Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Eylül 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

demokratik yönetim

Ad:  Bulgaristan ve Bulgaristan Tarihi7.jpg
Gösterim: 1829
Boyut:  37.4 KB

Sosyalist rejimlerin ard arda çökmesi ve SSCB’nin dağılması üzerine Bulgaristan’da da demokratik yönetime geçiş süreci başladı. 1954'ten beri parti ve 1971'den beri devlet başkanı olarak ülke yönetiminde birinci derecede rol oynayan Todor Jivkov bu görevlerinden ayrıldı, yerine Petar Mladenov geçti (kasım 1989). Bulgar parlamentosu Komünist parti'nin yönetici rolüne ilişkin anayasa maddesini iptal etti (ocak 1990). Komünist parti kongresi de çok partili sisteme ve pazar ekonomisine geçişi onayladı, adını Sosyalist parti’ye dönüştürdü (nisan 1990). Ağustos 1990'da Jelyu Jelev cumhurbaşkanı seçildi. Gösteriler, grevler ve karışıklıklar yıl boyunca sürdü. Andrey Lukanov tarafından kurulan sosyalist hükümet 29 kasımda istifa etti. Yeni hükümeti Dimitar Popov kurdu. Serbest seçimler sonucunda toplanan kurucu meclis tarafından demokratik bir anayasa yapıldı. 23 nisan 1992 de bir özelleştirme yasası çıkarıldı.

SAVUNMA


Bulgaristan küçük bir ülke olmasına rağmen önemli bir askeri güce sahiptir; kara ve hava kuvvetlerinde 2 yıl, deniz kuvvetlerinde 3 vıl hizmet zorunludur. Kara kuvvetleri, nispeten eski model (1 800 tane T-34 ve T-54/55 tankı, 1 500 tane daha yeni BTR-60 zırhlı refakat aracı) rus silahlarıyla donatılmış 8 piyade tümenini ve 105 000 kişiyi kapsar. Ayrıca, 66 nükleer taktik füzeye (orta menzilli 36 Frog ve uzun erimli 30 Scud) sahiptir. Deniz kuvvetleri, 4 denizaltı, Riga tipinde 2 firkateyn ve 3 karret ile 10 000 kişiyi kapsar.
Hava kuvvetleri, 34 000 kişiden oluşur. 248 savaş uçağına sahiptir. MİG-17 ve MİG-23'lerden oluşan 6 taktik avcı filosu, MİG-18 ve MİG-21 'terden oluşan 7 önleme filosu, 2 keşif filosu, 1 helikopter alayı, 150 adet yerden havaya SA-2 ve SA-3 füzesi.

EDEBİYAT


Bulgar (ve genel olarak slav) edebiyatı, IX. yy.'da gün ışığına çıktı. Bu dönemde, Kiril kardeşler ve aziz Metodiy’in Slavlar için bir abece geliştirdikleri ve dinsel metinlerden ilk çevirileri yaptıkları kabul edilir. Eski bulgarca edebiyat Boris’in oğlu Simeon döneminde (893-927) doruk noktasına ulaştı. Ohridli Clemens, Konstantin Preslavski (bulgar edebiyatının ilk şair ve tarihçisi), ivan Ekzarh (OEuvre des sıx jours [fr çev.] ve Traite de la vraie foi [fr. çev.] adlı yapıtlarıyla, bu dönemin en önemli yazarı sayılır), keşiş Hrabr (Traite sur les lettres [fr. çev.]) ve ulusal bir edebiyatın gelişmesinde yunan karşıtı siyasetine bir dayanak bulan çar Simeon'un kendisi, yazarlar arasında ilk sıralara yerleştiler. Resmi kilise, X. yy.'ın ikinci yarısında sapkın bogomillerle savaşmaya başladı; bu mezhebe bağlı olanlara yapılan eziyet yüzyıllar boyunca sürdü. Tüm bunlar, rahip Kosmas’ın Traitecontreles Bogomiles (fr. çev.) adlı yapıtında ve çok sayıda düzmece yazıda anlatıldı.

Bulgar edebiyatı, Bizans egemenliği döneminde (1018-1185) bir durgunluk dönemi geçirmekle birlikte, Suprasliensis ve Sava'mn Evangeliarium'u gibi Kiril abecesiyle yazılmış en eski belgelerin, bu dönemden kaldığı sanılır, ikinci Bulgar imparatorluğu döneminde (1185-1396), özellikle, çar ivan VI tahttayken, yeniden parlak bir edebiyat yaratıldı. Bu dönemin en önemli yazarı, kesykhia’cıların en büyüğü olan patrik Tırnovalı Evtim’dir. O ve öğrencileri (en ünlüleri Grigor Tsamblak'tır) sayesinde, bulgar edebiyatı, komşu ülkelerde ve Rusya'da saygınlık kazandı.

OsmanlI egemenliği altında geçen uzun dönemin (1396-1878) edebiyatçıları, en azından XVIII. yy.'ın sonlarına değin yalnızca ermiş menkıbeleri geleneğini sürdürdüler ve önceki yapıtlardan yeni düzenlemeler yapmakla yetindiler. XV. yy.'da Dimitır Kantakuzin ve XVI. yy.'da papaz Peyo adlarını duyuran edebiyatçılar oldular. XVII. ve XVIII. yy.'da da, damaskini diye adlandırılan değişik nitelikte derlemeler (azizlerin yaşamları, vaazlar, öğretici yazılar) yapıldı.
Ulusa) bilinç bulgar rönesansının başlangıcını gösteren keşiş Paisiy'ın Istorıya slavenobolgarskayo (Bulgar Slavları'nın tarihi) [1762] adlı yapıtıyla uyanmaya başladı. Uzun süre elyazması olarak kalan bu yapıtta Paîsiy, Yunanlılar'ı eleştirdi ve Bulgarlar’a şanlı geçmişlerini anımsattı ve onlardan dillerini, ırklarını unutmamalarını da isteyerek, birleşme çağrısında bulundu. Halkını uyuşukluktan kurtarmayı amaçlayan Paisiy'in bu kitabı, XIX. yy.'da da etkisini sürdürdü. Bunda, duygulandırıcı bir dille yaşamöyküsünü yazan piskopos Sofroniy Vraçanski'nin (1806’da Bükreş’te yayımlanan bu yapıt, modern edebiyatın basılmış ilk kitabıdır), 1824'te slavon dilinin etkisinden kurtulmuş bir dille küçük bir ansiklopedi yazan Petır Beron'un, bulgarcanın ilk dilbilgisi kitabını yazan (1835), Yeni Ahit'i çeviren (1840) ve 1835'te Vasil Aprilov tarafından Gabrovo’da kurulmuş ilk bulgar okulunda ders veren Neofit Rilski'nin de payı vardır. Fenerliler'e karşı girişilen mücadeleyi yürütenlerden keşiş Neofit Bozveli, Bulgarie nötre mere (fr. çev.) [1846] adlı en ünlü yapıtında, Yunanlılar’ın kültürel baskısını şiddetle yerdi, ilk bulgar dergisi olan Lyuboslovia.K. Fotinov tarafından 1844’te kuruldu. Bunu, 1848'de i. Bogorov tarafından yayımlanmaya başlanan Journal de Constantinople (fr. çev.) izledi. Çok zengin olan ve özellikle türkülerden oluşan halk edebiyatı, Miladinov kardeşler tarafından derlendi (1861).

1850-1878 arasındaki en önemli yazar Georgi Rakovski'dir (1821-1867). Bu dönemde, hepsi de bağımsızlık mücadelesine katılan yeni edebiyatçılar yetişti: bulgar edebiyatında, hemen hemen tüm türlerin ilk örneklerini veren Petko Slaveykov, tarihsel oyunlar yazan Dobri Voynikov ve Vasil Drumev, türk düşmanı yurtsever şair D. Çintulov, öykülerinde osmanlı egemenliğinin etkilerinden söz eden Lyuben Karavelov. Ama bu dönemin en büyük yazarı, Türkler'e karşı savaşırken ölen devrimci şair Hristo Botev' dir (1848-1876).

