Arama

Mit ve Kaynakları - Tek Mesaj #2

perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
21 Mayıs 2016       Mesaj #2
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Mit (miyth) Türleri


Mit ( miyth ), “söz” ya da “konusma”, “masal, hikâye” anlamlarına gelen Yunanca “miythos”sözcügünün karsılıgı olup, geçmiste yasamıs insan topluluklarının inandıkları tanrıların, kahramanların, dogaüstü varlıkların, olayların ve bunlar etrafında gerçeklestirilen anlatıların yine olaganüstü unsurlarla sekillendirilip ortaya çıkarıldıgı olagandısı hikâyelerdir. Biz, mitoloji dedigimizde de farklı milletlerin ya da millet haline gelememis arkaik toplulukların tarih boyunca gelistirdikleri mitleri, mitlerin geçirdigi safhaları, mitlerin yapılarını inceleyen ve mitleri yorumlayan bir bilim dalını, yani “mit bilimi”ni anlıyoruz.

Fuzuli Bayat , mitolojik düsüncenin ortaya çıkmasıyla ilgili olarak ortaya konan kuramları su maddeler altında toplamaktadır:
1. Scriptual Teori
Ad:  dk-eid-poseidon-ic.jpg
Gösterim: 524
Boyut:  34.6 KB

2. Tarihsel Teori.
3. Alegorik teori.
4. Fiziksel Teori.

Mircea Eliade, mitlerin yapısı ve islevinden söz ederken dinsel yönlerine özellikle
vurgu yapar. Buna göre;
1. Mit, dogaüstü varlıkların eylemlerinin öyküsünü olusturur.
2. Bu öykü kesinlikle gerçek ( çünkü gerçeklerle ilgilidir ) ve kutsal ( çünkü dogaüstü varlıklar tarafından yaratılmıstır ) kabul edilir.
3. Mit her zaman bir yaratılısla ilgilidir; bir seyin yasama nasıl geçtigini ya da bir davranısın, bir kurumun, bir çalısma biçiminin nasıl yaratılmıs oldugunu anlatır…
4. İnsan miti bilmekle nesnelerin “köken”ini bilir; bu nedenle de nesnelere egemen olmayı ve onları istedigi gibi yönlendirip kullanmayı basarabilir…
5. Şu ya da bu biçimde, insan, miti yeniden anımsatılan ve yeniden gerçeklesme asamasına getirilen olayların kutsal, cosku verici gücünün etkisine girmek anlamında “yasar”.

Mitler bir ulusun kültürel kimligini temsil eder. Bir ulusun yasama bakıs açısını, yasam felsefesini, yasamdan beklentilerini, dogayı, çevresini ve insanı nasıl anladıgını ifade eder. Yine bir ulusun sosyo kültürel degerlerini, dinsel yapısını, folklorik degerlerini ve edebi birikimlerini, dinsel inançlarını yansıtır. Mit, kültürden ve dinden, gelenkten bagımsız düsünülemez. Prof. Dr. Fuzuli BAYAT da, “mitoloji bizleri çepeçevre saran yasanılan bir geçmisin dilde, ritüelde ve tasvirlerde gerçeklesen diyalektigidir. Her halkın milli tefekkürünün, milli psikolojisinin, kendine has özelliklerinin ilk ve temel kaynagı mitolojidir.” diyerek, aslında her ulusun mitlerinin milliligi üzerine vurgu yapmıs oluyor.

MİT TÜRLERİ
Mitos türleriyle ilgili yer yer birbirine benzer, yer yer de birbirinden ayrı tasnifler yapılmaktadır. Dinler tarihçisi Dr. Cengiz Batuk mitos türlerini Ritüel Mitosları, Köken Mitosları, Kozmogoni ve Antropogoni Mitosları ve Eskatoloji Mitosları gibi dört baslık altında toplarken; Dursun Ali Tökel Kozmogonik Mitler, nsan Hayatının Önemli Anlarına liskin Mitler, Av ve Ziraat Mitleri, Olaganüstü Sahıslarla lgili Mitler, Orijin Mitleri gibi bes ayrı baslık altında incelemektedir. Prof. Dr. Fuzuli Bayat mit türlerini, genel kategoriler ve özel kategoriler olmak üzere iki ana baslık altında toplar. Genel kategoride olanları, bütün milletlerde görülebilecek mitler olarak nitelendirilen; özel kategorideki mitleri her ulusta bulunmayan mitolojik kategoriler olarak nitelendirmektedir. Buna göre, genel kategorideki mitler: Kozmogonik Mitler, lk nsanın Yaratılması Mitleri, Türeyis Mitleri , Takvim Mitleri’dir . Özel kategorideki mitler ise, Teogoni mitleri, Köken mitleri, Eskatoloji mitleri, Totem mitleri ve Kahramanlık mitleri’dir. Samuel Henry Hooke da mit türlerini Ritüel mitosları, Orijin mitosları, Kült mitosları, Prestij mitosları ve Eskatologya mitosları olmak üzere bes grupta toplamaktadır.

