Hindistan
- Para Birimi: Hindistan Rupisi.
- Konuşulan Diller: Resmi dil Hintçe'dir. Otellerde İngilizce anlaşabilmek mümkün.
- Uçuş Süresi: Dubai aktarmalı 7 saat.
- Saat Farkı: 3.5 saat ileri.shim
- İklim-Sıcaklık: Hindistan'ın iklim ve mevsim alanı inanılmazdır. Kuzey' deki Himalaya Vadilerinde dört mevsim ılıman bir iklim yaşayabilirken, ülkenin diğer bir ucu olan Deccan'da tropikal bir iklim vardır.
- Giyim: Yazlık ve baharlık giysiler tavsiye edilir. Yağmurluk ve şemsiye bulundurmakta fayda vardır.
- Sağlık ile ilgili detaylar: Oteller haricinde yemek yenmesi ve musluklardan hiçbir şekilde su shimiçilmemesi ve pet şişe tabir edilen kapalı içecekler tavsiye olunur. Ayrıca Malarya (sıtma) aşısı shimyaptırılması tavsiye edilmektedir. Ülkenin baharatlı yemeklerine bünye alışık olmadığı için mide shimve bağırsak problemleri yaşanabiliyor. Seyahat süresince gerekli olacak ilaçların yanınızda bulundurulması tavsiye edilir.
- Türk Konsolosluğu: 50 N. Niaya Marg Chanakyapur New Delhi 110021 Tel: (11) 601701
- Ülke Kodu: 91
- Indira Havalimanı: 11 391351
- Türkiye'ye Telefon Nasıl Açılır?: 00+90+alan kodu+telefon numarası Cep telefonlar çalışmamaktadır (Cep telefonu sistemleri ülkemizdeki standartlardan farklı olduğu için). Ancak isteyenler cep telefonu kiralayabilir. Sadece büyük şehirlerde çalışmaktadır.shim
- Bankalar: Hafta içi her gün 10:00 -14:00.
- Müzeler: 10:00-15:00. Çoğu hafta sonları kapalıdır.
- Dükkanlar: Pazar hariç 09:00-01.00 / 16:00-19:00.
- Voltaj Düzeyi: 110/220 Volt.
- KDV: Vergi iadesi yoktur.
- Bahşiş:% 5 ile % 10 arasında Bahşiş uygundur.
Hindistan, dünyanın en gelişmiş uygarlıklarından birinin beşiğidir. Büyük imparatorlukların ve uygarlıkların kurulması ve sona ermesi bu kıtada Avrupa’dan çok daha önce gerçekleşmiştir. Hindistan, bir ülke olarak birlik ve bütünlük içinde olmaktan çok, değişik ırk, kültür ve dinlerin birarada yaşamaya çalıştığı mozayik bir görüntü içindedir. Tarihî özellikleri yanında Hindistan’ı önemli kılan bir başka etken de Hinduizm ve Budizm gibi iki büyük dinin bu topraklarda doğarak gelişmiş olmasıdır.
Eski çağlarda Mısırlılar ve Romalılar, deniz yoluyla Güney Hindistan’a gelmişler ve daha da ilerleyerek Güney Doğu Asya’ya kadar ulaşabilmişlerdir. Günümüzde Hindistan, Endonezya adalarında bile anayurt olarak kabul edilmektedir. En ünlü Hint Destanları’ndan biri olan Ramayana Destanı Güneydoğu Asya Adalarındaki halk tarafından bugün bile söylenmektedir.
M.S. 52 yılında Apostle Saint Thomas, Güney Hindistan’daki Kerala bölgesine gelmiş ve burada ilk Hristiyan faaliyetlerini başlatmıştı. Sonraki yüzyıllarda güney Hindistan’da Hindu krallıkları kurulmuş, kuzeyde ise yükselişe geçen Budizm giderek etkinliğini kaybetmiştir. M.S. 630 yılında Sind ve Gujarat eyaletlerinde başlayan ilk İslamî faaliyetler bu dinin de yayılmasını sağlamıştır.
İslam güçleri bölgede ilk etkilerini Gazneli Sultan Mahmut’un seferleriyle göstermiştir. Bugün Afganistan’da Kabil ile Kandahar arasında bulunan Gazne şehri 1001 yılında Hindistan’dan getirilen bir çok ganimetle zenginleşmekteydi. Çünkü Mahmut’un orduları ele geçirdikleri şehirlerde değerli ve taşınabilir ne varsa söküp götürmekteydiler. 1033 yılında Mahmut’un ölümünden sonra yerine geçen kral, yüzlerce kilometre uzaklıktaki Benares’i bile işgal edebilmişti. Ancak, Gazne şehrinin 1038 yılında Selçuk Türkleri’nin eline geçmesinden sonra Hindistan’a yapılan akınlar bir süre için durdu.
Sonraları, bu tür geçici akınlar yerini kalıcı işgallere bıraktı. 1192 yılında Muhammed Ghori, ordusunu Pencab’tan geçirerek Hindistan’a girmiş ve Ajmer’i almıştı. Ertesi yıl Ghori’nin Generali Kutub-id Din, Benares’i ve Delhi’yi ele geçirmiştir. Muhammed Ghori’nin öldürülmesiyle Kutub-id Din Delhi’nin ilk Sultanı olmuştur. Kutub-id Din ve kendisinden sonra gelen diğer Müslüman sultanların buradaki hakimiyetleri zaman zaman küçülüp erimiş; zaman zaman da kuvvetlenip gelişmiştir. Bunda sultanların kişiliklerinin ve kişisel başarılarının rolü olduğuna hiç kuşku yoktur. 1398 yılında Timur’un ordularını Semerkand üzerinden Delhi’ye doğru yürüyüşe geçirmesine kadar Delhi’de değişik bir çok Sultanlık kurulmuştur. 1500 yıllarına kadar bölgeyi elinde tutan Timur, daha sonra Babür Şah yönetimindeki ordulara yenilince Hindistan’da Moğol dönemi başlamıştır.
Böcek kaçar diye!..
Hindistan gerçekten çok ilginç bir ülke...
Gazetelere verilen evlenme ilânlarına bir göz atıvermek bile yeterli olabilir bu ilginçliğin ne düzeylerde seyrettiğini kavrayabilmek için:
"Şu kastın evlenme yaşına gelmiş olan kız ve erkekleri şu kapalı salonda, şu gün toplansınlar".
Dört ana kastın bölünmüş olduğu yaklaşık üç bin alt-kasttan birinin, evlilik çağına gelmiş binlerce üyesi bu gazete ilânıyla birlikte bir kapalı salonda toplaşıp birbirlerinin dest-i izdivacına talip oluveriyorlar.
Sihizm, Hinduların işte bu kast sistemine bir tepki olarak ortaya çıkmış ve bundan beş asır önce Hinduizm ve İslam dinlerinin en iyi özelliklerini bir araya getirme fikrinden doğmuş.
Sihlerde kast yok, dul kadınların yakılması, içki ve tütün kullanılması ise kesinlikle yasak. Sihler makas ve jilet kullanmıyorlar, sakallarını örüyorlar, saçlarını da kesmiyorlar.
Sokakta yürürken ağızlarını bir bezle kapatan insanlara rastlıyoruz zaman zaman. Bunların Jainler olduğunu öğreniyoruz.
Budizme çok benzeyen bu dinin taraftarları yaşayan canlılara zarar vermekten müthiş korkuyor ve kesinlikle et yemiyor. Hatta bazı keşişler kazara bir böcek kaçar korkusuyla ağızlarını sürekli bir parça bezle kapatıyorlar. Bunların içinde, maddi şeylere değer vermemenin bir belirtisi olarak çıplak gezenlere de rastlanıyor.
Delhi'de "açık çamaşırhane"
İlk durağımız Delhi.