1878’den başlayarak edebiyat, Pod igoto (1888) adlı romanı bulgar edebiyatının başyapıtlarından olan romancı, öykücü, şair ve oyun yazarı ivan Vazov (1850-1921), simgeciliği ya da idealizmi «f temsil eden Penço Slaveykov (1866 -1912), PeyoYavorov (1877-1914), Kiril Hristov (1875-1944), Dimço Debelyanov (1887-1916), Teodor Trayanov (1882 -1945) gibi şairlerle gerçekçi kaynaklara başvuran ve proletaryayı konu edinen Hristo Smirnenski (1898-1923), Geo Milev (1895-1925), Nikola Vaptsarov (1909 -1942) gibi bir başka grubu oluşturan şairler ve Elisaveta Bagryana (doğm. 1893), Dora Gabe (1886-1983) gibi kadın şairler sayesinde önemli bir gelişme gösterdi. Düzyazıcılar da bu gelişmeye katkıda bulundular: ünlü Bay Ganyu'nun yazarı Aleko Konstantinov (1863-1897), toplum karşısında bireyi savunan Petko Todorov (1879-1916), kırsal kesimi anlatan Yordan Yovkov (1880-1937) ve Elin Pelin (1878 -1949), Angel Karaliyçev (1902-1972). Bu dönemde bulgar edebiyat tarihçisi eleştirmen Boyan Penev, Lyubomir Miletiç, Yordan ivanov, Stefan Mladenov gibi filologlar ve bulgarca sözlük yazan (1895 -1904) sözlükçü Nayden Gerov da dikkati çeken yazarlardandır.

ikinci Dünya savaşı'ndan sonra sosyalist rejimin kuruluşuyla, edebiyat yeni bir döneme girdi; rus ya da sovyet edebiyatının etkisi, 1944'ten önce ağır basan Batı etkisini ikinci plana itti. Sosyalist gerçekçiliğin ilkelerini benimseyen yazarlar, başlangıçta olumlu kahramanları yücelttiler, toplumsal sorunların önemini vurguladılar ve yeni rejimin başardığı işlere övgüler düzdüler. 1960'lara değin egemen olan bu eğilim, geçmişteki büyük kişileri yeniden ele alarak ve kitlesel hareketler üzerinde ısrarla durarak, adeta bulgar tarihini yeniden yazma iddiasında olan büyük çaplı yapıtların ortaya çıkmasıyla ayırt edilir. Bu yüzden bu dönemde yazılmış tarihsel romanların sayısı özellikle kabarıktır: Dimitır Dimov'un (1909-1966) 7u-tün'û (1951); G. Karaslovov’un (1902 -1980) Gens ordinaires'i (fr. çev.) [1952 -1966] ve les Freres de Saloniquei (fr çev.) [1978-79]; K. Zidarov’un (doğm. 1902) ivan Şişman'ı (1959) ve Kaloyani (1968); S. Zagorçinov’un (1889-1969) Ivaylo'su (1962) ve özellikle Emilyan Stanev'in (1907-1978) ivan Kondarev (1958 -1964), Legenda ya Sibin (1968) ve Antikrist (1970) adlı yapıtları. 1956'dan sonra doğan daha insancıl ve daha bireyci başka bir eğilim günümüzde de sürmektedir. Bu eğilimdeki yazarlar, gerçekçiliğin bunaltan dar kalıplarını bir yana bırakarak, insanı, ruhsal boyutlarıyla ele aldılar, onu sosyo-ekonomik değişimlerin merkezine yerleştirdiler ve iç dünyasını çözümlemeye çalıştılar. Yordan Radiçkov (doğm. 1929), Karnen Kalçev (doğm. 1914), Pavel Vetsinov (doğm. 1914), Emil Manov (doğm. 1919), Ivaylo Petrov ve Atanas Nakovski (doğm. 1925) gibi yazarların yapıtları, bu eğilimi yansıtır.

GÜZEL SANATLAR


Bizans dünyasının sınırlarında bulunan Bulgarlar, önce bozkır sanatını buralara getirdiler; daha sonra ise, hıristiyanlığı kabul etmeleriyle birlikte (IX. yy.) temelde süslemeciliğe ağırlık veren bu sanatla, kesin olarak yerleştikleri ülkenin sanatını bağdaştırdılar. En eski yapıtlar şunlardır: kayalara oyulu Madara süvarisi, Nagy -Szent-Miklos hâzinesi (Viyana müzesi); başkentleri olan Pliska Aboba’da iki saray kalıntısı. Bizans etkileri (Nesebır kiliseleri), günümüzde ancak temelleri ayakta kalan Pliska Aboba bazilikası’nda (IX. yy.), Preslav sarayı'nda ve yuvarlak plan şeması mozaikleri ve kakma mermerleri ile ilgi çeken saray kilisesinde göze çarpar. Aziz Pantaleimon manastırı’nın kalıntılarında, çok sayıda renkli seramik ortaya çıkarılmıştır.

ikinci Bulgar imparatorluğu döneminden (1197-1 396) kalma yapılar daha küçük boyutlardadır. En çok Tırnova'da ve bu kentin yakın çevresinde rastlanan bu yapılarda göze çarpan sadelik Bogomiller hareketinden kaynaklanır (Tırnova'da Kırk Mıçenitsi kilisesi [1230]). Cephelerde çok renkli malzeme kullanılır, taş ve tuğla sıraları almaşık olarak birbirini izler; mineli levhalara çok az rastlanır, fresklerde bizans katılığının yerini belli bir gerçekçilik alır (özellikle Sofya yakınında Boyana'daki küçük kilise [1259]; absidadaki iyilikçi İsa betisi, bizans sanatının Balkanlardaki en yetkin örneklerinden biri sayılır).

İkinci Bulgar İmparatorluğu döneminde, duvar resminde büyük bir gelişme görüldü; bu gelişme Makedonya ile aynı zamanda, daha genel olarak da, bizans resmi ile aynı ritimde oldu. Zemen kilisesinde (XII-XIII. yy.) ikona kırıcılık döneminden önceki konular işlendi; buradaki resimler, eskiyi anımsatan ve halka özgü bir görünüm taşırlar. Buna karşılık, Boyana kilisesi, kendine özgü gerçekçi özelliklerini korumakla birlikte, Konstantinopolis örneklerine bağlı kalan son derece gelişmiş bir resim anlayışını sergiler. XIV. yy.'da, konular aynı kalsa da, güzellik anlayışı değişir: Baçkovo'da, Berenda'da ve Spasovica’da yalın bir betimleme tarzı kullanılır; ancak, gerçekçi öğelerin zenginliği, resme yerel ve güncel bir renk katar.

Gerçekçi eğilim OsmanlI döneminde de sürdü: Kremikovtsi (1493) ve Poganovo (Yugoslavya) [1500] manastırlarının, Tırnova'daki Aziz Petır ve Aziz Pavel kilisesi'nin (XVI. yy.) duvar resimleri. Gerçekçi eğilim XVII. yy.'da, bizans etkilerine boyun eğdiyse de, XVIII. yy. sonlarında, Hristo Dimitrov ve okulu (Plevne, Pazarcık kiliseleri, Baçkovo ve Rila manastırları) ile yeniden ortaya çıktı, ikonalar (bunlar geleneksel üsluptaydı) uzun bir süre Aynaroz dağından getirtildi; bu durum, XIX. yy.'da, Trevna, Samokov, Bausko ve Debar gibi daha canlı bir üslupla çalışan yerel okulların ortaya çıkmasına kadar sürdü.
Bulgar minyatür sanatı da, bizans katılığı (giysilerde) ile gerçekçilik (insan yüzlerinde) arasında gidip geldi: Çar ivan Aleksandır'ın dua kitabı (1356; Brıtısh Museum), halkın günlük yaşamından sahnelerin sergilendiği Manasses Konstanti- nos'un kronikleri (1360, Vatikan kütüphanesi).

Taş heykelciliğinin izine rastlanmaz; buna karşılık, tahta işçiliği alanında çok sayıda başyapıt vardır: Rila manastırı'nda (XIV. yy.) Hrelu kapısı ve tahtı, Lutacovo kilisesi'nin (XVIII. yy.) Sofya müzesi'nde korunan frizleri.