Kozmogonik Mitler

: Evrenin nasıl olustugu, dünyanın nasıl yaratıldıgı, insanın ve maddenin kökeni üzerine gelistirilen mitlerdir. Kozmogoni mitlerinde evrenin olusumunun kaostan kozmosa dogru bir seyir izledigi inancı vardır. Evrenin, dünyanın ve insanın nasıl yaratıldıgı veya olustuguyla ilgili merakını gidermek isteyen insan, dinlerin de yardımıyla mitler gelistirmisler ve çevrelerini anlamaya çalısmıslardır. Kozmogoni mitlerinde temel unsurlar göge izafe edilebildigi gibi ( günes, yıldızlar, ay, yagmur, yıldırımlar…), yeryüzü maddelerine de ( su, toprak, yer altı, ates…) yaslandırılmaktadır. Özellikle bu durumu Yunan mitolojisinde çok bariz bir sekilde görmek mümkünüdür. Zira, Yunan mitolojisinde her sey “KHAOS”tan baslar. KHAOS, karısık ve hiçbir sekil almamıs olan uçsuz bucaksız boslugu ve karanlıgı ihtiva ediyordu.

KHAOS’tan genis gögüslü, her seyin dayanagı olan “Gaia” (Yer) çıktı. Sonra sevginin temeli, bütün varlıkları, her seyi birbirine dogru çeken, birlestiren, hayatı kuran, birlestirme sembolü olan, “Eros” (Ask) dogdu. Sonra KHAOS’tan “Erebos” (Gece) dogdu. Onlar da birleserek yerin üst tabakasının ısıgı olan “Aither” ve yeryüzünün ısıgı olan Hemera’yı dogurdular. Isık meydana geldikten sonra yaratılıs durmadan devam etti. Yunan mitolojisinde yaratma süreci, Gaia’nın Uranus’ü ( Gögü ) ve yeri, dagları yaratmasıyla devam eder. nsanın yaratılısı, bütün dogal yaratılma eylemleri tamamlandıktan sonra gerçeklesir. Kozmogoni olaylarına, dahası, evrenin kökenine iliskin olarak antik Yunan filozoflarının ) da felsefi tezleri olmustur. Antik Yunan filozofları daha çok, “arche” (töz) kavramıyla ilgilenmislerdir. Thales (M.Ö. 640-550), arche olarak suyu öngörürken,
Anaksimandros (M.Ö. 610-545) “aperion” dedigi ve sonsuz varlık olarak algıladıgı tözü ilk varlık olarak )kabul etmistir. Anaksimandros, yine de aperion’un bir gün yok olacagını söylemistir. Anaksimenes ise (M.Ö. 550-495), dogada ana madde olarak “hava”yı ele alır. Ruh ile özdes kabul edilen hava, tanrısal bir nitelige sahiptir. Empedokles ise, ana madde (arche) olarak, dört unsuru (hava-su-toprak-ates) gösterir. Aristo, ana madde olarak cevheri görür. Ona göre cevher, toprak, ates, su vb. diger maddeler olabilecegi gibi, genellikle cisimlere, onların bilesiklerine, yıldızlara ve bu cisimlerin parçalarına, bir konunun yüklemi olmadıkları için cevher denir.


Köken Mitleri

: Samuel Henry Hooke’un, “bazı bilginlerin onu en eski mitos türü saymalarına neden olacak kadar eski bir türdür” dedigi orijin mitosları, “etiolojik” (köken) mitleri olarak da bilinir. Herhangi bir nesnenin, olgunun, varlıgın, gelenegin veya inancın nasıl ortayaçıktıgının mitolojik bir söylemle dile getirilmesidir. Hooke köken mitlerine örnek olarak Sümerlerin “Enlil ile Kazma” mitosunu verir. Bu degerli tarım aracının bir tanrının etkinligiyle nasıl dogdugunu açıklamaya çalısan bir öyküdür. Cengiz Batuk da köken mitlerine birçok örnek sıraladıktan sonra, bir Kızılderili mitosundan da söz etmektedir. Bu köken mitosuna göre, yer altında yasayan ilk insanların ataları yeryüzüne çıkarlar. Fakat yasamları için gerekli olan besinleri üretebilecek bilgi, beceri ve donanımdan yoksundurlar. Bu yüzden de tanrılar onlara ilk olarak mısır tohumu getirirler ve bunu nasıl yetistireceklerini ögretirler. Hatta bunu ögretmekle kalmaz, daha sonra mısır tarlalarına musallat olan yabani hayvanlarla nasıl mücadele edeceklerini de ögretirler. Bu mitosta mısırın kökeni ile onun nasıl yetistirecegi anlatılmaktadır. Prof. Dr. Fuzuli Bayat ise, mitolojinin görevlerinden birinin de soyut kavramların alegorik izahını vermek oldugunu söyler ve bu tip izah edici mitlere köken mitleri demistir. Bayat, özellikle iptidai kavimlerin köken mitlerine daha fazla sahip oldugunu belirttikten sonra, aslında hemen hemen bütün milletlerin köken mitlerinin oldugunu belirtir.

Altaylılar üzerinde yasamakta oldugumuz yere çın yer (gerçek yer) demektedirler. Bu yerin altında bir yer daha vardır ki, orada sonsuz karanlık hakimdir. Orası altıngı oroon (alt dünya) veya alıs yer (uzak, ırak yer)’dir. Gerçek yer su an, varlıgının ikinci asamasını yasamaktadır. Altaylılar ikinci asamanın baslangıcını, eskatolojik bir olgu olan tufana dayandırmaktadırlar.

Ritüel Mitleri

: Samuel Henry Hooke, Mezopotamya ve Mısır’da yasayan insanların, ritüel (tören) adını verdigimiz incelikli bir etkinlik biçimi yarattıklarını söylemektedir. Bu ritüeller, tapınaklardaki genis bir rahipler toplulugu tarafından yürütülüyordu. Ritüeller, söz konusu eylemlerin yürütülmesinde izlenmesi gereken yolların dogru biçimlerinin neler oldugu hakkında uzmanlık bilgisine sahip yetkili kimselerce, belirli zamanlarda, degismez bir biçimde yerine getirilen bir eylemler sistemi olusturdu… bugün biliyoruz ki, ritüel yalnızca eylemlerden olusmuyordu; eylemlere, sihirsel etkileri ritüelin asıl bir parçasını olusturan sözler, sarkılar, efsunlar eslik ediyordu. Ritüelde mitos, oynanmakta olan oyunun öyküsünü anlattı; belli bir durumu betimledi; ne var ki bu öykü, izleyici kitlesini eglendirmek için söylenen sözler degildi; öykü, sözlerle bir güç, bir erk yaratılması için söylendi. Sihirli sözlerin art arda yinelenmesi, anlatılan durumun olusmasını ya da yeniden olusmasını saglayacak güce sahipti .

Hooke, ritüel mitoslarının islevinden bu sekilde söz ettikten sonra, tarihle mit arasındaki bir ayrıma dikkat çeker ve tarihin islevinin geçmis uygarlıkların davranıslarını olabildigince dogrulukla vermek oldugunu, oysa mitin, insan toplulugunun varlıgını sürdürmek için asal önem tasıyan birer eylem oldugunu vurgulamaktadır. Mitosta, bir öykünün gerçekte yasanıp yasanmadıgının bir önemi yoktur. Ritüelin asal bir ögesi olarak mitos, toplulugun varlıgının bagımlı oldugu kosulların yaratılmasına yardımcı olmaktadır. Sounç olarak Hooke, bu mitos türüne ritüel mitosları denmesinin sebebini, adını islevinden, ritüelin istenen sonucu saglamasına yardımcı olmasından almasına baglamaktadır.

