak özkaynaklardan yeterli derecede yararlanmakla mümkün olabilir.

Tarım sistemi. Günümüzde tarım ve hayvancılık, insanların yaşaması için gerekli temel gereçleri sağlar. Eski zamanlarda yapılan bitki toplayıcılığının ve yabani hayvan avcılığının yerini alan tanm, neolitik çağdan beri bütün kıtalara ve ulusların hemen hemen hepsine yayılmıştır.
Yaşamak için gerekli yiyecek ve giyecek maddelerinin sağlanması, özellikle seçilmiş, özellikle ıslah edilmiş ve özellikle işletilmeye elverişli türlerin kullanılmasına dayanır ki, bunların tümü birlikte tarım bitkilerini ve evcil hayvanları oluşturur. Bu sonuç, ortamın sistemli olarak işlenmesiyle ve yapaylaştırılmasına elde edilir: toprağı hazırlayıp bu bitkileri ekerek, çoğaltarak, dikkatle koruyarak, bakımlarını yaparak ve meyvelerini toplayarak gelişmelerini kolaylaştırmak ve verimlerini artırmak.
Böylece, işlenmiş bir ortam (işlenmiş eko sistem) oluşur Bu ortamda bir tarım ve hayvancılık sistemi ile yararlı ya da zararlı "yabani", “kendiliğinden biten” ya da yetişen türler bir arada bulunur. İşte tarımsal çalışmanın üretmek, çoğaltmak, ıslah etmek ve işletmek için konu edindiği alan bu işlenmiş ortamdır.
Buna göre, boliıii bir yerde ve belirli bir andaki tarımsal çalışmanın şu maddelere ve koşullara bağlı olduğu anlaşılır:
—işlenmiş ortam (ilk ortam ve zamanla kazanılmış değişimler);
—üretim araçları (aletler, makineler ve biyolojik gereçler [tanm bitkileri, evcil hayvanlar]) ve bunları gerçekleştiren insan emeği (bedensel ve zihinsel);
—ortamın bundan doğan yapayiaştınlma şekli (işlenmiş ekosistemin çoğaltılması ve işletilmesi);
—toplumsal işbölümü (tarım, zanaat ve sanayi arasında), çalışma araçlarının üretimine olanak sağladığı gibi bunun sonucu olarak tarımsal artıkdeğere de olanak sağlar, bu da üreticilerin ihtiyacından fazla olarak diğer sosyal gruplann ihtiyaçlannın karşılanmasına yarar;
—mübadele ilişkileri (bu işbölümü dalları arasında), yani çalışma ürünlerinin, üretim ve tüketim mallarının paylaşılmasını düzenleyen mülkiyet ve kuvvet ilişkileri;
—toplumsal üretim (üretim, üretim ve mübadele ilişkileri, ürün bölüşümü) sağlamaya yarayan görüşlerin ve kurumlann toplamı.

