Arama

Makbule Atadan - Tek Mesaj #4

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Nisan 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Mustafa Kemal Atatürk'ün kız kardeş Makbule Atadan'ın 1947 yılında Haftalık Akın Gazetesi yazarı Selime Seden'e verdiği ropörtajda Atatürk'ün vefatı üzerine bahsi geçen bir konuşma :
Ad:  makbule18.JPG
Gösterim: 4444
Boyut:  35.3 KB

Atatürk'ün Ankara'ya son gidişini bugün gibi hatırlıyorum. O geceyi Rukiye ile beraber sabaha kadar yanında geçirmiştik. Durmadan terliyordu. Ben çamaşırlarını değiştirmesi için kendisine yardım ediyordum. Ağır bir hastalığa tutulduğu gözle görülüyordu. O seyahate ben iştirak etmeyecek ve sıhhatimi alakadar eden işler yüzünden bir müddet İstanbul'da kalacaktım. Kendisinden müsaade istedim, verdi. Ertesi günü, kendisini Haydarpaşa'ya götürecek olan motor sarayın önüne gelmişti. Uğurlamak için odamdan çıkarak, kendisiyle yatak odasının önünde karşılaştık. Halinden bana veda etmeğe hazırlandığı belli idi.
Makbule Atadan - Sizi motora kadar uğurlamama müsaade ediniz, diye yalvardım.

Sert ve kesik bir sesle:
M. K. Atatürk - Hayır! dedi. Buradan uğurlamanız kafidir.
Atatürk o gidişinde çok halsiz ve yorgun görünüyordu. Kendisine boynundaki eşarbı düzeltecek kadar dahi bir kuvvet görmemiş olmalı ki, iki elini yanlarına salıvererek bu işi yapmamı benden istemişti. Onu hiç bu kadar halsiz ve yorgun görmemiştim. Anlaşılıyordu ki daha aylarca evvel, öldürücü hastalık tesirlerini göstermeğe başlamıştı.
ki gün sonra, Atatürk beni Ankara'ya çağırttı. Köşke gittiğim vakit kendisini uzun bir şezlongda oturur bir vaziyette buldum. Bana :
M. K. Atatürk - Gördün mü kardeşim, doktorlar bana günde beş türlü tatlı yediriyorlar.
dedi
Makbule Atadan - Afiyet olsun.
diye cevap verdim.
El altından bir havadis almıştım. Ata'nın ayaklarına su indiğini gören Doktor Neşet Ömer, bütün gece Atatürk'ün odasının önünde dolaşarak "Ne yapayım da mesuliyetten kurtulayım!"diyormuş. Çünkü o vakte kadar hastalığı teşhis edememişti. Bir istida yazmış, "Ben mesuliyet kabul etmem, Avrupa'dan doktor getirin; çünkü Ata ağır hasta!" demişti.
Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı.
Ad:  makbule5.jpg
Gösterim: 5731
Boyut:  28.7 KB

Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı halde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı. 29 Ekim 1938'de kahraman Türk Ordusu'na yolladığı mesaj, Başbakan Celal Bayar tarafından okundu. "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu'nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır" diyerek Türk Ordusu'na olan güvenini belirtmiştir.
Atatürk 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celal Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.
Atatürk'ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 14 Nisan 2016 19:46
SİLENTİUM EST AURUM