Cengiz Batuk’a göre ritüel mitosları, kutsal bir olgu olarak kabul edilmenin ya da bilinmenin ötesinde, yılın belli dönemlerinde özel bir törende okunmak suretiyle islevsellik kazandırılan mitoslardır. Bu ritüellerde mitosu sıradan bir insan ya da rastgele bir insan okuyamaz. Genellikle rahip, büyücü ya da benzeri din adamları bu mitosları okumakla görevlendirilmislerdir. Eski Türk inançları içerisindeki Saman ayinlerini bu grup içerisine alabiliriz. Cenaze ve kurban sunma gibi dinsel törenlerde, hastalara sifa dagıtmada Samanın öncülük ettigi ritüeller gerçeklestirilir, bu tür ritüellerde Saman çogunlukla kendinden geçercesine bir vecd alemine girerdi. Yine Türklerin kutsal yılbası bayramları olan Nevruz ve Hıdrellez kutlamaları da ritüel mitosları içerisinde degerlendirilmelidir. Yeni yılla beraber eski zamanın kötülükleri, olumsuzlukları silinmis ve daha arınmıs, daha umut edilir ve yasanabilir yeni bir zaman girilmistir. Böylece eski baslangıçtaki zaman, yani kozmosa dönülmüs olur. Yeni yıl törenleri, dünyanın yenilenmesini baslangıcı ifade eder. Dede Korkut hikayelerinde, Dede Korkut’un basını çektigi ad verme törenleri de kutsal birer ritüel havasında gerçeklesmektedir. Bu hikayelerde, bir kisinin ad alması için kahramanlık göstermesi yetmez; ona ad vermek için özel bir tören tertiplenir ve bu töreni bizzat Dede Korkut kendisi yönetir ve uygun buldugu ismi çocuga bir ritüel esliginde verir. Hunlardan Osmanlılara kadar, bütün Türk devletlerinde tahta geçme törenleri ya da usullerindeki ritüellerin içerisinde de mitolojik ögeler bulunmaktadır. Bir gelenegin ya da inancın ritüel biçiminde dramatize edilmesi, ritüeli izleyen ya da katılan toplulugu eglendirme amacı tasımaz. Bir oyun degil, kutsal birer seremonidir. Böylece ritüel mitosları, ölü, islevsiz bir masal olmaktan çıkarak canlılık kazanmıs olur.


Teogoni ( Din ) Mitleri

: Prof. Dr. Fuzuli Bayat, teogoni mitlerinin, tarihi devirlerde kurulmus geleneksel devletlerde, arkaik toplumlara göre ( ya da erken dönem devletlerine göre ) daha çok yer aldıgını söyler. Bayat’a göre, teogoni mitlerini kozmogoni mitlerinden ayıran en bariz fark, evrenin ve dünyanın yaratılmasında Tanrının rolünü ön pilana çıkarmasıdır. Sadece tanrıyı degil, tanrıyla beraber melekler, koruyucu ruhlar gibi olaganüstü güçlere de teogoni mitlerinde rol biçilmektedir. Evrende görülen veya görülmeyen bütün nesnelerin bir sahibi oldugu inancına dayanır.

Yunan mitolojisinde ise, lyada ve Odisse’de Yunanlıların inandıkları Tanrılar ve Tanrıçalar bütün görkemleriyle geçmekteydi ama bu destanları derleyen Homeros, tanrıların nasıl ortaya çıktıkları, kökenleri hakkında bir bilgi vermemistir. M.Ö. 800’lü yıllarda Hesiodos, “Theogoni” adlı eserinde tanrıların nasıl ortaya çıktıklarını, onların belli baslı maceralarını anlattıgı gibi, evrenin de nasıl yaratıldıgını açıklamaya çalısmaktadır. Böylece Hesiodos, “Theogoni”de Yunanlıların en eski mitlerini de derlemis olmaktadır.

Ad:  o_1326794472turk-mitolojisi-hakkinda-Ozet-bilgi-mit-destan-ve-efsanelerin-ayirt-edici-Ozellikler.jpg
Gösterim: 644
Boyut:  44.5 KB
Türk kozmolojisi de aslında teogoni mitleri kategorisi içerisinde degerlendirilmelidir. Sümerler ve Yunanlılar gibi bir panteonları olmayan Türkler, evrenin ve insanın yaratılısını Tanrıya baglamıslardır. Ancak, Cemal Sener’e göre, Ülgen’in (veya Kuday’ın) yaratıcılıgı, mevcut maddelere sekil vermekten ibarettir. Türklerde bilinen anlamda bir yoktan yaratma yoktur. Yasar Çoruhlu, Türklerin tek tanrı inancına sahip olmadıklarını, eski Türklerde tektanrıcılıga dair izler olsa da ikinci derecede Tanrıların ve ruhların da bulundugunu söylemektedir. Çoruhlu, Türklerin, İslamiyet’in Orta Asya’da yaygınlasıp Müslümanlarla iliskiye geçmesi neticesinde Gök Tanrı gibi tek bir tanrıya dogru egilim gösterdiklerini söyler. Dolayısıyla, evrenin yaratılmasında ve tasarımında tek bir tanrının degil, olsa olsa bir büyük tanrının yanı sıra ona yardımcı olan ikinci derecede Tanrı ve ruhların da varlıgından söz etmek gerekir bu yaklasıma göre. Bu yardımcı tanrılar, yer üstünde ve yer altında bulunmaktadır. Kaldı ki, Altay yaratılıs destanlarında bas tanrı Ülgen gibi, kötülük tanrısı Erlik’in de yaratma kabiliyeti vardır ve o da kendisine hizmet edecek varlıklar yaratmaktadır . Mitosları kesin bir sınıflamaya sokmak mümkün degildir. Zira, Cengiz Batuk, kozmogoni mitoslarına antropogoni mitoslarını da ekledigi gibi, Hooke da tasnifine kült mitosları ve prestij mitoslarını da eklemistir. Fuzuli Bayat ise, bu mitlere yer vermemekle beraber, takvim mitleri, türeyis mitleri, totem mitleri gibi eklemeler yapmaktadır.

Dursun Ali Tökel de daha önce sıraladıgımız gibi, farklı mit tasniflemesi yapmaktadır. Bu mitoslardan teogoni mitleriyle kozmogoni mitleri çogu zaman iç içedir. Evrenin ve dünyanın asama asama nasıl yaratıldıgını anlamak için çogu zaman tanrılara veya askın güçlere basvurulur. Yine dünyanın sonunu ifade etmede tanrı ya da tanrıların, baslangıçta kendisine sunulan dünyayı bozdugu için insanı cezalandırmasını anlatan eskatoloji mitleriyle de teogoni mitleri çogu zaman kesismektedir.

Prestij Mitleri

: Genellikle, kendisine kutsiyet atfedilen bir kahramanın etrafından gelistirilen mitlerdir. Halk kahramanının dogusuna ve yasamına, yaptıklarına bir gizem ve ilahi bir hava katmak amacı güder. Türk destan kahramanlarının maceraları bu mit türüne iyi birer örnektir ve bu bakımdan destanlarımızdaki mitolojik unsurların basında, prestij mitleri gelmektedir. Epik desstan gelenegimiz içerisinde önemli bir yer isgal eden prestij mitleri, kozmogoni ve eskatologya mitlerimizden bile daha fazladır. Dede Korkut hikayelerinde de kahramanların dogumları, ad verilmesi ve düsman topluluklarla yaptıkları mücadeleler göz önüne alındıgında, söz konusu kahramanlara ilahi vasıflar yüklendigi de görülecektir. Hook’a göre, prestij mitosları aynı zamanda, ünlü kentlerin adları çevresinde olusma egilimi gösterir. Troya, Tanrıların eliyle kurulur, hatta Sion bile. Sion’un kurulusu, Babilonya ve Kenan ülkesi mitolojisinden alınmıs sözlerle anlatılır.

Eskatologya Mitleri

: Bu gruptaki mitoslar; evrenin ve özelde de dünyanın sonunda meydana gelecek olan olayları ( depremler, tufan, kıyamet alametleri, küresel ısınma, deccal, Mesih…) kapsar. İnsanlar tarih boyunca sadece dünyanın ve insan neslinin nasıl yaratıldıgına degil, aynı zamanda bu dünyanın ve insanlıgın nasıl bir sonla karsı karsıya kalacagına da kafa yormuslardır. Bu nedenle, kozmogoni mitleri kadar yaygın bir öneme sahip olan eskatologya mitleri, hemen her toplumun mitsel geçmisinde yer bulabilmektedir. Üstelik mitosların birbirine benzerligi üzerinde durulurken, hep eskatologya mitleri örnek olarak gösterilmektedir. Gerçekten de Orta Asya’dan Afrika’ya, Kuzey Amerika’dan Avustralya kıtasına kadar dünyanın hemen her bölgesindeki farklı kültür ortamlarında, tarihin ve uygarlıgımızın nasıl bir sonla karsı karsıya kalacagı yolunda gelistirilen mitoslar, sasırtacak düzeyde birbirine benzemektedir. Bu mitosların ortak noktası, hepsinin korkunç bir sonu bekliyor olusudur. nsanlık, kendisine sunulmus temiz ve bereketli bir dünyayı kirletmis ve Tanrının / Tanrıların gazabını hak etmistir. Son zamanda yeryüzüne gelecek olan bir önder esliginde, çok az insan kurtulusa erecek, bu korkunç sonla muhatap olmayacak; geriye kalan kitleler tufan, depremler, okyanusların kabarması ve gögün çökmesi, yerin altının üste çıkması, dagların volkanlarını püskürtmeleri gibi birçok doga ve dogaüstü felaketle yok olacaktır.

