Arama

Tüberküloz (Verem) - Tek Mesaj #10

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Haziran 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Akciğer Görüntüleme yöntemleri

Akciğer grafisi


Ad:  gr1.jpg
Gösterim: 9403
Boyut:  13.9 KB

Akciğer grafisi göğüs hastalıklarında çoğu kez temel tanı aracı olarak kullanılmaktadır. Standart akciğer grafisi 2 yönlü olarak çekilir. Bu sayede düz akciğer grafisinde kalbin ve diyaframların arkasında kalan lezyonlar, yan grafi ile görüntülenir. Standart akciğer grafisi; göğüs hastalıkları polikliniklerine başvuran hastaların büyük çoğunluğunda istenen ilk basamak görüntüleme yöntemidir ve bu aşamadan sonra hekim hastanın klinik bilgileri ile grafi bulgularını birleştirerek tanıya ulaşır veya daha ileri tetkiklere yönelir. Standart akciğer grafisi ile akciğer kanseri, pnömoni, bronşektazi, akciğer absesi, akciğer kisti, plörezi, pnömotoraks ve daha birçok akciğer hastalığının tanısı konulabilmektedir. Ayrıca standart akciğer grafisinde akciğerler dışında kalp, göğüs duvarının yumuşak dokusu ve kemik yapıya ait hastalıklar da teşhis edilebilir.

Ultrasonografi


Ad:  gr2.jpg
Gösterim: 2686
Boyut:  10.6 KB
Daha çok batın ve pelvik incelemede yeri olan ultrasonografi, akciğer hastalıklarının tanısında kısıtlı kullanım alanına sahiptir. Özellikle plevral sıvıların tanı ve takibinde kullanılır ve bu alanda diğer görüntüleme yöntemlerine göre daha ucuz ve daha hassas olması avantajıdır. Yine bazı hastalarda minimal plevral sıvı varlığında, plevra boşluğundan sıvı alabilmek için ultrasonografi rehberliğine başvurulabilir.

Bilgisayarlı tomografi


Ad:  gr3.JPG
Gösterim: 2838
Boyut:  26.2 KB
Standart akciğer grafisinde elde edilen bulgular tanı için yeterli olmuyorsa ya da tedavi planlaması açısından akciğer hastalığının daha detaylı incelenmesi gerekiyorsa, 2. basamak görüntüleme yöntemi olarak hasta bilgisayarlı tomografiye yönlendirilir. Bu yöntemde hastadan elde edilen görüntü sinyalleri bir bilgisayar tarafından işlenerek görüntü haline getirilir. Bilgisayarlı tomografide göğsün yukarıdan aşağıya doğru, (kullanılan kesit aralığına bağlı olarak değişmekle birlikte) yaklaşık olarak her bir santimetresi ayrı ayrı görüntülenip basılabilir (Resim 2). Bu sayede standart akciğer grafisinde görülen lezyonun, orijinini nereden aldığı, iç yapı özellikleri, komşu doku ve organlarla ilişkisi, bölgesel lenf bezlerinin hastalığa katılıp katılmadığı, akciğer zarı ve göğüs duvarının hastalıkla ilişkisi olup olmadığı gibi birçok detay incelenebilir. Bronkoskopi ile ulaşılamayan, (yani bronşlarla ilişkisi olmayan) periferik (akciğerin uç kısımlarında yer alan) lezyonlardan dışarıdan iğne ile biyopsi alınmasında bilgisayarlı tomografi rehber olarak kullanılabilir. Bu teknikte hasta tomografi cihazı içerisinde iken alınan görüntüler ile lezyonun yeri belirlenir ve buna göre biyopsi iğnesinin giriş yeri saptanır. Biyopsi iğnesi lokal anestezi uygulandıktan sonra göğüs duvarından ve kaburgaların arasından lezyona doğru ilerletilerek biyopsi yerine ulaştırılır. Bu aşamada tekrar görüntü alınarak iğnenin lezyonun içine girdiği yani doğru yerde olduğu saptandıktan sonra biyopsi alınarak tanıya ulaşılır. Ayrıca akciğer kanseri nedeniyle radyoterapi görecek hastalarda tedavinin planlanması için de bilgisayarlı tomografiden yararlanılmaktadır.

Manyetik rezonans (MRI)


Ad:  gr4.jpg
Gösterim: 2070
Boyut:  55.1 KB
Beyin ve kemik dokunun görüntülenmesinde bilgisayarlı tomografiye göre büyük üstünlükleri olan MRI, göğüs hastalıklarında kısıtlı kullanım alanına sahiptir. Akciğer dokusunun hava içermesi nedeniyle MRI, bilgisayarlı tomografi kadar başarılı değildir ve bu nedenle standart akciğer grafisinden sonra ilk tercih edilecek tetkik daima tomografi olmalıdır. Özellikle akciğer ve akciğer zarının kanserlerinde, lezyonun ana damarlar, göğüs duvarının yumuşak dokusu ve kemik dokusu, omurgalar, diyafram gibi komşu yapılar ile ilişkisini ortaya koymak için tomografiden sonra gerekli görüldüğü taktirde manyetik rezonansa başvurulur. Örneğin Resim 3'te yer alan MRI kesitinde, sol akciğere yerleşen tümör dokusunun komşuluk yoluyla omurgaları da istila ettiği görülmektedir.

Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)


Ad:  gr5.jpg
Gösterim: 2220
Boyut:  25.0 KB
Bu teknikte vücuttaki biyomoleküllerin yapısına giren radyoaktif bir ajan hastaya verilir ve hücrelerin metabolizma faaliyetleri sırasında bu radyoaktif ajanı yapısında tutmasından hareketle PET kamerası aracılığıyla değişik planlarda görüntü alınır. Tümör hücrelerinde metabolizma diğer hücrelere göre daha hızlı olduğundan tümör dokusunun yani kanser hücrelerinin bulunduğu yerlerde radyoaktif madde daha fazla tutulur ve bu durum alınan görüntülerde saptanır. Bu tanımdan anlaşıldığı gibi PET akciğer kanserinin tanısında, ayrıca kanserin bölgesel lenf bezleri ya da uzak organlara metastazlarının saptanmasında kullanılmaktadır. Resim 4'te sağ akciğer üst lobda yer alan akciğer tümörü ve bu tümörün sol akciğerdeki metastazı (okla işaret edilen) görülmektedir. PET'in dezavantajları beyin dokusunda yer alan tümör ya da tümör metastazlarını saptayamaması, pahalı bir yöntem oluşu ve tüberküloz, sarkoidoz gibi bazı hastalıklarda yanlış pozitif sonuç vermesidir. Özellikle ülkemizde tüberkülozun hala yaygın bir hastalık oluşu nedeniyle PET pozitif olgularda olası bir tüberküloz hastalığı daima akılda tutulmalıdır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM