Arama

Pisagor (Pythagoras) - Tek Mesaj #10

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
29 Kasım 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Pythagoras


PİSAGOR ya da PİTAGOR olarak da bilinir
(d, İÖ y. 580, Samos [Sisam], İonya - ö. İÖ y. 500, Metapontion, Lucania),
Eski Yunanlı filozof ve matematikçi.

Özünde dinsel nitelikli bir birlik kurarak Platon ve Aristoteles’in düşünce sistemlerini etkileyen ilkeleri biçimlendirmiş, matematiğin ve Batı’nın ussal felsefe görüşünün gelişiminde etkili olmuştur.

Samos’taki tiranlık yönetiminden kaçarak yaklaşık 532’de Güney İtalya’ya göç etti. Kroton’da (bugün Crotone) etik ve siyaset ağırlıklı akademisini kurdu.
Pythagoras’m öğretilerini öğrencilerininkinden ayırt etmek zordur. Yazıları günümüze ulaşmamış, Pythagorasçılar da kendi öğretilerini hep ona yaptıkları göndermelerle desteklemişlerdir. Pythagoras’m sayıların işlevsel önemi ile ilgili kuramının özgün olduğu kabul edilir. Ama karenin kenarının ve köşegeninin ortak bir ölçümü olamayacağı ve Pythagoras teoremi gibi ona atfedilen buluşları daha sonra Pythagorasçı okulun geliştirdiği sanılmaktadır. Ayrıca, Pythagoras’m bilimsel araştırmadan çok, mistik bir geleneğe bağlı olduğu görüşü daha fazla yaygınlık kazanmıştır.

Pythagor aşçılık,


Eski Yunanlı filozof Pythagoras’m görüşleri çevresinde oluşmuş yarı dinsel ve mistik eğilimli felsefe okulu. Evrenin temel ilkesinin (arkhe) sayı olduğu görüşüyle ünlüdür.

Pythagoras’ın kişiliği konusundaki bilginin azlığı ve okulun içine kapalı yapısı yüzünden Pythagorasçılığın tarihsel gelişimi de kesin olarak bilinememektedir. Evrenin tek bir ilkeyle açıklanması düşüncesinin Sokrates öncesi filozoflardan, matematiğe verdiği önemin bazı Doğulu düşünürlerden, ruhun ölümsüzlüğü ve ölümden sonra yeniden diriliş görüşünün de Orpheus dinlerinden kaynaklandığı söylenir.

Pythagoras’ın Güney İtalya’da Kroton (bugün Crotone) kentinde kurduğu dinsel nitelikli okul, başka bazı tapınma öğelerini de yapısına katarak, İÖ 5. yüzyılda Güney İtalya’nın öteki kentlerine yayıldı. Bu arada farklı okullar arasında görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Yüzyılın ortalarına doğru, temelde içine kapalı bir grup oluşturan Pythagorasçılar büyük baskıya uğradılar. Bir bölümü Yunanistan’a kaçarak Thebai ve Phlios’ta küçük okullar kurdu. Pythagoras ise İÖ y. 500’de Metapontion’a sığındı ve bazı kaynaklara göre, inançları gereği bir fasulye tarlasına girmemesi yüzünden yakalanarak öldürüldü. Aynı yüzyılda Pythagorasçılar iki ana kola ayrıldı. Birincisi okulun dinsel ve törensel yanlarını geliştirirken, İkincisi matematiksel ve bilgisel yanlarına ağırlık verdi.

İÖ 4. yüzyılda Güney İtalya’da Tarentum’da, Platon’un dostu matematikçi Arkhytas’ın önderliğindeki Pythagorasçı okul önemli bir gelişme gösterdi. Bu okul içinde gelişen karşıt kol ise Tarentum’dan ayrılarak bir tür keşiş grubu oluşturdu ve bütün Yunanistan’a yayıldı. Bilgisel ağırlıklı özelliğini koruyan Tarentum okulu İO 380’lerden başlayarak.

Platon’un Atina’daki Akademia’sı ile ilişki kurdu. Bundan sonra Platonculuk içinde yoğun Pythagorasçı etkiler ortaya çıkarken, Platon’un görüşleri de Pythagorasçı bir biçimde yorumlandı. Arkhytas’ın ölümünden sonra dinsel vurgusu artan okul zamanla Roma İmparatorluğu içindeki öteki mistik ve içine kapalı dinsel akımlara benzedi.

İS 1. yüzyılda, kendisini Pythagoras’ın yeniden beden bulmuş kişiliği sayan Tyana’ lı Apollonios ile Yeni-Pythagorasçılığın temelleri atıldı. Öğretisi Pythagorasçı yaşam biçimine dayanan bu okul mistik bilgi, temizlik, evrensel hoşgörü ve kutsal olana benzeme gibi ilkeleri benimsemişti. 2. ve 3. yüzyıllarda Yeni-Platonculuk ile iç içe geliştikten sonra Hıristiyanlığın güçlenmesiyle etkisini yitirdi. Ortaçağda hem büyücü, hem de quadrivium'un (dörtlü: geometri, aritmetik, astronomi, müzik) babası olarak görülen Pythagoras’m dörtlü, altın oran, uyumlu orantı gibi bazı düşünceleri ise Rönesans’tan sonra özellikle sanat alanında etkili oldu. Bu arada, modern bilimin kurucularından Kopernik ve Galilei gibi düşünürler kendilerini Pythagorasçılığa yakın gördüler. Yeniçağ düşüncesinde Alman filozof Leibniz, özellikle matematikle ilgili olarak Pythagorasçı düşünce biçimlerini benimseyen son filozof sayılır.

Pythagorasçılık temelde bir evren ve varlık görüşü, bir dünya ve ruh görüşü ve bir yaşam ve ahlak görüşü olarak özetlenebilir. Varlığın en küçük öğelerinin sayılar olduğunu, evrenin de bu sayılar arasındaki bazı yalın bağlantılardan oluştuğunu kabul eder. Bu düşüncenin temelinde, tetraktys (dördül) biçimi yatar. Buna göre, 1+2+3+4=10 formülünü sağlayan biçim, hem eşkenar bir üçgen olarak görülür, hem de evreni oluşturan boyutların (tek nokta, iki boyutlu düzlem, üç boyutlu biçim ve dört boyutlu uzam-zaman) simgesi sayılır.

Kutsal bazı özellikler de atfedilen bu kusursuz biçim evrenin en temel yapısal biçimi olarak kabul edilir. Aynı zamanda Pythago- rasçılığın da simgesi olmuştur.
Pythagorasçılann sayılar ve evren görüşünde önemli yer tutan ilk öğe “1” sayısıdır. Ama “1” gerçek anlamıyla bir sayı değil, sayılar dizisinin başlangıcı olarak “10”un kaynağıdır. Her sayı ya tek ya da çifttir, oysa “1” hem tek, hem çift sayılır, çünkü bütün sayılar ondan oluşur. Bu özelliğiyle “1” aynı zamanda evrenin “Bir”liğini de temsil eder.

Tek-çift ikiliği Pythagorasçılıktaki temel karşıtlığı oluşturur. Bireyde ve Pythagorasçı toplumda olduğu gibi evrende de her tür karşıtlık “bir arada” yer alır. “Karşıtların birliği” görüşü, “on karşıtlar çizelgesi”nde toplanan öğelere de yansır. Evrendeki nesnelerin temelinde yatan bu karşıtlar sınırlı- sınırsız, tek-çift, bir-çok, sağ-sol, erkek-dişi, devinim-durgunluk, düz-eğri, aydınlık-karanlık, iyi-kötü ve kare-dikdörtgendir.

Pythagorasçılar


sayıların ve biçimlerin özelliklerini araştırarak matematikte sonradan ele alınarak geliştirilen birçok kavramı buldular. Bunların başlıcaları irrasyonel sayılar ve köklerdi. Matematikle yakın ilişki içindeki müzikte de önemli çalışmalar yaparak nota aralıklarının sayısal ilişkileri üzerinde durdular ve Eski Yunan nota sisteminde tetraktys'in özelliklerini buldular; nota aralıklarının oranlarının tetraktys'teki gibi 1:2 (oktav), 3:2 (beşli aralık) ve 4:3 (dörtlü aralık) olduğunu gösterdiler.

Pythagorasçılann evren konusundaki görüşleri Ion öncülerininkinden de çok farklı değildi. Belki de tek yenilikleri gökcisimlerinin büyüklükleri ve uzaklıkları arasında kesin ve simetrik sayısal ilişkiler olduğunu ve müzik konusundaki görüşlerine koşut olarak, evrende müzikteki aralıklara benzer aralıklar bulunduğunu savunmalarıydı.

Pythagorasçı dünya görüşünde her şeyin kesin bir zorunlulukla olup bittiğine ve insan ruhunun farklı bedenlere girerek sonsuza değin yaşadığına inanılırdı. Bu yüzden kişi sürekli olarak yaşamını gözden geçirmeli, ruhunu eğiterek evrenle uyumlu olmaya çalışmalıydı. Pythagorasçı eğitim anlayışı temelde susmaya dayanıyordu. Gruba ilk kabul edilenler birkaç yıl hiç konuşmadan yaşamak zorunda kalır, susarak öğrenirlerdi. Eğitimin sonunda bilgeliğe ulaşacak kişinin de dünyayla tam uyum içine girerek sonsuza değin susacağı düşünülürdü.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM