Kan Fizyolojisi
Kan, hücrelerden ve “plasma” adı verilen bir sıvıdan oluşmuştur. Hücreler eritrositler (kırmızı kan hücreleri), lökositler (beyaz kan hücreleri) ve trombositlerdir. Hücrelerin %99’undan fazlasını eritrositler oluşturur. Eritrositler kanın oksijen taşıyan hücreleridir. Lökositler vücudu enfeksiyonlara ve kansere karşı koruyan hücrelerdir. Trombositler ise kanın pıhtılaşmasında görev alırlar.
Hematokrit, eritrositlerin oluşturduğu kan hacminin toplam kan hacmine oranıdır. Hematokrit tayini için kan heparinize özel tüplerde santrifüj edilir, eritrositler en altta toplanır, onun üstünde lökosit ve trombositlerin oluşturduğu çok ince bir tabaka oluşur, en üstte ise plazma adı verilen açık saman sarısı-beyaz renkte sıvı toplanır. Hematokriti hesaplamak için eritrositlerle dolu olan tüpün uzunluğu kanla dolu tüpün uzunluğuna bölünüp, çıkan sonuç 100 ile çarpılır. Örneğin 80 mm uzunluğunda kanın 36 mm’si eritrosit ise;
Hematokrit pipetinde eritrositler 36 mm’lik bir sütun oluştururken, lökosit ve trombositlerin birlikte yaklaşık 1-2mm’lik bir sütun oluşturmalarının sebebi, bu hücrelerin sayılarından kaynaklanmaktadır. 1mm3 kanda 4,6-6,2 milyon eritrosit varken, 5.000-10.000 lökosit ve 200.000-400.000 trombosit vardır. Doğal olarak, sayıca fazla olan eritrositler hemotokrit pipetinde daha uzun bir sütun oluşturacaklardır.
Hematokrit oranı erkeklerde %40 - %50 arasında değişirken, bu oran kadınlarda %35 - %45 arasında değişir. Eritrositlerin sayısının azaldığı durumlara anemi (kansızlık) denirken, eritrosit sayısının arttığı durumlara ise polisitemi denir.
Plazma kanın sıvı kısmıdır, su içinde çözünmüş çok sayıda organik ve inorganik maddelerden oluşur. Bu maddelerden en önemlisi proteinlerdir. Proteinler plazmanın toplam ağırlığının yaklaşık %7’sini oluşturur. Plazma proteinleri 3 ana gruba ayrılır. Bunlar, albüminler, globulinler ve fibrinojendir. Eğer kanın pıhtılaşmasına izin verilirse, tüpün üstünde kalan sıvıya plazma değil serum denir. Serumda fibrinojen ve pıhtılaşma ile ilgili diğer proteinler, pıhtılaşmada kullanıldığı için yoktur.
Matematik formül olarak ifade etmek gerekirse;
(Plazma-F ibrinoj en=Serum) diyebiliriz.
Dinlenme durumunda bir insanda 5000 ml/dak bir kalp çıktısı (cardiac output) ile birlikte vücuda 1000 ml/dk.’lık tempoda oksijen gönderilir. Kandaki bu O2 içeriğinin ancak %20-25 kadarı organ ve dokular tarafından alınır ve kullanılır, gerisi ani gereksinimler için yedekte tutulur.
Kan Hücreleri Eritrositler
Eritrositler bikonkav disk şeklinde yapılardır. Yani her iki tarafından basık daire şeklindedirler. 7pm çapındadırlar. Eritrositlerin yapım yeri yassı kemiklerin iliğidir. Eritrositlerin hücre zarı kişiden kişiye değişen özel proteinler içerir, bu proteinler sayesinde kan, ABO dediğimiz kan gruplarına ayrılır. Eritrositler hemoglobin denilen ve eritrosit ağırlığının üçte birini oluşturan bir protein içerirler. Bu proteinin görevi O2 taşımaktır, oksijenin yaklaşık % 99’u hemoglobin ile taşınır, geri kalan % 1’lik kısım ise kanda çözünmüş olarak taşınır.
Oksijen taşıma kapasitesi belirli bir hacimdeki kanın içerdiği O2 hacmidir. Bu kapasite etkin hemoglobin konsantrasyonuna bağlıdır. Taşıma kapasitesi anemide azalır.
Lökositler
Bir damla kanı uygun bir boya ile boyayıp mikroskop altında incelediğimiz zaman çeşitli tiplerde lökosit görülür.
Lökositlerin hepsi kemik iliğinde yapılırlar, ancak daha sonraki gelişmelerini kemik iliği dışında tamamlarlar.
Trombositler
Trombositler çok sayıda granül içeren renksiz hücre parçalarıdır. Megakaryosit denilen kemik iliğinin büyük hücrelerinin parçalarından oluşur. Bu megakaryosit parçaları sistemik dolaşıma girince trombosit adını alırlar. Hemostazın sağlanmasında, yani kanamanın durdurulmasında önemlidirler. Trombositler bir yüzeye yapışma eğilimindedirler, fakat kan damarlarının içini döşeyen normal endotel hücrelerine yapışmazlar. Ancak damarın içindeki endotel bir şekilde hasar görürde altındaki bağ dokusu (kollajen) açığa çıkarsa, trombositler kollajene bağlanır.
Kan Gazları
Arter kanı ile ven kanı arasında doğal olarak farklılıklar vardır. En önemli fark O2 konsantrasyonudur. Bu, pratikte oksijen saturasyonu olarak bakılan bir parametredir.
Oksijen saturasyonu; kandaki hemoglobinin yüzde kaçının O2 ile doymuş olduğunun ifadesidir. Arter kanında bu %95-100 (Sat O2: %95-100), ven kanında ise %70-75’tir
Pratikte hasta takibinde kullanılan kan gazları arteriel kan gazlarıdır. Arteriel kan gazlarında bakılan parametreler ise;
Saturasyon O2 (Sat O2 %) : %95- 100
Parsiyel O2 basıncı (PO2) : 95-100 mmHg
Parsiyel CO2 basıncı (PCO2) : 35-45 mmHg
Kan asidikliği (pH) : 7.35 - 7.45
Bikarbonat (HCO3) : 22- 26 mmol
Kan Grubu Tayini
Kişinin eritrositleri yüzeyinde bulunan antijenlere (aglütinojenlere) bağlı olarak kan grubunun tayini; Anti A, Anti B, Anti Rh (Anti D) test serumları kullanılarak tespit edilmektedir.
Eritrositlerde bulunan aglütinojen ile buna bağlı başka şahsın serumunda bulunan aglütinin'in reaksiyona girmesi nedeniyle oluşan eritrosit kümelerinin görülmesidir. Soğuk ve benzeri etkenler ile meydana gelen kümelenmelerde aglütinojen-aglütinin bağlanması söz konusu değildir. Çalkalamak, baget ile karıştırmak bu kümelenmeyi açar. Bu gibi kümelenmelere pseudoaglütinasyon denir. En çok “Lam metodu” kolay olması nedeni ile kullanılmaktadır.
Kan erişkin kişilerde el orta parmak ucu ya da kulak memesinden, çocuklarda ayak başparmağı ucu ya da topuktan alınır. Bu bölgeler alkollü pamuk ile temizlendikten sonra steril lanset ile delinir. Kan alınırken delinen yerin çevresine doku sıvısının karışmasını önlemek amacı ile basınç yapılmaması önerilir. Temiz bir lamın sağ ve sol köşelerine yakın olarak Anti A ve Anti B ortalarına da Anti D yazılarak lam ters çevrilir. Anti A yazılı tarafa Anti A test serumundan, Anti B yazılı tarafa Anti B test serumundan ve Anti D yazılı kısma da Anti D test serumundan birer damla konur. Aynı yerleşim kan alımında da uygulanarak üst üste çakışması ile reaksiyone girmesi sağlanmalıdır. İyi karışımı sağlamak için her iki elin baş ve işaret parmakları ile lam tutularak sağ ve sola eğdirilmek sureti ile 3-5 dakika hareket ettirilir. Daha sonra aglütinasyon olup olmadığına mikroskopla bakılır. Aglütinasyon varsa serum üzerinde eritrosit kümeleri görülür. Aglütinasyon yoksa homojen bir görüntü vardır.
Çıkan kandan test serumları üzerine fazla konursa pseudoaglütinasyona neden olabilir. Bunu önlemek için eritrosit süspansiyonu hazırlanarak kullanılabilir. Ayrıca ateşli hastalıklarda ve enfeksiyonlarda pseudoaglütinasyon görülebilir.
Sonuçta; Eğer hem Anti A, hem de Anti B test serumlarında aglütinasyon varsa incelenen kan AB grubundandır. Her ikisinde de aglütinasyon yoksa incelenen kan O grubundandır. Eğer yalnız Anti A serumunda aglütinasyon varsa kişi A grubundandır. Eğer yalnız Anti B serumunda aglütinasyon varsa B grubundandır. Eğer Anti D serumunda aglütinasyon varsa Rh (+), yoksa Rh (-) dir.
kaynak: Fizyoloji