Arama

Devrimci ne demektir? - Tek Mesaj #10

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Temmuz 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

DEVRİM

Ad:  devrimci.jpg
Gösterim: 14869
Boyut:  45.4 KB

a. (devirmek'ten devr-im).
1. Bir grubun yönetime karşı ayaklanarak iktidarı ele geçirmesi ve bunun sonucunda bir devletin siyasal ve sosyal yapısında oluşan ani ve şiddetli değişiklik; ihtilal.
2. Bir toplumda bireylerin yaşamında kalıcı Ve önemli bir etkisi olan ekonomik, ahlaki ve kültürel alandaki anı değişiklik; inkılap: Atatürk devrimleri. Yazı devrimi. XX. yy.'ın ikinci yarısında ortaya çıkan teknolojik devrim.

—Fels. Saint-Simon'a göre, bir reform sonucunda ortaya çıkan köklü toplumsal değişme; Proud'hon'a göre, düşünme tarzımızda gerçekleştikten sonra, toplumun temellerinde de ortaya çıkan düşünsel ve manevi değişme; marxçılara göre, proletaryanın iktidarı ele geçirmesi.

—Tar. Devrim savaşı, vat olan ya da kış kırtma bir hoşnutsuzluktan doğan her türlü toplumsal ya da ulusal yığın hareketinden sistemli bir biçimde yararlanarak, belirli bir ülkenin ya da belirli bir halkın denetimini ele geçirme amacını güden marxçı-leninci savaş öğretisi.

Devrim, haftalık gazete. 21 ekim 1969'dan 27 nisan 1971 e kadar 79 sayı yayımlandı. Yön dergisi (1962-1967) kadrosunun radikal kanadınca çıkarıldı. Cemal Reşit Eyüboğlu’nun sahip olduğu, Doğan Avcıoğlu", sonra da ilhami Soysal' ın başyazarlığını yaptığı bu gazete savunduğu devrimci sol ve atatürkçü görüşlerden dolayı 12 mart 1971 darbesi sonunda sıkıyönetimce kapatıldı Yöneticileri ve kimi yazarlan Madanoğlu cuntası üyesi olmak savıyla tutuklanıp yargılandı ve aklandılar.

DEVRİMCİ


sıf.
1. Siyasal devrimin özelliklerini gösteren ve devrimi amaçlayan düşünce, eylem vb. için kullanılır: Devrimci hareketler. Devrimci propaganda. Devrimci dünya görüşü.
2. Siyasal devrimle kurulan, yerleşen ve onun aracılığıyla yayılan şey için kullanılır: Devrimci hükümet. Devrimci komite.
Davrlmcl İşçi sendikaları konfederasyonu ( DİSK.)

DEVRİMCİLİK


a. Bir sonuç olarak devrimi benimseyen kimsenin davranışı.
devrimler (Atatürk —i), Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'yi çağdaş bir toplum düzeyine çıkarmak için başlattığı yenileştirme girişimleri. Kurtuluş savaşı kazanıldıktan sonra bu zaferin getirdiği moral gücü ve ulusal güveni değerlendiren Mustafa Kemal Paşa, toplumu çağdaş düzeye yükseltmek, OsmanlI'nın köhne kurum- larını, boş ideolojisini yıkıp genç, dinamik bir ulus yaratmak için, çok iyi bir zamanlamayla planladığı bir dizi devrimi art arda gerçekleştirdi. Önce düzenin simgesi ve savunucusu saltanat kurumu ortadan kaldırıldı. Kurtuluş savaşı'nda emperyalist güçlerle işbirliği yaparak ulusal direnişi kırma, kurtuluş için savaşanları hain ilan etme gayreti içinde bulunan padişah, genç Türkiye'nin yönetiminde söz sahibi olamazdı. İstanbul hükümetinin başında bulunan Tevfik Paşa'nın, toplanması kararlaştırılan Lozan Barış konferansı’na İstanbul'un da delege göndermesi yolundaki girişimi tepkiyle karşılandı. Bu tepkiyi iyi değerlendiren Mustafa Kemal Paşa sekseni aşkın milletvekili tarafından imzalanan bir önergeyle saltanatın kaldırılmasını gündeme getirdi. Saltanatın kaldırılmasıyla (1 kasım 1922), türk ulusunun tek temsilcisi TBMM, artık egemenliğin de tek sahibiydi. Bu kararın doğal bir sonucu başkentin İstanbul'dan TBMM'nın bulunduğu Ankara’ya aktarılması oldu. Saltanatın kaldırılması sırasında, ondan ayrılarak sürdürülmesine izin verilen halifelik makamının varlığı çeşitli sakıncalar doğuruyordu. OsmanlI soyundan gelen halifenin ilerde devlet başkanlığına getirilmesini isteyecek kimseler çıkabilirdi.

