Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Haziran 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

BAYEZİT II


(Dimetoka 1447 - Havsa yakınında 1512),
türk padişah (1481-1512)

Fatih Sultan Mehmet’in oğlu. Küçük yaşta sancakbeyi atandığı Amasya'da bilim ve sanat adamları arasında yetişti. Şehzade olarak, babasının yanında Akkoyun- lu Uzun Hasan’a karşı yapılan Otlukbeli savaşı’na katıldı (1473). Babasının ölümü üzerine devlet erkânınca İstanbul’a çağrıldı. 21 mayıs 1481’de tahta çıktı. Saltanatının ilk yıllarında taht kavgasına girişen kardeşi Konya valisi Cem ile mücadele etmek zorunda kaldı. Bursa’da tahta çıkan Cem'i Yenişehir’de yendi. Mısır'daki Memluk sultanına sığınan Cem, yeni bir girişimde bulunduysa da yine başarılı olamadı. Bu kez Rodos şövalyelerine sığınmak zorunda kaldı ve 1495’te Napoli'de zehirlenerek öldürülene kadar Avrupa'da tutsak yaşadı. Bayezit II, Cem Avrupa'da yaşadığı sûrece tam bir huzur içinde olamadı. Cem yanlısı olduğundan kuşkulandığı ünlü vezir Gedik Ahmet Paşa'yı ve Cem'in İstanbul'da bulunan oğlu Oğuz'u boğdurttu. Hıristiyan Avrupa'ya karşı dikkatli bir politika izleyerek büyük seferlerden kaçındı. Ancak bazı askeri etkinliklere girişmekten de geri kalmadı. Hersek onun padişahlığı döneminde kesin olarak osmanlı topraklarına katıldı; Boğdan'daki Kili ve Akkerman kaleleri zapt edilerek Osmanlı devletinin Kırım hanlığı ile bağlantısı kuruldu ve Karadeniz'de türk egemenliği tamamlandı (1483).
Ad:  II. BAYEZİD.jpg
Gösterim: 1011
Boyut:  26.2 KB

Memluk sultanı Kayıtbay’ın, şehzade Cem'i bir hükümdar gibi karşılaması, tahtsız ve ülkesiz Karamanoğlu Kasım Bey’i Osmanlılar’a karşı desteklemesi, osmanlı himayesindeki Ramazanoğulları beyliği topraklarına akınlar yaptırması, iki ülke arasında altı yıl süren (1485-1491) bir savaşa yol açtı. Uzayıp giden bu savaş kesin bir sonuca ulaşmaksızın düğümlendi ve Tunus sultanının arabuluculuğuyla yapılan barışla Çukurova'da üç kasaba Memluklar'a verilirken, Ramazanoğulları ülkesi Osmanlılar’da kaldı.

1492-1495 arasında türk akıncıları Tuna ırmağı ve Bosna ötesindeki Hırvatistan'a, Venedik topraklarının K. kesimlerine birbiri ardına akınlar düzenleyerek hıristiyan Avrupa’ya dehşet saldılar. 1495’te Macarlar ile yapılan bir antlaşmadan sonra akınlar Venedik topraklarında sürdü. Kili ve Akkerman kalelerini yitirdikten sonra Karedeniz ile bağlantısı kesilen Polonya, Boğdan’ı ele geçirmeye kalkıştı. Boğdan - beyliğinin, Tuna boyundaki osmanlı sancakbeylerinin yardımıyla karşı koyması; İstanbul türk akıncılarının kırımlı tatar süvarileriyle birlikte Galiçya ve Podolya'da düzenledikleri akınlar, bu girişimi sonuçsuz bıraktı (1498). Ertesi yıl Polonya önce Boğdan, ardından da OsmanlIlar ile barış antlaşmaları imzalamak zorunda kaldı. Venediklilerin Mora, Arnavutluk ve Dalmaçya kıyılarında giriştikleri düşmanca hareketler üzerine Bayezit II bu ülkeye savaş açtı. Karadan ve denizden girişilen harekât sonunda inebahtı (Lepanto) [1499]; ertesi yıl Modon (Methone), Koron ve Navarin (Pylos); 1501'de de Adriya denizi kıyısındaki Draç ele geçirildi. Aynı yıl Midilli adasını kuşatan bir haçlı donanması, Saruhan valisi şehzade Korkut’un ve güçlü bir donanmayla yardıma gelen Hersekzade Ahmet Paşa’nın çabaları sonucu püskürtüldü. Venedik'in isteği üzerine barış yapıldı (1503).