Bir zamanlar "İngiliz tacındaki elmas" olarak adlandırılan Delhi, bugün dünyanın en kalabalık demokrasisine başkentlik ediyor.
Kentin her yerinde kollektif bir çamaşır yıkama ve kurutma harekâtı gözümüze çarpıyor. Meydanlarda, parkların çevresindeki demir parmaklıklarda dur durak demeksizin, yıkanmış çamaşırlar kurutuluyor.
İnsanlar o kadar beyaz giyiyorlar ki doğal karşılamak gerek herhalde bu "açık çamaşırhane" görünümündeki kenti. Kentin her yanı yemyeşil. Oyuncakmış izlenimi veren üstü sarı, dışı siyah mini mini sevimli taksiler dolaşıyor yollarda.
Büyük caddelerden birine K.Atatürk adının verilmiş olması dikkatimizi çekiyor. Bir zamanlar Hint-Türk imparatorlarının fil sırtında gezindikleri Delhi sokaklarında şimdi binlerce motosiklet inanılmayacak gürültüler çıkararak fır dönüyor.
Dört kişilik bir ailenin motosiklet yolculuğunu izliyoruz merakla. O denli rahat ve sereserpe oturmuşlar ki sanki limozinde gidiyor gibiler!
Kuş Hastanesi
İlkin, sokaklardaki insan seline bakıp bakıp,
"Delhi, Hindistan'ın en kalabalık kenti olsa gerek!.."
diye düşünmüştüm.
Oysa Delhi, nüfus yoğunluğunda ancak üçüncü geliyormuş. Bunu öğrendikten sonra diğer iki kentin caddelerini düşünmek bile istemiyor insan!
Ülkede, sokakta yatanların sayısı inanılmayacak boyutlara ulaşmış. Ancak, tüm yoksulluğa karşın, hırsızlık ender görülen olaylardan Hindistan'da.
Sokaklardaki sefalet görüntüleri yanısıra sadece kuşlar için yapılmış bir hastane de bulunuyor Delhi'de.
Kuş Hastanesi'nin hemen yanında bu hastaneyi kuran dini tarikatın mabedini görüyoruz. Hastanede onbinlerce kuş ameliyat ediliyor, tedavi görüyor. Kuşlara süper ihtimam gösterilirken bu hastanenin bahçesine giren meraklı çocukları ise bakıcı sopayla kovalıyor! Ne mutlu Hintli kuşlara! Darısı da tüm insanların ve diğer hayvanların başına!..
Yeşil sahalarda kriket oynayan insanlar görüyoruz sürekli. Caddeler inanılmayacak derecede hareketli ve her şey doğal seyri içinde akıp gidiyor sanki.
Ve öylesine doğal karşılanıyor ki her şey, yolun kenarına motosikletini park edip ana caddeyi genel tuvalet gibi kullanan insanlar bizim dışımızda kimsenin ilgisini çekmiyor. Süper lüks apartmanların hemen dibinde, naylon torbalardan yapılmış birkaç metrekarelik mezar gibi evlerin önünde çaresiz görünümlü insanlar görüyoruz zaman zaman.
Her yerde karşımıza çıkan ve son derece özenle yapılmış dev boyutlardaki yağlıboya sinema afişleri ise bu ülkede sinema endüstrisinin gücünü kanıtlıyor sanki.
Zaman zaman, Hintlilerin doğuştan birer profesyonel fotomodel olduğunu düşünüyorum...
Minicik çocuklar, ya da yaşlı amcalar fotoğraflarının çekildiğini anladıkları zaman inanılmayacak kadar ustaca poz veriyorlar.
Sonra da "fotorupi, fotorupi" diye fotoğraf çekenin peşinden koşturup Hint parası rupilerden istiyorlar.
Çocuklardan birine verince de bunu gören diğerleri akın akın "fotorupi" diye diye geliyorlar. Yılan oynatan adamın uzaktan fotoğrafını çekiyoruz "rupi, rupi" diye işaret ediyor ta oradan!..