TBMM rejiminin de adını koymak gerekiyordu Ekim 1923’te çıkan bir hükümet bunalımının çözümü gecikince, Mustafa Kemal Paşa, ismet Bey (İnönü) ile birlikte hazırladığı anayasa değişikliği tasarısını TBMM’ye sundu:
"Türkiye devletinin hükümet biçimi cumhuriyettir. Türkiye devleti Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir....'' (29 ekim 1923). Mustafa Kemal Paşa'nın tasarladığı çağdaş cumhuriyetin laik düzeni içinde halifeye yer yoktu. Birtakım olay ve davranışlar da halifeliğin bir an önce kaldırılmasını gerekli kılıyordu. 3 mart 1924'te üç devrim yasası kabul edildi: halifelik kaldırıldı; Şeriye ve evkaf bakanlığı yerine Diyanet işleri başkanlığı kuruldu, Tevhidi tedrisat kanunu ile tüm okullar Milli eğitim bakanlığı'na bağlanarak laik ve ulusal bir temele oturtuldu.

TBMM'de ileriye dönük yasalar birbirini izledi. OsmanlI döneminde giderek yozlaşmış ve halkı soyma aracı haline gelmiş aşar vergisi kaldırıldı; arazi vergisi kabul edildi. OsmanlI döneminde aracılara toplattırılan aşar, bütçe gelirinin % 40'ını oluşturuyordu. Arazı vergisi bütçenin % 15'ini karşılayacak düzeye indirildi. Ulusal sanayiyi gerçekleştirecek, sonradan Sümerbank adını alacak olan, Sanayi ve maa- dın bankası kuruldu. Yabancılar elindeki tütün rejisi satın alındı. Düzen ve ideoloji değişirken eski kültürün bir parçası olan giyim de değişecekti. Mustafa Kemal Paşa için giyim bir uygarlık, çağdaşlık ve laiklik konusuydu. Bu görüşlerini 24 ağustos 1924'te Kastamonu gezisinde açıklayan Mustafa Kemal Paşa şapkayı yasal bir giyim öğesi durumuna getirdi (25 aralık 1925). Direnenler istiklal mahkemelerinde yargılanarak idam edildi.

İslam tarikatlarının dinsel tören, toplantı ve eğitim yeri olan tekke ve zaviyeler de, kendilerine özgü örgütlenmeleriyle bir bölücülük kaynağı haline gelmişti. Devletin gücünün zayıfladığı dönemlerde tarikatlar yıkıcı etkilerini artırıyorlardı. Toplum içi çatışmalarda, devlet yöneticileri arasındaki çekişmelerde, ayaklanmalarda tarikat şeyhleri çok kere birer kışkırtıcı rolü üstleniyorlardı. OsmanlI'nın son döneminde bunların yuvalandıkları tekkeler başına buyruk birer örgüt merkezi durumuna gelmiş, yarattıkları sorunlar ciddi boyutlara ulaşmıştı. 30 kasım 1925’te çıkarılan bir yasayla tüm tekke ve zaviyeler kapatıldı; bunlarla ilgili giysiler, törenler ve gelenekler yasaklandı.

8 nisan 1924'te Şeriye mahkemeleri kaldırılarak laikleşmede önemli bir adım daha atıldı. 1926, OsmanlI hukuk düzenini değiştiren çağdaş yasaların yayımlandığı bir yıl oldu. Her yurttaşa aynı yasanın uygulanması, toplumun yeni gereksinmelerinin karşılanması için yeni düzenlemeler yapıldı. İsviçre Medeni kanunu tümüyle türkçeye çevrildi ve Türk Medeni kanunu (17 şubat), Türk Borçlar kanunu (22 nişan) olarak iki yasa biçiminde uyarlandı. İtalyan ceza yasasından daha önce aktarılmış olan Türk Ceza kanunu, 1 martta değiştirildi. Türkiye'deki iskele ve limanlarda gemi işletme hakkının yalnız Türkler'e ait olduğu kabul edildi (19 nisan). Yeni Ticaret kanunu 29 mayıs'ta Meclis'ten geçti.

OsmanlI döneminde müslümanlar hicri, katolikler gregorius, ortodokslar Ortodoks takvimini kullanıyorlardı. Yeni düzenlemeyle 1 ocak 1926’dan başlayarak kullanılan miladi takvim ve saat düzeni benimsendi. Cuma tatili, laik bir anlayışla pazar gününe çevrildi.
Bu düzenleme ve laik gelişmeler karşısında anayasadaki "Türk devletinin dini din-i islamdır" hükmü anlamsız kalmıştı. Anayasanın ikinci maddesi değiştirilerek bu hüküm kaldırıldı (10 nisan 1928). Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yeminleri laikleştirildi. Anayasanın 26. maddesindeki "Şer'i hükümlerin uygulanması" ifadesi çıkarıldı. Laiklik, atatürkçülüğün öteki beş ilkesiyle birlikte, 5 şubat 1937'de anayasanın ikinci maddesine eklendi.

Kültürü ulusallaştırma ve tabana yayma amacıyla arap harfleri ve rakamları atılarak latin kökenli türk harfleri (3 kasım 1928) ve uluslararası rakamlar (8 mayıs 1928) benimsendi. Ocak 1929'da türk harfleriyle okuma-yazmayı öğretmek ve halka yaymak için geniş bir kampanya başlatıldı. Açılan “Millet mektepleri'nde halka yeni harfler öğretildi. Gazeteler yeni harflerle yayımlandı. Atatürk’ün deyişiyle, türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak ve onu öz benliğindeki zenginliğe kavuşturmak için dil devrimi başlatıldı. O günkü adı "Türk dili tetkik cemiyeti” olan Türk dil kurumu oluşturuldu (12 temmuz 1932). 26 eylül 1932'de ilk dil kurultayı toplandı; dille ilgili çalışmalar bir programa bağlandı. Dil, bir iletişim aracı olarak devrimlerin ulusa benimsetilmesinde, atatürkçülüğün yayılmasında, halkla aydın kesimin birbirini anlamasında, yönetenlerle yönetilenler arasındaki yabancılığın giderilmesinde üstüne düşen görevleri ancak dil devriminden sonra, tam anlamıyla üstlenebildi.

OsmanlI döneminin karışık ölçü birimleri okka, dirhem, arşın, endaze, kulaç, vb. kaldırıldı; 1 nisan 1931'de metrik sisteme geçilerek birlik sağlandı.
OsmanlI döneminde, İslam tarihine öncelik verilmiş, ulusal tarih unutulmuştu. Batı uzmanlarının siyasal ya da dinsel nedenlerle Türkler'e karşı yönelttiği göçebelik, yurtsuzluk, kültürsüzlük gibi savlara karşı, bu nedenle savunma olanağı bulunamamıştı. Bu bilim dışı savları yanıtlamak, sürekli araştırmalar, bilimsel çalışmalar yapmak ve sonuçlanın yayımlamak amacıyla ve Atatürk'ün isteğiyle, daha sonra Türk tarih kurumu adını alacak olan "Türk tarihi tetkik cemiyeti” kuruldu. 18 şubat 1932'de kurulan Halkevleri, Atatürk devrimlerıni halka yayacak kurumlar olma işlevini üstlendiler. Gençliği yetiştirme ulusu bilinçli, bireyleri birbirini anlayan ve seven, ulusal ülküye bağlı bir halk kitlesi olarak örgütlemek amacında olan halkevleri, halkın eğitimini ve kültürel gelişimini hedef aldılar.

21 haziran 1934'te çıkarılan soyadı kanunuyla vatandaşların, tek ad sahibi olarak karşılaştıkları sorunlar ve resmi kütüklerin içinde bulunduğu karmaşa giderildi. 27 kasım 1934'te geleneksel adların, sanların kullanılması yasaklandı. Geçmişi anımsatan unvanlar atıldı. Atatürk devrimleri, şeriat etkisiyle ikinci sınıf vatandaşlığa itilen kadınlara da saygınlıklarını yeniden kazandırdı; onları cumhuriyet Türkiyesizin, erkeklerle eşit haklara sahip vatandaşları yaptı. Medeni kanun ile sağladıkları yurttaşlık hakları yanında, milletvekili seçilme hakkına da, pek çok ileri ülke kadınlarından önce sahip oldular.

Atatürk devrimleri, tek parti döneminde duyarlıkla korundu. Çok parti dönemine geçilince kimi dinsel çevrelerin oy desteğini arayan kimi İktidarlar devrimlerden ödün verdiler. Devrimleri bu gibi girişimlere karşı korumak için 1961 Anayasasında "Devrim kanunlarının korunması" başlığı altında sayılan sekiz yasanın iptal edilemeyeceği vurgulandı. 1982 Anayasası'nda da "İnkılap kanunlarının korunması" sürdürüldü (174. md.).
Bu "inkılap" kanunları şunlardır:
1. 3 mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi tedrisat (eğitimin birleştirilmesi) kanunu;
2. 25 kasım 1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka iktisası (giyilmesi) hakkında kanun;
3. 30 kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve zaviyelerle türbelerin şeddine (kapatılmasına) ve türbedarlıklar ile birtakım unvanların men ve ilgasına dair kanun;
4. 17 şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu medeniyesiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikâh esası ile aynı kanunun 110. maddesi hükmü;
5. 20 mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Ekramın (Uluslararası rakamların) kabulü hakkında kanun;
6. 1 kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında kanun;
7. 26 kasım 1934 tarihli ve 2590 sayılı efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanların kaldırıldığına dair kanun;
8. 3 aralık 1934 tarihli ve 2596 sayılı bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun
Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin de üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetimin laik niteliğini koruma amacını güden bu kanunların anayasaya aykırılığı hiçbir zaman öne sürülemez.

kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM