Arama

Osman Hamdi Bey - Tek Mesaj #9

Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
17 Ekim 2016       Mesaj #9
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Osman_Hamdi_Bey.JPG
Gösterim: 1115
Boyut:  105.7 KB

OSMAN HAMDİ BEY

1842 yılında İstanbul'da doğdu. Osmanlı ve batı kültürleriyle eğitilerek yetişmiş bir teknik ve siyaset adamı olan Sadrazam İbrahim Edhem Paşa'nın en büyük oğludur. İlkokul öğrenimini Beşiktaş'taki bir okulda yapan Osman Hamdi, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. 1860 yılında hukuk öğrenimi için Paris'e gönderildi. Bu öğrenimi yanında, o devrin ünlü ressamlarının atölyelerinde çalışarak iyi bir resim eğitimi gördü. 1869 yılında ülkesine döndüğünde Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü görevini genç yaşında üstlendi. 1871'de İstanbul'a dönünce Saray Protokol Müdür Yardımcılığına getirildi. Ayrıca Osman Hamdi Bey, Kadıköy’ün ilk belediye başkanıdır.

Osman Hamdi Bey On altı yaşındayken babası İbrahim Ethem Paşa, bir görev nedeniyle Viyana’ya gitti. Yanında oğlu Osman Hamdi’yi de götürdü. O dönemde İtalya ve Fransa sanatın beşiği sayılıyordu. Bu iki ülkede çok sayıda sanatçı yetişmiş, çeşitli eserler meydana getirmişlerdi. İbrahim Ethem Paşa, oğlunun sanata olan eğiliminin farkındaydı. Onun sanatçılarla tanışıp eserlerini görmesini istiyordu.

Osman Hamdi, Viyana’da zamanının çoğunu müzeleri ve sergileri gezerek geçirdi. Gördüklerinden çok etkilendi. Geri döndüklerinde babasına eğitimine Fransa’da devam etmek istediğini söyledi. O yıllarda özellikle varlıklı ailelerin çocukları öğrenimlerine yurt dışında devam ediyorlardı. Babası İbrahim Ethem Bey de eğitimini Avrupa’da yapmıştı. Hatta Osmanlı Devleti’nin yurt dışına eğitim için gönderdiği ilk dört gençten biriydi. Onun için oğlunun bu isteğini memnuniyetle karşıladı ama orada hukuk okumasını arzu ettiğini söyledi. Böylece Osman Hamdi Fransa’nın Paris kentine giderek Hukuk Fakültesinde okumaya başladı.

Osman Hamdi bir yandan hukuk okuyor, bir yandan zamanının çoğunu vazgeçemediği resme ayırıyordu. Güzel Sanatlar Akademisine de giderek o dönemin en önemli ressamlarından ders aldı. Bir süre hukuk ve resmi bir arada yürüttü. Ancak sonunda resmi tercih etti. Durmadan çiziyor, hocalarının beğenisini aldıkça daha fazla çalışıyordu. Genç yaşta gittiği Paris’te resim çalışmalarının yanı sıra arkeoloji ve müzecilik konusunda da dersler alıyordu. Çevresindekiler tarafından çok beğenilen tablolarını dostlarına hediye ediyordu. Güzel sanatlara olan sevgisi ve yeteneği yüzünden ünü giderek yayılıyordu. Ailesinin hukuk okuması için Paris’e gönderdiği Osman Hamdi Bey, artık iyi bir ressam olmuştu.

Ad:  Cami_kapısı_önünde_konuşan_hocalar.JPG
Gösterim: 1266
Boyut:  179.5 KB
Cami Kapısı Önünde Konuşan Hocalar eseri tarihsizdir. Osman Hamdi Bey bitmediğini düşündüğü yapıtları imzalamazdı. Bir yapının dış cephesi önünde tartışmakta olan üç erkek figürü resmin konusunu oluşturmaktadır. Burada görülen yapı, Karaman Hatuniye Medresesi’nin kışlık dershanesidir. Resimde görülen kapı kanadı ve tepede asılı kandil ise başka yerlerden gelen ve bugün Türk İslam Eserleri Müzesi’nde bulunan eserlerdir. Ön düzlemde, sağda sol elinde kitap, sağ elini karşısındaki figürlere doğru yukarıya kaldırmış sarıklı bir figür, onun karşısında biri profilden verilmiş oturan, diğeri yüzü seyirciye dönük iki figür yer almaktadır. Osman Hamdi Bey’in figürleri teatral pozlarda resmedilmiş, dimdik duran, kendinden emin insanları betimleyen figürlerdir. Osmanlı insanının aydın, kendinden emin, onurlu imgesini belleklere yerleştirmek amacıyla figürleri bu şekilde resmettiği söylenir.

11 Eylül1881 tarihinde Müze-i Humayun‘da müdürlük görevine atandı. Burada birçok reformlar yaparak batılı anlamda müzeciliği Osmanlıya getirdi.1883 yılında kuruculuğunu üstlendiği Sanayi-i Nefise Mekteb-i Aliye‘nin müdürlüğünü yaptı. Yaptığı arkeolojik kazılar ve ülkenin topraklarına ait kültürel değerleri sahiplenme bilinciyle çıkarttığı Asar-ı Atîka Nizamnamesi ile Türk Tarih ve Arkeoloji’sine büyük katkılarda bulundu. yaptığı kazılar arasında Lagita Tapınağı ve İskender Lahiti de bulunmaktadır. Bu büyük eserlerin sergilenmesi için 1891 yılında “ilk türk müze binası” olan İstanbul Arkeoloji Müzesi‘ni açtı. Babasının Dahiliye Nazırı olmasından faydalanarak vilayetlere gönderilen genelgeler ile, Anadolu’nun her yerinden eserler istanbul’daki müzeye gönderildi.

Müzeciliğinin yanında ressam olarak da önemli eserler verdi. Resimlerinde Paris’de bulunduğu dönem eğitim aldığı Gerome ve Boulanger‘in etkileri görülmektedir. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Eserlerinde ayrıca oryantalizm etkileri de görülmetedir. Kadın temasını sıklıkla tekrar etmiştir. En ünlü yapıtları ise Kaplumbağa Terbiyecisi(1906) ve Silah Taciri (1908)’dir. “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı resminde Lale Devri‘ne ve Sadabat Eğlencelerine dair ipuçları bulunmaktadır. Resimde ayrıca tek ışık kaynağından gelen ışığın ana öğeler üzerinde yoğunlaşması sonucu gereksiz detaylardan arındırıldığı anlaşılmaktadır. Bir diğer önemli resmin olan “Silah Taciri”nde ise kendisini ve oğlunu resmettiği düşünülmektedir. Resimdeki diğer ana öğeler ise tüfekler, kılıçlar ve başlıklardır.

Osman Hamdi Bey, ilk Türk arkeoloğudur. Osman Hamdi Bey, 1887-1888 yılları arasında yaptığı en önemli kazısında Sayda Kral Mezarlığı’nda dünyaca ünlü İskender Lahidi’ni bulmuştur ve Arkeoloji bilimine kazandırmıştır. İstanbul Arkeoloji müzesini kurarak 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve bu müzeyi dünyanın en önemli müzesi haline getirmiştir.

Osman Hamdi Bey'in müzenin müdürü olarak atanmasındaki en önemli etkenlerden biri dönemin ilk özel gazetelerinden Ceride-i Havadis ve Ruzaname-i Ceride-i Havadis'te yazdığı, eski eserlerin değeri ve korunması hakkındaki yazılardır. Eski eserlerimizin yabancılar tarafından götürüldüğü üzerinde duran bu yazılar dikkatleri Osman Hamdi Bey'in üzerine çeker.

Müze müdürü olduktan sonra Osman Hamdi Bey'in ilk icraatlarından biri yabancıların yaptıkları kazılarda ortaya çıkan eserlerin yurt dışına kaçırılmasının önüne geçen bir nizamname hazırlamak olmuştur. Daha önce Dr. Dethiér tarafından 1874 yılında hazırlanan "Asar-ı Atika Nizamnamesi" Osmanlı topraklarından çıkan eserlerin yurt dışına çıkarılmasını engelleyen hükümler içermemektedir. Osman Hamdi Bey tarafından kaleme alınan "1883 Asar-ı Atika Nizamnamesi" bu sorunun önüne geçer.

Osman Hamdi Bey kendi müdürlüğünden önce Çinili Köşk'te toplanmış ve sayısı 650 olan koleksiyonu bilimsel olarak düzenler. Müzede üst üste depolanmakta olan arkeolojik eserleri ele alarak bunların kaydedilmesi, onarılması ve sergilenmesi çalışmalarını yürütür. Ülkede yapılan arkeolojik çalışmaları tek elden kontrol eden disiplinleri oluşturur ve ilk Türk kazılarını başlatır. 1883-95 yılları arasında Bergama, Nemrut Dağı, Sayda, Lagina Hekate Tapınağı ve Sayda Kral Nekropolü'nde gerçekleştirdiği kazılar ile koleksiyonu çarpıcı bir hızla geliştirir.

Türk müzecilik ve resim tarihinde pek çok önemli iz bırakmış olan Osman Hamdi Bey, 1910 yılında Kuruçeşme'deki yalısında hayata gözlerini kapamasının ardından kendi vasiyeti üzerine Eskihisar'daki evinin bahçesine gömülür. Bir devlet töreni ile defnedilen Osman Hamdi Bey'in mezarının iki ucuna isimsiz Selçuklu mezar taşı dikilerek, kitabesi ayrı bir taşa işlenmiştir. Planlarını kendisinin çizdirmiş olduğu İzmit, Eskihisar' daki evi 1987 yılında müze olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır.

24 Şubat 1910‘da İstanbul, Kuruçeşme‘de vefat eden Osman Hamdi Bey’in mezarı Çinili Köşk’de bulunmaktadır.

Derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.