Arama

Dil Bilimi - Tek Mesaj #33

_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
23 Nisan 2016       Mesaj #33
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Dil ve Dilin Tanımı
Bize göre dil yetisinden ayrı bir şeydir. Dil yetisinin yalnızca belli bir bölümünü oluşturur. Dil hem dil yetisinin toplumsal bir ürünüdür hem de bu yetinin bireyler tarafından kullanılabilmesi için toplumun benimsediği zorunlu uzlaşımlar bütünüdür. Bütünlüğü içinde ele alındığında dil yetisi çok biçimlidir ve karmaşıktır. Fiziksel, fizyolojik, ruhsal alanlarla ilişkisi olduğu gibi bireysel ve toplumsal alanlarla da bağlantısı vardır. Birliğini nasıl ortaya çıkaracağımızı bilmediğimiz için dil yetisini insana ilişkin olguların hiçbir kategorisi içine oturtamayız; fakat buna karşılık dil kendi başına bir bütündür ve bir sınıflandırma ilkesidir. Dile dil yetisi olguları arasında birinci yeri verdiğimizde başka hiçbir sınıflandırmaya izin vermeyen bir bütüne doğal bir düzen getirmiş oluruz.

DİLBİLİMİNİN GERECİ VE GÖREVİ-YAKIN BİLİMLERLE BAĞLANTILARI
Dilbilimin bütün gerecini öncelikle insan dilinin bütün gerçekleşme biçimleri oluşturur. İster ilkel topluluklar veya uygar uluslar isterse arkaik ile klasik çağlar veya çöküş dönemleri söz konusu olsun dilbilim her dönemde yalnızca doğru dille ve güzel konuşmayla değil bütün anlatım biçimleriyle ilgilenir. Ayrıca dil genellikle insanın gözleminden kaçtığından dilbilimci yazılı metinleri de hesaba katmak zorundadır. Çünkü geçmişteki ya da uzaktaki dilleri onların aracılığıyla tanıyabilir.

Dilbilimin görevi ise şu olacaktır;
1)Ulaşabileceği bütün dillerin betimlenmesini yapmak ve tarihini incelemek. Yani dil ailelerinin tarihini ortaya koymak ve her ailenin ana dillerini olanaklar elverdiği ölçüde yeniden oluşturmak.

2)Bütün dillerde sürekli ve evrensel biçimde etkisi görülen güçleri araştırmak ve tarihin bütün özel olgularını bağlayabileceğimiz genel yasaları ortaya çıkarmak.

3)Kendi sınırlarını belirlemek ve kendi kendini tanımlamak.

Dilbiliminin başka bilimlerle çok sıkı bağlantıları vardır. Bazen onlardan veriler alır bazen de onlara veriler sunar. Dilbilimi başka bilimlerden ayıran sınırlar her zaman açık seçik olarak görülmez. Sözgelimi dilbilim dili ancak bir belgesel işlev üstlendiği etnografya ile tarih öncesi bilimden titizlikle ayırt edilmelidir. Dilbilim ayrıca insan biliminden de (antropoloji) ayrı tutulmalıdır. Çünkü insan, bilim insanı tür açısından inceler, oysa dil toplumsal bir olgudur. Bu durumda dilbilimini toplum biliminin içine mi oturtmak gerekir? Dilbilim ile toplumsal ruh bilim arasında ne gibi bir ilişki vardır? Aslında dilde her şey ruhsaldır. Dilin ses değişimleri gibi özdeksel ve mekanik gerçekleşmeleri de ruhsal özelliklidir. Dilbilimin fizyolojiyle olan bağlantılarını açıklamak ise o kadar güç değildir. Aralarında tek yönlü bir ilişki vardır. Öyle ki dil incelemesi ses fizyolojisinden açıklamalar bekler. Ama ona hiçbir açıklamada bulunmaz. Sonuç olarak iki bilim dalını birbirine karıştırmak olanaksızdır. Dilin özü dilsel göstergenin ses özelliğine yabancıdır. Filolojiye gelince dilbilimden kesinlikle ayrı bir daldır. Sonuçta dilbilimin ne gibi bir yararı vardır? Şurası gerçektir ki dilsel sorunlar tarihçiler filologlar gibi metinler üzerinde çalışan herkesi ilgilendirir.

Dilin bazı özellikleri vardır:
• Dil bir anlaşma aracıdır. İnsanlar duygu, düşünce, istek ve kanılarını dil aracılığıyla karşısındaki insanlara anlatmaktadır.

• Dilin temeli bilinmeyen bir zamanda atılmıştır. Dilin ne zaman doğduğu, nasıl doğduğu kesinlik kazanmamış bir konudur.

• Dil bir kurallar dizgesidir. Her dilin kendine özgü kuralları vardır. Ağızdan çıkan her ses konuşmayı oluşturmaz. Bu sesler belirli kurallar doğrultusunda yanyana gelerek seslemi (hece), sesletimlerin yanyana gelmesi sözcükleri, sözcüklerin yan yana gelmesi cümleleri (tümce) oluşturmaktadır. İşte bu yanyana gelişler bir kurallar zinciri doğrultusunda olur. Yargı bildiren bu cümleler de isteklerin anlatılmasını sağlar.

• Dil sosyal bir kurumdur. İnsan sosyal bir canlıdır. Tek başına yaşamaz, yaşayamaz. Bir toplum içinde toplumla birlikte yaşamak zorundadır. Onun kullandığı dil de sosyal bir kurumdur. İnsan konuşma yetisiyle doğar; ama kullanacağı dil doğduğu toplumda vardır. Yani birey dili hazır bulur. Dil, bireylerin üstünde, toplumun malı olan ve bütün toplumu içine alan bir kurumdur.

• Dil kültürün aynasıdır. Dil bir toplumun kültürünün özelliklerini kendisinde taşır. Kültürün önemli bir öğesi olan dil aynı zamanda kültürün gelişmesini sağlar. Kültürün gelecek kuşaklara taşınması dilin yardımıyla olur.

• Dil doğal bir araçtır. Dil insanların kullandığı herhangi bir araca benzemez. İnsan kendisinin ürettiği araçlara istediği biçimi verebilir, onu yönlendirebilir; ama dilin doğallığı buna engel olur. Dilin kendi kuralları vardır. İnsanlar bu kurallara uyarak dilden yararlanabilirler. Dil yapay bir araç değildir. Ortak dil olarak oluşturulmaya çalışılan Esperanto dilinin kullanılmayışının, yaygınlaşmamasının bir nedeni de budur. Dil maddi bir araç gibi oluşturulamaz. Oluşturulmaya çalışıldığı zaman doğallığı yok olur, kendi kendini üretmez .

• Dil düşünceyi etkilemektedir. Düşüncenin mi, dili; dilin mi düşünceyi doğurduğu tartışılan bir konudur. Bu iki kavramın da birbirini etkilediği bilinen bir gerçektir. Dil zenginliği düşünce zenginliğinin bir göstergesidir. Bir dilin bilim dili olmadığını ileri sürmek, o dili konuşan insanların bilim üretmediklerini kabul ettikleri anlamına gelmektedir.

• Dil canlı bir varlıktır. Dil kendi kuralları doğrultusunda gelişen canlı bir varlıktır. Dil de canlı bir varlık gibi doğar, büyür, gelişir, değişir ve ölür. Bunun en güzel örneği dili oluşturan öğelerden sözcüklerin zaman içinde uğradıkları değişikliklerdir. Günümüzde,Türkiye Türkçesinde değişikliğe uğramış veya kullanılmayan birçok Türkçe sözcük vardır. Bugün kullanılan Türkçe de zaman içinde dilin kendi kuralları doğrultusunda değişecektir. Dilin donup kalması olası değildir.

Dilbiliminin Temel Kavramları:
1) Dil/Söz;
Ayrımı 19. yy sonundaki toplum bilim ve ruh bilim çerçevesinde yer alır. Dilbiliminin babası sayılan Ferdinant Savssure’a göre dilsel bildirişim süreci özellikle ruhsal ve toplumsal bir olgudur. Dil tek tek bireyleri değil bütün toplumu ilgilendiren bir olaydır. Birey üstü bir soyutlamadır. Buna karşılık söz/dil dizgesinin özel ve değişken gerçekleşme biçimidir. Daha doğrusu dilin somut kullanımıdır. Dil toplumsaldır. Söz bireyseldir. Bireysel söz çok sayıda değişiklik gösteren bir olgudur.

2) Biçim/ Töz;
Her dilsel öğe yani gösterge başka öğelerle kurduğu bağlantılar ve işlevleri açısından ele alınmalıdır. Dil dizgesinin işleyişi dil dışı özelliklerle belirlenemez. Dil dizgesinin işleyişi bir satranç oyununa benzetilebilir. Bu oyunda taşların hangi maddeden yapıldığı önemli değildir. Bir başka değişle taşların fiziksel özelliklerini, satranç oyunu, satranç kuralları açısından hiç bir önemi yoktur. Dilde de göstergenin maddesi değil kurduğu ilişkiler önemlidir. Bir başka değişle de dil bir töz değil bir biçimdir.

3) Gösterge
Toplumsal bir dizge olan dil, Saussure’un gösterge olarak adlandırdığı bilimleri kendi aralarında kurdukları ilişkilerden doğan dilsel gösterge birbirinden ayrılamayan iki özelliğin kaynaşmasından oluşur. Bir yanda bir işitim imgesi öbür yanda ya bir kavram vardır. Dilbilimde bu iki özellik gösteren ve gösterilen diye adlandırılır.

4) Nedensellik ve Çizgisellik
Gösteren ve gösterilen özelliği dilsel göstergelerin hem nedensiz hem de çizgisel olmasını sağlar. Dilsel gösterge nedensizdir. Çünkü gösterilen yani kavram gösterene uzlaşmalı bir biçimde bağlanır. Bu bağ kişisel ve doğal değil toplumsaldır.

5) Eş Süremlilik/ Art Süremlilik;
Dil dizgesinin incelenmesi bu dizgeyi yaratan tarihsel ve toplumsal olguların soyutlaşmasını gerektirir. Bu, iki dilbilim anlayışının ortaya çıkmasına sebep olur. Eş süremli dilbilim yani betimleci dilbilim;art süremli dilbilim yani tarihsel dilbilim.

Eş süremli dilbilim aynı zaman kesiti içinde yer alan ve bir dizge oluşturan öğeleri inceler. Art süremli dilbilim ise dilin birbirini izleyen aşamalarını yani tarihsel evrimini inceler. Eş süremli dilbilim, art süremli dilbilimi dışlamaz. Yöntemsel açıdan art süremli boyut, aş süremli boyuttan sonra gelir.

6) Değer;
Dilsel gösterge değerini içinde bulunduğu bütündeki öbür diğer öğelerle kurduğu bağlantılara göre kazanır. Daha doğrusu herhangi bir öğeye verilen değer ancak belli bir dizgeye göre var olabilir.

7) Dizimsel/ Çağrımsal
Dilsel değer kavramı iki bağlantıya göre belirlenir. Dizimsel bağlantılar aynı söz zinciri içinde birlikte var olan birimler arasındaki bağlantılardır. Çağrımsal bağlantılar ise bir söz zincirinde birbirinin yerin alabilecek birimler arasındaki bağlantılardır. Daha değişik bir değişle her dilsel birim konuşmacıda ya da dinleyicide başka özellikler çağrıştırır.

-derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.