Arama

Mithat Paşa - Tek Mesaj #3

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Kasım 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

MİTHAT PAŞA

Ad:  midhat paşa.JPG
Gösterim: 2081
Boyut:  28.0 KB

(Ahmet Şefik, —denir),
türk devlet adamı
(İstanbul 1822 - Taif 1884).

Rumelili bir ulema ailesinin çocuğudur; dedesi rusçuklu kadı Hoca Ali Efendi, babası kadı Hacı Eşref Efendi'dir. Yetişme çağındayken Divanı hümayun kalemi'nde çalıştı ve Mithat mahlasıyla anılmaya başladı. 1835-1836 yıllarında ailesiyle birlikte Lofça’da kaldı ve daha sonraki siyasi rakibi Ahmet Cevdet (Paşa) ile burada tanıştı. İstanbul'a döndükten (1837) sonra bir süre Fatih medresesi'ne devam etti, farsça, ayrıca fransızca öğrendi. 1840’ta Sadaret mektubi kalemi'ne girdi; taşra illerinde tahrirat kâtibi yardımcılığı, divan kâtipliği, müfettişlik gibi görevler aldı. Mustafa Reşit Paşa'nın desteğiyle bazı Avrupa başkentlerini tanımak fırsatını buldu. 1859'da Meclisi vâlâ başkâtibi bulunduğu sırada Fransa, İngiltere, Avusturya ve Rusya elçilerinin Islahat fermanı’nın iyi uygulanmadığına ilişkin bir ortak notayı BabIâli’ye vermeleri üzerine, vezir rütbesiyle Niş valiliğine atandı. Müslüman ve hıristiyan halkla kurduğu iyi ilişkilerle burada kısa süre içinde önemli hizmetler yaptı, özellikle de devlet otoritesinin güçlenmesinde büyük rolü oldu. 186T de Prizren bölgesinin yönetimi de kendisine verildi.

Tarım sektöründe çalışanların kredi gereksinimini karşılama amacıyla Ziraat bankası’nın çekirdeği olacak ikraz sandıklarının kurulması bu yıllara rastlamaktadır. Üç yıl sonra Silistre, Vidin ve Niş sancaklarından oluşan Tuna vilayeti valiliğine getirilen Mithat Paşa asayiş, ulaşım, eğitim, tarım alanlarındaki hizmetlerini sürdürdü. ikraz sandıklarını "Menafii umum sandığı” adıyla yeniden düzenledi, iki dilde (türkçe ve bulgarca) yayımlanmasına ön ayak olduğu haftalık Tuna gazetesiyle sorumluluk bölgesinde yaşayan halkın olaylardan, uygulamalardan ve hükümet kararlarından daha kolay haberdar olmasını sağladı.

1868 başlarında Meclisi vâlâ’nın Şûrayı devlet ve Ahkâmı adliye olarak ikiye ayrılması üzerine Şûrayı devlet reisliğine atandı. Ancak sadrazam Âli Paşa ile aralarının açılması sonucu, sırp çetelerini etkisiz hale getirmek için Filibe'ye, bu işi bitirip İstanbul'a döner dönmez de Bağdat valiliğine gönderildi. Üç yıl süren bu görevinde de üstün yöneticilik niteliklerini yeniden kanıtlayan Mithat Paşa, Âli Paşa'nın ölümünden sonra sadrazamlığa gelen Mahmut Nedim Paşa tarafından Edirne valiliğine atanmasından beş gün sonra aynı sadrazamın ardılı oldu (31 temmuz 1872). İki ay kadar kalabildiği bu görevinden azledildikten sonra Adliye nazırlığında, Selanik valiliğinde bulundu. Mahmut Nedim Paşa'nın ikinci sadrazamlığında yeniden Adliye nazırlığına getirildi (ağustos 1875), sadrazamın uygulamalarını onaylamadığından istifa etti (kasım 1875).