Eskatologya mitlerinin en bilineni tufan mitleridir. Ancak yanlıs bir kanıyla, dünyanın sonu mitleri denilince, sanki sadece tufan mitleri eskatolojik bir nitelik tasımaktaymıs gibi bir kanaat olusmaktadır. Oysa, birçok kozmik felaket, baska dogal afetler, salgın hastalıklar, Mesih, Altın Çag gibi geleneksel eskatologya mitlerinin yanı sıra, bunlara modern dünyaya özgü mitler de eklenmistir. Ulusların asırı nükleer silahlanması, jeopolitik soguk savaslar, iç savaslar, ırkçılık, küresel terör, küresel ısınma, küresel ekonomik kriz, bir meteor çarpmasıyla karsı karsıya kalma olasılıgımız, uzaylı saldırıları gibi uygarlıgımızı tehdit eden modern kıyamet teorileri de çagımızın eskatologya mitlerini olusturmaktadır. Kuskusuz, monoteist dinlerde, ilkel toplumların dini inançlarına göre eskatolojik beklentiler çok daha belirgin ve sistemlidir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve slam gibi ilahi dinlerin hemen hemen aynı “son”u vaat ettiklerini biliyoruz. Her üç dinin kitabi kaynaklarının da ötesinde, sözlü geleneklerinde yer etmis birçok eskatologya miti bulmak mümkündür. Bu baglamda, Prof. Dr. Fuzuli Bayat’ın, dünyanın sonu hakkındaki gelecege yönelik kehanetler olarak niteledigi eskatologya mitlerini; kehanetten de öte kuvvetli bir inanç olarak görmek gerekir. Özellikle Hıristiyanlık içerisindeki eskatolojik unsurlar, “kehanet” sözcügüyle açıklanamayacak kadar mühim yer tutar. Çünkü bu dinin kaynagını kuvvetli bir “altın çag” beklentisi olusturmaktadır. Eskatologya mitlerinin özünde, bu dünyanın bir arınmaya ihtiyaç duydugu özlemi yatar.

Mircea Eliade bu durumu, “Gerçek anlamda yeni bir seyin baslayabilmesi için eski çevrimin kalıntı ve yıkıntılarının tümüyle yok olması gerekir. Bir baska deyisle, mutlak bir baslangıç elde etmek istenirse, bir dünyanın sonunun kesin olması gerekir.” Sözleriyle açıklamaktadır. Mircea Eliade, eskatolojik zorunlulugu da söyle açıklar: “Yeni yaratılıs, bu dünya kesin olarak ortadan kaldırılmadıkça gerçeklesemez. Burada artık, yozlasmıs olan seyin yeniden canlandırılması degil; ama yeniden tümüyle yaratılabilmesi amacıyla eski dünyanın yok edilmesi söz konusudur.” Böylece, bir yenilenmeden ziyade, eskisinin tümüyle ortadan kalkıp daha iyisinin gelmesi beklenmektedir. Mesihçi eskatologya mitleri böyledir. Bu dünya islevini tamamladıgı için son bulmalı ve Tanrı’nın mutlak egemenliginde ebedi bir hayat baslamalıdır. Bu hayatta kötülük ve yozlasma olmayacak, sadece iyiler ödüllendirilecektir. Oysa tufan mitlerinde, bu dünyanın tümden yok olup baska bir dünyanın baslaması degil, mevcut dünyanın kötülüklerden ve yozlasmadan arındırılıp aynı dünya üzerinde yeni bir hayatın baslaması ideali yatar. Dünyanın arınması miti, her yıl yeni yıl kutlamalarında da yatmaktadır aslında. Her yılın sonunda, eski yılın kötü günleri, olumsuzlukları, kirliligi, kötü anıları yok olmaktaortadan kalkmakta ve yeni bir yıldan taptaze umutlar, yeni ufuklar, daha arınmıs bir zaman beklenmektedir ve bu beklenti ritlerle kendini gösterilmektedir. Farklı kültür ve inançlarda farklı farklı adlar altında ve farklı zaman dilimlerinde olsa da her toplumun bir yeni yıl kutlaması vardır ve hep aynı anlamı tasır.