Siyasetteki yenilikler, 1830’dan başlayarak sanatta, büyük ortodoks mimarisiyle simgelenen bir uyanışı da birlikte getirdi; Rila manastırı’nın yeniden inşası, Sofya’da Aleksandr Nevski katedrali’nin yapımı, ikonadan portre resmine geçiş, Hristo Dimitrov’un oğlu ressam Zahari Zograf'ın (1810-1853) yapıtlarında izlenir.
Çek asıllı ressamlar, Jan (ya da ivan) Mrkviçka (1856-1938) ve Yaroslav Vışin, 1878'den başlayarak ülkedeki yaşamdan esinlendiler; bu açıdan ilk çağdaş bulgar ressamları sayılırlar, ivan Angelov, Anton Mitov ve başka sanatçılar da onları izleyerek köy yaşamını, folkloru işlediler. 1880’lerde doğan genç ressamlar ise, portre resmi ve insan figürüyle (Tseno Todorov ve Aleksandır Boyinov) ya da izlenimci renk ve manzaralarla (Vladimir Dimitrov-Maystora ve Boris Denev) ilgilendiler. Sirak Skitnik, ivan Milev ve Ve- selin Stoykov’un egemen olduğu iki savaş arasındaki artizlenimci kuşak, kozmopolitliğe karşı tümüyle bulgar bir sanat anlayışını ortaya koydu. Gerçeküstücü Georgi Papazov ve anlatımcı Jules Pascin, Paris okuluna bağlıdır. Deçko Uzu- nov, iliya Beşkov, iliya Petrov, Nikola Balkanski gibi 1900 dolaylarında doğan ressamlar, ustalarından aldıkları renkçiliği geliştirdiler, toplumsal sorunları işleyen yapıtlar verdiler. Bu akım, Hristo Neykov (doğm. 1929) ve Stefan Gaçev (doğm.1935) gibi çağdaş sanatçılar tarafından sürdürüldü.

Heykel sanatı köklü bir geleneğe dayanmaz. Bu alanda, ivan Lazarov (1884 -1952), Vladimir Ginovski (doğm. 1927) ve Veliçko Minekov (doğm. 1928) gibi sanatçılar dikkati çekti.
Çağdaş mimarlık, ikinci Dünya savaşı’ndan sonra Lyuben Tonev ile ortaya çıktı. Mimar ve kuramcı olan Tonev, ilk bulgar şehircisidir; Sofya, Plevne, Loveç ve Burgaz'ın yeniden düzenlenmesi için planlar yapmıştır. Aleksandır Barov’un da çağdaş bulgar mimarlar arasında önemli bir yeri vardır. Sofya’daki Ludmila Zhivkova Ulusal kültür sarayı, Barov'un en ünlü yapısıdır.

MÜZİK


Kilise müziği.
Bizans ilahilerinin slavcaya çevrilmesine öncülük edenler, ilk slav havarilerinden aziz Kiril ile aziz Metodiy'dir Onların öğrencileri, Moravya’dan kovulunca, hıristiyanlığı kabul etmiş olan Bulgaristan’a sığındılar, Boris I ve oğlu Simeon tarafından sıcak bir ilgiyle karşılandılar. Bulgaristan’da, slav kültürünün yeniden parlamasına yol açan bu din adamlarının en ünlüsü aziz Clemens, okullar açtı, edebiyat ve notalama dersleri verdi, yeni şarkılar çevirdi, kendi de ilahiler besteledi, kilise koroları kurdu. Yüz yıl sonra hıristiyanlığı kabul eden Ruslar (988-989), dinsel törenler için bestelere gereksinim duyduklarında, aradıklarını slav kültürünün o dönemdeki tek merkezi olan Bulgaristan’da buldular. Bizans neumalarını içeren bu eski bulgarca yazmaların kopyaları günümüzde, SSCB kitaplıklarında korunmaktadır; en eskileri XI. yy.'dan kalmadır.
1018’de, Bizans egemenliğine giren Bulgarlar, daha sonra Bizans müzik sisteminin tüm gelişimini izlediler.

Modern müzik.
Bulgar kuramcı Yohan Kukuzel'in XVII. yy.’ın sonlarından başlayarak Bizans kilise müziğinin temellerini belirlemiş olmasına rağmen, bulgar ulusal müzik okulu ancak geçen yüzyılın sonlarında, (1878) sonra gelişmeye başladı. Besteciler, folklorcuların derlediği 40 000 halk türküsünden esinlendiler ve bunların özellikle aksak ritimlerini değerlendirdiler. Emanuil Manolov (1860-1902), Angel Bukoreştliev (1870-1950), Panayot Pipkov (1871-1942), Dobri Hristov (Dvorak’ın öğrencisi, 1875-1941) ve Georgi Atanasov (bulgar operasının kurucusu, 1881-1931) gibi besteciler modern bulgar müziğinin ilk kuşak yaratıcılarıdır. 1920’den sonraki besteciler, halk geleneğiyle Batı etkileri arasında (Strauss, Debussy, Ravel ve Schola Cantorum'un kurucuları) bir uzlaşma noktası bulmaya çalıştılar. Panço Vladigerov (doğm. 1899), Venedict Bobçevski (1895-1957), Petko Staynov (doğm. 1896), Boyan ikonomov (V. d’indy’nin öğrencisi, 1900-1973), Veselin Stoyanov (1902-1969), Dimitır Nenov (1902-1953), Filip Kutev (doğm. 1903), Marin Goleminov (doğm. 1908), Svetoslav Obretenov (doğm. 1909), Paraşkev Hadyiev(doğm. 1912) ve Dukas'ın öğrencisi Lyubomir Pipkov (1904-1974) gibi bestecilerin yapıtlarında daha yetkin bir besteleme tekniğine dayalı bir yeniklasikçilik göze çarpar. Dikkatlerini, anlatım ve biçimle ilgili çağdaş sorunlara yönelten genç besteciler, ulusal kökenlerine az ya da çok bağlı kalarak, yeni anlatım yolları aradılar. Bunlardan bazıları (Stefan Remenkov (doğm. 1923, Şostakoviç’in öğrencisi], ivan Marinov [doğm. 1928] ya da Aleksandır Vladigerov [doğm. 1933]) geleneksel müzik anlayışına bağlılıklarını sürdürürken, Simeon Pıronkov’da (doğm. 1927) Bartök ve Berg’ın, Lazar Nikolov’ da (doğm. 1922) ve Konstantin iliev’de (doğm. 1924) onikitoncuların etkileri görülür. Öncü akımı, Köln’e yerleşen ve kurduğu Deney ve yanılgı adlı grupla en gelişmiş tekniklerin tanıtılmasına çalışan Boyidar Dimov (doğm. 1935) temsil etmektedir.

SİNEMA


Bulgar sineması, gerçek anlamda, gözüpek ve tutkulu bir amatörün, Vasil Jendov'un derme çatma araçlarla Max Linder tarzında çevirdiği Bulgar kibar adamdır adlı filmle başladı (1910). Bulgaristan, 1948’deki ulusallaştırma hareketine dek bir sinema sanayisi kuramadı. Devletleştirmeden önce çevrilmiş olan elli beş uzun film, gerçek profesyonellerden çok, ateşli sinema tutkunlarının ürünleriydi. Vasil Jendov, 1923’te Şeytan Sofya'da ve Bay Ganyu'yu, 1933'te ilk sesli bulgar filmi olan Kölelerin ayaklanması'm, 1937'de de Yanık toprak'ı çevirdi. Bu dönemin yönetmenleri arasında Jendov' dan başka, Nikola Larin, Boris Gorejov, Vasil Poşev, Aleksandır Vazov ve Stoyçev de anılmalıdır.

1948’de bulgar sineması, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti kültür ve sanat kurulu’ nun bir birimi tarafından yönetilmeye başlandı. Resmi adı Sinema genel müdürlüğü olan bu birim, ulusal film yapımının sanatsal, yöntemsel, parasal ve yönetsel sorumluluğunu üstlendi. Bulgaristan, 1949 -1955 arasında yılda ancak bir ya da iki uzun film yaptı. Bunlar arasında Boris Borozanov'un Kartal Kalin (1949), Zahari Jandov'un Alarm (1951) ve Eylül kahramanları (1953), Borislav Şaraliev'in insanın şarkısı (1954) ve Sovyet yönetmen Sergey Vasiliev’in Şipka kahramanları (1955) dikkati çekti. Bulgar sineması 1960’tan sonra yılda on kadar uzun film gerçekleştirdi; yıllık üretim ortalaması uzun süre değişmedi. 1959’da, bir doğu alman-bulgar ortakyapımı olan Konrad Wolf’un çektiği Yıldızlar, uluslararası bir başarı kazandı. Bu dönemin en iyi yönet menleri arasında Binka Jelyazkova (Gençtik, 1962), Lyubomir Şarlandyev (Zincir, 1964; Badem kokusu, 1967), Dimitri Petrov (Yüzbaşı, 1962), Nikola Karabov, Yanko Yankov, Vılo Radev (Şeftali hırsızı, 1964; Uzun gece, 1966), özellikle de Ranghel Vılçanov (Küçük adada, 1958; Güneş ve gölge. 1962; ilk ders, 1960) ve Borislav Şaraliev (Zırhsız şövalye, 1966) sayılabilir. Angel Vegenstein de senaryocu olarak dikkat çekti.
Uzun süredir Stalin döneminden kalan bir alışkanlıkla özde de biçimde de belli bir akademizme bağlı kalan bulgar sinemacılar, 60’lı yıllarda, özellikle de 1970’lerin başlarında, yavaş yavaş ve ihtiyatla geleneksel ideolojik ve siyasal temalarla bağdaştırmaya çalıştıkları bir modernizme yöneldiler. İlk kuşak yönetmenleri arasında şu adlar ön sırada yer aldı:
Borislav Şaraliev (Elveda dostlar, 1970; Bekleyiş, 1972), Lyubomir Şarlandyev (Tanıdığım en iyi adam, 1973; Üç ölümcül günah, 1980), Binka Jelzaykova (Son sözleri, 1973; Havuz, 1977); Nikola Karabov (ivan Kondarev, 1973), özellikle de Ranghel Vılçanov (Aisopos, 1969; Sorgu yargıcı ve orman, 1975; Aşk ve sevecenlikle, 1978; Meçhul askerin cilalı postalları, 1979). Bu ilk kuşak yönetmenlerini izleyenler arasında da en önemlileri şunlardır: Vılo Radev (Siyah melekler, 1969; Doğan güneşin kökleri, 1971; Mahkûm ruhlar, 1974; Zehirli çiçekler 1980), Metho- di Andonov (Keçi boynuzu, 1971), Grişa Ostrovski (Sapma, —Todor Stoyanov ile biri'kte— 1967; Sınırın yakınındaki çiftlik,1973), Zako Heskiye (Sekizinci, 1969), Georgi Stoyanov (Kuşlar ve tazılar, 1968; Çitsizevler, 1973; Pantelei, 1978) Hristo Hristov (ikonostas, —Todor Dirıov ile birlikte— 1970; Geçen yaz, 1973; Köksüz ağaç, 1974; Kyklops, 1976; Engel, 1979),
Ludmil Staykov (Sevgi, 1972; Devleti koruma yasasında değişiklik, 1976; Yanılsama, 1980), Todor Stoyanov (Tuhaf bir düello, 1971), Eduard Zahariev (Tavşanlıktaki adatavşanlarının sayımı, 1973; Villalar bölgesi, 1975; Hemen hemen bir aşk öyküsü, 1979), Margarit Nokolov (Kayıpların izinde, 1978), Georgi Dyulgerov (Avantaj, I977; Değiş tokuş, I978), Stefan Dimitrov (Horozu duy, 1978), ivan Andonov (Dam, 1978; Kirazlık, 1979), Kiran Kolarov (Meslek: emir eri, 1978), Asen Şopov (Sonsuz zamanlar, 1974), Ludmil Kirkov (Bisikletli köylü, 1974).
Bulgar çizgi filmciliği, Todor Dinov,Donyo Donev, Radka Bıçvarova, Hrista Topuzanov, Penço Bogdanov, Stoyan Dukov, ivan Andonov, ivan Veselirıov gibi sanatçılarıyla dünyanın en dikkate değer çizgi-film okullarından biri durumuna geldi ve 60'ların ilk yıllarından başlayarak, ünlü yugoslav Zagreb okulu, Çekoslovak, macar ve rumen çizgi-film okulları yanında parlak bir yer edindi.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Eylül 2016 00:25
SİLENTİUM EST AURUM