Bu arada, Osmanlı devleti doğuda gittikçe büyüyen bir tehlikeyle karşılaştı: 1499’da şii Safeviler, Şah İsmail'in önderliğinde İran’da güçlü bir devlet kurmuşlardı. Şiilik adına yapılan propagandalar Anadolu’daki göçebe türkmen aşiretleri arasında büyük ölçüde etkili olunca, Sünni müslümanlığın temsilcisi Osmanlı devleti bu tehlike karşısında önlem almak zorunluğunu duydu. Padişah, Anadolu’da Şah İsmail yandaşlığını engellemek amacıyla, alevilerin İran'a gitmelerini yasakladığı gibi, bir bölümünü de Rumeli’ye yerleştirdi (1502). Ancak, Şah İsmail'in Şahkulu adındaki halifesi 1511 'de Teke bölgesinde kimi türkmen aşiretlerini Osmanlılar'a karşı ayaklandırdı. Kütahya'yı yağmalayan ayaklanmacılar, Bursa’ya doğru ilerledilerse de sadrazam Hadım Ali Paşa komutasındaki orduya yenik düştüler; Şahkulu savaş alanında öldürüldü, başsız kalan Şahkulu'nun yandaşları İran'a kaçtılar, ayaklanma da böylece bastırılmış oldu.

Bu arada, yaşlandığı için devlet yönetimini vezirlerine bırakıp Edirne'de köşesine çekilen padişahın oğulları arasında taht kavgası başlamıştı. Oğullarından Ahmet Amasya'da, Selim Trabzon’da, Korkut Antalya'da, Şehinşah Karaman’ da vali olarak bulunuyorlardı. 1511'de Kefe'ye giden Se'im, Kırım hanının yardımını sağladıktan sonra Tuna'dan geçerek Balkanlar’a indi ve kendisine Rumeli'de bir sancak verilmesini istedi. Oğlu ile çarpışmaktan çekinen Bayezit, onu Semendere sancağına atadıysa da. Selim babasının oturmakta olduğu Edirne üzerine yürüdü. İstanbul'a doğru çekilen Bayezit, Çorl.u yakınında konakladı. 3 ağustos 1511'de Selim, Uğraş deresi çevresinde yapılan savaşta yenilerek Kırım'a kaçtı. Bu arada, şehzade Ahmet, İstanbul üstüne yürüyerek tahta geçme girişiminde bulunduysa da Maltepe yakınlarına gelince yeniçerilerin ayaklanarak başlarında Selim'i görmek istediklerini bildirmeleri üzerine Anadolu’ya geri dönmek zorunda kaldı. Bayezit II, yeniçerilerin baskısı karşısında, tahtı Kırım' dan çağırdığı Selim'e bırakmak zorunda kaldı (24 nisan 1512). Bir ay sonra Dimetoka'ya giderken yolda hastalanarak öldü (10 haziran 1512).

“Veli” lakabıyla anılan Bayezit II, dinine son derece bağlı, iyiliksever bir kişiydi. İstanbul’da cami, imaret, hamam, kütüphaneden oluşan yapılar topluluğunu (Bayezit külliyesi); Edirne'de benzeri bir külliye ve hastane; Amasya'da cami, imaret-medrese yaptırdı. Bilginleri ve sanatçıları korudu. Hat sanatına büyük ilgi duyan Bayezit ll’nin “Adlî” mahlasıyla yazdığı şiirleri bir divanda toplanmıştır. Ayrıca, besteci olduğu da söylenir. İstanbul’ da, adıyla anılan caminin bahçesindeki türbede gömülüdür.

Kaynak: Büyük Larousse
Osmanlı Padişahları - Sultan İkinci (II) Bayezid

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Eylül 2016 23:13
SİLENTİUM EST AURUM