Hoohke, eskatologya mitlerinin kökenini Zoroastercilik ( Zerdüstlük )’e kadar götürmektedir. .Ö. VI. yüzyılda İran’da yasayan Pers peygamberi Zaroaster ( Zerdüst ) tarafından krulan bir din olan Zaroastercilik ( Zerdüstlük )’e göre, bu dünya yasamı iyilik ve kötülük tanrılarının ( Ahura Mazda ile Ahriman’ın ) çevrelerinde toplanmıs iyilik ve kötülük güçlerinin sürekli savasıdır. İnsanın görevi, bu savasta iyilik güçlerinin yanında yer almaktır. Bu savas, Mahser’de Ahura Mazda’nın gönderecegi erimis metal selinin dünyayı kötülük güçlerinden tümüyle arındıracagı güne dek sürecektir. Bununla birlikte Hooke, eskatologyanın Yahudi ve Hıristiyan düsünüsünün karakteristik bir ögesini olusturdugunu söylemektedir. Babilonya Yaratılıs Mitosu’nda Marduk’un kaos ejderini yenisini anlatan sözler, Yehova’nın kötülük güçlerine karsı kazanacagı sonul zaferi betimlemelerinde kullanacakları imgesel malzemeyi sunmaktadır. Tanrının [Evreni] yaratıs eyleminin, tarih ufkunun dısına düsmesinden dolayı, ancak mitos diliyle betimlenebilmesinde oldugu gibi, Tanrının tarihi sona erdiren eylemi de ancak mitos terimleriyle anlatılabilir. Hooke , peygamberler sonul durumu betimlemeye kalktıklarında da mitos diline geri dönmek zorunda kalırlar, sözleriyle de inanç ve mit iliskisine vurgu yapmakta, henüz gerçeklesmemis bir eylemin ancak mitsel bir üslup ve hayallerle betimlenebilecegine dikkat çekmektedir. Baska türlü anlatılamayacak olayları ve terimleri, mit, sembol ve simgelerle anlatmaktadır. Yunanlıların mitolojik anlatımlarında kendi çocuklarını yutan tanrı Kronos’un, aslında “zaman” anlamına gelmesi ve gerçekten de zamanın her seyi yok etmesi , böyle simgesel bir anlatımlardan biridir.

Daha önce de üzerinde durdugumuz gibi, mitos türlerinin kesin bir ayrımını yapmak mümkün görülmemektedir. Zira, bir seyin kökenine dair mitler köken mitlerinin içerisinde degerlendirildigi gibi, örnegin insanın ve dünyanın kökeni daha çok kozmogoni mitlerinin kapsamına girmektedir. Yine, kozmogoni mitleriyle eskatologya mitleri de iç içe yer almaktadır. Çünkü, birçok “gelecek” beklentisinin içerisinde mutlaka bir baslangıca, “kökene” dönüs özlemi yatmaktadır. Ayrıca, kaostan kozmosa dogru gelisen dünya; eskatolojik olaylarla tekrar kaosa dönecektir. Her yıl tekrarlanan yılbası kutlamaları ve ritüelleri de (ör. Türklerin kutsal yılbası bayramları olan Nevruz bayramı) eskatolojik unsurlar içermektedir. Teogoni mitleriyle kozmogoni mitleri de yine böyle benzer bir iliski içerisindedir. Zira, evrenin, duyanın ve insanın yaratılısında Tanrı’nın yaratıcı ve müdahale gücünü ifade eden teogoni mitleri, yine bu yaratılısı ifade etmeye çalısan kozmogoni mitleriyle örtüsmektedir. Dolayısıyla, mitlerin tasnif edilmesi demek onların birbirinden bagımsız olarak gruplanması demek degil, daha çok hangi konuları içinde barındırdıgıyla ilgilidir.
Derlemedir
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 21 Mayıs 2016 11:14