Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
3 Mayıs 2016       Mesaj #13
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Enzimatik reaksiyonlar
  • Birçoğumuz şekeri; enerji için, tatlandırıcı olarak yiyecek ve içeceklerde, veya şekerin kendisini direkt olarak kullanırız.
  • Şekerin H2O ve CO2 ye çevrilmesi, oksijenli ortamda ve oldukça ekzergonik bir işlemdir. Oluşan serbest enerjiyi düşünmek, hareket, tatmak ve görmek için kullanırız.
  • Bir paket şeker rafta H2O ve CO2 ye dönüştürülmeden yıllarca kalabilir. Oysa organizmalarda saniyeler içerisinde kimyasal enerjisini salar. Fark kataliz edilmeleridir. Kataliz haricinde şeker oksidasyonu uygun zaman periyodu içinde meydana gelmez.
  • Canlılara bu özelliği kazandıran olağanüstü katalitik güce sahip olan ENZIM’lerdir.
Enzimler
  • Katalik güçleri çoğu zaman sentetik ve inorganik katalistlerden daha yüksektir.
  • Her biyokimyasal reaksiyonun merkezinde yer alır.
  • Moleküllerin parçalanması, kimyasal enerjinin korunması ve dönüştürülmesi sağlar
  • Basit öncüllerden biyolojik makromoleküllerin yapılmasında görev alırlar.
  • Eksiklikleri veya aşırı aktiviteleri bazı genetik hastalıkların sorumlusu olabilir.
  • Bazı enzimlerin aktivitelerinin ölçülmesi, yine bazı hastalıkların tanısında önemlidir.
  • Birçok ilaç enzimler üzerinden etkisini gösterir.
  • Ayrıca kimya endüstrisi, yiyecek işlenmesi ve tarımda önemli kullanıma sahiptir.
  • Protein yapıları farklı ama katalizledikleri reaksiyonlar aynı olan enzimlere izoenzim denir. Kalp ve kas Laktat dehidrogenaz enzimi örnektir.
  • Enzimler E.C. (= Enzyme Comission) ye göre sınıflandırılırlar. E.C.1.4.3.6 gibi.
  • 1700 lü yıllarda ilk enzimin varlığından söz edilmeye başlamıştır. Mide salgıları ile etin parçalanması çalışmalarını, 1800 lü yıllarda çeşitli bitki ve tükrük ile nişastanın parçalanması çalışmaları izlemiştir.
  • 1850 li yıllarda Pasteur mayalar tarafından şekerin alkole fermente olduğunu buldu.
  • 1897 de Eduard Bucher fermentasyonun hücreler uzaklaştırıldığında bazı moleküllerce gerçekleştirildiğini saptadı.
  • Frederick W. Kühne bu molekülleri Enzim olarak adlandırdı.
  • Bundan sonraki çalışmalar yeni enzimlerin keşfi ve bunların biyokimyasal özelliklerinin araştırılması ile devam etti.
  • 1926 yılında James Sumner, üreaz enzimini izole ederek kristal halde elde etti ve bütün enzimlerin protein olduğunu idda etti ve bu görüş 1930’lar da kabul gördü.
  • Üreazı tripsin, pepsin ve diğer sindirim enzimlerinin keşfi ve biyokimyasal çalışmaları takip etti.
  • Haldane’nin ilgi çekici önerisi; enzim ve substratı arasında kataliz reaksiyonunu mümkün kılan zayıf bağlanma etkileşimleridir. Bu bugünkü enzim anlayışımızın temelini oluşturmuştur.
  • Bundan sonra binlerce enzim keşfi ve biyokimyasal çalışmaları devam etmiştir.
Çoğu enzim proteindir
  • Katalitik RNA molekülleri dışında bütün enzimler proteindir.
  • Katalitik aktiviteleri doğal protein konformasyonlarına bağlıdır. Eğer denatüre edilir (3 boyutlu yapısının bozulması) veya alt üniteleri ayrılırsa, katalitik aktivitelerini kaybederler. Eğer enzim aminoasit birimlerine ayrılırsa katalitik aktiviteleri yok edilir.
  • Primer, sekonder, tersiyer ve kuarterner yapıları katalitik aktiviteleri için önemlidir.
  • Enzimler 12,000 ila 1,000,000 molekül ağırlığı arasındadır.
  • Bazı enzimler aktiviteleri için sahip oldukları a.asitlerin dışında herhangi bir kimyasal gruba ihtiyaç duymazlar.
  • Bazıları ise kofaktör olarak adlandırılan bir veya daha fazla Fe+2 Mg+2 Mn+2 veya Zn+2 gibi inorganik iyon veya koenzim olarak adlandırılan kompleks organik veya metalloorganik moleküllere ihtiyaç duyar.
Ad:  e1.JPG
Gösterim: 999
Boyut:  54.6 KB
SİLENTİUM EST AURUM