Mütercim Rüştü Paşa'nın sadrazamlığı sırasında ikinci kez Şûrayı devlet reisliğine atandı. Abdülaziz'in tahttan indirilmesinde ve Yeni osmanlılar'a sempati duyan Murat V'in tahta çıkarılmasında önemli rol oynadı. Bir an önce bir Kanunuesasi hazırlanmasından yana olan Mithat Paşa BabIâli'de toplanan bir meşveret meclisinde kendi Kanunuesasi tasarısını (Kanuni cedit) ortaya koydu, daha sonra Kanunuesası'yi hazırlamakla görevli komisyonun başkanlığını üstlendi. Tahta çıktıktan sonra akli dengesi bozulan Murat V'in yerine Abdülhamıt II'nin tahta çıkarılmasında da etkili oldu. Mütercim Rüştü Paşa’nın istifası'üzerine ikinci kez sadrazamlığa getirildi (19 aralık 1876) ve sadrazamlığının beşinci günü (23 aralık) Kanunuesasi'nin ilanını BabIâli'de bir söylevle açıkladı. Bir meşruti hükümetin başkanı gibi hareket eden Mithat Paşa, keyfi olarak sürgüne gönderilmiş siyasi suçluların İstanbul'a dönmelerine izin verdi; basına hoşgörülü davrandı. Tersane konferansı'nın (23 aralık 1876-20 ocak 1877) OsmanlI devletinin iç işlerine müdahale niteliğindeki kararlarını kabul etmedi. Abdülhamit II, iki padişahın tahttan indirilmesinde önemli rol oynayan Mithat Paşa'ya hiçbir zaman güvenmemişti. Öte yandan, meşrutiyet karşıtları, yeni yönetimden çıkarları bozulanlar Mithat Paşa’ya karşı harekete geçtiler. Bu yüksek tabaka muhalefetine dayanan Abdülhamit ll'nin, sunduğu arzları kabul etmemesi üzerine Mithat Paşa, padişaha görev, yetki ve sorumluluğunu hatırlatan bir tezkere yazdı (OsmanlIlar kendi kendilerini ıslah ve idare iktidarını haiz olmalıdırlar). Bu mektubu sunduktan sonra konağına çekilen Paşa, 5 şubatta azledildi ve Kanunuesasi'nin ünlü 113. maddesine dayanılarak yurtdışına sürüldü.

Mithat Paşa Doksanüç harbi'ni (1877 -78 Türk-Rus savaşı) yurtdışından izledi. Bu süre içinde Avrupa başkentlerinde OsmanlI devleti lehinde girişimlerde bulundu. Osmanlılar'ın hıristiyan uyrukları hakkındaki niyetlerine ilişkin bir risale yayımladı (Memaliki Osmaniye mazisi-istikbali, 1878). 1878 sonlarına doğru Türkiye'ye dönmesine izin verildi, önce Suriye valiliğine (aralık 1878), daha sonra merkezi İzmir olan Aydın valiliğine (ağustos 1880) atandı. Abdülaziz’in intihar etmeyip öldürüldüğüne ilişkin soruşturma ile ilgili olarak tutuklandı, İstanbul’a götürüldü. Yıldız mahkemesi’nde hakkındaki suçlamaları çürütmesine karşın, önyargılı yargıçlar kurulu tarafından idam cezasına çarptırıldı. Padişah tarafından cezası sürgüne çevrilen Mithat Paşa, önce Cidde'ye, oradan Taife gönderildi. Baskı altında geçen sürgün yıllarında ikinci meşrutiyet'ten sonra basılan anılarını yazdı. 2 mayıs 1884’te Abdülhamit ll’nin emriyle ya da telkiniyle boğduruldu. Basit bir törenle Taif’te gömülen Mithat Paşa’nın kemikleri 1951’de Türkiye’ye getirildi, İstanbul, Şişli'deki Abidei hürriyet’e gömüldü.

Mithat Paşa, meşrutiyet rejimini imparatorluğun varlığının ve devamının tek yolu olarak görüyordu. Kanunuesasi’nin hazırlanmasındaki ve Birinci meşrutiyet’in ilanındaki büyük rolü onu hürriyetçilerin siyasi önderi durumuna getirmiş, yurtiçinde ve yurtdışında büyük saygınlık kazandırmıştı. Trajik ölümü ise onu "hürriyet şehidi” yaptı.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM