Arama

Kişilik Tipleri - Tek Mesaj #6

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
10 Ekim 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

KİMİM BEN?


"Kişilik" dedikleri kimim

Kişilik.


Aynada gördüğümüz görüntülerin derinliklerinden bahsediyoruz, üzerimize giydiğimiz sıfatların ötesinden. Hani şu ara sıra zihnimizi kurcalayıp da yanıtını bulmakta zorlandığımız soru: "Ben kimim?". Çünkü ergenlikte içine girdiğimiz o zorlu kimlik arayışı dönemi sonrası hayatımızın geri kalanı da bulduğumuz kimliklerin ne olduğunu anlamaya çalışmakla geçiyor. Kendimizi anlamak ve tanımakla. Peki, nedir bu "kişilik" dedikleri? Doğuştan mıdır, değişir mi? Ya da belli kalıplar çerçevesinde sınıflandırılabilir mi?

Kişilik ve Kültürün Kişilik Değerlendirmelerine Etkisi:


Farklı durumlar karşısında değişim göstermeksizin yansıttığımız düşünce, his, motivasyon ve davranışların bütünü kişilik'imizi oluşturuyor. Kişilik değerlendirmeleri ise kültürden kültüre değişim gösterebiliyor. Örneğin, Japonya'da oldukça "dışa dönük" olarak değerlendirilen bir çocuk okumak üzere İngiltere'ye gittiğinde orada oldukça "çekimser" olarak tanımlanabilir. Öyleyse kullanılan tanımlar kültürlerin değer yargılarıyla birebir ilişkili diyebiliriz. Haliyle kişilik testleri de gerek sorular, gerekse puanlandırma cetveli bakımından o dile ve kültüre "uyum/ adaptasyon" gerektiriyor.


Genlere Kulak Verecek Olursak.


Öyle görünüyor ki, araştırmalar bundan 2000 yıl önce Yunan fizikçi Galen'in öne sürdüğü "Kişilik kuşaktan kuşağa geçer." varsayımını destekliyor. İkiz çalışmalarında ayrı ailelerce, farklı koşullarda yetiştirilen çocuklar kişilikleri oturduğunda yanlarında büyüdükleri kişilerden çok biyolojik aileleriyle benzerlikler gösteriyor. Bu da, kişilikte genlerin parmağı olduğunu kanıtlıyor. Rakamsal olarak ise bu pay 15% ila 50% arasında değişebiliyor.

Genler tüm karakter özelliklerine aynı oranda mı etkiyor?


Kimi kişilik özelliklerinin kalıtımsal bağı daha yüksek. Öyle ki, kendilerini gelişimin erken dönemlerinde gösterebiliyorlar. Dışa dönüklük, aktivite düzeyi -ki bu halk arasında çocukları "hareketli" ya da "uslu" gibi sınıflandırmalar içine koymamıza yol açıyor- ve görev odaklı olma eğilimi güçlü genetik etki altındaki kişilik özellikleri olarak geçiyor. Yapılan araştırmalar sonrası en düşük kalıtımsal bağ ise dürüstlük ve yumuşak başlılık karakter özelliklerinde bulunmuş. Yani dürüst ve yumuşak başlı olma daha çok kişinin çevresel koşullarıyla şekillendiriliyor.

Kişiliğimizi Değiştirmek Mümkün mü?


Kişiliğin tanımına da göz atacak olursak, bir kişinin kişilik özelliklerinden bahsediyorsak farklı durumlar ve farklı zamanlar karşısında değişim göstermemelerini bekliyoruz. Ancak elbette ki bunca davranış ve seçim zenginliği değişmeyen karakter özellikleri saptamayı da oldukça zor kılıyor. Hele ki bir de cinsiyet farklılığını göz önünde bulunduracak olursak.

Cinsiyet Farklılığı Kişilikte Nasıl Bir Rol Alabilir: "Depresyon"


Çocukluktaki kimi depresif ipuçları yetişkinlikteki depresyona referans olabiliyor. Yani eğer ki bu depresif ipuçlarına kişilik özellikleri dersek, bu özellikler zamanla değişim göstermiyor, kalıcı yapıda oluyorlar. Ancak cinsiyet farklılığı söz konusu. Erkek çocukları için ileriki yaşlarda depresyona gönderme yapan belirtiler saldırganlık ve dürtü kontrol eksikliği iken, kız çocukları için genelde tam tersine utangaçlık, itaatkârlık ve alçak gönüllülük oluyor.

Özetle, çalışmalar genelde kişiliğin zaman ve durumlar karşısında kalıcı olduğunu gösteriyor.
Konu hakkında ortaya sürülen "Eğer. Öyleyse. Modeli" (Mischel, 1995) ise belli durumların belli düşünce, his ve davranışları tetiklediğini öne sürüyor. Bir örnekle açıklayacak olursak; A kişisi biri onu aşağılayıcı sözler söylediğinde sinirleniyor olsun. B kişisi ise eşine herhangi bir söz söylendiğinde. Sonuç olarak, her ikisi de eşit oranda "sinirli" bir karaktere sahip olsa da, bu özellikleri farklı durumlarda tetikleniyor. Bir durum (Eğer), bir karakter özelliğini tetikliyor (Öyleyse). Değişmeyen bu düşünce, his ve davranışlar da işte "kişilik" adını alıyor.

Etkileşimi Savunan Yaklaşımlar:


Kişiliğe etkileşimli bir yaklaşımdan bakacak olursak "Genler kişiliği belirler", "Çevre kişiliği belirler" gibi kalıplardan ziyade neden-sonuç ilişkilerinin çok yönlü olduğunu görüyoruz. Ekonomik ve kültürel durumlar illa ki kişiliğe etkide bulunuyor ancak bu işleyişlerin kendileri de aslında psikolojik ihtiyaçları karşılamaya yönelik oluyor. Haliyle neden-sonuç ilişkisi bir yönlü olmaktan çıkıyor.
Nasıl yani?
Örneğin, ailelerinden istismar gören çocukların mitsel semboller ya da otorite figürleri de katı ve sadistik olabiliyor. Çocuğun kafasındaki bu sadistik figürlerse kendilerini çocukların çizdikleri resimlerde ele verebiliyorlar.

Bir Kişilik Modeli: Myers-Briggs
Kendi modeli üzerinden geliştirilen Myers-Briggs Kişilik Testi Türkiye'de de çeşitli alanlarda kullanılıyor. İsterseniz gelin, şimdi hep beraber bu modele bir göz atalım.
Myers-Briggs Kişilik Modeli genel hatlarıyla 4 ana sorudan güç alıyor:
ENERJİNİZİ YÖNLENDİRDİĞİNİZ İLK KAYNAK NERESİ OLUR?
  1. Aktivite ve Dil Üzerinden
  2. Dış Dünya
  3. Düşünce ve Duygular
  4. Üzerinden İç Dünya
DIŞA DÖNÜK İÇE DÖNÜK SOSYAL SAKLI DIŞA VURUMCU SESSİZ GENİŞ DERİN İLETİŞİM KONSANTRASYON DÜŞÜNCEDEN ÖNCE EYLEM EYLEMDEN ÖNCE DÜŞÜNCE
Her ne kadar bu iki özelliği dengede tutmamız sağlıklı kabul edilse de, günlük hayat içerisinde mutlaka birine daha yönelimli oluyoruz.
Bu iki kişilik özelliğini birbirinden ayıran en önemli özelliklerinden biriyse kişinin önce düşünüp sonra mı davrandığı yoksa davranıp daha sonra mı düşündüğü. Ancak buna karar verebilmek için kişinin tamamıyla özgür olduğu durumları ele almak gerekiyor. Aldığı eğitimin, kültürün etkide bulunamayacağı, çevresel koşulların söz konusu olmadığı durumlardan bahsediliyor. Örneğin, öncesinde herhangi bir seçimi dolayısıyla ödül ya da ceza almamış olduğu durumlar.

Örneğin.
Yirmi katlı bir binada bir yangın çıktı diyelim. Tüm çalışanların binadan hemen çıkmaya çabalaması, önce düşünme eylemini seçmedikleri için hepsinin dışa dönük olduğunu göstermiyor. Ya da bir yapboz çözerken önce düşünüp sonra parçaları yerleştiren herkesin içine dönük olduğunu söylenmiyor. Çünkü bu şartlar, tıpkı yukarıda da bahsettiğimiz üzere kişinin özgür seçimlerinden ziyade farklı etmenlerin etkisi altında.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM