Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Eylül 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Bulgaristan

Ad:  Bulgaristan ve Bulgaristan Tarihi8.jpg
Gösterim: 2131
Boyut:  61.0 KB

Bulgaristan, Avrupa'nın güneydoğu­sunda, Balkan Yarımadası'nda küçük bir ülkedir. Tuna Irmağı ku­zeyde Romanya ile sınırını çizer, doğusunda Karadeniz vardır. Balkan Dağları Karadeniz kıyısından başlar, Tuna Irmağı'na paralel giderek ülkenin ortasından geçer ve batıdaki dağlık bölgeyle birleşir. Batıda bu dağların arasında, yüksek bir yaylada başkent Sofya yer alır. Sofya, batıda Yugos­lavya sınırına giden anayolun da üzerindedir. Rodop Dağlan güneyde Bulgaristan ile Yunanistan arasındaki sınırı oluşturur. Balkan Dağları ile Rodop Dağları arasındaki vadide Meriç Irmağı akar. Bu vadiden, güneydoğu komşusu Türkiye'ye bağlanan karayolu ge­çer. Meriç Vadisi ve Balkan Dağları etekle­rinden Tuna'ya doğru tatlı bir eğimle alçalan kuzey yaylasının bereketli topraklarında tahıl üretilir. En önemli ürün buğdaydır, onu mısır ve arpa izler.

Bulgaristan'a ilişkin bilgiler
  • Resmi adı: Bulgaristan Cumhuriyeti
  • Yüzölçümü: 110.912 km²
  • Nüfus: 8.983.000 (1987)
  • Yönetim biçimi: Tek meclisli, çok partili cumhuriyet
  • Başkent: Sofya
  • Coğrafi özellikler: Ülkede iki sıradağ grubu (Bal­kanlar ve Rodoplar) ve iki geniş vadi vardır. En yüksek yeri 2.925 metre ile Musala Dağı'dır.
  • Belli başlı ürünler: Buğday, mısır, arpa, tütün, gülyağı, domates, şarap, makineler, kömür, kimya­sal maddeler, dokuma.
  • Önemli kentler: Sofya Plovdiv (Filibe), Varna, Rus­çuk, Burgaz.
  • Eğitim: 7 ile 16 yaşları arasında bütün çocuklar için zorunludur.
Bulgaristan'ın kırsal görünümü çok çekicidir. Dağ yamaçlarında ülke topraklarının yüzde 25'inden fazlasını kaplayan büyük me­şe, kayın ve köknar ormanları vardır. Dağlar, kışın karla örtülür. İlkbahar ve yaz aylarında Alp bitkileriyle donanan dağlarda çobanlar koyun ve keçi sürülerini otlatırlar. Kuzeydeki tepelerde at, sığır ve manda sürüleri dolaşır. Ülkede yetiştirilen üzümün kullanıldığı Bul­gar şarabı dış ülkelere de satılır ve önemli bir gelir kaynağıdır. Meriç vadisinde ve Güney­batı Bulgaristan'da nitelikli tütün yetiştirilir. Balkanlar'ın güney yamaçlarında, korunaklı Kızanlık (Kazanlık) vadisi kırmızı gül bahçe­leriyle ünlüdür. Güllerin taç yapraklarından parfüm yapımında kullanılan gülyağı elde edilir. Bulgaristan'da çiçekçilik ile sebzecilik de gelişmiştir. Köylerde halkın bir bölümü gereksinim duyduğu hemen her şeyi kendisi üretir. Büyük devlet çiftliklerinde kimyasal gübre ve çağdaş tarım araçları ile tarım yapılır.

Fabrikalarda çalışanların sayısı sürekli art­maktadır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra geli­şen sanayiler arasında demir-çelik, kimya, makine, dokuma, besin ile ayakkabı ve mobilya üretimi sayılabilir. Ayrıca tahta oy­macılığı, seramik, dokumacılık, demir döv­meciliği ve nakış gibi el sanatları sürmekte­dir.
Bulgaristan'ın taşkömürü ve linyit üretimi kendi gereksinimi için yeterlidir. Elektriğin yüzde 70'i termoelektrik santrallerden sağla­nır. Geriye kalan ise nükleer ve hidroelektrik santrallardan elde edilir. Bulgaristan dış tica­retinin dörtte üçünden fazlasını SSCB ile yapar.

Başkent Sofya'dan sonra Bulgaristan'ın en büyük kentleri Meriç vadisinde, tütün sana­yisinin merkezi Plovdiv, Tuna üzerindeki li­man kenti Rusçuk, Karadeniz'deki liman kentleri Varna ve Burgaz'dır. Eski başkent Tırnova'da ortaçağdan kalma saray ve kilise kalıntıları vardır. Kentlerin bir bölümü çok eskidir; örneğin, Filibe'yi (Plovdiv) İÖ 4. yüzyılda Makedonyalı II. Philippos kurmuş­tur. Öbür kentler ise Bizans İmparatorluğu döneminde kurulmuştur.
Nüfusun çoğunluğunu Rusça'ya yakın bir dil konuşan Slavlar oluşturur. Nüfus içindeki oranı yaklaşık yüzde 10'a varan Türkler'den başka, büyük kentlerde Yunanlılar, Ermeni­ler ve Yahudiler de yaşar.

Bulgaristan'da din ile devlet ayrıdır. Türk­ler ve Rodop Dağları'nda yaşayan Pomaklar Müslüman'dır. Halkın çoğunluğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlı Hıristiyanlar'dır. Dağlarda birçok manastır var­dır. Bunların en ünlüsü Sofya'nın güneybatı­sındaki Rila Manastırı'dır.

Tarih


Bulgaristan tarihinin büyük bölümünde baş­ka ülkelerin egemenliğinde kalmıştır. Bulgar­lar İS 7. yüzyılın sonlarında kuzeyden gelip Tuna Irmağı'nı geçen savaşçı bir kavimdir. Buraya 6. yüzyılda gelmiş olan Slavlar'ı ege­menlikleri altına aldılar, ama onların dillerini ve geleneklerini benimsediler. Daha sonra da Yunanlılar'dan etkilenip Hıristiyan oldular. İyi savaşçı olma özelliklerini koruyan Bulgar­lar, Balkanlar'a egemen olarak, Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'i (İs­tanbul) tehdit eden büyük bir devlet kurdu­lar. Bulgar Krallığı I. Simeon (893-927) döne­minde sınırlarını Adriya kıyılarına, Sava ve Drina ırmaklarına kadar genişletti. Simeon' un ölümünden sonra baş gösteren iç çatış­malarla Bulgar devleti zayıfladı. Krallığa son yıkıcı darbeyi 1014'te "Bulgar Celladı" diye bilinen Bizans İmparatoru II. Basileios vurdu.

Bizanslılar ülkeyi, İvan ve Petır Asen adlı iki kardeşin yeni bir Bulgar devleti kurduğu 1185'e kadar yönettiler. Bu devlet de 14. yüzyılda Osmanlılar'ca ele geçirildi ve Bulga­ristan yaklaşık 500 yıl (1396-1878) Osmanlı­ların egemenliğinde kaldı. 1876'da başlayan Bulgar ayaklanması Osmanlılar'ca bastırıldıy­sa da 1877'de Rusya, Osmanlılar'a savaş açarak Bulgarlar'ın yardımına geldi. Savaştan sonra Osmanlılar ile Ruslar arasında Bulgar­lar'ın neredeyse bütün isteklerini yerine geti­ren Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmadan sonra bir Bulgar Prensliği kurul­du. Bu prenslik özerk ama Osmanlılar'a bağlı olacaktı. Ne var ki, Balkanlar'daki hareketli­lik sürüyordu. 1903'te Makedonya'da çıkan ayaklanma Osmanlılar ile Bulgarlar arasında nerdeyse bir savaşa yol açacaktı. 20 Eylül 1908'de Bulgaristan'ı yönetmekte olan Prens Ferdinand Bulgaristan'ın bağımsızlığını ilan ederek, kendisi de "çar" unvanını aldı. Os­manlılar da Bulgaristan'ın bağımsızlığını tanı­dılar.

1912'de Bulgaristan, öbür Balkan ülkele­riyle birlikte, Osmanlılar'ı Avrupa dışına sür­mek amacıyla saldırıya geçti ve I. Balkan Savaşı'nın ardından yeni topraklar kazandı. Ne var ki, kazanılan toprakların paylaşımı Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Ro­manya arasında anlaşmazlıklara yol açtı. 1913'te çıkan II. Balkan Savaşı'nda Bulgaris­tan yenildi ve kendi topraklarının bir bölü­münü Romanya'ya kaptırdı. Bulgaristan, I. Dünya Savaşı'nda Sırbistan ve Yunanistan'a yeniden saldırdıysa da bir kez daha yenildi ve toprak yitirdi. II. Dünya Savaşı'nda Alman­ya, Romanya'ya baskı yaparak II. Balkan Savaşı'nda aldığı Bulgar topraklarını geri vermesini istedi. Bunun üzerine Bulgarlar Almanlar'ın yanında yer aldılar. II. Dünya Savaşı'nın sonuna doğru Bulgaristan savaştan çekildiğini açıkladı ve tam tarafsızlığını ilan etti. Ülkede genel bir ayaklanma baş göster­di; kral taraftarları, bakanlar, meclis üyeleri yargılanarak cezalandırıldılar. 1946 Eylül'ünde yapılan bir halkoylaması sonucunda seç­menlerin yüzde 92'si Bulgaristan'ın cumhuri­yet olması yönünde oy kullandı. Seçimlerden sonra kurulan hükümette Georgi Dimitrov başbakan oldu. 1947'de yeni bir anayasa yürürlüğe kondu; Bulgaristan sosyalist kal­kınma modelini benimsedi. Ülkeyi çağdaşlaş­tırmak, fabrikaları, enerji santrallerini ve madenleri geliştirmek, tarımda modern maki­nelerin kullanımına geçmek için büyük çaba­lar harcandı.

1985 sonrasında Türk adlarının Slavlaştırılması, Türkçe'ye ve dinsel ibadete getirilen sınırlamalar Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilişkilerde gerginliğe yol açtı. Toplumsal çatış­malara da neden olan bu baskıcı politikalar Bulgaristan'dan kitlesel göçle sonuçlandı. Türkiye'nin Bulgaristan yurttaşlarına vize uy­gulanmasını kaldırmasıyla göç hızlanarak doğrudan Türkiye'ye yöneldi. Başlangıçta Türk hükümetinin bütün sığınma başvuruları­nı kabul etmesiyle, Ağustos 1989'da Türkiye' deki sığınmacı sayısı 300 bini aştı. Bunun üzerine yeniden vize zorunluluğu getirildi ve sığınmacı olarak kabul edilmek üzere bekle­yen çok sayıda göçmen Bulgaristan'a döndü.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) ile Doğu Avrupa'daki gelişmelere ko­şut olarak, 1989'da Bulgaristan'da da muhale­fet giderek güçlendi. Otuz beş yıldır iktidarda olan Todor Jivkov Kasım 1989'da devlet baş­kanlığından istifa etti. Yerine, dışişleri bakanı Petar Mladenov getirildi. Aralık 1989'da Bul­garistan Komünist Partisi ve hükümet, Türk düşmanı politikalardan vazgeçildiğini ve Müs­lüman Türkler'e bütün hak ve özgürlüklerin tanınacağını açıkladı. 1990 başlarında BKP' nin öncü rolüne son verildi ve Nisan 1990' da partinin adı Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) olarak değiştirildi. Haziran 1990'da ise 40 yıllık aradan sonra ilk serbest genel seçim­ler yapıldı. Ardından Mladenov istifa etti ve yerine Jelyu Jelev geçti.

Temmuz 1991'de yeni bir anayasa kabul edildi. Ekimde yapılan parlamento seçimle­rinden, 111 milletvekilliği kazanan Demokra­tik Güçler Birliği (DGB) birinci parti olarak çıktı. İkinci sırayı ise, 106 sandalye ile BSP aldı. Çoğunluğunu Türkler'in oluşturduğu Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ka­zandığı 23 milletvekilliğiyle parlamentoda anahtar parti durumuna geldi.

Birleşmiş Milletler'in ambargo kararına karşın Makedonya'ya silah satılması ve eko­nomik çöküşün önlenememesi nedeniyle hü­kümete yöneltilen eleştiriler yoğunlaştı. Dev­let başkanı da eleştirilere hedef oldu ve DGB, Jelev'in istifasını istedi. Devlet başkanı ile Başbakan Filip Dimitrov arasında sert tartış­malar oldu. HÖH hükümetten desteğini çe­kerek başbakanın istifasını istedi. Siyasal bu­nalım Ekim 1992'de Başbakan Dimitrov'un istifasıyla doruğuna çıkmıştı.

MsXLabs.org & Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Eylül 2016 00:26
SİLENTİUM EST AURUM