Lipidlerin vücuda alınması ve taşınması
- Besin maddelerinin büyük bir kısmı önemli oranda lipid içerir
- Lipidler, yağlı yiyecek ve içeceklerde, ette bulunurlar.
- Bir insan için günlük diyet 15-40 g kadar lipid içerir.
- Diyetteki lipidlerin büyük çoğunluğu trigliserid, az bir kısmı da fosfolipid, kolesterol ve kolesterol esteridir.
- Lipidlerin sindirimi ve emiliminden sonra, ince bağırsak mukoza hücresinde 2-monogliseridlerden ekzojen trigliseridler oluşur. Bunlar, az miktarda serbest kolesterol, kolesterol esteri ve fosfolipid ile bir araya gelirler, bir protein tabakasıyla da kaplanarak suda çözünebilir ve taşınabilir şilomikronları oluştururlar.
- Şilomikronlar da lenf sistemi yoluyla dolaşıma katılırlar
Şilomikronlar
• Şilomikronlarda ağırlıkça
%2 oranında protein,
%1 serbest kolesterol,
%3 kolesterol esteri,
%9 oranında fosfolipid, %85 oranında trigliserid bulunur.
Lipoproteinlerin Genel Metabolizması
- Lipidlerin emiliminden sonra duktus torasikusta süt beyazlığında şilus (kilus) görülür. Şilusun beyazlığı içerdiği şilomikronlardan ileri gelir.
- Beslenmeden sonra, emilen ve lipoproteinler halinde kana karışan lipidler nedeniyle plazma da bulanık görülür (Emilim Lipemisi).
- Emilim lipemisinin şiddeti ve plazmada lipoproteinler halinde bulunan lipid miktarı, yağlı diyetten 5-6 saat sonra en üst düzeye çıkar.
- Daha sonra yavaş yavaş azalır ve yemekten 8-10 saat sonra plazma yeniden berrak görünümünü kazanır.
- Heparin, lipoprotein lipazı aktive ederek, plazmanın emilim lipemisine bağlı bulanıklığını in vivo olarak giderir.
- Şilomikronlar, aktive olan lipoprotein lipaz (LPL) etkisiyle trigliserid içeriğinin çoğunu kaybeder ve daha küçük çaplı şilomikron kalıntılarına dönüşürler.
- Karaciğer hücre lerindeki ApoE reseptörleri şilomikron kalıntılarım tanır.
- Bu reseptörlerin etkisiyle şilomikron kalıntı ları endositoz yoluyla karaciğer hücresi içine alınırlar ve orada yıkılırlar.
- Yakıt olarak hemen gerekenden daha fazla yağ asidi veya karbonhidrat bulunduğu durumlarda, karaciğerde yağ asitlerinden veya karbonhidratlardan sentezlenen endojen trigliseridlerden de VLDL yapılır ve kana verilir.
- Karaciğerde lipoprotein sentezi, çeşitli etkenlerle inhibe olursa, endojen trigliseridler karaciğerde birikir ve karaciğer yağlanması denen tablo meydana gelebilir. Fatty Liver Sendrom (bilhassa kanatlılarda)
- VLDL'ler, endojen trigliseridlere ek olarak serbest kolesterol, kolesterol esterleri, fosfolipid, ApoB-100, ApoC-I, ApoC-II, ApoC-III, ApoE apolipoproteinlerini de içerir.
- ApoC-II, lipoprotein lipazı aktive ederek VLDL trigliseridlerinden serbest yağ asitlerinin salıverilmesine neden olur. Böylece lipid içeriği gittikçe azalan VLDL’ler, yaklaşık olarak eşit miktarlarda trigliserid ve kolesterol içeren ara dansiteli lipoprotein (IDL) ve daha sonra düşük dansiteli lipoprotein (LDL) haline değiştirilirler.
- Lipoprotein lipaz (LPL) vasıtasıyla şilomikronlardan ve VLDL’lerden salıverilen yağ asitleri, yağ doku hücrelerinde trigliseridler (TG, triaçilgliserol) olarak depolanır.
- Beslenme sırasında veya tokluk durumunda yağ doku hücrelerinde depolanan trigliseridler (TG), açlık durumunda hormona duyarlı lipaz ve diğer lipazlar vasıtasıyla yağ asitleri ve gliserole hidroliz edilir.
- IDL’ler ApoE reseptörleri tarafından LDL’ler ise LDL reseptörleri tarafından tanınarak karaciğer hücreleri içine alınırlar. IDL’ler ve LDL’ler, karaciğer hücrelerinde hepatik lipaz etkisiyle daha ileri yıkılırlar.
- LDL'ler, trigliserid içerikleri çok az, kolesterol ve kolesterol esterlerinden çok zengin lipoproteinlerdir.
- LDL'lerin temel apolipoproteinleri ApoB-100'dür:
- LDL'ler, kolesterolü karaciğerden başka dokulara taşırlar.
- Ekstrahepatik doku hücrelerinde bulunan spesifik yüzey reseptörleri, ApoB-100'ü tanıyarak LDL'lerin hücre içine alınmaların! sağlarlar.
- Karaciğer dışı doku hücrelerinde LDL'ler yıkılır ve kolesterol veya bir kolesterol türevi oluşur
- Düz kas hücrelerinde kolesterol esterleri nin birikmesiyle arteriyel duvarlarda aterosklerotik plaklar gelişir.
- Ateroskleroz, kanda yüksek kolesterol düzeylerine özellikle de yüksek LDL-C düzeyine bağlı olarak ortaya çıkar.
- Serum LDL-kolesterol düzeyinin %130 mg'dan düşük olması aterosklerotik kalp hastalığı için düşük riski, %130-160 mg arasında olması orta riski, %160 mg'dan yüksek olması ise yüksek riski ifade eder
- Karaciğerde ve ince bağırsak duvarlarında sentezlenen bir önemli lipoprotein sınıfı HDL'lerdir: HDL'ler, ağırlıkça %55 oranında protein (ApoA-I, ApoA-II, ApoC-I, ApoC-II, ApoC-III, ApoD, ApoE apolipoproteinleri), %2 oranında serbest kolesterol, %15 oranında kolesterol esteri, %24 oranında fosfolipid, %4 oranında trigliserid içerir
- Yeni sentezlenen HDL, diskoid şekillidir; ApoA-I, ApoA-II, lesitin ve serbest kolesterol içerir. Yeni sentezlenen HDL, dolaşım sırasında diğer lipoproteinlerden kolesterol esterlerini alır. Ayrıca yeni sentezlenen HDL’ nin yüzeyindeki lesitin: kolesterol açil transferaz (LCAT) da serbest kolesterol ile lesitinden, kolesterol esteri ve lizolesitin oluşturur. Yeni sentezlenen HDL, yapısındaki kolesterol esterlerinin artmasıyla küre şeklinde olgun HDL’ye dönüşür.
- İlk oluşan olgun HDL, HDL3 olarak bilinir. Daha sonra kolesterol esterlerinin artması ve ApoE katılmasıyla HDL2 ve daha ileri aşamada HDL1 (HDLC) oluşur. Dolaşım sırasında kolesterolden zenginleşen HDL, karaciğere dönünce kolesterolünü karaciğerde bırakır.
- HDL’nin kolesterolü özellikle damar endoteli gibi dokulardan karaciğere taşıma fonksiyonu antiaterojenik etki oluşturur.
Lipid Metabolizması Bozuklukları
1. Şişmanlık (Obezite)
- Obezite : organizmada yağ ortalaması > %30
2. Lipid emilimi bozuklukları
Sindirimi ve emilimi olumsuz etkileyen nedenler
- Safra yetersizliği (özellikle safra tuzları)
- Pankreas salgısı ve sindirim enzimleri
3. Hiperlipemi ve Hiperkolesterolemi ve Lipid depolama hastalıkları
Lipid Depolama Hastalıkları (Lipidozlar) - Bu hastalıkların her birisi spesifik hidrolaz enzim eksikliği sonucu meydana gelir.
- Sonuçta lizozomlar içinde lipid depo edilir ve etkilenen dokuya göre fizyopatolojik değişiklikler meydana gelir.
- Bu hastalıklarla mücadele stratejisi gen tedavisi yoluyla biyosentetik geçitlerin inhibisyonu temeline dayanmaktadır.
- Prematüre bebeklerde sık gözlenen solunumla ilgili distres sendromunda en büyük akciğer sürfaktanı dipalmitoil fosfatidil-kolin yeterince yapılamaz.