BAKTERİ
Bakteriler ancak güçlü bir mikroskopla görülebilen çok küçük canlılardır. Bu tekhücreli canlıları ilk kez 1680'de Antonie van Leeuvvenhoek gözlemlemiştir. Hollandalı bir kumaş tüccarı olan Leeuvvenhoek'un en büyük merakı, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük nesneleri kendi yaptığı merceklerle incelemekti (bak. mikroskop). Bazıları bir topluiğne başı büyüklüğünde olan bu küçük, ama güçlü mercekler nesneleri 200 kez büyütebiliyordu. Leeuvvenhoek bu merceklerle önce durgun bir sudaki küçük hayvancıkları, ardından daha da küçük olan bakterileri görmeyi başardı. Daha sonra kendi tükü-rüğündeki bakterileri gözlemleyerek şekillerini çizen Leeuvvenhoek, böylece yepyeni bir âlemi, gözle görülemeyen canlıların dünyasını keşfetmiş oldu.
Bakteriler ne bitki, ne de hayvandır. Mikroskobun bulunmasından önce yeryüzündeki bütün canlılar bitkiler ve hayvanlar âlemi olarak iki büyük gruba ayrılırdı. Bu grupların her ikisiyle de ortak özellikleri olmayan yeni canlıların varlığı anlaşılınca, bütün bu mikroorganizmalar, yani mikroskopik canlılar ayrı bir âlemde toplandı. Ama hücrenin içyapısını inceleme olanağı veren çok daha güçlü mikroskopların geliştirilmesinden sonra bütün tekhücreli canlıların aynı yapıda olmadığı anlaşıldı ve yeni bir sınıflandırma gerekti. Bu sınıflandırmaya göre bakteriler, bütün çok-hücreli hayvanların, bitkilerin ve mantarların yanı sıra hayvanlara, bitkilere ve mantarlara benzeyen tekhücrelilerin toplandığı ökaryot (Eukaryotae) üstâleminden ayrı bir prokaryot (Prokaryotae) üstâleminin üyeleri sayılır. Çok daha basit olan prokaryotik bir hücrede, ökaryotlardaki gibi zatla çevrelenmiş gerçek bir çekirdek ve "organel" denen özel işlevli organcıklar yoktur. Böylesine basit tek bir prokaryotik hürceden oluşan bakteriler, bazı bilim adamlarına göre yaşamın başlangıcında yeryüzünde beliren ilk canlılardır.
Bütün bakteriler son derece küçüktür. 10 bin tanesi yan yana dizildiğinde uzunlukları yaklaşık 2,5 santimetreyi bulur. Gene de bu bakteri dizisini kolay kolay göremezsiniz, çünkü bu minik canlıların çoğu renksizdir. Bu yüzden bakterileri mikroskopta inceleyebilmek için, ortama özel boyalar katarak renklendirmek gerekir. Bakteriler mikroskop altında genellikle küre, çomak ya da spiral biçiminde görünür. Küresel olanlara kok ya da koküs, çomak ya da silindir biçiminde olanlara basil, tirbuşonu andıranlara da spiril denir. Son yıllarda bu üç gruptan başka kare biçiminde bakteriler de bulunmuştur. Aynı biçimdeki birçok bakteri bazen bir zincir gibi arka arkaya dizilir, bazen de bir üzüm salkımı biçiminde kümelenir. Bazı bakterilerde kamçı denen incecik kıllar vardır; tekhücreli canlı bu kılları bir kamçı gibi sağa sola sallayarak istediği yöne hareket eder. Spiriller ise tıpkı bir tirbuşon gibi döne döne ilerler.
Bakteriler ikiye bölünerek çoğalır. Eğer ortamda yeterince besin varsa ve bütün koşullar uygunsa, bir tek bakteriden 15 saat içinde 1 milyon bakteri üreyebilir. Ama bu bölünme hep aynı hızla sürmez. Çünkü hem ortamdaki besin bu kadar büyük bir koloniye yetmeme-ye başlar, hem de bölünme sırasında açığa çıkan asitler bakterilerin üremesini durdurur.
Yararlı ve Zararlı Bakteriler
Yeryüzünde bakterilerin bulunmadığı bir tek nokta bile yoktur denebilir. Bu küçük canlılar topraktan okyanusların derinliklerine ve havaya kadar her ortamda yaşayabilir. Yiyeceklerin bozulmasının nedeni genellikle bakterilerdir. Daha da önemlisi insan ve hayvan hastalıklarının büyük bölümü ile bazı bitki hastalıkları bakterilerden ileri gelir. Buna karşılık bazıları, özellikle ölmüş bitki ve hayvanların çürümesini sağlayan bakteriler çok yararlıdır. Bunlar ölü dokuları parçalayarak canlıların yapısındaki temel maddelerin ayrılmasına yardımcı olur. Bu maddeler de yeniden toprağa, havaya ya da suya karışarak öbür canlıların beslenmesinde rol oynar. Eğer bu bakteriler olmasaydı bütün yeryüzü ölü bitki artıkları ve hayvan leşleriyle kaplanırdı.
Bakterilerin sanayi ve tarımda da çeşitli yararları vardır. Hayvan postlarının sepilenerek (tabaklanarak) ayakkabı ya da buna benzer deri eşya yapımına elverişli duruma getirilmesinde, bu postlardaki kılların gevşemesini ve kolayca temizlenmesini sağlayan bakterilere iş düşer. Keten dokumaların yapımında da, keten liflerini saran yapışkan maddeyi çözerek lifleri ayırmak için bu lifler suya bastırılır ve bakterilerin yardımıyla üstündeki yapışkan sıvıdan temizlenir. Hoş kokulu ve lezzetli peynirlerin çoğu da bu özelliklerini bakterilere borçludur. Bazı bakteriler ise çay yapraklarının olgunlaşarak kararmasını sağlar.
Genetik mühendisleri bakterileri özel işlemlerden geçirip değişime uğratarak aşı, ilaç, hormon ve öbür kimyasal maddelerin yapımında kullanırlar (bak. genetik mühendisliği).
Soluduğumuz havanın beşte dördünü oluşturan azot gazı bitkilerin büyümesi için gerekli olan bir maddedir. Ama bitkiler bu elementi gaz halindeyken dokularına alıp yararlanamazlar. Azotu nitrat denen tuzlarına dönüştürerek bitkilerin kullanabileceği duruma getiren de gene bazı bakterilerdir (bak. azot).
İnsanlarda ve hayvanlarda çeşitli hastalıklara yol açan bakteriler, hasta bir insana dokunmakla, aynı havayı solumakla ya da bakterilerin üremiş olduğu yiyecek ve içeceklerle sağlıklı insanlara da bulaşır. Tifo, kolera, verem, zatürree ve cüzam bakterilerden kaynaklanan hastalıkların yalnızca birkaçıdır. Açık yaralardan vücuda giren bazı bakteriler de kangrene yol açar.
Buna karşılık vücutta bazı bakterilerin bulunması sağlık açısından zorunludur. Örneğin kalınbağırsakta yaşayan yararlı bakteriler besinlerin sindirilmesine yardımcı olur ve yiyeceklerin çok az bir bölümüyle kendileri yetinip geri kalanının bağırsaklardan emilmesini sağlar. Antibiyotikler bu bağırsak bakterilerinin çoğunu öldürdüğünden, bilinçsiz ve gereksiz antibiyotik kullanımı ishale ve buna benzer hafif sindirim bozukluklarına yol açabilir.
Leeuvvenhoek'un 1683'te İngiltere'deki Kraliyet Derneği'ne bakterilerin çizimlerini göndermiş olmasına karşılık, bilim adamlarının bu buluştan yararlanmaları için 100 yıl geçmesi gerekti. 18. yüzyılda bazı bilim adamları bu mikroskobik canlıların hastalıkların etkeni olabileceğini öne sürdü. Ama birçoğu da bu canlıların çürümenin nedeni değil sonucu olduğuna inanıyordu. Sonunda 1860'ta Fransız mikrobiyoloji bilgini Louis Pasteur (bak. Pasteur, Louis) bakterilerin bir çürüme ürünü değil, ikiye bölünerek çoğalan canlılar olduğunu kanıtladı. Pasteur'den kısa bir süre sonra Alman bilgin Robert Koch da laboratu-varındaki bir besi yerinde bakterilerin üremesini sağladı. Bakterilerin hastalık yapıcı etkisi bulunduktan sonra, vücudun zararlı bakterilere karşı savaşabilmesi için aşı ve serum gibi koruyucu yöntemler bulundu (bak. Aşi; bağışıklık). Günümüzde, vücudun iç dokularına yerleşmiş olan bakterileri öldürmek için penisilin ve streptomisin gibi antibiyotikler, deri üzerindeki ve açık yaralardaki bakterileri öldürmek için de antiseptikler kullanılır (bak. antibiyotikler; antiseptik).
MsXLabs.org & TemelBritannica