Tarım toplumlarının (ya da toplumların tarımsal sektörünün) kökenlerini, değişimlerini ve çeşitliliğini anlamak için bu temel değişkenleri kavramak ve bunların nitel ilişkilerini ve değişikliklerini anlamak gerekir; işte bu temel değişkenler "tarım yöntemi" kavramını belirler Bunun kuramsal olarak hazırlanması ve gelişmeleri, tarımın tarihsel evriminde ve coğrafi farklılaşmasında kilometre taşı sayılan önemli ve büyük anları belirlemek, ayırmak, karşılaştırmak, sıralamak ve anlamak olanağı sağlar.
Genel çizgileriyle Cilalıtaş devrinden beri iki sistem farklılaşmış ve gelişmiştir denebilir. Eski kırsal sistemler, yavaş yavaş çayır, bozkır ve savanlardaki otsu oluşumların yerini almış buna karşılık yangın yeri tanm sistemleri de baltayla ya da yangınla açılan orman alanlarına yayılmıştır: Ortadoğu odağı (I.Û. 8000/7000), Çin odağı (lû 5000/4000), Orta Amerika odağı (4000-3000). Yangın yeri tarım sistemleri, ortamına göre çok değişik işletme koşulları altında giderek ormanların tahribine neden olur.
Orta derecede sulanan bölgelerde (özellikle ılıman bölgeler) ortak tanm ve hayvancılık yöntemleri gelişmektedir, bunlar da bir ya da iki yıllık tahıl tarımı, bir (ya da iki yıllık) bir nadas (dinlendirme) dönemi ile almaşık olarak yürütülür. Bu dinlendirme döneminde kendi kendine biten bitkilere karşı sürme ya da çapalamayla savaşılır. İşlenmiş nadasa dayalı tahıl üretim sistemleri Antikçağ’dan XVIII. yy.’a kadar Avrupa'da ve Kuzey Afrika'da egemen olmuştur. Bu sistemlerin gelişmesinde yavaş yavaş ilerleyen iki dönem görülür: Antikçağ'dakı kölelik döneminde elle toprağı işleme başta gelir; hayvan gücünün kullanımı ve koşulu tarım feodal dönemde gelişir
Çorak bölgelerde, yangın yeri tarım döneminden sonra, suyu toplama ve dağıtma olanaklarının bulunması (vaha, havuz yöntemi, Eski Mısır'da çekilen suların yerlerinde Mezopotamya’da sulanan yerlerde tarım...) tarımın gelişmesini sağlamıştır. Başka nedenlerle çok nemli tropikal yerlerde (muson ülkeleri: Uzakdoğu’da, Çin'de ve Hindistan'da düzenlenmiş çeltik tarlaları ve su içinde çeltik tarımı) ve bazı yüksek tropikal bölgelerde (inkalar'da teraslar halinde sulamalı mısır tarımı) aynı şey olmuştur. Bu özel ortamlarda toprak ve suyla ilgili teknik düzenleme üretim güçlerinin yapılaşmasında ve ortamın yapaylaştırılmasında esas görünümü oluşturur Bu ortamlarda, devlet, köylü toplumlara dayanarak ve büyük kolektif çalışmalar örgütleyerek tarım yöntemlerinin yeniden düzenlenmesinde önemli rol oynar. Büyük coğrafi keşiflerden itibaren Avrupa’nın ekonomik sömürgeleştirme ve yayılma siyaseti, çok değişik şekiller altında ve maddi gelişme düzeyinde çevresel tarım toplumlanyla temasa gelmiş, onları bağımlı kılmış, başka yerlere sürmüş ve hatta bazen yok etmiştir.
Bununla birlikte, köylüler Avrupa'da eski rejim altında kolektif ve feodal kölelikle engellenmiş ve onları bunalıma sürükleyen yükler altında ezilmiştir; Fransız devrimi bu zorlamaları ortadan kaldırarak köy ekonomisinin gizli kuvvetlerini serbest hale getirmiştir O zaman yalnız Avrupa köylüsü büyük bir tanm devrimine girişmiştir: işlenmemiş (topluma ait ve nadas) toprakların tarıma açılması, yem ve çapa bitkilerinin geliştirilmesi, hayvanlann, gübrenin ve verimin bir kat artması. Açlık yok olmuş ve bu birinci tarım devriminöen doğan yeni tarım sistemi XIX. yy.'da benimsenmiştir. Tarım fazlası, kentlerin ve sanayinin büyümesini beslemeye başlamıştır.
XX. yy.'da, yoğunlaşan ve gelişen büyük sanayi ve örgütlü araştırma, gelişmiş ülkelerin tanmına yeni ve güçlü üretim araçları (motoriaşma, makineleşme, kimyalaştırma, inşaat mühendisliği) sağlamıştır Bunlar ileri derecede ıslah edilip geliştirilen biyolojik malzeme ile birlikte ikinci tanm devrimi'nn çekirdeğini oluşturmuştur Ortaya çıkan büyük çaptaki ulaşım, koruma, işleme ve mübadele araçlarıyla yaratılan uluslararası birleşik bir pazar doğmaya başlamıştır; bu pazarda, ulusal ve uluslararası işbölümü ve ileri derecede bir bölgesel uzmanlaşma yer almıştır.
Bu yeni tarım sistemi, sanayileşmiş Kuzey Amerika, Avrupa, Avustralya, Yeni Zelanda ülkelerine yayılmıştır ve dünyanın geri kalan kısmına da yayılmaktadır Sosyalist ülkelerde, ilk aşamada, mülkiyet haklanyla işgücü konulannda yapılan önemli değişiklikler (tanm devrimi ve kooperatiflerin geliştirilmesi) eşitsizlikleri azaltmak ve kaynaklan ve işgücünü harekete geçirmek amacını güdüyordu. Sanayinin ve araştırmaların gelişmesi elverdiği andan itibaren tarımın modernleştirilmesine girişilmiştir. Motorlaşma, makineleşme kimyalaştırma, inşaat mühendisliği, iyileştirilmiş biyolojik maddeler gibi harekete geçirilen araçlar bakımından bu modernleşmenin temelde Avrupa ve Amerika'nın yaptığı ikinci tarım devriminden büyük bir farkı yoktur.
Sanayileri az gelişmiş ülkelere (eski sömürge ya da yarı sömürge ülkeler) bu modernleşme modelinin transferi, çokuluslu şirketlerin, “az gelişmiş" ülkelere yeni üretim araçları ihracı ve oralardan da "gelişmiş” merkeze tarımsal hammadde ithali ile gerçekleşmiştir. Bu hareket (yeşil devrim) güçlü kamusal ve özel geliştirme ve araştırma merkezleriyle; devletin tanmı modernleştirme siyaset ve programlanyla ve uluslararası yardım ve finans kurumlanyla desteklenmektedir Bununla beraber büyük işletmelere dayalı tarım ürünleri ihraç edebilen ve ekonomileri gelişen küçük bazı bölgeler dışında yeşil drvrimin yerinde saydığını da kabul etmek gerekir. Gelişmede ve mübadeledeki eşitsizlik yüzünden az gelişmiş ülkelerin köy ekonomisinde beliren bunalım gittikçe yaygınlaşmakta ve derinleşmektedir: yiyecek üretiminde gerileme, beslenmede dışa bağımlılık, "açlık bölgelerinin" çoğalması, tarım ekosistemlerinin aşırı kullanımı ve bozulması, bunlara ek olarak artan teknolojik ve mali bağımlılık, işsizlik, göç topluma aykırı davranışlar... Bu tarım bunalımı -köy ekonomisi bunalımı, yaşam bunalımı, dışlan alınma teknolojilerle aşın ölçüde sömürülen ve bozulan eksosistemler bunalımı- her bir tarım sisteminin özgül mirasını bilmeyen ve onu tahrip eden bu teknoloji transferiyle ortadan kaldınlamaz. Bozulan ekolojik ve tanm dengelerini düzeltmeye yönelik, içe dönük bir tarımsal gelişme, tersine, bu sistemlerin, bunlara ilişkin durumların, öz kaynakları değerlendirme olanak ve koşullarının iyi bilinmesini gerektirir.

—Tarım mak. Tarım arabalan, birkaç çeşide ayrılır:
1. özellikle hayvanla çekilen ve öndeki dingili sağa sola dönebilen iki dingilli tanm arabaları;
2. bir ya da birkaç dingili olan, fakat çekme kancasının üzerine oturan araba oku yükün önemli bir bölümünü (3 t’dan az) bu kancaya veren yarı taşınır tarım arabalan; büyük tanm arabalarında yük, tandem ya da boji halinde bağlanmış birkaç dingile bindirilir;
3 arkaya kaykılabilen tanm arabaları (bunlarda arka kapak, bazen otomatik olarak açıldıktan sonra yük arkaya doğru kayabilsin diye, şasiye dayanan bir ya da iki hidrolik kriko ite, arkaya doğru eğilen madeni bir kasa bulunur).

—Tanms ikt. Tanm ürünleri için verilen sübvansiyonlar, veriliş biçimlerine göte üçe ayrılırlar:
1. parayla ifade edilebilen sübvansiyonlar. Bunlar tanmsal kredi ve tarımsal girdi sübvansiyonlandır Burada, çiftçiye verilen tarımsal krediler ya da girdiler (gübre yem, tohumluk, tanmsal ilaç vb.) değil, kredilerin piyasa faiz oranının altında bir faiz oranıyla, girdilerinse piyasa fiyatından daha düşük bir fiyatla (ya da bedelsiz) verilmesi sübvansiyon olarak kabul edilir;
2. para olarak verilen sübvansiyonlar Devletin tanm ürünlerine destekleme alım fiyatı saptayarak yaptığı yardımlardır. Burada da, ürünün piyasa fiyatı destekleme alım fiyatından düşükse aradaki fark sübvansiyon olarak kabul edilir;
3. gizli tanmsal sübvansiyonlar. Dolaylı bir biçimde hesaplanan bu sübvansiyonlar devletin bütçe harcamaları içinde gözükmezler. Örneğin, tarım kesimine sağlanan vergi kolaylıklan (bu kesimden bir süre vergi alınmaması ya da vergi oranlarının düşük tutulması) gizli bir tarımsal sübvansiyon biçimidir.

Yarım mesaili tarım. iki çeşit yarım mesaili tarım emekçisi vardır: bir yanda, işletme dışında ücretli bir işi bulunmayan yarı işsiz gözüyle bakılanlar (bunlar çoğunlukla yaşlı kişilerdir); öte yanda, işletme dışında, sanayi ya da tarım işçisi, tüccar ya da zanaatkâr olarak profesyonel bir işi olanlar. Bu sonrakilere, ikili aktifler denir. Bir dış etkinliği olan işletme şeflerinin yüzde oranıyla ölçülen ikili etkinliğinin ağırlığı, gelişmiş ülkelerin tarımında, emek verimliliğinin çoğalması ve toprak işletmeciliği yapılarının katılığı nedeniyle gittikçe artmaktadır.
Türkiye'de yarımmesaili tarım, genellikle tanm kesiminin fazla gelişmemiş olmasından kaynaklanır Tanm tesiminde gizli işsizliğin süreğen oluşu köyden kente (ya da dış ülkelere) göçü hızlandırmakta, ancak, göç edenlerin büyük bir bölümü topraklarını elden çıkarmayarak yılın belli zamanlannda köylerine dönerek tarımla uğraşmaktadırlar. Öte yandan, tek ürüne (çay, fındık) dayalı Doğu Karadeniz bölgesiyle, ürün çeşidi az olan Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinin verimsiz topraklannda taamla uğraşan bazı çiftçiler ek işler sağlayarak geçim düzeylerini yükseltmeye çalışırlar Son yıllarda bazı köylerde açılan halı, kilim vb. dokuma işleri; tahta oymacılık gibi el becerisi kazandırma kursları, üreticilere tarım dışında ikinci bir iş yapma olanağı sağlamıştır. Türkiye'de sayısal olarak az da olsa kent ya da kasabalarda profesyonel bir işi olan (ticaret, serbest meslekler vb) bazı kişilerin oturdukları çevreye yakın tarım topraklannda tarımsal üretimle de uğraştıkları görülmektedir.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM