Orhon yazıtları,
K. Moğolistan’da Orhon, Selenga ırmakları boyunda ve G. Sibirya’da Yukarı Yenisey yöresinde göktürk harfleriyle taşa yazılmış türkçe mezartaşları ve anıtlar. Genellikle Göktürk dönemine ait olan ve türkçenin yazılı en eski ürünleri olarak bilinen yazıtlar arasında dil, yazı, yazım bakımından farklılıklar vardır. Genellikle yüksekçe yerlerde uzun, yassı taşlar üzerine kazılmışlardır. Bazıları sonsuzluğu simgeleyen taştan kaplumbağalara ya da benzer altlıklara oturtulmuştur. En ünlüleri Baykal gölünün G.'inde Orhon vadisinde Koşo Çaydam gölü yakınındaki Kültigin (732) ve Bilge Kağan (735) yazıtlarıyla bunların D.'sunda, Tola nehrinin yukarı bölümünde Bayan Çokto yakınındaki Tonyukuk (725 ?) yazıtıdır.
Ayrıntılı ve uzun metinlerden oluşan bu üç yazıt, benzerleri arasında tarih, dil ve edebiyat değeri bakımından en önemlileridir. Yazıtlar, mezar üzerinde ya da ölünün anılmasını sağlayacak bir anıt biçiminde balballar, heykeller ve tapınakla bir arada bulunmaktadır, ilhanlı tarihçisi Cüveyni'nin XIII. yy.'da varlığından söz ettiği yazıtlarla ilgili bilgiler, batı dünyasına ancak XVIII. yy.’da ulaştı. Savaş esiri ve sürgün olarak 13 yıl Sibirya’da kalan isveçli Johann von Strahlenberg, Das Nord und Östliche Teil von Europa und Asla (Asya ve Avrupa'nın kuzey ve doğu yakası) (1730) adlı yapıtında Yenisey kıyılarındaki taş yazıtları konu edinmişti. İlk bulunan yazıt da doğabilimci Daniel Gottlieb Messerschmidt’in varlığını haber verdiği, Abakan’a dökülen Uybat nehri üzerindeki yazıttı.
Ancak bunların hangi dilde olduğu bilinmiyordu, yazısı da daha okunamamıştı. İrkutsklu rus N. M. Yadrintsev, Orhon ırmağı yakınında bulduğu (1889) yazıtların kopyalarını yayımladıktan sonra bilim çevrelerinin ilgisi bu bölgeye yöneldi. O. O. Heikel yönetimindeki finli araştırma kurulu İnscriptions de l'Orkhon (Orhon yazıtları) [1892], W. Radloff başkanlığındaki rus araştırma kurulu da Atlas der Altertümer der Mongolei (Moğol eski eserleri atlası) [1892] adlı yapıtlarda yazıtların fotoğraf ve kopyalarına yer verdiler. Bu metinler arasında yer alan çince çevirinin de yardımıyla danimarkalı VİIhelm Thomsen o güne değin okunamayan göktürk yazısını çözdü (1893). Thomsen bu çalışmasında, metinlerde en çok yinelenen sesli harfleri ve sözcükleri belirlemiş, böylece Tengri, Türk, Kültigin adlarını okuyarak bu sözcüklerdeki harfler yardımıyla 38 harfi saptamıştı. Onun İnscriptions de l'Orkhon dâchiffrâes (Çözülmüş Orhon yazıtları) [1896] adlı yapıtı, türkoloji tarihinde yeni bir dönemi başlattı.
Böylece elde edilen malzemeyle türk dili tarihi ve türk tarihi birçok yönden aydınlanırken yazılı türk edebiyatının tarihi de yeni metinlerle zenginleşmiş oldu. Kültigin yazıtı’nı göktürk kağanı llteriş'in oğullarından Bilge Kağan, kardeşi Kültigin için diktirmişti. Bilge Kağan yazıtı, Bilge Kağan için oğlu tarafından diktirildi. Kültigin yazıtı gibi bunu da iki kardeşin "atisi" (yeğeni) diye adlandınlan Yolluğ Tegin kaleme almıştı. Anlatı, Bilge Kağan’ın ağzından düzenlenmişti. Tarih olaylarını sıralayan, halka ve gelecek kuşaklara öğütler veren birçok bölümün çloğrudan doğruya Bilge Kağanı’ın söylemiş olduğu sözleri aktardığı kabul edilmektedir. Tonyukuk yazıtı ise Bilge Kağan’ın veziri Tonyukuk tarafından diktirilmişti. Bu yazıtta da deneyimli bir devlet adamının içinde yaşadığı olaylar kendi ağzından dile getirilir. Bu yazıtlarda Göktürk kağanlığı'nın kuruluşu, Çin’e bağımlılık dönemi, ilteriş (Kutluk) Kağan'ın yönetiminde devletin yeniden kuruluşu anlatılır; devletin yaşaması için neler yapılması gerektiği belirtilir; gelecek için öğütler sıralanır; komşu uluslarla ilişkilerin nasıl düzenleneceği gösterilir; inançlar, yaşam, gelenek ve göreneklerle ilgili ayrıntılar yansıtılır. Yazıtların anlatımı türkçenin VIII. yy.’da gelişkin, etkileyici bir edebiyat dili durumuna geldiğini gösterir. Buradaki birçok kullanış biçimi, daha sonraki edebiyat ürünlerinde, örneğin Dede Korkut hikâyeleri'nde de yer alır. Birçok dil özelliği, göktürkçeye dayanan Türkiye türkçesinde aynen yaşar.
Güney Sibirya’da Yenisey ırmağının ve kollarının suladığı alanda, Kırgızlar'ın yaşadığı bölgede bulunan Yenisey yazıtları 50’yi aşkın taştan oluşur. V. yy.’dan IX. yy.'a kadar uzanan zamana ait bu kısa mezar yazıtlarında ölenin kendi ağzından kısa yaşamı, ailesine, ulusuna bağlılığı, dünyaya doyamadığı içtenlikle anlatılır. Bunlar Orhon yazıtlarındaki kadar gelişmemiş bir yazıyla yazılmıştır. Talaş nehri kıyısında Evliya Ata yakınında bulunan az sayıdaki çok kısa yazıt ise Batı Göktürkler'den kalmıştır.
Kaynak: Büyük Larousse